BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (98.BÖLÜM)
MEŞRU SAVUNMA STRATEJİSİ
Devletsiz Bir Toplumsal Savunma Ve Özgürlük Sistemi;
Kürdistan’da terör uyguluyorlar ve bize “siz teröristsiniz” diyorlar. Zamanında Amerika’yı kurtaranlara, Türkiye’yi kurtaranlara da “terörist” veya o zamanki diliyle “eşkiya” demişlerdi. Onlar kendi onurları için, özgürlükleri için silaha sarılmadılar mı? Peki, onlar “isyancı, eşkiya” mıydılar? Hayır. Biz de aynı şeyi yapıyoruz. Belki biraz geç yapıyoruz, onlar yüz yıl önce yaptı, biz şimdi yapıyoruz. Esas olarak bizim neden geç kaldığımız konusunu sorgulamak daha doğrudur. İşin gerçeği böyledir. Şimdi medya gücünü de kullanarak haksızı haklı, haklıyı da haksız gösteriyorlar. Dolayısıyla medya dünyasındaki savunmamızın da çok güçlü olması gerekiyor. Aynı biçimde üçüncü alanımız olan toplumsal alanda düşman tam birsosyal facia durumunu yaratmıştır. Kürdistan’ın dört parçasında özellikle kadın ve gençliğin kıskaca alınması için her türlü politika uygulanmaktadır. Örneğin gençlerin uyuşturucu maddelere bağımlılığını geliştirmek için Kürdistan üzerindeki her sömürgeci ülke kendine göre bir yöntem geliştirmiştir. Gençleri uyuşturan her yol ve yöntem denenmektedir. Geçmişte Güneybatı Kürdistan’da Kürt gençlerinin eroin kullandığı duyulmuş bir şey değildi. Qamışlo, Afrin ve Kobani’de böyle birşey yoktu. Şimdi oradaki gençler arasında eroin kullanımının çok fazla geliştiği söyleniyor.
15–20 yıl önce orada böyle bir durum yoktu. Tek tük bazı yerlerde gizlice esrar kullananlar olsa da gençleri etkileyecek bir düzeyde değildi. Ama şimdi bunun yoğun bir şekilde bilinçli olarak geliştirildiği söyleniyor. Doğu Kürdistan’da zaten çok yoğun olarak geliştiriliyor. Kuzey ve Güney yine öyledir. Yani her tarafta gençliği uyuşturmak için uyuşturucu maddelerinin kullanımı geliştiriliyor. Bunun yanı sıra toplumsal ahlakın yozlaştırılması ve fuhuş geliştiriliyor. Bir insan bu şekilde düşürüldüğünde ve kendi anlamından uzaklaştığında mücadele yürütemez bir konuma gelir. Toplum, kimlik, onur ve toplumsal bilinç sahibi olmasın diye buna benzer yöntemler devreye konuluyor. Egemen ve işgalci devletlerin psikolojik savaş yürüten özel harp daireleri vardır. Toplumu silahsız olarak etkisizleştirmenin çalışmasını yürütüyorlar. Toplumu düşürmek, kendi değer yargıları ve anlamlarından uzaklaştırmak için çalışıyorlar. Eskiden beri Osmanlı’nın, Türk devletinin ve İran’ın uyguladığı klasik bir tarz vardır: Kürt aşiretlerini ve mirlerini birbirlerine düşman etmek! Kürtlerin toplumsal psikolojisi de buna yatkındı. Örneğin Botan’da hareketimiz çalışmalara başlamadan önce aşiretleri birbiriyle çatıştırarak alan üzerinde denetim sağlıyorlardı. Öyle ki aşiretlerin sürekli çatıştıkları savaş mevzilerinin yerleri bile belliydi. Bir savaş olduğunda herkes önceden belirlenmişsırtlarda yapılmış mevzilerine gidip yerleşmekteydi.Ardından günlerce birbirleriyle savaşırlardı. Buna karşı devlet ne yapıyordu?
Örneğin en son 1970’li yıllarda Guyiler ve Jirkiler arasında kavga çıkmıştı. Şöyle diyorlardı; “vallahi bizim kaymakamımız bize, onlarınki de onlara yardımcı oluyor”. Yani Beytüşşebap kaymakamı ve askerleriJirkilere, Uludere’ninki ise Guyilere yardım ediyor ve aşiret mantığı da bu politikayı iyi bir şey gibi görüyordu. “Bizim kaymakamımız bizim tarafımızdadır, daha ne isteyebiliriz ki” diyorlar. Böylece serbestçe birbirlerine saldırıyorlar.Acaba neden bu kaymakam bize, diğer kaymakam da onlara yardım ediyor, diye birsoru akıllarından geçmiyor. Bu kadar cahil ve saftırlar. Halbuki bu aşiretler asi olduklarından, askere gitmediklerinden ve kendilerini devletten uzak tuttuklarından, devlet sistemine tabi olmadıklarından devlet de bu aşiretleri birbirine düşürüp kendine bağlamaya, ulusal bilinçten uzaklaştırmaya çalışıyor. Bunların Türkiye kimliği yoktur, Türkçe de bilmiyorlar.Askere de gitmiyorlar. O dönem böyleydi. İşte devlet de onları bu şekilde kontrol altına alıyor. Bunlar asidir, dağlıdırlar, askere gitmiyorlar, devleti tanımıyorlar, bunları birbirine düşürelim, birbirleriyle uğraşsınlar, böylece gelip devlete şikayette bulunsunlar, kaymakama bağlansınlar, diyerek bu aşiretleri bu şekilde kontrol altında tutuyorlardı. Aslında Sultan Abdülhamit’in Kürdistan’ı kontrol etme yöntemi de bu şekildedir. Birbirine düşürme temelindedir. Bu yaklaşım günümüzde hala devam etmektedir. Özellikle devletsilahını taşıyan korucular kullanılarak, katliamlar yapılmaktadır. Bu bir devlet işidir. Böylece toplumumuzu bozmak ve toplumsal ahlakı kırmak istiyorlar. Ahlaksızlaşan bir toplum ancak köleleşebilir. Ahlaksızlaşan bir toplumun hiçbir toplumsal özelliği kalmaz. Bu, toplum için bir bitiştir. Buna karşı bizim de savunma geliştirmemiz gerekiyor. Kapitalist modernite her yöntemi kullanıyor. Kendi yöntemlerinde kadını özellikle kullanıyor. Bu sistemde kadın köleleştirilmiştir. Bu köleleştirme gittikçe derinleştiriliyor. Feodal yargılardan da hareket eden bu sistem Kürt toplumunda körükleniyor, töre ve namus adı altında katliamlardan geçiriliyor. Sadece kadınlar katledilmiyor, bu konu yüzünden aileler birbirlerine kırdırılıyor.Aşiretler birbirlerini katlediyorlar. Peki, bu bir islamiyet kuralı mıdır? Hayır.
Örneğin Hz. Muhammed zamanında Hz.Ayşe için de dedikodular vardır. Hiç kimse o dönemde böyle infaz edilmemiştir. Böyle bir yaklaşım islamiyette de yoktur. Fakat bu durum Kürdistan’da daha fazla derinleştirilip teşvik ediliyor. Bunu devlet ve özel savaş daireleri yapıyor. Tüm bunlara karşı halk eğitimiyle, yaygın örgütlülükle ve özgür kimlik, özgür toplum, özgür kadın mücadelesi temelinde toplumu savunmak gerekiyor. Kadın ve Gençlik örgütlenmeleri KCK sisteminin yeni bir toplum inşa etme iddiasının en temel dayanağı ve öncü güçleridir. Cinsler eşit olmalı, gençler demokrat ve özgür olmalıdır. Toplumda eşitlik ve özgürlük mücadelesi ne kadar geliştirilirse o kadar korunabilir. Erkek egemenliği gerici olduğu kadar yozlaşmanın da temelidir. Erkek kendine karşı bu mücadeleyi verebilmelidir. Kendisi aslında köledir ama kendisiyle beraber erkek egemenlikli zihniyetle kadını da ezmeye çalışıyor. Buna karşı ciddi bir mücadele yürütülmez, toplum demokratize edilip, özgürleştirilmezse saldırılar karşısında toplumun varlığını sürdürmesi mümkün olamaz. Bütün bunlara karşı demokratik komünalizmin yaratıcı güçleri olacak olan kadın ve gençlik Kürt toplumunun doğal, sade kültürünü, dilini en çok sahiplenen kesimler olmalıdır. Bu temelde özelsavaş dairelerinin psikolojik savaş taktiklerini demokratik özgür yaşam kültürüyle boşa çıkarmayı kendine bir görev olarak bilmelidir. Yine ülkemizde talana dayalı bir sömürü sistemi vardır. Egemen sömürgeci devletler Kürdistan’ın yeraltı ve yerüstü zenginliklerini talan edip tekellerin hizmetine koşmaktadır. Buna bağlı olarak işsizliği geliştiriyorlar. Kürdistan’ın dört parçasında açlık durumu vardır.
Dünyanın bütün başlıca kentlerinde ne kadar ağır bir iş varsa orada Kürtler çalıştırılıyor. En ağır işleri Kürtler yapıyor. Kürtler adeta dünyanın hamalı olarak kullanılıyorlar. Bir parça özgürlük, bir parça ülke peşinde giden değil, bir parça ekmek peşinde giden insanlar yaratmak istiyorlar. Kürtleri aç bırakarak sonuca ulaşmak istiyorlar. Kürtlerin ekonomik alana girmemesi, ekonomi sahibi olmaması için özel engelleyici politikalar geliştiriyorlar. Kürdistan zengin bir ülkedir ama Kürdistan’da zengin yoktur. Bazılarının bir köyü ya da birkaç arabası olduğunda ona zengin denilmesi yanıltıcıdır. Bunların tüm maddi varlıkları bir holding sahibinin bir günlük masrafı bile olamaz. Toplumumuzun fakirlik düzeyine göre belki bunlar zengin sayılabilirler ama başkalarının yanında bunlar ne zengin ne de orta sınıf bile değillerdir. Son yıllarda zenginleşen bazı Kürt aileleri vardır, yine aristokratlar da vardır. Ama bunların da Kürtlükle alakaları kalmamış, gerçeğine ihanet etmiş işbirlikçi olarak kendilerini işgalci sistemle bütünleştirmişlerdir. Sömürgeciliğin birer sosyal maketi durumundadırlar. AKP bu tür zenginleştirdiği bazı aileleri ön ayak yaparak, topluma hakim olmak istemektedir. Bu yüzden onlara biraz imkan tanınmış ve palazlanmışlardır. Aynı zamanda bunlar sistemin elinde birer alettirler, bunlar aracılığıyla Kürdistan’ı her bakımdan talan ediyorlar. Kürdistan’ı fakirleştiriyorlar, böylece insanları kendilerine muhtaç bırakıyorlar. Bu yolla insanlar bir ekmeğe muhtaç olsunlar, devlete ve sisteme bağlansınlar, bağımsız ve özgür olmasınlar diye halka yönelik bir ekonomik saldırı da vardır.
Dolayısıyla bizim ekonomik alanda da savunma sistemini geliştirmemiz gerekiyor. Halk aç iken biz sadece savaşırsak veya sadece ideolojik mücadele yürütürsek bu yetmez. Bizim tüm cephelerden savunma geliştirmemiz gerekiyor. Örneğin toplumu ekonomik olarak güçlendiren kooperatif vb faaliyetlerle toplumumuzun kendi kendine yeterli olmasını hedeflemek gerekiyor. KCK sistemi, tüm bu saldırılara karşı bir savunma ve özgürlük sistemidir. Meşru savunma stratejisini kapsam ve nitelik olarak bu temellerde ele alarak ideolojik, kültürel, siyasal, ekonomik ve askeri alanlarda tüm toplumsal kurumlaşmalarıserhildan taktiğiyle yenilmez düzeye kavuşturabiliriz. Bu esaslar üzerinde serhildan ve gerillanın pratikleşmesi toplumsal iradeyi açığa çıkaracak ve bir halk devrimi gücü haline gelmeyi sağlayacaktır. Savunmanın doğal ve meşru temellerinden 23 yıllık savaş deneyimimize kadar her şey, Önderliğimizin yeni paradigması temelinde geliştirilen meşru savunma stratejisinin bir başarı ve zafer stratejisi olduğunu göstermektedir. Bu temelde meşru savunma stratejisiyle her alanda mücadeleyi yükselterek, serhildan hareketini geliştirmek uluslararası komplo güçlerine yanıt olmak, Önderliğimizin ve halkımızın özgürlüğünü sağlamak; yaşamda an be an demokratik konfederalizmi inşa ederek, demokratik uygarlık çizgisinin zaferine doğru yürümek insan olmanın, özgür yaşama yürümenin vazgeçilmez görevi durumundadır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER