TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (24.BÖLÜM)
17. KORKUSUZ
“Korkusuzluk tarihi parlatır. İnsanın büyük aydınlıklarından biridir. Şafak, sökerken cüret ediyor. Denemek, meydan okumak, direnmek, dayanmak, kendi kendine sadık kalmak, yazgıya göğüs germek, bize verdiği az korkuyla karayı şaşırtmak…” Sefiller-Victor Hugo
MORDEM MARDİN (GÖRÜŞME TARİHİ MART 2015)
25 yaşında, YPG’li bir savaşçı. Hastanede yaralı haldeyken görüşüyorum. Zorlanmasının en büyük sebebini kent sokaklarını unutmalarına bağlıyor. Kobanê’ye ilk geldiğim gündü. Dört gün bir bahçede mahsur kaldım. Arkadaşlar beni takım komutanı yaptı. 14 kişilik bir takımdı. Durduğum evin ön tarafında bir bahçe vardı. DAİŞ’in biksicisi ve suikastçısı arkadaşların üstüne çok çalıştıkları için bana haber vermeden çıkmışlardı. Benim üzerimde 4 tane şarjör ve 3 el bombası vardı. Telsiz de yanımda yoktu. İlk geldiğimiz günlerdi, ne yapacağımı bilmiyordum. Aç, susuz ve sigarasız orada kalmıştım. Sigara çok önemli değildi.
Ancak aç, susuz kalmak zordu. Ben de inadına buradan çıkamayacağım dedim. Çıkmak isteseydim çıkardım. DAİŞ çeteleri yanlışlıkla kapıyı açsa, gittim. Gündüzleri değil akşamları çok zordu. Tankları ile yanımdan 50-60 kişilik guruplarla geçiyorlardı. Allah-u Ekber diye sloganlar atıyorlardı. Biri yanlışlıkla kapıyı açsa tamamdır. Bir şarjörüm bir de el bombam kalmıştı. Onların suikastçısını indireceğim ve ondan sonra çıkacağım. Yerim deşifre olursa bombayı kendimde patlatacağım. Bekledim uzun bir süre. Onların suikastçılarını indirdim. Karanlık çöktü. Dördüncü günün sonunda oradan çıktım. Tank benim bulunduğum evin oraya gelmişti. Her yer yangın yerine dönmüştü. Ben de yaralanmıştım. Ufak bir sıyrıktı. Hemen oradan çıktım. Benim bulunduğum cephe güney cephesiydi. Cephe komutanımız Botan’dı. Sonra arkadaşların yanına gittim. Benden habersiz niye orayı terk ettiniz diye sordum. Arkadaşlar, “Vallah suikastçılar üzerimize çok çalıştılar. Fırsat bulamadık seni çağıralım. Seni de unutmuştuk” dediler. Çok kırılmıştım. “Düzenlememi yapın, kadro arkadaşların olduğu yere verin” diye tepki gösterdim. “Beni kadro arkadaşların çok olduğu Doğu Cephesi’ne verin, ben orada savaşırım. Onlar oldu mu ben çok iyi savaşırım” dedim.
Arkadaşlar bu isteğimi kabul ettiler. Beni Doğu Cephesi’ne verdiler. Doğu Cephesi’nde bir anım var. Anlatmak istiyorum. DAİŞ ile aramızda taş çatlasın otuz metre vardı. Onların çemberinde kalmıştık. Sayıları az görünüyordu fakat daha sonra fark ettik ki, çok kalabalıklar. DAİŞ, bizim dağda kullandığımız taktiği kullanıyordu. Vurup geri kaçıyordu. Bizim de bu şehirde kullandığımız vur kaç taktiğiydi. Kaldığım yeri koruyordum. Beş altı gün, ne biz ilerliyorduk ne de DAİŞ. Gidip bölük komutanına “böyle olmaz, gidip bari önümüzdeki yerlere mayın döşeyelim” dedim. Bölük komutanı, “Heval dur, biraz bekleyelim” dedi. “Dayanamıyorum, öne doğru gidiyorum” dedim. İki mayın yaptım. Onlardan ele geçirmiştik. Onları aktif hale getirmiştim. DAİŞ, hiçbir zaman böyle kısa bir mesafede duramaz dedim içimden. En az iki üç sokak ilerde olur. Bizim bulunduğumuz yerin otuz metre ilerisine mayınları götürüp yerleştirdim. DAİŞ’te üç dört sokak ileride kalıp bulunduğumuz yere sızma yapmaya çalışıyordu.
