BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (54.BÖLÜM)
TAKTİKTE TIKANMA SÜRECİNİN GELİŞMESİ
Yeni Dönem Taktik Perspektifi;
1995 yılının en önemli siyasal gelişmesi Önderlik tarafından yıl sonuna doğru ateşkesin ilan edilmesidir. Önderliğin ilan ettiği ateşkes hem Türk devletine, hem de KDP’ye yönelik gelişmişti. KDP ile yapılan görüşmelerde barış anlaşmasına ulaşılmıştı. Fakat Türk devleti yine herhangi bir cevap vermemişti. Çünkü Türk devletinde egemen olan anlayış çeteci anlayıştı. Devletin kendisi çeteleşmişti, bu yönüyle bir yanıt vermesi beklenemezdi. Türk devleti hemen hemen her bahar sürecinde PKK’ye karşı kapsamlı bir harekat geliştirmiştir. Türk ordusunun 1996 baharında Erzurum eyaletinde geliştirdiği operasyon bazı kayıplara yol açmıştır. Yine Amed eyaletine kapsamlı bir yönelim gerçekleştirmişti. Bu operasyonlarda Şehit Remzi alanında düşmanın konumlandığı Karat tepesine yönelik yüksek bir saldırı ruhuyla yapılan eylemde 50’ye yakın silah kaldırılmıştı. Fakat operasyonun devamında Amed eyalet komutanı Cemal arkadaşın da içinde bulunduğu yüz elli civarında arkadaşın şehadeti yaşanmıştır. Botan eyaletine dönük de bazı yönelimler yapılmış, çatışmalar yaşanmıştır. Kısaca ateşkese rağmen Türk ordusu operasyonlara ara vermemiştir. Türk devleti bu operasyonlarla ateşkese hiçbir biçimde uymayacağını ortaya koymuştur. 1996 ilkbaharında nisan sonlarına gelindiğinde sürecin karakteri bu temelde belirginleşmişti. Fakat komuta kademesinde nasıl bir mücadele konsepti ve hangi taktik yaklaşımın esas alınması gerektiği konusunda bir netsizlik yaşanmaktaydı.
Çünkü kongrenin çizdiği çerçeve pratiğe uygulanmamıştı. Bu çerçevenin pratikte sonuç alma noktası da tartışmalı hale gelmişti. Pratik perspektifin yaşanan gerçekle örtüşmeyen yanlarını fazlasıyla açığa çıkarmıştı. Savaş taktiğinin yeni çerçevesi “nasıl olmalı?” gibi konularda belli bir tartışma yaşanmaktaydı ve herkeste bir bekleyiş yaşanıyordu. Nisan ayında Önderlik, benim ana karargaha doğru hemen hareket etmem gerektiği yönünde bir talimat verdi. Bunun üzerine ana karargaha doğru hareket ettim. Zap’a ulaşınca Önderliğin aynı anda Zagros eyaletinden Nasır’ı da çağırmış olduğunu öğrendim. Anakarargahın yönetimi olan Fuat arkadaş bizi karşıladı. Karasu arkadaş da hazırdı. Zeki unsuru hazır değildi. Önderlik, 27 Nisan 1996 tarihinde telefonla bizimle konuştu. İlk önce taktiğe ilişkin sorular sordu ve yoğunlaştığı çerçeveyi bizlere aktardı. Önderliğin savaş taktiğine ilişkin geliştirdiği çerçeve yeni bir taktik açılıma dayanıyordu. Burada ilginç olan, anakarargahın askeri komutanı olan Zeki de alandaydı ama Önderlik onu çağırmamıştı. Çünkü sadece taktik konuları tartışmak istediği kişileri telefona çağırmıştı. Önderliğin yeni sunduğu perspektif o zamana kadar yürütülen savaş tarzından farklıydı. Öngördüğü ve uygulanmasını istediği taktik, araziye dayalı savaş taktiğiydi. Düşmanın alan hakimiyeti taktiğine karşı, gerillanın araziye dayalı savaş taktiği oluyordu. Somutlaştırırsak; arazinin derinliğini kullanma, arazi tekniğini geliştirme üzerine kurulu bir taktik sistemdi. Gelişen ordu tekniğine karşı gerillanın da araziyi kullanmasını öngören, bu temelde arazinin işlenmesi, mevzilenmesi ve pusulanmasını içermekteydi. Adeta arazinin insandan mayınlanmasını öngören bir taktik tarzdı. Gerillanın karakollar üzerine gidip mayına basacağına, yine tehlikeli sabit hedeflere yöneleceğine, düşmanı üzerine çekerek tuzağa düşürmeyi esas alan bir gerilla savaş yöntemiydi.
Önderlik, ana karargahta kalmamızı, bu temelde askeri konsey toplantısının yapılmasını ve taktik üzerinde tartışarak derinleşmemiz gerektiğini belirtti. Son alarak da, Sun Tzu’nun “Savaş Sanatı” adlı kitabını yeni okuduğunu, askeri anlayışımızla çok örtüştüğünü, daha önce yaptığı çözümlemelerle çakışan bir perspektif sunduğunu söyleyerek, toplantıda bu kitabı sayfa sayfa okumamız gerektiğini vurguladı. Önderlik, “Çok ilginçtir, daha önce okumamama rağmen biz de benzer şeyler söylemişiz. Bu kitabın tüm komuta kademesi tarafından özümsenmesi gerekir” dedi. Önderliğin perspektifleri ekseninde I. Askeri Konsey Toplantısı Zap’ta Cudi Tepesi’nde başladı. Sun Tzu’nun savaş sanatı adlı kitabı Askeri Konsey Toplantısı’nda olduğu gibi okundu. Toplantıda Zap alanı başta olmak üzere, bütün eyaletlerin pratikleri değerlendirildi. Askeri Konsey, ülke pratiği üzerine geniş değerlendirmeler yaptı (Askeri Konsey o ana kadar işlevsel kılınan bir kurum değildi, belli başlı komutanların bir araya gelmesinden oluşan bu kurum ilk toplantısını yapmış oluyordu). En olumsuz pratik Zap’ta gelişmiş olmasına rağmen toplantıda bu pratik açığa vurulmamaya çalışıldı. Hatta kadro yapısının eleştirisi yapıldı “Biz burada yapıyı eğitmeye, taktik öğretmeye çalışmışız ama bazıları merkezi tartıştırıyor, merkeze dil uzatıyor” denilerek, komuta yapısı bastırılmak istendi. Bu tartışma yöntemiyle sonuç alınmayacağı, komuta yapısının kendisini ifade etmesinin en doğal hakkı olduğu, bastırmanın örgüt yaklaşımı olmadığı hususlarında tartışmalar gelişince, bastırma anlayışı etkisiz kılındı. Böylece Zap pratiği tartışmaya açılarak gelişen eleştirilerle yanlış tarz mahkum edildi.
Çünkü Askeri Konsey Toplantısı’na komuta yapısından da bir hayli bayan ve erkek arkadaşlar katılım sağlamışlardı. Önderlik toplantıyı bir nevi komutayı eğitme toplantısına dönüştürdü. Yaklaşık 100 civarında bir katılım bileşimi vardı. Önderlik kendi sahasında eğittiği gücün de alana yetişmesi ve toplantının son bölümüne katılması için toplantının uzatılmasını istedi. Gelecek komuta gücü Önderlik perspektiflerini de beraberlerinde getirecekti. Toplantı bu yüzden uzatılmıştı. Uzatılınca da daha geniş tartışma olanağı doğdu. Böylece Önderlik sahasından gelenler de toplantıya yetişti. Gelen grubun Önderliğin perspektiflerini aktarmasıyla bir düzenlemeye gidildi. Toplantıda Önderliğin öngördüğü araziye dayalı savaş taktiği tüm yönleriyle tartışıldı ve zaman geçirmeden uygulamaya konulması konusunda karar birliğine ulaşıldı. Türk devleti zaten ateşkese uymuyor, sürekli operasyon düzenliyordu. Ortaya çıkan taktik tarzın uygulanması temelinde düzenlemeler yapıldı. Artık gerilla çok hızlı bir saldırı tarzıyla değil, alan tutarak ve arazide derinleşerek, mücadeleyi geliştirme perspektifiyle hareket edecekti. Düzenlemeler yapılmadan önce toplantı esnasında bir takım tartışmalar gelişti. Özellikle Zeki toplantıda kendisinin gündemleştirildiği, haksız eleştirilere uğradığı gibi şeyleri Önderliğe aktardı. Bizler de ana tartışma hakkında görüş bildirdik. Önderlik cevap vererek, Zeki’ye ne yapmak istediğini sordu, ciddi eleştiri ve uyarılar yaptı. Yine arkadaşlar bu yaklaşım üzerine değerlendirmeler yaptılar. Yani toplantıda örgüt içi sorunlar da çok yönlü bir biçimde tartışıldı. Tartışmalar uzun sürdü. Önderlik hemen her kadroyla beş-on dakika konuştu, görüş aldı ve perspektif sundu. Tarih 6 Mayıs 1996’ydı. Önderlik toplantı gücüyle telefonda konuşurken, bir ara konuşmaya “bir dakika” diyerek, biraz ara verdi. Bir şeyler olduğunu hissettik.
Fakat Önderlik bir şey söylemeden bir dakika kadar sonra kaldığı yerden konuşmasına devam etti. Meğer o zaman Önderliğe suikast amaçlı okulda bomba patlatılmıştı. Ama Önderlik okulda değil, evde bizimle konuşuyordu. Fakat okul ile ev birbirine çok uzak değildi. Bomba sesi eve de gelmiş, Önderlik de bunun üzerine konuşmaya ara verip, oradaki arkadaşlara, “herhalde okula saldırı yapıldı, gidin bakın, haber getirin” diyerek gelip konuşmasına devam etmişti. Tabii bizlere hiçbir şey söylemedi. Bilindiği gibi esas olarak saldırı Önderliğe dönük yapılan bir saldırıydı. Önderlik bizimle konuşmaya başlayınca -ki 3–4 saat süren bir konuşmaydıdüşman telefonu dinleyip, Önderliğin okulda olduğunu düşünerek, okula dönük bombalama saldırısı yapmıştı. Suikastın zamanı çok dikkat çekicidir. Savaş komutasında tıkanmanın alabildiğine geliştirildiği, çeteciliğin kendisini örgüt ortamına ısrarla dayattığı ve buna karşı askeri konsey toplantısının yapıldığı bir dönemde Önderliğe bombalı suikast yapılmak istenmesi tesadüf değildir. Sanki öteden beri uygulanan bir projenin yeni bir aşamaya taşırılması gibi bir durum açığa çıkmıştı. Özellikle Zeki denilen unsurun durumu oldukça tartışma konusuydu. Tam da böyle bir ortamda Önderliğin hedeflenmesi elbette ki dikkat çekicidir. Bu anlamda Türk devletinin Zeki üzerinden uygulamış olduğu bir konseptin devamı olarak geliştirilmiş olma ihtimali artmış oluyordu. Bu konuşma toplantı ortalarındaydı. Daha sonra toplantı bitince Önderlik yeni bir düzenleme çerçevesini sundu. Bizlerin görüşüne de başvurdu, tek tek herkesle konuştu. Bu düzenlemede Önderlik daha fazla açığa çıkması ve netleşmesi için Zeki’yi Botan’a gönderdi. Zeki’nin Botan’da savaşamayacağı, gücü yürütemeyeceği az çok tahmin ediliyordu. Fakat Botan gücünü bozması da çok zordu. Bunun için açığa çıkarılmak üzere en uygun yer Botan eyaleti olarak görüldü. Belki taktik süreci biraz tıkatırdı ama Botan yapısını çok fazla etkileyemezdi.
Önderlik, Botan yapısı ve komutasının niteliğini az çok biliyordu. Zeki’den kolay kolay etkilenmeyecek belli bir düzeyi olan bir yapıydı. Dolayısıyla Botan’a düzenlendi, ben de Zap’a düzenlendim. Yani bir nevi yer değiştirdik. Zap’ta güçlerin düzenlemeleri yapıldıktan sonra geriye iki tabur kalmıştı. Bu taburlardan birini Kazım arkadaş, diğerini de Dr. Bahoz arkadaş komuta ediyordu. Taburlarla toplantı yapmaya başladık. Her taburla yapılan toplantı iki gün sürdü. Bu toplantı süreci bitmeden Zap’a yönelik bir operasyon yapıldı. Operasyonu genelkurmay ikinci başkanı Çevik Bir’in koordine ettiğini anladık. Operasyona karşı güçlerimizi Cudi tepesinde kendim koordine ediyordum. Yanımda Harun (Hüseyin Özbey) arkadaş vardı. Türk ordusu teknik desteğinde yoğun bir güçle operasyona çıkmasına rağmen, bir türlü Zap’a giremedi. Çünkü gerilla hemen araziyi tutma taktiğine dayalı bir mevzilenme gerçekleştirmişti. Üst üste yaptığı hamlelerle alana girme fırsatı yakalayamadı. Türk ordusu gerilla direnişini bir türlü kıramadı. Çünkü alanın en stratejik noktalarından biri olan Şikefta Birindara’yı düşürememişti. Şikefta Birindara düşürülmeyince araziye girmeleri mümkün olmayacaktı. Gerillanın uyguladığı araziye dayalı savaş taktiğinin ilk sonucu oldu ve Türk ordusunun Zap’a girmesine izin verilmedi. Üstelik darbe de vurulmuştu. Sonuçta Türk ordusu operasyon gücünü geri çekmek zorunda kaldı. Operasyon sonrasında yapıyla toplantılar yapmaya devam ettim. O zaman yanımda Rıza arkadaş da vardı. Giderek toplantılarda Zeki’nin Zap pratiğinde yarattığı tahribatların çok boyutlu olduğu görüldü. Zeki’nin davranışları, güce, komutaya, partiye ve savaşa yaklaşımı hiç dürüst gözükmüyordu.
Ortaya çıkan sonuç, Zeki unsurunun pratiğinin bireysel, kariyerist ya da sekter davranış biçimlerinden ziyade, yıkmaya, düşürmeye dönük bir yaklaşım olduğuydu. Yapıdan arkadaşların aktardıklarından ortaya çıkan sonuç açıkça şöyleydi: Zeki gerillayı kararsızlaştırmaya dönük epey çaba harcamıştı. Edinilen izlenim yürütülen uygulamaların bir çeşit tasfiyecilik olduğuna dair şüphe bırakmıyordu. Sıradan bir davranış bozukluğu ya da yaklaşım yanlışlığından ziyade, geliştirilen bir tür tasfiyecilikti. Zeki bu tarzı olduğu gibi Botan eyaletine de uygulasaydı sonuçları çok ağır olabilirdi. Zap direkt bir savaş cephesi değil, biraz da geri cephe gibiydi. Bu nedenle belki savaş süreci üzerinde çok belirleyici bir etki yaratmamış olabilirdi. Ama Botan eyaleti ön cephedir, bu biçimde tahrip edici bir tarz uygulanırsa alanı çökertebilirdi. Bu tarz genelde tehlikelidir, ama Botan eyaleti için çok daha tehlikeli bir durum doğurabilirdi. Toplantılar serisinde edinilen izlenimin sonuçları zaman kaybedilmeden Önderliğe aktarıldı. Daha sonra sonuçların Zeki’ye de aktarılması kararlaştırıldı. Aktarımın Fuat arkadaş tarafından yapılması uygun görüldü. Çünkü hem onun, hem bizim dönemimizde Fuat arkadaş yönetimdi. Bunun üzerine Fuat arkadaş toplantı sonuçlarını cihazdan Zeki’ye aktardı. Aktarım yapılır yapılmaz hemen “bu bana yapılmış bir komplodur” biçiminde cevaplar verdi. Fakat Fuat arkadaş gerekli hususları aktardı. Önderliğe aktarımdan sonra Önderlik, Zap’tan gelen arkadaşlarla konuşmuş ve raporları incelemişti. 4-5 gün sonra ben Metina’dayken Önderlik tarafından acilen Zap karargahındaki telefon başına çağrıldığım talimatı verildi.Yapmakta olduğum toplantıyı hızla bitirerek Zap alanına geçtiğimizde Önderlik Zeki’nin durumunun ciddi olduğunu, derhal müdahale edilmesi gerektiği talimatını bizzat verdi. Önderlik, “zaten 1993 yılından beri onu izliyoruz. O zamandan beri geliştirdiği pratik daha çok incelenmesi gereken bir pratiktir.
Zap’ta yarattığı tahribatların boyutları sıradan değildir. Sizin yaptığınız tespitler doğrudur, bu nedenle görevden alınarak, hemen soruşturmaya alınmalıdır. Aynı biçimde onunla birlikte aynı yönetimde yer almış ve pratiğine ortak olup ses çıkarmamış olan Fuat arkadaş, karargah yönetiminden Kazım arkadaş ve Neval de açık soruşturma sürecine dahil edilmelidir” diye perspektif vermişti. Kısacası Önderlik, Zeki öncülüğünde geliştirilen tasfiye girişiminin yarattığı tahribatlar nedeniyle bir soruşturma açılması yönünde talimat vermişti. Düzenlemenin üzerinden iki ay geçmiş olmasına rağmen Zeki Haftanin’de oyalanmıştı. Bu nedenle içeriye geç gitmişti. Ancak talimat temelinde içeriye geçti. Fakat oyalandığı için tam Cudi’ye geçtiği gün hakkında soruşturma kararı alındı. Nerede olduğu sorulunca Cudi’de olduğu belirtildi. Bunun üzerine soruşturma haberi kendisine Cudi’de ulaştırıldı. Herhangi bir olumsuz davranışta bulunmaması için Önderlik sahasında bulunan Cuma arkadaş tarafından soruşturma haberi kendisine aktarıldı. Ürkmemesi ve kaçmaması için Botan’da kalarak, açık bir soruşturmada tutulması uygun görüldü. Kendisine Botan’da kal, açık soruşturmadasın denildi. Zaten diğer arkadaşlar için de açık soruşturma vardı. Botan yönetiminde olan Ferhan’ın (Hasan Atmaca) görev alabileceği düşünüldü. Sozdar arkadaş da ordaydı ama Ferhan’ın inisiyatif alabileceği belirtildi. Hemen sonrasında daha fazla bilgi akmaya başlayınca, Önderlik Zeki’nin sahaya çekilmesi gerektiğine dair yeni bir talimat verdi. Düşmana gitme ihtimaline karşı hakkındaki iddiaların saklı tutulması gerekiyordu. Bu nedenle Botan’dan getirilirken sağlam arkadaşlar yanına verilmişti. Farkında olmadan denetim altına alınmıştı. Bu şekilde Metina’ya getirildi.Yolda tutuklu değildi ama gizli denetim altındaydı. Gelir gelmez soruşturmaya alındı, soruşturma derinleştirildikçe, tahribatın boyutları daha iyi açığa çıkmaya başladı.
Bunun üzerine tutuklu olarak Önderlik sahasına gönderildi. Zeki, Botan’da görevden alındıktan sonra, yeni bir düzenleme ihtiyacı doğmuştu. Yeniden bir askeri konsey toplantısını yapma zorunluluğu gelişti. Önderlik düzenlemeye ilişkin yeni bir perspektif vermişti. Özellikle Botan eyaleti üzerinde büyük bir önemle duruyordu. Çünkü eğer Zeki Zap’ta uyguladığı tasfiyeci yaklaşımları Botan’a da taşırmışsa, durum oldukça tehlikelidir demekti. Botan’ın gerilla mücadelesindeki yeri önemlidir. Botan’ın güçsüz düşmesi tüm gerillayı olumsuz etkileyecekti. Bu çerçevede tekrar Botan’a gitmem yönünde Önderliğin görüşü temelinde karar alındı. Abbas arkadaş yeniden anakarargaha gelecekti. Toplantının ilginç yönlerinden biri de Ebubekir’in durumuydu. Tüm komuta özeleştirisini vermişti ve verilen özeleştiriler yapının onayından geçmişti. Ama Ebubekir’in özeleştirisi yapı tarafından kabul görmedi. Önderlik, düzenlemesinin yapılmasını istemişti. Bu nedenle özeleştirisinin geçmesini istiyorduk, ama iki sefer tekrar edilmesine rağmen yapı kabul etmiyordu. Toplantıya ara vermek zorunda kaldık. Kendisi zaten suçlarını kabul ediyordu, fakat yapı yine de onaylamıyordu. Daha fazla özeleştirisel yaklaşması gerektiğini söyledik, biraz da biz ısrar ettik, yapı ısrarımızı görünce onayladı. Zor da olsa Ebubekir’in özeleştirisini yapının onayından geçirmeyi başardık ve bu temelde düzenlemesini yaptık. Düzenlemesi zaten eğitim amaçlı Önderlik sahasınaydı. Eğer onaydan geçmeseydi Önderlik sahasına düzenlemek uygun olmazdı. Bu nedenle ısrar ettik. Çünkü Önderlik gelebileceğini belirtmişti. Önderliğin yaptığı düzenleme üzerine tekrar Botan’a gittim. Zeki’nin soruşturmada olmasına rağmen eyaleti yönetmeye devam etmiş olduğunu gördük. Bu durum üzerine Ferhan unsuru ve yönetimin diğer üyeleri de açık soruşturmaya alındı. Soruşturmaları uzun sürdü.
Özellikle Ferhan çok uzlaşmacı ve karaktersiz bir tipti. Daha önce Zeki Kuzey’den gelirken kendisine çok ihtişamlı bir hava vermişti. Ferhan o dönemde Gabar sorumlusu durumundaydı. Zeki, bireysel güvenliğini üç halkadan oluşturmuştu. Birinci halka dar güvenlikti,sadece bayanlardan oluşuyordu. İkinci halka bir takımlık yakın güvenlik, üçüncü halka da aynı sayıda geniş güvenlikti. Bu güvenlik yanına gelen herkesin üzerini arıyor, silahla yanına gidilmesine izin verilmiyordu. Ferhan da V. Kongre’de merkez komite üyesi seçilmişti. Normalde Zeki de bir merkez komite üyesiydi, başka bir görev durumu yoktu. Zeki Kuzey’den Gabar’a gelince Ferhan yanına gidiyor, ama Zeki’nin güvenliği Ferhan’ın silahını aldıktan sonra yanına gitmesine izin vermişti. Bu durumu biz duyunca sert eleştirmiştik. Her şeyden önce kendisi için küçük düşürücü bir davranıştı. Aslında bizim aramızda böyle bir şey hiçbir zaman olmamıştı. Zeki’nin özel bir uygulamasıydı. Bir de kendisini aşağılamaya dönük bir davranıştı. Ferhan buna rağmen Zeki soruşturma altında denetimine girince, yine de Zeki’ye yaranmak için her şeyi yapabilecek kadar karaktersiz bir davranış sergilemişti. Çok uzlaşmacı bir tipti. Çizgi derdi diye bir sorunu yoktu. Zeki’ye karşı bu tutarsız tutumundan dolayı soruşturmaya alındı ve kışa doğru alt düzeyde bir görevle Mawa’ya gönderildi.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER