KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (5.BÖLÜM)
Çözümsüzlüğün dayatılması savaş anlamına gelir. Çözümsüzlüğü dayatan güçlerin başında tabiî ki Türk devleti geliyor. Ama sadece Türk devletidir, demek yanlış olur. Bölgenin diğer güçleri de var. Çözümsüzlük siyaseti onların da mevcut durumda çıkarlarına hizmet ediyor. İran da var, Suriye de var. Biz bu her iki devlete de çıkarlarının Kürt toplumunu bastırmakta olmadığını söylemek istiyoruz. Özellikle İran gibi uluslar arası güçlerin de kuşatmasıyla karşı karşıya olan bir bölge devletinin Kürt halkına karşı şiddeti dayatmaması gerektiğini vurgulamak istiyoruz. Dolayısıyla Kürt halkının idama tabi tutulması, şiddetle bastırılmak istenmesi değil, Kürt halkıyla dostluk, kardeşlik ekseninde politikalarla cevap verilmesi gerekmektedir. Böyle cevap verilmesi durumunda Kürt halkı da uygun bir yaklaşım gösterecektir. Önemli bir süreçte bulunurken biz ilgili tüm güçlere şiddet, baskı değil, demokratik çözümle sürece yaklaşmaları gerektiğini bir kez daha belirtmek istiyoruz. Ama çözüm sürecinin gelişmesi sadece bölgedeki statükocu, egemen devletlerin politikalarıyla ilgili değildir. Çünkü çözümsüzlüğün diğer bir ayağı da AB’nin duruşudur, ABD’nin duruşudur. Onların çözüm istememeleri, makasın diğer bir tarafı olarak Kürt halkını sürekli bir kırımdan geçirme ve bir de kendi çıkarları doğrultusunda kullanma politikaları Kürt sorununun çözümü önünde bir engeldir. Yeri geldiğinde kendi çıkarları için dostluk yapıp, kullanıyor, yeri geldiğinde kendi çıkarları için sömürgeci devletlerle ilişki kurup, bu sefer tersinden kullanıyor. Yani Kürt sorununu bir kart olarak kullanan AB ve ABD’nin politikası da Kürt sorununun çözümü önünde ciddi bir engel durumundadır. Biz o güçlere, Newroz meydanlarına bakın, ona göre kararınızı verin, diyoruz. Kürt halkı kararını vermiştir. Kürt halkı artık bu kölelik sistemini kabul etmeyecektir. Direnişte kararını kılmıştır. Siz Kürt halkının bu toplumsal kararını görmezden gelirseniz, yine onun Önderliğini, onun öncü güçlerini ‘terör’ listelerine dahil edip, hedeflerseniz ve bu konuda Türk devletinin şiddet eksenli politikalarını desteklerseniz, kaybedersiniz. Kürt halkı asla geri adım atmayacaktır. Kürt halkı onurlu bir halk olarak yaşamaya karar vermiştir. Bu konuda iradeleşmiş, belli bir düzey yakalamış bir halk durumundadır. Bu Newrozla birlikte bu gerçeklikler açığa çıkmış bulunuyor.
Biz özellikle Newroz’un bu tarihsel anlam ve gerçeğinin kahramanlık haftasıyla bütünleştirilmesi temelinde daha doğru algılanacağını belirtmek istiyoruz. 21 martta Çağdaş Kawa Mazlum Doğan yoldaşın şahadeti vardır. 28 Mart 1986’da büyük komutan Egit yoldaş (Mahsun Korkmaz) yoldaşın şahadeti vardır. Bu 7 günlük ara zaman hareketimiz tarafından kahramanlık haftası olarak ilan edilmiştir. Halkımız geçmişte de kahramanlık haftasını değişik eylemselliklerle kutladı, şimdi de kutluyor. 2006 yılında Kahramanlık haftasının özellikle Batman’da büyük bir kitlesel eylemle karşılanması, bu direnişin daha sonra Amed başta olmak üzere bütün ülkede bir haftaya yayılan büyük bir serhıldan hareketine dönüşmesi halkımız tarafından Kahramanlık Haftası’nın nasıl karşılanması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu büyük serhıldanda bilindiği gibi önemli şahadetler yaşanmış, büyük kahramanlıklar gösterilmiştir. İçinde 3 yaşındaki Fatih Teke, 7 yaşındaki Enes Ata, 8 yaşındaki Tarık Atakaya, 9 yaşındaki Abdullah Duran ve 78 yaşındaki Halit Söğüt olmak üzere toplam 13 şehit verilmiştir. Garzan eyaletinde Êriş ve Karker arkadaşların sorumluluğundaki 14 kişilik bir takım gerilla gücünün büyük bir kahramanlıkla teslim olmayı red edip karlı, zozanlık bir alanda fedai bir ruhla direnişi geliştirmesi ve şehit düşmeleri Kahramanlık Haftası’nın ruhuna uygun bir direniş örneği olmuştur. Kürdistan halkı da Kahramanlık Haftası’nı bu yiğit fedailere sahip çıkma eylemi ve direnişi olarak karşıladı. Bu temelde direniş başta Amed, Batman, Kızıltepe, Gever gibi yerler olmak üzere tüm Kürdistan’da görkemlileşti. Biz bu vesileyle bütün bu direnişlerde şehit düşen gerilla ve yurtsever gençlik militanları, yurtsever halkımızdan şehit düşen yaşlı ve çocuk yaştaki insanlarımızı büyük bir minnetle ve saygıyla anıyoruz. Onların anılarını özgürlük mücadelesinin yükseltilmesinde yaşatılması sözünü bir kez daha yineliyoruz. Geçmiş dönemde Kahramanlık Haftası boyunca Kürdistan’da çok çeşitli şahadetler yaşanmıştır. Büyük eylemler gerçekleşmiştir. Kahramanlık haftası genelde böyle karşılanmıştır. Bugün yeni mücadele döneminde bunu daha da anlamına yaraşır bir biçimde karşılamak ve nitelik kazandırmak gerekiyor. Yurtsever halkımızın Kahramanlık Haftası’nı adına yaraşır bir biçimde karşılama pratiği her dönemde gerçekleşmiştir.
Burada önemli olan biz kadroların Newrozu ve Kahramanlık Haftası’nı nasıl karşılamamız gerektiği hususudur. Her şeyden önce şunu söylemek gerekiyor; Kahramanlık Haftası bir fedailik haftasıdır. Mazlum Doğan kendisini feda ederek, Newroz ateşini yakmış ve direnişi başlatmıştır. Kahramanlık Haftası’nın diğer önemli halkası Egit yoldaşın Kürdistan’da gerillayı oturtmak, gerilla taktiğini gerçek bir kurtuluş taktiğine dönüştürmek için onlarca kere kendisini feda eden ve bu temelde şahadete ulaşan bir komutan olmasıdır. Bir fedai militandır. O zaten Mazlumların ruhuna uygun olarak üslenmekte olduğu kış üslenmesinden çıkıp, eylemsel süreci Gabar’da başlatmak için kendi takımıyla birlikte yürüyüş halindeyken şahadete ulaşmıştır. Egit arkadaşın en önemli özelliği onun çok yüksek bir kararlılık, bir fedakarlık ve fedai bir ruhla gerillayı Kürdistan topraklarında oturtmasıdır.
Çünkü 1980’lerde özellikle de 15 Ağustos atılımı gerçekleştiğinde birçok güç gerillaya dıştan karşı çıktı. Birçok güç “başarılı olamaz, Türk ordusu karşısında hiçbir güç karşı duramaz” demişti. 15 Ağustos eyleminden sonra o zamanki cumhurbaşkanı konumunda olan cuntanın başı Kenan Evren 72 saat verdi. “Bu eylemleri yapanları 72 saat içerisinde her kimse ve nereye gitmişlerse, hangi taşın altına girmişlerse biz kulaklarından tutar, adaletin önüne getiririz” demişti. Yani üç günlük bir zaman vermişti. Öyle bir gerilla hareketini oturtmak, böyle bir bölgede böyle bir ordu karşısında ayakta kalmak elbette ki kolay değildi. Bu açıdan insanlar “başarılı olmazlar” diyorlardı. Bizim içimizde de başarılır mı başarılmaz mı, şeklinde bir tereddüt vardı. Burada Egit yoldaşın oradaki rolü öne çıkıyor. Egit yoldaş bu konudaki tüm tereddütleri aşan bir komutandı. Büyük bir kararlılıkla gerillayı Kürdistan’da oturtmak isteyen, Önderliğe tereddütsüzce inanan bir komutandı. Önderlik taktiğine bağlı kalan ve ölümüne inanan bir komutandı. Onun için onun 15 ağustos eylemliliği çok çarpıcıdır. Mücadele tarihimizin ilk büyük eylemidir. Fakat gerçekten yeterince tecrübe olmamasına rağmen o eylemin disiplini, o eylemdeki saldırı ruhu, fethetme ruhu, başarılı performansını biz daha sonradan yakalayamadık. Özellikle büyük komutan, saldırı ruhuna sahip Erdal yoldaşın öncülüğünde gelişen o saldırı hızı, temposu, hedefin üzerine fedaice yürümesi gerilla mücadelemiz boyunca sürekli temel bir ruh olmuştur. Yani Eruh eylemi ve onun uygulayıcı komutanı Egit yoldaş, yine Erdal, Bedran gibi komutanların orada sergilemiş olduğu performans her zaman bizim için bir perspektif durumundadır. Onun ruhsal duruşu, disiplin anlayışı, koparıcı, fetihçi, sonuç alıcı tarzı her zaman için bir perspektiftir ve daha sonraki pratiği de öyle olmuştur.
Bu açıdan sadece zindanlarda zulme karşı fedaice duruş değil, aynı zamanda dışarıda Kürdistan dağlarında NATO’nun ikinci ordusu olmakla sürekli övünen, gerçekten de belli bir gücü, kapasitesi bulunan bir orduya karşı ve yine bastırılmış, sindirilmiş bir toplumsal gerçeklikte korkusuzca bir isyan ateşi olmada büyük bir kahramanlık örneği sergilenmiştir. Mazlumların şahsında zulme karşı zindanda, Egitlerin şahsında büyük toplumsal zulme karşı Kürdistan dağlarında büyük bir kahramanlık sergilenmiştir, büyük bir ruh ortaya konulmuştur. İnanç ve kahramanlık, fedai ruhu ortaya konulmuştur.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER