KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (1.BÖLÜM)
Hareket ve halk olarak içinden geçtiğimiz bu günler önemli bir sürece tekabül etmektedir. Hem 2010 Newrozu’yla birlikte yeni bir sürece girmiş olmamızdan ve hem de mücadele tarihimizde önemli bir yeri olan, büyük bir direniş halkasını teşkil eden Kahramanlık Haftası’nda bulunuyor olmamızdan dolayı içinden geçtiğimiz günler önemli günlerdir. Biz tabiî ki başta Kahramanlık Haftası’nı yaratan büyük önder komutan yoldaşlara, büyük kahramanlara saygımızı belirterek, bugünlere ilişkin bir değerlendirme yapmak, sizlerle günün anlamı ve önemi üzerinde bazı hususları paylaşımak istiyoruz.
Öncelikle Newroz’un anlam ve önemini değerlendirmekte yarar var. Newroz bilindiği gibi Kürt halkı ve bölge halklarının tarihinde önemli yeri olan bir gündür. 2622 yıl önce Medlerin öncülüğünde Asur imparatorluğuna karşı geliştirilen, yüz yıllara dayanan direnişin başarıyla sonuçlandığı bir gündür. Asur imparatorluğu o dönemde bölgede uyguladığı şiddet hükümranlığını sürdüren bir imparatorluk durumundadır. Bölge halklarına adeta kan kusturan, şiddet politikasını uygulayan bir imparatorluktur. Ancak halkların bu imparatorluğa karşı bir direnişi de söz konusudur. Fakat bu direnişlerin çoğu bastırılır. Hatta o dönemde kesilen kafalardan kalelerin yapıldığı bile söylenir. Birçok kişi kılıçtan geçirilir. Ama nihayetinde Medlerin başını çektiği, Demirci Kawa’nın içinde rol oynadığı o uzun süreli direnişin M.Ö 612’de 21 mart gününde başarıya ulaştığı belirtilmektedir. Tarihi veriler bunun böyle olduğunu söyler.
Kürdistan’da bu nedenden dolayı eskiden beri Newroz, bayram şeklinde kutlanıyor. Sadece Kürtler değil, Farslar, Azeriler, Ermeniler daha başka birçok halk da Newroz’u kutlamaktadır. Belki günümüzde herkes kendine göre bir anlam biçiyor olabilir. Fakat bölge halklarının tarihsel geçmişinde Newroz gününün bir yeri olduğu kesindir. Zaten BM de Newroz gününü uluslar arası ırkçılığa karşı mücadele günü olarak kabul etmiş. Yani Newroz’un uluslar arası muhtevası da bu şekilde gelişmiştir. Ama bölgesel bir gün olma gibi bir özelliği de vardır. Tarih boyunca hep böyle karşılanmıştır. Fakat Newroz Kürdistan’da bu son yıllarda artık pek kutlanmıyordu. Birçok yörede unutulmuş olsa da bazı alanlarda unutulmamış sadece bir bahar bayramı gibi biliniyordu. O gün aileler araziye çıkıp, bir tür pikniğe çıkar gibi yemek yerdi. Newroz günü böyle bir gün gibi karşılanırdı. Newroz’un anlamı nedir? Neden böyle bir bayram günü gibi ele alınmış, Newroz neden yeni gün anlamına gelmiş? Bunu çoğu kimse bilmezdi. Bildiğimiz kadarıyla birçok yörede böyleydi yani ya unutulmuştu ya da böyle karşılanıyordu. Ama Kürdistan’daki siyasi bilinç kazanmış bazı grup ve hareketler Newroz’a sahip çıkıyorlardı. Fakat bu sahipleniş gerçek anlamına uygun değil de biraz daha burjuvaca; pikniğe çıkma, içki içme, gruplar halinde gidip eğlenme biçiminde karşılanıyordu. Belki günümüzde siyasi çevrelerde günün anlamına, önemine, Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı direnişine atıfta bulunma; bugünün böyle yeni bir gün olduğu, bir özgürlük, direniş günü olduğuna dair söylemler de söylenmiş olabilir ama tarihe ilişkin mitolojik bir bilgi biçiminde değerlendirilmiştir. Yani günümüzde onu nasıl ele almamız gerekiyor, nasıl sahip çıkmamız gerekiyor gibi bir bakış açısı fazla söz konusu olmamıştı. Daha çok “bir Kürt bayramıdır, kutlamalıyız, eğlenmeliyiz” biçiminde ele alınıyordu.
Sömürgeciliğin Kürdistan’ı asimile etme, yok sayma, giderek onu eritme politikası çerçevesinde Newroz unutturulmaya çalışılıyordu. Bunun için birçok yörede bazı tarikatlar, kesimler aracılığıyla ateşler yakılıyor, ateşe tapanlar anımsanıyor, “ateşe tapmadır” diyerek Newroz günü ve Newroz ateşi kötüleniyordu. Dolayısıyla Newroz’u toplumdan uzaklaştıran bir faaliyet geliştiriliyordu. Neden? Çünkü eğer sen bir ulusu, toplumu bitirmek, onu eritmek, asimile etmek istiyorsan öncelikle onun milli değer yargılarını gözden düşürmen gerekiyor. Başkalaşıma uğratıp, onu gözden düşürmen, o kişileri milli değer yargılarından uzaklaştırman gerekir. Çünkü bir toplum kendi milli değer yargılarına bağlı kaldığı müddetçe varlığını sürdürür, erimez, asimile olmaz. Bu yüzden sömürgeciler bir toplumu bitirmek istiyorlarsa onun değer yargılarını gözden düşürürler, unuttururlar. Bunun yerine başka değer yargılarını empoze etmeye çalışırlar. Bu değer yargıları nelerdir? Tarihindeki önemli aşamalardır, direnişlerdir, milli bayramlardır, milli dildir, milli kıyafettir. Bunun gibi milli toplumsal özellikleri gözden düşürerek, yerine başka bir kültürel yapıyı empoze etmeyi önemserler. Bu nedenle buna öncelik verirler.
Newroz PKK’nin çıkışından önce böyleydi. Bölge ve Kürdistan halkının tarihinde önemli bir gün olmasına rağmen artık anlamından çıkarılmış, uzaklaştırılmış, hatta unutturulmuştur. Unutulmayan yerlerde de anlamına göre karşılanmayan bir gün olarak ele alınmıştır. Örneğin 1982-83 sürecinde Batı Kürdistan’da kutlanıyordu ama içki içilerek kutlanıyordu. O süreçte orada halkımızla yaptığımız toplantılarda; Newroz Bayramı bir Noel bayramı değildir, bazıları Newroz Bayramını Noel bayramı gibi karşılamak istiyor, bu doğru değildir, yanlıştır, gibisinden değerlendirmeler yaptığımızı hatırlamaktayız.
Önder Apo’nun çıkışı nasıl ki Kürdistan’da tarihi baştan başa değiştirdiyse ve birçok şeyi yeniden yarattıysa Newroz’a da yeniden bir anlam biçme, toplumda Newroz’u yeniden daha doğru temellerde anlama, algılama süreci başlamıştır. Önderlik ilk grupsal faaliyetinin toplantısını bir Newroz gününde yapmıştır. Önceden tek tek konuştuğu arkadaşlarına “biz bir grup olmalıyız, çünkü sorunun çözümüne ilişkin ne Türk solunda umut verici bir tutum var ne de kendine Kürdüm diyen, reformist bir çizgide Kürtçülük yapan kesimlerde bir umut ya da bir mücadele azmi var. Onlarda çözüm gözükmüyor. Dolayısıyla biz kendimiz bir grup olmalıyız. Daha doğru temellerde bir mücadeleyi başlatmak için kendi içimizde bir grup olmalı, ideolojik faaliyet yürütmeli ve Kürdistan’da uzun süreli bir mücadeleyi her türlü riski de göze alarak başlatmalıyız. Kürdistan sömürge bir ülkedir. Bu sömürge ülkeye bir ulusal kurtuluş mücadelesi, ulusal kurtuluş savaşı gerekmektedir. Bu ciddi bir sorundur. Bu ciddi sorun için bizzat Kürdistani bir oluşuma, bir çizgiye ve giderek partileşmeye gidecek bir çalışmaya ihtiyaç var” biçimindeki bir perspektifi Önderlik ilk kez 1973 yılının Newroz gününde, Ankara’nın Çubuk Barajı önünde 6 kişilik bir grubu toplayarak aktarmıştır.
Önderliğin ilk grup faaliyetini başlatmak için Newroz gününü seçmesi çok önemlidir. Unutturulan, gözden düşürülen Kürt kültürü, Kürt milli değer yargıları ve Kürtlük utanılacak bir şey haline getirilmişti. Bir an önce kurtulunması gereken bir şey gibi yaklaşılıyordu. Kürtlere “kuyruklu Kürt” bile diyorlardı. Bu söylem oradan geliyor. Yani Kürt olmak bir nevi farklı bir anlama geliyordu. Kürtler ‘kuyruklu’ olduğuna göre, daha hayvanlaşmadan insanlık aşamasına geçmemiş insan anlamında yansıtılıyordu. Ucube gibi gösteriliyordu. Bu durum özellikle Türkiye’de yaygındı. “Dağ Türkleri, ilkel Türkler, yola getirilmesi gereken kişiler, cahil, anlamaz, bilmez” insanlar olarak ele alınıyordu. “Kürtler ne bilir bayramı hor hor içer ayranı” biçiminde bir söz vardır. Daha bunun gibi birçok söylem Kürtlere yakıştırılıyordu. Yani başkalarının işini yapması gereken bir topluluk, paçavraya dönüştürülmüş, başkalaşıma uğratılması gereken köle bir topluluk olarak ele alınıyordu. Fakat Önderliğin 1973’ten itibaren bir Newroz günü ilk çıkışı başlatması ardından grup Newroz’a dönük bir yoğunlaşma yaşıyor. Örneğin grubun daha sonraki yıllarda bizzat Newroz ateşini yakması ve bugünü bir mücadele ve direniş günü olarak eylemle karşılaması Kürt toplumunda yeni bir başlangıç olmuştur. Newroz’un bir direniş, mücadele geleneği olduğu, Kürt halkının bu geleneğe bağlı kalarak, şimdiye kadar kendisini yaşatabildiği, yarı özgür bir biçimde de olsa boyun eğmeyen bir duruşu sergilediği için Kürt toplumunun bugüne kadar erimediği; dolayısıyla yeni bir Med hareketine, yeni bir Newroz’a ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir. Geçmişin Asur imparatorluğundaki Dehaklar bu sefer de dört ayrı sömürgecilik tarafından temsil edilip, uygulanmıştır. Dolayısıyla bu zalim, sömürgeci Dehaklara karşı yeni bir Med hareketine ve bu esaslar üzerinden yeni bir mücadelenin gerekliliğine ihtiyaç vardı. Bunun Kürt toplumu açısından ortaya çıkaracağı değerleri, bir milli değer olan Newroz bayramına nasıl yaklaşılması gerektiği üzerinde durularak, Newroz’un anlamı bu biçimde topluma yansıtılmaya çalışılıyordu. Daha sonraki ideolojik grup biraz daha genişleyip, Kürdistan’a kaydırıldığında ve Kürdistan’da hemen her şehirde, her yerde gençlik gruplaşmaları geliştiğinde artık Newroz ateşleri yakılıyordu. Şehirlerin kalelerinde, köylerin yüksek zirvelerinde ateş yakılıyordu. O zaman ateşler yakıldığında ihtiyarlar “ haa tabii böyle bir bayram vardı, eskinden de kutlanıyordu. Ateşler yakılıyordu, yemekler yapılıyordu, yani Newroz vardı” diyorlardı. İhtiyarlar Newroz Bayramı’nı unutmamışlardı. Ama bazıları unutmuşlardı, bilmiyorlardı. “Bu ateş nedir?” diye soranlar bile oluyordu.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER