BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (3.BÖLÜM)
KÜRT TOPLUMSAL ŞEKİLLENMESİ VE SAVAŞ GERÇEKLİĞİ Büyük İskender Seferi Döneminde Kürtler; Büyük İskender’in başlattığı Doğu seferi ile birlikte Kürdistan’da yeni bir sürecin başlamış olduğu görülmektedir. Antik Yunan çağının en seçkin düşünürü Aristo’nun felsefesiyle yetişen İskender, uygarlık merkezi durumunda bulunan Mezopotamya ve Doğu ülkelerini fethederek, bir tür dünya krallığını hedeflemektedir. Doğal olarak bunun için ilk hedefi Pers İmparatorluğu’nu ele geçirmek olmuştur. Pers ordusuyla girdiği iki büyük çatışmadan zaferle ayrılan İskender, Kürdistan’dan geçerek tüm Pers krallığı topraklarına el koyar ve daha Doğu’ya açılmaya devam eder. Ancak İskender’in ölümü ardından, ordu komutanları fethedilen toprakları kendi aralarında üç krallığa bölerler. Bu bölüştürmede Kürdistan ülkesi İskender’in komutanlarından biri olan Selefeukines’un payına düşer. Fakat burada önemli olan eski dengelerin yıkılması ve yeni oluşan dengelerle birlikte Kürdistan ülkesinin boydan boya savaş sahasına dönüşmesi durumudur. İskender’in ardından gelişen çeşitli krallıklar arasında sürdürülen çatışmalarla birlikte esas olarak Roma Part ve Roma Sasani İmparatorlukları arasında kesilmeyen savaşlarda Kürdistan tampon bir bölge olarak kullanılmıştır. Burada, savaşlarda kim kazanırsa kazansın, tek kaybedenin Kürtler olduğu kesindir. Savaşan orduların ayakları altında kalan Kürt toplumu çok ciddi tahribatlar yaşamış, ekonomik ve sosyal açıdan büyük değişikliklere uğramak zorunda kalmıştır. Güçlü ve kalabalık ordular arasında kalmanın yaşamı olanaksız kıldığını gören Kürt aşiretleri, çareyi tekrar dağlarına sığınmakta görmüşlerdir. Kürtlerin dağlara çekilerek geliştirdikleri savunma direnişleriyle kendilerini korumayı esas almaları toplumsal değerler açısından olumlu sonuçlar doğururken, bu durum aynı zamanda yerleşik yaşamdan koparak, daha çok göçebe yaşama yeniden dönüş biçiminde pratikleşmiş ve devletli uygarlıktan uzaklaşmalarını beraberinde getirmiştir. Bu mantıkla bakıldığında Kürdistan ve Kürt aşiretlerinin sosyal siyasal durumunu tahmin etmek zor olmayacaktır. Sürekli savaş ve çatışma sahası olan Kürdistan toplum yapısının ikilemlere uğraması ve yıpranması şüphesiz ki kaçınılmaz olacaktır. Pers İmparatorluğu’nun yıkıldığı döneme kadar Medlerin toplumsal düzeyi kendi çağdaşlarına göre ileri bir düzey olurken, onunla paralel bir biçimde savaş sanatı konusunda da belli bir formasyona sahip olduklarını belirtmek gerekir. Ancak Pers İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra hem Kürdistan’ın yüzyıllar boyu çeşitli büyük imparatorlukların savaş sahası olması, hem de Med aşiretlerinin kendilerini tümden özgür kılacak bir stratejiye sahip olmamaları sonucunda hep arada kalarak, ezilen taraf olmuşlardır. Buna karşı tek çözüm yolu olarak kendilerini koruma amacıyla sürekli dağlara çekilmiş ve direnmişlerdir. MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL) (3.BÖLÜM)
|
YORUM GÖNDER