Genelde bize karşı bu taktiği uyguluyorlardı. Gece gittik. İki sokak ileri gitmiştim. Saat gecenin on ikisi olması gerekirdi. Benim savunmamı yapan arkadaş öksürdü. Ses düşmana gitti. Çeteler bizi biksi ile taramaya başladılar. Bende biksi vardı. Bir sağdan bir soldan biswingleri ile bana ateş etmeye başladılar. Ben de onları taradım. Böyle devam etti. Duvar üstüme yıkılana kadar devam ettiler. Yedi tane Biswingi üzerime atmaya başladılar. Üç metre kalmıştı. Ben de ayağımdan yaralanmıştım. “Artık yolun sonuna geldim” dedim içimden. O an hayatım film şeridi gibi gözlerimin önüne geldi. Dedim “tamam buraya kadarmış”. Son saniyede bizim suikastçımız onu vurdu. Bizim suikastçı tam zamanın_da yetişti. Sonra geri çekildik. DAİŞ iki gün sonra bize baskın düzenledi. Dört tane mayın döşemiştik. Kurduğumuz mayınların üzerine oturmuşlar.
O gün 24 tane DAİŞ’li öldürmüştük. Biz mayınları eve yerleştirmiştik. Evlerin penceresine her tarafına yerleştirmiştik. Komutan bana “iyi ki o mayınları döşemişsin” dedi. 16 kişi bir odaya, 9 kişi bir odaya girmişti. Biz de o mayınları patlattık. Onlarda ağır silahlar vardı. Yoksa o gün çok şehit verirdik. Kent savaşında sayımız çok azdı. Herêmî dediklerimizin birçoğu kaçtı büyük zorluklar yaşadık, alışmamız zaman aldı. On beş yıllık gerilla burada şehit düşüyor. Buradaki savaş farklıydı. Şehir savaşıydı. Burada yapamıyorlardı. Mesala 2-3 yıllık bir gerilla şehit olmuştu. Aslında yeni gerillalar burada iyi savaşıyordu. Çünkü kentleri, sokakları, sistemi unutmamışlar. Onlar daha iyi savaşıyordu. Mesela ben 6 yıllık gerillayım, 3 yıllık gerilla arkadaşlar var. Onlar benden daha iyi savaşıyor. Çünkü sokakları, şehirleri iyi biliyorlar. Şu anda cephede savaşanların büyük kısmı Bakûr’dan (Kuzey) gelenlerdir. Birçok genç seferberlikten gelip burada şehit düştüler. Kobanê benim için yüzlerce gencin şehit düştüğü bir kahramanlık destanı olarak anlam ifade ediyor.
Diğer taraftan ihanet edip kaçan ve sonradan gelip burada hiçbir şey olmamış gibi davranan insanlardan tiksiniyorum. O kadar şehit düşen halkımızdan insanlar var. Diğer taraftan menfaatini düşünen insanlar var. Kobanêli insanlara diyorum ki; “Bu şehir şehitler şehridir. Kıymetini bilin. Ben buraya gelmek için yüzlerce rapor yazdım”. Ancak Kobanê halkının bir kısmı bende hayal kırıklığı yarattı. Bu halk böyle olmamalıydı. Düşmana karşı direnebilmeliydi. Ben bu şehirde altı kere yaralandım. Şehitlere layık olmaya çalıştım. Kobanê artık tarihe geçti. Dünya Kürt halkını ve Kobanê’yi biliyor. Kobanê’de 360 tane köy var. Bu köylerde 35-40 köy daha DAİŞ’in işgali altında. Oraları da kurtarmamız gerekir. Burada, Kobanê’de kahramanlık ve ihanet iç içeydi. Diğer taraftan savaşmayıp kaçan insanlar var. Silahını satan insanlar var.
Diğer taraftan direnen kahramanlar vardı Kobanê’de. DAİŞ’in bir ideolojisi olduğunu düşünmüyorum. Ellerinde çok ağır silahları var. Dünyanın bütün ülkeleri onları silahlandırmış. Yoksa onlar bizimle savaşamazlar. Kobanê’de çok uzun süre oldu savaşıyoruz. Burada bir tarih yazıldı. Kürt halkının makûs talihi burada değişti. Şehir savaşları dünyada eskide kaldı. Ancak bizim için sanki yeni başladı. Kobanê savaşı Orta Çağ kılıç savaşlarına benziyor. Ev ev, oda oda savaşıyoruz. Düşmanla aramızda bazen on metre oluyordu. Göğüs göğüse savaşıyorduk. Düşmanla bazen aynı evde karşılaşıyorduk şimdi anlatıyorum, insana inanılmaz geliyor.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER