BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (72.BÖLÜM)
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNDE BÜYÜK ZAFERİ ENGELLEYEN NEDENLER
PKK’de Komutanlaşma Sorunları Ve Savaş Sanatına Yaklaşım;
1997 yılında Önderliğe bu konuda geniş bir rapor da sunmuştum. Daha sonra Önderliğin yazdığım raporu Merkez Okulda tartışmaya açtığını duydum. Hatta bazı arkadaşları kaldırarak “Cemal arkadaş bu raporla sizi mi kastediyor” diye sorular da sormuş. Biz bazı kişilerin komutan olmasında çok ısrar ettik. Halbuki kişinin özellikleri uyuşmuyor, komutan özellikleri yoktur, kişisel özellikleri komuta özellikleriyle uyuşmuyorsa nasıl doğru ve yetkin bir komutan olabilir ki? Dağınık, disiplinsiz, hakimiyeti olmayan ve duyarsız birinin komutan olması mümkün değildir. Böyle birine insanların hayatını teslim etmek büyük bir hatadır. Ama maalesef “bağlıdır, eskidir” anlayışıyla böyle kişiler komutan yapılmıştır. Belli bir teorik düzeyi ve anlayışı vardır. Ama dağınıktır, duyarsızdır, savaş sanatından anlamıyor, detaylara eğilmiyor, hatta açıkça belirtmek gerekirse yürekli değil, korkaktır. Bu özelliklere sahip biri komutan olamaz.
Çünkü komutanlık bir savaş sanatıdır. Savaş sanatı bütün diğer özelliklerle birlikte öncelikle cesaret ister. Cesareti olmayan biri iyi bir asker olmaz ve iyi bir komutanlık yapamaz. Mesela Dursun Ali, Bilge, Ferhan, Hamza ve Sarı Sadun gibi tipleri komutan olmaları için yıllarca dayattık. Bu kişiler eski, cezaevinde yatmış ama komutanlık özellikleri olmayan, lafazan ve oportünist pratikleri olan kimselerdi. Hatta bazıları korkak tiplerdi. Böyle biri nasıl komutanlık yapacak? Ama şu bir gerçek ki, bu tip kişilere komutanlıklar verilerek yıllarca partiye, halka kaybettirildi. Bu tiplerin lafazanlık yapacak kadar bir teorik düzeyleri vardı. Ama pratikçilik ve komutanlık özellikleri yoktu. Öte yandan pratikçidir, diye kuru kuruya köylü anlayışa sahip olanları öne çıkarttık. Bunlarda pratikçilik ve girişkenlik vardı. Fakat dar, köylü yapısında ısrar eden ve kendini eğitmeyenlerin ideolojik ve politik derinlikleri gelişmediği için dar, kaba pratikleriyle savaşa zenginlik ve derinlik verecek durumları gelişmemekteydi. Örneklerini verdiğimiz bütün bu yaklaşımlarla bir nevi savaşla oynamış oluyorduk. Halk savaşı ateştir, onunla oynamamak gerekir denilmişti. Tümden onunla oynadığımızı belirtmiyorum. Çünkü en azından Önderliğin bu konuda çizdiği stratejik çerçeve nettir. Yine başarılması için geliştirdiği onca çözümleme ve eğitimler vardır. “Bilerek oynadık” diyemeyiz ve bu yaklaşım da doğru olmaz. Bu işin sanatını öğrenmek için korkunç çabalar harcanmış, teorisini, pratiğini geliştirme yönünde ciddi adımlar atılmıştır.
Fakat hakkını verme noktasında bir türlü derinleşme gelişmemiştir. Yukarıda belirtilen gerekli özelliklerle birlikte, savaş sanatına hamasetle, duygusallıkla, ya da ani tepkilerle yaklaşıldığında sonucu kesinlikle vahim olacaktır. Kürt’ün eski savaş biçimi böyledir. Genellikle ani tepkilerle ayaklanmış ve sonucu hep vahim olmuştur. Savaş sanatının hassasiyet istediği, bilinç, yoğunlaşma ve sabırla ele alınması gereken bir saha olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Ani çıkışlarla, hamasetle hiç kimse savaşta bir yere varamamıştır. Çünkü bir kere karşındaki güç sürekli tahrik etmek, oyuna getirmek ve yanıltmak ister. Soğukkanlı, temkinli ve sabırlı yaklaşılmadığında ani bazı çıkışlarla büyük darbe yemek her zaman ihtimal dahilindedir. Savaş tümüyle bir gerçeklikler sahasıdır. Gerçek dışı hiçbir şey savaş alanında yaşayamaz. Bu sahada hayalciliğe ve duygusallığa yer yoktur. Gerçek dışı yaklaşanlar çok geçmeden, kısa sürede tasfiye olurlar. Dolayısıyla savaş en çok da kişiyi gerçek yönleriyle ortaya çıkaran bir pratiktir. Kimin ne olup olmadığı öğrenilmek isteniyorsa, savaş sahasında deneme en somut sonucu açığa çıkaracaktır. Ruh hali, refleksleri, yoldaşlık ölçüleri, değerlere ve halka yaklaşımı, nasıl bir kişilik olduğu en iyi savaş sahasında ortaya çıkar. Savaş sahası kişiyi bütün yönleriyle açığa çıkarma özelliğine sahiptir. Sadece kaba fizik gücü ve hamasetle yürütülen bir pratik değildir. Hayır! Gerçeklerin tüm çıplaklığıyla açığa çıktığı, bütün sahteliklerin de yerle bir olduğu ateş pistidir. Bütün bunlardan dolayı bu işle ilgilenecek olan kişinin, yani bu sanatın ya da sanat sahasının ustası olacak olan komutanın birçok açıdan eğitilmiş, yetkinleştirilmiş, güçlü kişilik meziyetine sahip bir performansta olması gerekir. Tarihte komutanlık sanatında ustalaşan, gelişen tüm kişiliklerin özellikleri komutanlaşmanın temeli olmuştur. Her komutanlaşmanın altında bu özellikler yatmaktadır. Özellikle ideolojik duruş ve inanç bu komutanlaşmanın öncelikli temeli durumundadır.
Örneğin Aristo bilinç ve inanç vermemiş olsaydı, yine Helenizme ilişkin bakış açısını sağlamamış olsaydı, İskender dünyanın fatihi Büyük İskender olamazdı. İskender hem inanç, hem de kültür tabanına dayanmaktadır. Yine burjuvazinin inanç ve kültürel yoğunlaşması olmasaydı, burjuva felsefesine göre güçlü bir inanca sahip olmasaydı, Napolyon da Napolyon olamazdı. İslam dininin güçlü ve kararlı inancı olmasaydı, Hz. Ali güçlü ve yenilmez bir komutan olamazdı. Kısaca komutanlıklarda güçlü bir inancın temel olduğunu söylemek mümkündür. Türk ordusu bunun için bugün, kendi içinde Kemalizmi temel bir felsefe haline getirerek, tüm kadrolarını ona göre inançlı ve kararlı kılmaya çalışmaktadır. Çünkü savaş olayı salt maaşla, parayla olacak bir olay değildir. Belki bugün dünyada paralı askerlik geliştirilmektedir, paralı ordular oluşturulmaktadır. Ama paralı askerlerin aldıkları maddi değerlerin yanında ideolojik bir inanç durumu olmaksızın, savaşın çetin koşullarında büyük zorluklara, cesaret ve kararlılıkla göğüs germesi mümkün değildir. Bir kere savaşın gerektirdiği olağanüstü güç ve azim mutlaka bir inanca dayanmak durumundadır. Bu inanç bir ideoloji ya da din inancı da olmayabilir.
Örneğin zafer tutkusu, mutlaka karşıyı yenmeyi bir gurur yapma, kendisini buna tam inandırma durumunu gerektirmektedir. Bunu sağlayan ideoloji ya da farklı inanç merkezi olmaksızın başarı sağlamak zordur. Kuşkusuz tarihsel önderlikler, ya da tarihsel komutanlıklar güçlü ideolojik, felsefi gerçekliklere dayanarak ortaya çıkmışlardır. Salt tutkuyla ve karşıyı yenme arzusuyla büyük komutanlar ortaya çıkmaz. Bir savaşta olması gereken azmin oluşması açısından onu belirtmeyi gerekli gördük. Azim olmadan, iradeleşme gelişmeden, savaşın zorluklarına göğüs germek zordur. Kişiye ilham ve heyecan veren bir inanç ve iman olmadan kendini feda etme duygusunun gelişmesi mümkün değildir. Şurası kesin ki, komutanlaşmak için, hele hele tarihsel bir komuta düzeyine erişmek için güçlü bir ideolojik, felsefi, kültürel gerçeğe ve heyecana dayanmak gerekmektedir. Tarihte şekillenen komutanlıklar genellikle bu çerçevede gelişmişlerdir. PKK elbette tarihsel, kültürel birikimle birlikte, Apoculuğun güçlü ideolojik felsefi gerçeğine dayanmaktadır. Öyle ki insanlara heyecan veren, insanları iradeleştiren, daha güçlü bir duruşa yönelten, buna temel olan bir ideolojik felsefi gerçeğe sahip olduğumuzu söylemeye gerek bile yoktur. İçinden bu kadar fedai eylemcisini çıkaran, fedai ruhu yaratan bir hareketin, ideolojik felsefi özünün insanlara ruh ve heyecan vermekte olduğu açıktır. Bununla beraber, sanatsal yetenekler gerekmektedir. Yani savaşta başarılı olabilmek ve zafer elde etmek için sadece kararlılık, cesaret ve ruh yetmez, bir de savaş sanatında derinleşmek kesin gereklidir.
Ancak tarihsel komutanlıklarda çok güçlü, zapt edilemez cesaret, kararlılık, tutku ve aşk düzeyindeki amaca bağlılık bütün diğer özellikleri somutlaştırmıştır. Yani güçlü inanç ve kararlılık her şeyin temelidir. Bunlar olmadan hiçbir şey olamaz. Her şeyden önce savaş bir mantık olayıdır. Güçlü bir zekaya dayanan, sürekli mantıksal ölçülerle yönünü tayin eden bir alandır. Bu nedenle güçlü, yetkin analiz ve mukayese gücüne, artı eksileri iyi ölçebilen, muhtemel gelişmeleri en iyi biçimde yorumlayan bir yeteneğe sahip olunması gerekmektedir. Bu konuda Clausewittz’in “komutan kapkara bulutlar ardından çakan şimşeklerin beraberinde yağmuru mu, karı mı, fırtınayı mı, neyi getireceğini sezebilmelidir” belirlemesi komutan özelliklerini ortaya koyma bakımından önemli bir yere sahiptir. Yani komutan güçlü sezgi gücü ve öngörüye sahip olmalıdır. Ayrıca davasında inanç ve kararlılığın yanında sabır ve soğukkanlılık gerektirmektedir. Taktik bazda zeki, kurnaz ve akılcı olması şarttır. Bu olmadan stratejiyi ve onun taktiklerini doğru geliştiremez. Bir komutan aynı zamanda iyi bir stratejisttir. Zira savaşın stratejisini ve taktiğini geliştirir. Öncelikle iyi bir taktisyen olmak zorundadır. Bunun için gerekli mukayese gücü, mantıklı yaklaşım, kararlılık, irade ve cesarete sahip olmalıdır. Bu olmadan savaş stratejilerini belirlemesi ve ona göre taktik planlamaları geliştirmesi mümkün olmayacaktır. Bunun objektif ele alınması için kendini katan, düşmanı izleyen, karşıyı anlayan, duygusal yaklaşımdan uzak ve gerçekçi sonuçlara ulaşabilen bir yönteme sahip olması gerekmektedir. Yine yönetme sanatında yetkinlik şarttır. Tüm güçleri ahenkli, uyumlu ve disiplin içinde düzene tabi tutması en temel görevlerindendir. Ordulaşma budur. Onu eğitmesi gerekir.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER