BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (71.BÖLÜM)
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNDE BÜYÜK ZAFERİ ENGELLEYEN NEDENLER
PKK’de Komutanlaşma Sorunları Ve Savaş Sanatına Yaklaşım;
Bir PKK’linin en temel özelliği, dürüst, bağlı, cesur, kararlı, boyun eğmez ve onurlu bir kişiliğe sahip olmasıdır. PKK militanlığının bunun gibi meziyetleri pratikte defalarca ispatlanan bir gerçekliktir. Bu çerçevede PKK’de ileri düzeyde bir iradeleşmenin yaşandığı tartışmasız belirtilebilir. Buna karşı başarılı komuta düzeyine ulaşmış komutanlaşma gelişmemiştir. Burada militanlaşma ile komutanlaşmanın karakteristik özelliklerinin önemli bir kısmının aynı olması ile beraber, militanlık eşittir komutanlık olmadığını söylememiz gerekiyor. Yani militan eşittir komutan olgusu doğru değildir. Ama biz çoğunlukla böyle yaklaşarak, hep böyle olmasını istedik. En iyi, en değerli militanlaşmada kusursuz bir yoldaşımız kusursuz bir komutan olmalıydı. Hep bunu zorladık, bunu böyle hayal ettik ve pratikte böyle sonuç almayı düşündük. Oysa militanlığın meziyetleri, özellikleri kuşkusuz iyi özelliklerdir. Bunlar çok daha iyi olabilir. Evliya düzeyinde iyi özellikleri de bulunabilir. Fakat askerlik bir sanattır. O sanatı bilmeden, inceliklerini öğrenmeden, gerekli kıldığı diğer bütün temel hususları edinmeden, kısacası bu sanatın ustası haline gelinmeden komutan olmak mümkün değildir.
Çünkü askerlik bir sanattır ve komutan bu sanatın ustası olan kişidir. İşin bu sanatsal yönünü fazla dikkate almadığımızı belirtebiliriz. İdeolojik, politik ve örgütsel açıdan yaklaşarak hep bir ölçü koymak istedik. İdeolojik, politik, örgütsel zemine dayanmış ve savaş sanatını özümsemiş bir komutanlaşma gerçeğini geliştirme noktasında yeterince derinleşmediğimiz için, çoğu zaman herhangi iyi bir arkadaşımızın, iyi bir komutan olabileceğini de varsaydığımız için sanatsal yönünü göz ardı ettik. Derinliğini düşünmediğimiz için iki arada bir derede kalma misali ortada kalındı. Militanlık ve komutanlık olgularının aynı şeyler olmadığı, ama Kürdistan koşullarında bireyin bir komutan olabilmesi için öncelikle militan olması gerektiği açıktır. Bir kişinin komutan olabilmesi için öncelikle militan özelliklere sahip olması gerektiği, ikisinin birbiriyle bu temelde bir bağ içinde olduğu, ama aynı şeyler olmadığı gerçeğini iyi gözeterek yaklaşmış olsaydık sanırım durumlar biraz daha farklı olabilirdi. Ama biz böyle yaklaşmadığımız için ikisi çoğu zaman birbirinden kopartılmıştır. Savaş sanatından anlamayan ama yıllarca yoldaşlık yapmış, cezaevinde kalmış veya farklı siyasal çalışmada kalmış bir kişi savaş sanatında derinleşmeden bu savaşın hakkını veremeyecektir. İstediği kadar ideolojik politik derinliği olsun, güçleri eğitebilir, güçlere ruh verebilir, güçleri kararlı hale getirebilir ama savaş sanatının taktik incelikleri, derinliği konusunda hakkını vermesi zor olacaktır. Savaşa genelleme ile yaklaşır, taktik detaya değerlendirme ile cevap olmak ister.
Taktik detaylar önemlidir. Bir savaş detaylarda kaybedilir, detaylarda kazanılır. Savaş olayında detay hususları belirleyici etkilere sahiptir. Kaybetme de, kazanma da o detaylarda yatmaktadır. Ama bizde genellikle komutan o detaylara vakıf olmadığı için, daha çok genellemelerle yetinmiştir. Savaşın taktik detaylarında derinleşip gücünü hazırlaması ve taktik zenginliğini somutlaştırması gerekirken, siyasal genel değerlendirmelerle işi götürmüş, böyle olunca da sonuç almamıştır. Diğer yandan savaş sürecini yürütenler genellikle köylü kökenden gelme, ideolojik, politik, felsefi ufku dar, feodal etkiler altında dar bir bilinçle soruna yaklaşan, savaşa girmiş, savaşta çeşitli biçimlerde pratik olarak yetişmiş pratisyenlerdir. Bu kişiler de taktik zenginliği geliştiremeyen dar pratik tecrübeye dayandığı için genellikle kendi kendini tekrar eden bir taktik düzey tutturmuşlardır. Eğer bir yol kesme eyleminde, bir tepe baskınında başarılı olmuşsa, sürekli o tarzı esas almıştır. Çünkü ufku dardır. Bu açıdan da taktik zenginliği geliştirememiştir. Ne salt ideolojik-politik düzeyi olan kişiler kendi başına savaşta komuta sanatını yaşamsallaştırır, ne de dar köylü, ideolojik politik performansı olmayan kişiler geliştirebilir.
Ancak ikisini bütünleştirme temelinde doğru bir komuta düzeyine ulaşmak mümkündür. Gerillada yıllarca geliştiremediğimiz düzey budur. Genelleme ile savaşı yürüten kişilerin, savaşta detayda yoğunlaşmayacağı, dolayısıyla sonuç almayacağı biliniyor. Aynı biçimde dar pratik içinde yetişenler de fazla detaylarda derinleşmezken daha çok kestirmeciliği esas alırlar. Bu durum bilimsel yöntemle tornacılığı geliştirmeyen, çırak olarak işe girmiş ustalığa kadar gelmiş; el becerisi güçlü, zanaatçılık öğrenmiş olan bir tornacı ile meslek lisesine gitmiş, teorisini öğrenmiş, pratikte pişmiş bir teknisyenin farkı gibi bir şeydir. Biri teorisini biliyor, pratiğini de yapmış, dolayısıyla yaptığı işin hakkını veren bir usta olabilir. Diğeri ise okulunu okumamış, teorisi hakkında bilgisi yok, sadece pratisyen olarak girmiş, çıraklıktan kalfalığa gelmiş, sonra da usta olmuş fakat derin bilgisi bulunmayan bir kimsedir. Bilindiği üzere işin teknik boyutuna hakim olmayan bir tornacı yeni icatlar yapamaz. O ancak öğrendiklerini uygulayabilir, yani bildiklerini tekrar edebilir, fakat ilerletemez. Sadece okulunu okumuş teorisini bilip, pratiği hakkında bihaber olan kişi ise zaten uygulama sahasında başarılı olamaz.
Maalesef bizde gerçekleşen komutanlıkta da böylesi durumlar yaşanmıştır. Gerillada komuta özelliklerini doğru bir çerçevede ele alan ve bu temelde uygulayan bir düzeyin yakalandığından bahsedemeyiz. Hareketimiz için en önemli talihsizlik, daha baştan itibaren bu mücadeleye ve savaşa baş koymuş, komutanlaşmada büyük iddia sahibi, başarıya kesin göz dikmiş, az güce rağmen büyük hedeflere ulaşmayı esas almış Kemal Pir yoldaşın erken yakalanması, Mehmet Karasungur arkadaşın da erkenden şehit düşmesidir. Komuta konusunda aday konumunda olabilecek birçok arkadaşın 1980 öncesi yakalanması ve daha sonra bu düzeyden düşmüş ya da uzaklaştırılmış olmaları bir talihsizliktir. Önemli oranda nitelikli kadrosal yapının 1980 öncesi mücadele sürecinde komutanlık sahasına daha girmeden süreçten alıkonulmuş olmaları da bu zeminde bir boşluk doğurdu. Ayrıca geri çekilme sürecinde Urfalı Şoreş gibi bazı kişilerin çeşitli nedenlerden dolayı kırılmaları, bu sahayı oldukça zayıf yapılanmalarla götürmeye neden olmuştu. Böylece Terzi Cemal, Kör Cemal gibi sahte tipler işin içine girerek, ortamı muğlaklaştırmışlardır. Bir de Agit arkadaşın erken şehit düşmesi çok önemli bir boşluk yaratmıştır. Gerilla komutasında daha baştan itibaren taktiğe inanma konusunda bir zayıflık görülüyordu. Bu durum komuta gerçeğini zayıflatıp, cılızlaştırmış, güçlü bir ruh ve istekle komutalaşma tutkusunun gelişmesini engellemiştir.
Özellikle bu ruhu taşıyan, büyük bir inanç ve kararlılıkla soruna el atan bazı arkadaşların erken şehit düşmeleri de oldukça etkili olmuştu. Şahin Kılavuz arkadaş buna çarpıcı bir örnektir. Geri çekilme sürecinde silahlı propaganda üzerine broşür yazmıştı. Pratik açıdan oldukça iddialı bir duruşu olan, geçmişte Siverek pratiğini yaşamış, çeşitli eylemsel aşamalardan geçmiş, yeni dönemde de güçlü bir duruş sergileyen, bilinç yoğunlaşmasını yaşayan bir yoldaştı. Ülkeye girişte, Hezil Çayı’nda şehit düşmesi ciddi bir kayıp olmuştu. Yine daha sonra Bedran, Erdal gibi başarma inancıyla dopdolu olan arkadaşların Agit arkadaştan bir yıl sonra birer yıl arayla şehit düşmeleri, komuta sahasında ciddi bir boşluk yaratmıştır. Komutan, savaş sanatının ustasıdır. Bu gerçekliğe rağmen çoğunlukla her militanın ya da bazı gelişkin özellikleri olan her arkadaşın komutanlık yapabileceği yanılgısına sürekli düşülmüştür. Oysa savaş sahasının salt bu özelliklere yaşam şansı tanımayacağı biliniyor. Askerlik sanatı ve komutanın ne tür özelliklere sahip olması gerektiği ayrı bir kitap konusu olabilir. Burada detaylarıyla açmaya gerek yoktur. Fakat Kürdistan’da savaş sanatına yaklaşım ve komutalaşma olayı konumuz açısından önemli olduğundan anlayış düzeyinde bunu açımlamada fayda vardır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi PKK ideolojisini almamış birisinin komutanlık yapması mümkün değildir. PKK okulundan geçmiş, onun ideolojik, kültürel, felsefi birikimini almış bir insan herkese eşit ve adaletli yaklaşırsa yapı tarafından kabul görür.
En önemlisi de böyle bir kişi ancak militan yaşam özelliklerini geliştirerek yapısına öncülük edebilir. PKK’ye katılan her kişi Önder Apo’ya inanarak katılmıştır. Ama her katılan savaşçı partili değildir. En azından bir sempatizandır. Yurtsever olup da partiyi ve Önderliği benimsemeyen kimse yoktur. Komutan, bir inanca sahip olsa bile, Apocu özelliklere, onun ideolojik felsefi bakış açısına göre yaşamıyorsa, istediği kadar komutanlık yapsın, ne örgütsel bazda ne de taktiksel bazda herhangi bir sonuç alamayacaktır. Pratikte bütün boyutlarıyla net bir biçimde açığa çıkan gerçek şu ki; bir kişinin iyi bir komutan olabilmesi için sadece Apocu felsefeyi benimsemiş olması yetmez. Onu içselleştirmesi ve yaşamda temsil etmesi önemlidir. Bu temelde savaş sanatında yetkinleşmiş olması gerekmektedir. Aksi halde içerisinden geldiği geri toplumsal özellikleri parti ortamına taşıracak, öncü bir yaşam ve ilişki biçimini geliştiremeyecek, dolayısıyla iyi bir komutan olmayı da başaramayacaktır. Bu, pratikte öğrenilmiş bir tecrübedir. Bu konuda yaşanan sorunların ve bizim yetersiz yaklaşımımızın bizi zorladığını şahsen çok daha önceden fark etmiştim.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER