BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (19.BÖLÜM)
PKK DİRENİŞİ
Tarihsel Devrimci Bir Çıkış: Önder Apo;
1960’lı yıllarda reel sosyalist blok ve kapitalist blok arasında kıyasıya bir mücadele yürütülmektedir. Her iki blok da dünyayı kendi bakış açısı ve çıkarına göre düzenlemek istemektedir. Biri özgürlük, eşitlik, emeğe saygı ve her halkın kendi kaderini tayin etme formülünü savunurken, diğeri serbest rekabetçi pazar, tüketim kültürü, liberal demokrasi ve bireyciliği ön plana çıkaran politik bir duruş sergilemiştir. İki blok arasında yaşanan çekişme ve çatışma giderek “soğuk savaş” olarak tanımlanan bir gerginliğe yol açmıştır. Bu gerginlik insanlığın yaşadığı özgürlük, demokrasi, eşitlik ve barış projelerini ikinci ve tali plana itmiş, askeri alanda rekabetin alabildiğine gelişmesine yol açmıştır. Artık gelişen, çılgınlık düzeyine varan silahlanma ve örtülü savaşlardır. Her iki blok da azgın kar hırslarını ideolojik yapılanmalarıyla kamufle etmiş, sömürüye, baskıya karşı olduklarını, özgürlük için mücadele ettiklerini ifade etmişlerdir. İki kutuplu dünya gerçekliğinin yarattığı tahribat, geliştirdiği yıkım dünyayı ve insanlığı adeta bir kaosa sürüklemiştir. Ezilen toplum ve sınıflar bu kaosun yarattığı ağırlık ve bunalıma daha fazla tahammül etmez ve alabildiğine yaygın ve muhtelif içerikli mücadele yöntemlerine girişir. Özgürlük güçlerinin iki sistemden birine dayanması ve kurtuluşu onda aramaları dönemin koşulu gereğidir. Sovyetler Birliği önderlikli reel sosyalist blok her ne kadar artan özgürlük çığlıklarını karşılayacak adil bir sistem geliştirmemiş de olsa, yine de ezilenlerin kabesi konumundadır. Eşitlik ve özgürlüğe koşanlar bu nedenle yönlerini Moskova’ya dönerler.
1968’de tüm dünyada gelişen gençlik hareketi özünde her iki sistemin yarattığı tahribatlara bir isyandır. Ama sosyalizmin paylaşımcı, demokrat, özgürlükçü ve eşitlikçi söylemleri, gençliğin bu hareketliliğinden oluşan rüzgarı arkasına alır. Dönem alabildiğine antiemperyalist hareketlerin geliştiği, mücadele ettiği ve zafere koştuğu dönemdir. Dünyayı titreten özgürlük çığlıklarının etkisi kısa sürede Türkiye’de de yansımasını bulur. Özellikle Türkiye üniversite gençliği bu dalgalanmadan oldukça etkilenir ve kısa sürede eylem ve örgüt hattını geliştirmeye girişir. Türkiye’nin NATO ve ABD önderlikli kapitalist-emperyalist blokta yer alması ve bu blokta yer almanın yarattığı faşist uygulamalar toplumun tüm kesimlerini canından bezdirmiştir. Buna tepki olarak ’68 gençlik hareketi Türkiye’de oldukça etkili ve radikal bir duruş sergilemiştir. Bu dönemde gençlik hareketi radikalleşmeyi yaşayarak, toplum ve halk adına güçlü bir seslenişi haykırmıştır. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya gibi gençler bu hareketin önderleri olarak Türkiye’yi demokratikleştirme ve sosyalizm mücadelesine girişmişlerdir. Dönemin gençlik liderleri olarak ortaya çıkan Mahirler, Denizler ve İbrahimler Kürt sorununa pozitif yaklaşmışlardır. Bu dönemde Türk egemenleri eliyle kapitalizm Kürdistan’a taşırılmaya çalışılmış, toplumsal yapıda belli düzeyde bir değişikliğe de yol açmıştır. Cılız da olsa yavaş yavaş işçi sınıfı gelişim göstermiş, küçük burjuva tabakası ayrı karakterde bir ayrışmayı yaşamıştır. Metropollerde üniversite okumaya giden Kürt gençliği şahsında bir aydın gençlik oluşumunun yapılanması gelişmiştir. Böylelikle sınırlı da olsa feodal yapıda bir çatlak ve toplumsal dönüşüm süreci gelişmeye başlamıştır.
Türkiye gençliğinin radikal çıkışının yarattığı silkelenme ile uyanan ve yeni bir arayışa giren Kürt gençliğinin yüzleştiği gerçek oldukça acıdır. Tam bir bastırılmışlık ve değer yargılarına yabancılaştırılmış bir toplumsal gerçeklikle yüz yüze kalırlar. Sömürgeci asimilasyonun Kürdistan’da yarattığı tablonun insanlık adına tam bir vahşet tablosu olduğu fark edilir. Kürt gençliğinin kendi halk gerçekliğiyle yüzleşmesi, beraberinde çeşitli arayışları getirmiş, Türk gençliğinin öncülük ettiği sosyalist hareketler içerisinde yer almalarına vesile olmuştur. Fakat Kürdistan adına değil, tepki duyulan sisteme karşı sol hareketlerin içinde erimişlerdir. Kürt’ün ezilmişliğini dile getirmek bile kolay olmamıştır. Dolayısıyla Kürt halkının özgürlüğü adına elle tutulur bir çaba söz konusu değildir. Bu koşullarda büyük zorluklar ve imkansızlıklar içinde tamamen kendi çabalarıyla okuyup, Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kadar gidebilen ÖnderApo, tarihin yeniden yazılacağı ilk adımları burada atmaya başlamıştır. Önder Apo’nun arayışları daha küçük yaşlarda başlamıştır. Çocuk yaştayken bile aile düzeniyle bütünleşmemiş, kafasına takılan çelişkilerin çözümünü hedefleyerek büyümüştür. “İlk isyanım” dediği köyden çıkışını bu biçimde başlatan Önder Apo, aynı zamanda gittiği şehir ve cumhuriyet sistemi ile de bütünleşmemiştir. Bunun için arayışı devam etmiş, büyüdükçe daha fazla olay ve olguların peşine düşmüş, gerçeği bulmaya çalışmış ve özgürce yorumlama gücünü geliştirmiştir. Daha küçük yaştan itibaren böylesine bir arayış içinde olan Önder Apo, Kürt toplumuna dayatılan asimilasyon cenderesine karşı bir isyan çıkışı ve onunla inadına bütünleşmeyen, giderek ona karşıtlaşan bir yaşam tarzını esas almıştır. Bu onda daha baştan düzenden etkilenmeyen, bağımsız bir bakış açısını geliştirmiştir.
Bu temelde Kürt toplumunun yaşadığı çelişkileri erkenden fark etmiş, üniversite yıllarında bu çelişkilere siyasal olarak daha güçlü anlam vermiştir. Bundan dolayı ’70’lerin başında düzenle tüm bağlarını kopararak ciddi ve köklü arayışlara yönelmiştir. İlk başlarda ’68 gençlik hareketinin yarattığı rüzgarın bir özgürlük ve insanca yaşam rüzgarı olduğunu gördüğü için, bu çıkışa sempati beslemiş ve çok geçmeden bu hareket içerisindeki yerini almıştır. Gençlik hareketinin yarattığı dalgalanmanın ortaya çıkardığı enerji potansiyeli yüksektir. Bu dönemde hızlı bir biçimde şekillenen gençlik önderleri, ortaya çıkan enerjinin halkın özgürlük taleplerini karşılayacak bir örgütlenmeye dönüşmesi gerektiğini, bunun olmaması halinde tasfiyeyle sonuçlanacak bir sürecin gelişeceğinin farkındadırlar. Milli demokratik kurtuluş ve sınıf mücadelesinin zaferler yarattığı gerçeğinden hareketle potansiyeli gerillaya dönüştürme kararı alırlar. Bunun için Filistin sahasına gidip eğitim görmeye önem verirler. Mao’nun gerilla taktikleri ve gerilla savaş teorisi özgürlük ilhamı durumundadır. Gençlik potansiyeli ve enerjisinin yarattığı ileri düzey -eksiklikleri de olsa- gerillaya dönüştürülmeye çalışılır, bu konuda bazı adımlar da atılır. Çok geçmeden Mahir Çayan kırsalda yaşanan çatışmada dönemin gençlik kadrolarından oluşan bir grup ile birlikte şehit düşer. Kırsalda yaralı esir düşen İbrahim Kaypakkaya, zindanda ser verip, sır vermeyen bir direnişi sergileyerek işkence altında katledilir. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan gibi gençliğin abideleşmiş önderleri ise yargılanarak idam edilirler. Bu darbeler gençlik hareketini öncüsüz bırakır. Önder Apo bu yüce devrimcilere duyduğu saygının gereği olarak, mücadele bayrağını devralmada kendini sorumlu görür. Sergilediği tutum ve geliştirdiği yaklaşımla kısa sürede yeni gençlik öncüsü olarak ön plana çıkar.
Önder Apo bir yandan gençliğin ortaya çıkardığı ama devletin yönelimleriyle darbe alan mücadeleyi toparlamaya çalışırken, diğer yandan Kürdistan özgürlük problemi üzerinde yoğunlaşmaya devam etmektedir. Buna bir de devrimci gençlik içerisinde egemen ulus kişiliğinin yarattığı duruşu görme de eklenince, doğru ve tutarlı bir çıkışın ancak Kürdistan somutunda olabileceğine tam inanmaya başlar. Bir ülkede ulusal sorun yaşanırken, sınıf mücadelesini ulusal sorunun önüne çıkarmak çoğunlukla başarısızlığa neden olmuştur. Türkiye’de en büyük insanlık dramı Kürtlerin içerisine çekildiği konum olmasına rağmen “önce devrim sonra Kürt sorunu” yaklaşımı sosyalizm mücadelesinde de büyük bir çıkmazın gelişmesine yol açmıştır. Dönemin devrimcilerinin, sosyalizmi aidiyetin üzerinde ele almaları sosyalist mücadelenin en önemli çıkmazlarından biri olmuştur. Halbuki sınıf ve kimlik mücadelesi iç içe ele alınması gereken olgulardır. Birini inkar etmeden, ötekini abartmadan yürütülecek mücadele, daha fazla ve sağlıklı sonuç alınması bakımından önemlidir. Türk solunun içerisinde debelendiği, nefessiz kaldığı esas nokta budur. Önderlik bu gerçeği gördüğü için, kimliği olmayan bir sosyalizm mücadelesinin sonuç almayacağını erkenden fark etmiştir. Sömürü ve adaletsizliğin en çok olduğu yerde, en büyük toplumsal mücadelenin ortaya çıkacağı gerçeği tarihsel gelişim diyalektiğinin gösterdiği en büyük doğrulardan biridir. Bu açıdan Kürdistani ama sosyalist bir mücadele tarzı Türkiye koşullarında erkenden geliştirilmesi gereken bir bakış açısı olmuştur. Gençlik liderlerinin şehadetinden sonra Önder Apo, Türk solunda bu bakış açısının olmadığını fark ederek, yeni ve Kürdistani bir mücadelenin gelişim koşulları üzerinde yoğunlaşmayı daha da derinleştirmiştir.
Türkiye devriminin de önünü açacak olanın Kürdistan devrimi olacağına inanmıştır. Bu temelde arkadaşlık kurduğu Haki Karer ve Kemal Pir gibi Türkiye devrimci hareketinin ortaya çıkardığı seçkin kadroların da katılımıyla yoğunlaşmasını daha da derinleştirmiştir. Ama yürütülecek mücadele ve geliştirilecek örgütlenmenin egemen sınıfların teslimiyetçi anlayışıyla olmayacağını, yoksul ve ezilen Kürt toplumunun uyanmış gençleriyle bunun mümkün olacağını yerinde tespit etmiştir. Teslimiyetçi, kırılmış, kendinden uzaklaşmış Kürt kişiliği reddedildiği ve mahkum edildiği oranda böyle bir hareketin başarı şansının artacağını bilince çıkarmıştır. Bu eksende Önder Apo bir yandan Kürdistan üzerinde yoğunlaşırken, diğer yandan devrimci gençliğin ortaya çıkardığı aktivitenin erkenden örgüt ve eylem hattına dönüştürülmesi gerektiğini, dönüştürülmemesi halinde çürüyeceğini ve bu potansiyelin tükeneceğini bilmektedir. Böylece derin insani sorumluluğun bir çabası olarak Kürdistan’da yapılması gereken çıkışın nasıl olması gerektiği üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Devrimci gençlik Önder Apo’nun devrim, sosyalizm ve Kürt sorunundaki tutarlı bakış açısını gördükçe ciddiyetin farkına varmıştır. Türkiye’de yükselecek devrim artık Kürt ulusal kurtuluş rengiyle belirginlik kazanmaya ve Kürdistan toplumunda köklü değişikler yaratmaya başlayacaktır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL) (19.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER