BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (80.BÖLÜM)
ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜNDE BÜYÜK ZAFERİ ENGELLEYEN NEDENLER
Zafer Gerillasının Gelişme Sorunları;
Sömürgecilikten etkilenmemiş bir Kürt’ün savaşkanlığı gelişkindir. Gerilla ondan da yararlanmıştır. Hatta birçok köylü kökenli gerilla, savaşın zor koşullarına büyük bir fedakarlıkla direnmiş, düşman üzerine korkusuzca gitmiştir. Bu anlamda Kürt köylü isyancılığının her şeyi kötüdür denemez. Burada aşılması gereken, köylü, isyancı savaş tarzıdır. Bunu aşma zihniyeti gösteren, ister köylü kökenli olsun, ister şehir kökenli olsun doğru çizgiyle bütünleşecektir. Ama Kürt’ün geleneksel savaş tarzında direten kişinin kökeni ne olursa olsun, taktik dışılığı yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Klasik Kürt savaş tarzı daha çok göğüs göğse olan mevzi savaşı eksenlidir. Feodal duygu ile yürütülen bir savaş durumudur. Bu tarz, taktiğin zenginleşmesini önlemiştir. Yüzeyselliği ve kestirmeci yaklaşımı, zengin yönteme ulaşmasını engellemektedir. Zenginlik olmadığında doğal olarak büyüme ve zafer gelişmemektedir. Direnme olur ama zafer gelişmez. Bu tarzın özü zaten direniştir, isyancılıktır. Ama zaferi yoktur, en önemli sorun da budur. PKK zafer gerillasını yaratmak isteyen bir harekettir. Gerillayı zafer gerillası yapan, onun zafer komutanlığını geliştirmek isteyen bir hareket olma iddiasıyla yola çıkmıştır. Dar bir ufukla dünyayı, toplumu ve mücadeleyi değerlendiren değil de, ulusal ve bölgesel çapta bir mücadeleyi geliştirmek ve böylece ezilenlerin kurtuluş umudu olmak isteyen özelliklerle yüklüdür. Eğer PKK böyle bir gerillayı, kendini zafere kilitlemiş bir komutayı oluşturamamışsa, en önemli engelleyici nedeni, klasik Kürt köylü psikolojisinden ve isyancılığından kaynaklanan etkilerdir.
Özellikle ARGK’nin muhabere sisteminde telsiz teknolojisinin kullanılmasından sonra hareketin ve Önderliğin daha güçlü denetim sağlamasıyla gerillada sapmaların oranı ve yanlış eylem tarzları azalmıştır. Gerillada teknik ve muhabere sisteminin yaygınlaşması Önderlik tarafından bir günde bütün eyaletlere hitap edecek düzeyin gelişmesini sağlamış, bu da erkenden yanlış anlayışların deşifrasyona uğratılmasını getirmiştir. Ama bu kez bu anlayışlar çok ince tarzda, taktik konularda kendini konuşturma ve dayatma biçiminde varlığını sürdürmüştür. Bu nedenle 1998 sürecine doğru gelindiğinde, Önderlik artık olmazsa olmaz kabilinde durumu netleştirmek istemiştir. Bu konumdan tümüyle çıkılmasını dayatmıştır. “Örgütten istifa ediyorum” demesi bu tarza karşı geliştirmiş olduğu bir tavırdır. Gerilla gerçekliğinin ne olup olmadığını VI. Kongre çok detaylı tartışmıştır. ‘Nerede hata yapıldığı’ noktasını tespit etmek üzere çok yoğun tartışmalar yürütülmüştür. Eğer bugün istenilen noktaya ulaşılmamışsa, bunun nedenleri nelerdir, soruları daha sorgulayıcı düzeyde ele alınmak durumundadır. Bu savaş tarzının Önderliğin esaretine imkan sunan bir tarz olduğu görülünce, tüm komuta kademesinde çok ciddi bir sorgulama gelişmiştir. Tabii ki dürüst kadrolar sorgulayıcı yaklaşmış, dürüst olmayanların ise çeşitli biçimlerde kopuş arayışını başlattıkları sonradan anlaşılmıştır. Onlar Önderliğin esaretiyle beraber, “her şey bitti” diyerek, düşman propagandalarının etkisi altında kalmışlardır. Daha sonra bozguncu tavır ve davranışlara girerek gruplar oluştur_muşlar ve böylece tasfiyeciliğin zemini haline dönüşmüşlerdir.
Ama dürüst, hareketin değerlerine, Önderliğine ve şehitlere bağlı olmak isteyen bütün savaşçı ve komuta yapısı çok ciddi bir yoğunlaşma sürecine girmiştir. Ortak bir biçimde varılan kanaat şu olmuştur: Özellikle 2001 yılında gerçekleşen HPG I. Konferansı’nda da çokça sözü edilen ifadeler olmuştur. Önderliğin yoğun çabalarına rağmen doğru bir taktik formasyonun tutturulmayışı bir suç durumu olarak değerlendirilmiş ve bunu mutlaka aşmak gerektiği ısrarla ifade edilmiştir. Önderliğin fiili olarak mücadelenin başında bulunduğu dönemde, Önderlik perspektifleri yerli yerine oturtulmadığı, perspektiflerin gerekleri yerine getirilmediği, bu temelde ciddi ve köklü özeleştirilerle yapılamayanı yapmak gerektiğinin altı çizilmiştir. Zamanında uygulanmamış olan Önderlik perspektiflerini şimdi uygulamak, eğer varsa vicdan ve bağlılığın bir gereği olduğu belirtilmiştir. HPG’nin I. Konferansı bu perspektif üzerinde gelişmiş ve HPG’nin yeniden yapılanma esasları bu temele oturtulmuştur. HPG, I. Konferansı ile sağlam komuta duruşu ve taktik zenginliği yakalama iddiasıyla yola çıkmıştır. Özellikle 1999 yılından 2001 yılına kadar çeşitli dalgalanmaları yaşayan ve o dalgalanmalar içerisinde belli bir netleşme sürecine giren gerilla komutası ve yapısı böyle bir sorgulama ve kararlaşma temelinde yeni meşru savunma stratejisi dönemini başlatmıştır. Sonuç olarak görülüyor ki, Kürdistan özgürlük gerillasının baştan beri önüne koyduğu hedeflere tam olarak ulaşmamasının nedeni, daha çok komuta duruşu ve taktik esaslardan kaynaklanmıştır. Bu konuda ciddi bir mücadele yürütülerek, önemli mesafeler katedilmiş, komutada netleşme ve arınma geliştikçe gelişmeler de yaşanmıştır. Kürdistan özgürlük gerillası Kürdistan’da çok büyük bir değişim dönüşüm sürecini ortaya çıkarmıştır. Kürdistan toplumunu yeniden yaratmayı başarmış bir gerilladır.
Bugün Kürdistan’ın dört parçasında da gerilla bir kurtuluş aracı olarak görülmektedir, tüm umutlar gerillaya bağlanmıştır. Verilen direniş savaşında on beş bini aşkın şehit verilmiştir. Şehitlerin her biri büyük emek ve çaba sonucunda gerillalaşmış ve kahramanlıklar yara_tarak şehadete ulaşmıştır. Bu şehadet ve direnişler destansı niteliktedir. Gerilla, Kürt toplumunun tarihsel kültürel birikimi ve direniş geleneğinin sürdürücüsü olma temelinde yeni tarzda bir direniş geliştirmiştir. Özgür Kürt’ün bakış açısı ve direniş çizgisini berraklaştırarak topluma taşırmıştır. Bu açıdan her ne kadar yürütülen gerilla savaşı zikzaklar çizmiş, çeşitli dönemlerde çetecilik vb sorunlar yaşanmış olsa da, toplumda devrimsel bir çıkış yaratmayı başarmıştır. Gerçekleştirdiği sosyal ve düşünsel devrim, yürüttüğü özgürlük çizgisi ve kadın özgürlük hareketiyle toplumun özgürleştirilmesi doğrultusunda büyük başarı elde etmiştir. Kürdistan gerillasının bugün ulaştığı başarı düzeyi açık ortadadır. Türk ordusu PKK karşısında sürekli başarılı olduğunun propagandasını yapmaktadır. 1985-86 yıllarında PKK’ye karşı Türk ordusunu komuta eden Hasan Kundakçı yazdığı kitapta çok başarılı olduğunu söylemektedir. Gerilla o zaman yüz kişi ile başlamıştı, şimdi binlerce kişiden oluşan bir ordulaşma düzeyini yakalamıştır. Sempatizan çevre ve siyasal alandaki kadrolar da sayılırsa milyonlara ulaşmıştır. Bu nasıl bir başarıdır? Kürdistan topraklarında Türk ordusu ile gerillanın yürüttüğü savaşta Kürdistan gerillasının başarılı olduğuna dair kuşku yoktur. Gerilla sonuç almıştır. Başarısız olan Türk ordusunun kendisidir. Gerillanın sayısı daha yüz kişi kadar iken, Türk ordusu alarma geçmiş, hep “bitireceğim” demiştir. Bunun için her türlü şiddet yöntemlerini uygulamış, büyük kapsamlı operasyonlar geliştirmiş, ama gerillanın büyümesini, ordulaşmasını ve halklaşmasını engelleyememiştir.
Aynı zamanda gerillanın Kürt toplumunda devrimsel bir rol oynayarak, köklü bir dönüşümü sağlamasının önüne geçememiştir. Kürdistan özgürlük mücadelesine sürekli “terör” yaftasını yapıştırmış ama şimdiye kadar da kimseyi inandırmamıştır. Her ne kadar çıkarlar uğruna resmi planda “terör” listelerine konulmuş olsa da, sürekli “terör” yaftası beyhude bir çaba olmaktan öteye gitmemiştir. Kürdistan gerillasının halkın öz be öz kurtuluş mücadelesi olduğu, etrafında milyonların birleştiği ve bunun için de yenilmez olduğu ortadadır. Gerillanın ekonomik kaynaklarını kurutmak üzere binlerce köy boşaltılmış, yakılıp yıkılmış ve binlerce insanımız öldürülmüştür. Dış devletlerle o kadar anlaşma yapıldı, o kadar yollar tutuldu! Ama bu gerilla bugün halen güçlü bir biçimde ayakta duruyorsa, bunun temel nedeni halkı kazanmış olmasıdır. Zaten gerillanın en önemli amaçlarından çoğu gerçekleşmiştir. Halkı kazanmak ve ordu kurmak temel amacı olmuş, bunu da başarmıştır. Yine Kürt sorununu dünya gündemine taşımak gibi önemli işlevler görmüştür. Bunun için kamuoyu oluşturmuştur. Nihai zafer halen gerillanın gündeminde bulunan bir sorundur. Evet, gerilla bunu henüz başarmış değildir, ama yakınlaştırmıştır. Kendini yeniden yapılandıran gerilla nihai zaferden uzak değildir. Artık gerillanın nihai zaferi, yenilmezliğini herkese kabul ettirme ve Kürt sorunun da tek seçenek olarak demokratik çözüm sürecini masaya taşımadır. Temel tartışma konumuz zaferin neden erken geliştirilmediğidir.
1991-92 yıllarında bunun fırsatı yakalanmış olmasına rağmen gerçekleşmemesi önemli bir eksikliktir. Engel teşkil eden hususları bilince çıkarmak önemlidir. Yine 1993-95 ve 97 yıllarında uygun fırsatlara rağmen neden zafer elde etmediği hususları üzerinde durmak gereklidir. Gerilla bugün edindiği tecrübe ve birikimi, yaşadığı yoğunlaşma, değerlerine bağlılık temelinde gerçekleştirdiği fedailik ruhu ile meşru savunma çizgisinde yenilmez bir gerilla olduğunu bir kez daha ispatlamıştır. Bu eksende stratejik bir zaferi elde edeceği inancı, tutkusu ve coşkusu ile bugün de en aktif bir biçimde mücadele içerisinde bulunmaktadır. Zira gerillanın başarısızlığından söz etmek doğru değildir. Ama kendi içinde düşündüğü, tasarladığı hedeflere tam ulaşamadığı bir gerçektir. Bu konuda gösterdiği yetersizlikler vardır. Biz bu kitapta yetersizliklerin nedenlerini objektif bir bakış açısıyla ortaya koymaya çalıştık. Bu gerilla zafer gerillası olarak yola çıkmıştır. Buna karşı “Neden halen zafer gerillası olamamıştır? Neden uluslararası komploya geçit vermiştir? Neden gerçek anlamda bir komutanlaşma düzeyine ulaşılamamıştır? Neden taktik zenginlik ve yoğunlaşmayı yakala_yamamıştır?” sorularına doğru cevap vermek elbette ki önümüzdeki mücadele süreci açısından hayati önemdedir.
Çünkü bu sorulara verilecek doğru cevaplar temelinde yaşanmış yetmezliklerden tecrübe çıkarabilir, zafer gerillasına dönüşebiliriz. Burada yaptığımız değerlendirmeler, belirli düzeyde sorunun anlaşılmasına dönük cevaplar oluşturmuştur. Belki tam cevap olmamıştır, ama en azından belli bir biçimde sorunun ortaya konulmasını sağlamıştır. Teşhisi doğru yaptığımız oranda geleceği de başarılı kılacağımıza yürekten inanıyoruz. Bu değerlendirmeler tümüyle tecrübeden, pratikten, binlerce şehadetin ardından, onların mücadelelerinin doğru değerlendirilmesi temelinde yapılmaya çalışılmıştır. Umarız ki sorunun doğru anlaşılması, özellikle de komuta ve taktik kapsamda aşılamayan ve giderilmesi gereken sorunların neler olduğu yönünde bir fikir vermiştir. Eğer bu konuda bir nebze de olsa sorunun aşılmasına dönük bir işlev görmüşse, bu bizim için bir görevin yerine getirilmiş olması anlamına gelecek ve esas amacımıza yaklaştığımızı gösterecektir.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER