“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (2.BÖLÜM)
“PKK Kürt Halkının kan damarları ile iliklerine doldu”
Tabii ki çeşitli isimler üzerinde tartışma vardı. Çeşitli isimler öneriliyordu çünkü. İsim o kongrede konulmadı. Daha sonra kararlaştırıldı. Hatırladığım kadarıyla PKK adı Mehmet Karasungur arkadaşın önerisiydi. Mazlum Arkadaş da daha sonra bu öneriye katılmıştı. Önderlik bütün öneriler içinden PKK’yi uygun görmüştü. PKK ismi bu şekilde kararlaştırıldı. Bir çok isim önerisi getirildiği için kongre anında hemen isim kararlaştırılmadı.
PKK, Kürt halk tarihinde çok müstesna bir yere sahip oldu. Böyle bir yer edinmesinin nedenleri var. PKK büyük bir değişimi gerçekleştirdi. Bunun için müstesna bir yer edindi. Eğer öyle olmasaydı, PKK de diğer partiler gibi olurdu. Diğer partiler ne kadar yer edindilerse PKK de o kadar yer edinebilirdi. Ama farklı bir hareket olduğu için diğer partiler gibi bir yer edinmedi. Çok farklı bir yer edindi. Kürt halkının belleğine kazındı. Kürt halkının kan damarlarına ve iliklerine doldu. Kürt halkının kimliği haline geldi. İradesi haline geldi. Kişiliği oldu. Onun yaşamı ve gücü oldu. O halka ait güzel ne varsa onun temsilcisi oldu. Eğer PKK unutulmadıysa, PKK’ye bağlılık geliştiyse, saygı geliştiyse, PKK’ye katılım gerçekleşerek geliştiyse, PKK’ye her şeyini verme, katma geliştiyse bunun için gelişti tabii.
“Kürdistan’daki Belirsizliğe Nokta Koydu”
PKK büyük bir alt üst oluşu gerçekleştirdi. O zamana kadar yaşam adına insanlara sunulanı bir tarafa itti. Onun yaşam olmadığını ortaya koydu. Yaşamın ne olduğunu, nasıl yaşanması gerektiğini, insan yaşarsa nasıl yaşar veya nasıl yaşayamaz bunları çok net ortaya koydu. O zamana kadar Kürdistan da her şey belirsizdi. Neyin doğru, neyin yanlış olduğu, neyin çirkin, neyin güzel olduğu, neyin o halka ait olduğu, insanlığa ait olduğu, neyin olmadığı, neyin bitiş olduğu, neyin başarı olduğu bilinmiyordu. Her şey karma karışık hale gelmişti. Dolaysıyla da neyin ne olduğu bilinemiyordu. Neye sahip çıkılacağı, neyin ret edileceği bilinemiyordu. PKK bütün bunları halka gösterdi. Bunları aydınlattı. Onun için büyük bir alt üst oluşla büyük bir aydınlanmaya yarattı. Büyük bir mücadeleye yol açtı. PKK ile birlikte yaşam felsefesi, yaşam anlayışı, yaşam ölçüleri, yaşam mücadelesi değişti. Eskiden doğru diye bilinen birçok şeyin yanlış olduğunu gördü. Onları bir tarafa attı. Kendisine ait, kendisini geliştiren, güç yapan, irade yapan hususları gördü. Bunları almaya başladı. Onun için Kürdistan da PKK ile birlikte yeni bir dönem, yeni bir süreç, yeni yaşam ve o anlayıştan kaynaklanan yeni ölçüler ortaya çıkmaya başladı. Tabii bu hemen başlangıçta gerçekleşmedi. Giderek bu anlaşıldı. Giderek gelişti. Başlangıçta, PKK’nin resmi ilanı belki bir etki yarattı, o güne kadar Kürtler adına Kürdistan adına herhangi bir örgüt ilanı olmamıştı. Kurulan bütün örgütler gizli kurulmuş ya polis soruşturmalarında ya da herhangi bir tesadüf eseri ortaya çıkmış, kimse kendisi adına böyle bir örgütlenmenin olduğunu duymamıştı. Örgütler, partiler bilinmiyordu. Polis sorguları sonucu açığa çıkanlarda çok sınırlı kişiler tarafından biliniyordu. Toplumda bilinmiyordu. Kürdistan halkı, toplumu PKK’nin kuruluşu ve ilanıyla ilk kez kendine adına yapılan böyle bir olaya tanık oldu. Kendisi adına bir örgütlenmeni, bir iradenin, bir mücadelenin ortaya çıktığını gördü. Tabii ki bu etkiledi. Ama buna güven duyma, buna destek verme, bunun içinde yer alma, geleceğini, kaderini tümüyle buna bağlama belli bir zaman sonra gerçekleşti. Belli bir mücadele ile gerçekleşti. Halk şunu gördü; PKK’nin söylemi farklı, pratiği de farklı gelişiyor, söylemi ile pratiği birbirini tutuyor bu güven verdi. PKK’lilerin yaşam tarzı, mücadele tarzları güven verdi. Halk PKK militanlarının kendileri adına bir yaşamlarının olmadığı, kendileri adına bir istemlerinin olmadığını, sorunlarının olmadığını, yaşamlarının 24 saatini bu halkın özgürlük davasına adadıklarını gördü. Diğer örgütlerden farkını burada gördü. Düşünce ile pratiğin birlikteliğini gördü. Böyle harekete destek vermeye, giderek her şeyini bu harekete vermeye, geleceğini bütünüyle bir harekete bağlamaya, kaderini bu harekete bağlamaya başladı. Hareket böyle kitleselleşti. Ve bugünkü düzeye geldi.
“PKK’lilik, bir onur ve gurur duygusudur”
Tabii ki PKK’nin kuruluşunda yer almak bir kişi için büyük bir olaydır. Bende PKK’nin kurucularından biri olmaktan gurur duyuyorum. Bu benim için yaşamda yepyeni bir şeyi ifade eder. Kurucu olmak hele hele kurucusu olduğun hareket gelişme göstermişse, başarı elde etmişse, büyük alt üst oluşlara yol açarsa, bir halk için veya insanlık için büyük değerler ortaya çıkarırsa bu durum bir kurucu insan için maddi ve manevi yönden ölçülemeyecek bir değere yol açar. Bir gurur ve onur kaynağı olur. Benim açımdan da böyledir. Tabii düşünüyorum, bu harekette yer almakla ne kadar doğru bir karar vermişim, bu hareketin kurucuları arasında yer almakla, ne kadar doğru ve isabetli bir karar vermişim diye. Ben bundan onur ve gurur duyuyorum. Çünkü PKK kurulduğu günden bugüne gerçekten halk adına, insanlık adına büyük işler başardı.
İnsan PKK’yle, PKK’nin ortaya çıkardığı değerlerle ne kadar gurur duysa, ne kadar bununla onur duysa azdır. Bende tabii ki bu hareketin bir mensubu, bir kurucusu olarak PKK’yle olmaktan, PKK’nin yarattığı değerlerle büyümekten büyük mutluluk duyuyorum. Ama kurucu olmak farklı sorumluluklar da yüklüyor insanlara. Yani kurulan bir harekete gelip katılmak belki farklı duygular yaratır. Farklı sorumluluklar yükler. Ama kurucu bir üyenin duygularıyla, sorumlulukları daha farklı olur. Daha büyük olur. Çünkü o hareketi kurup idare etmekle halka çağrı yapıyorsun. Bu harekette yer alın, mücadeleye katılın diye. İnsanlarda bu çağrıya güvenerek bunun gereklerine yerine getiriyor. Bu mücadeleye senin çağrıların üzerine gelip katılıyor. Her şeyini veriyor. Kaderini, geleceğini, insanlığını bu hareketle özdeşleştiriyor. Buna yol açan biri olarak eğer bu insanların umutlarına, beklentilerine yeterli cevap olamazsan bunun yaratacağı vicdani sorunlar vardır. Çok ağırdır. Yani karşılığı verilmedi mi, insanlarda umut yaratırsan, insanlar her şeyinden vazgeçerek bu umutla harekete geçerse, her şeyini ortaya koyarsa ama sen bu insanların bu çaba ve güvenlerine çözüm gücü olmazsan, bunları zedelersen veya boşa çıkarırsan tabii ki insanlık ve bu halk adına büyük bir suç işlemiş olursan. Bundan daha ağır bir suç olamaz. Onun için kurucu bir üye her koşul altında sorumluluklarını görür ve görmek zorundadır. Hareketin sağlıklı gelişimini, başarısını hesaplamak durumundadır. Bunun için gerekli her türlü fedakarlığı, cesareti, bilinci göstermek zorundadır. Bundan kaçamaz. Bu anlamda tabii ki kurulan bir harekete katılan insanlardan farklı duyguları, farklı sorumlulukları, görevleri vardır. Bende bir kurucu olarak her zaman günümüze kadar da bu duygu ve sorumluluk bilincini hiçbir zaman zayıflatmadım. Her zaman bunların ağırlığını taşıdım. Ve taşımaya da devam edeceğim.
CEMİL BAYIK (HEVAL CUMA)
YORUM GÖNDER