BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. ANDOK ÖZGÜR (25.BÖLÜM- SON)
Yani benim açımdan Andok arkadaşı anlatmak çok zor bir şeydir. Yani ben asla hiç düşünmezdim böyle bir gün Andok arkadaşı anlatabileceğimi, Andok arkadaşın şehit düşebileceğini ve Andok arkadaşın hala şehit düştüğünü kendim inanmış değilim. Ben şu ana kadar Andok arkadaşın isminin başına şehit kelimesini getirmemişim, söylememişim. Hala Andok arkadaş içimizdeymiş gibi, hala buralardadır biraz sonra çıkacakmış gibi ben hep Andok diyorum, Andok tintin diyorum. Kimi zaman Andok tintin diyorduk. Manisa’da kaldığı mahallenin ismi Tintin’di.
Gidişini hatırlıyorum, burada kaldığı süreci, beraber geçirdiğimiz zamanı, hep hatırlıyorum. Ama ben Andok’un şehit düşebileceğini hala çok kendi içime kabul ettirebilmiş, bunu sindirebilmiş değilim. Çok alışabileceğimi, çok kabul edebileceğimi de düşünmüyorum açıkçası. O yüzden Andok arkadaşı anlatmak benim için çok kolay bir duygu, kolay birşey değil. Andok’u tanımlamak zor bir duygudur. Ve Andok’u tanımlayabilmek, Andok arkadaşı anlayabilmek, onu gerçekten yaşamsallaştırmak da önemlidir yani. Birçok arkadaş muhtemelen görmemiştir. Andok’u tanımak ya da Andok arkadaşı anlatabilmek için biraz birlikte yaşamak gerekiyordu. Yoksa sadece belli birkaç özelliği ile Andok arkadaşı tanımlayabileceğimi ben düşünmüyorum, anlatabileceğimi de düşünmüyorum.
Ben sadece arkadaşlar az biraz tanısınlar diye ya da biraz anlasınlar diye kendimi zorlayarak anlatmaya çalışacağım. Yoldaşlık andok arkadaşta kutsal bir şeydi. Kutsallık derecesinde bağlıydı yoldaşlarına. Her şahadet ben biliyorum ki, eminim ki Andok arkdaştan da bir parça alıp götürüyordu. Ve şu anda da Andok’un şehadetinin bizde yarattığı etki gibi.
Andok arkadaş 2007’de katılmış bir arkadaştır. 2006-2007 sürecinde katılmış bir arkadaştır. Lise çalışmalarıyla başladı örgüt çalışması. Uzun bir süre lise çalışmalarında yer aldı. Zaten Manisa’da oturuyordu, Manisa’dan katılmıştı. Ardından Izmir, Istanbul vesaire lise çalışmalarında yer aldı. Dağa gelirken İran tarafından yakalanıyor. 11 kişiyle birlikte yakalanıyorlar ve iki buçuk yıl İran cezaevinde kalıyor. İran cezaevinde çok büyük acılar, çok büyük işkenceler gördü. Akla hayale gelmeyecek, belki de insanın düşünemeyeceği kadar büyük işkenceler gördü. Yani yanındaki tüm arkadaşlar yeni savaşçılardı, o da sonuçta yeni savaşçı gibi gelmişti. Tümü çözüldü, pişman oldu cezaevinde fakat tek direnen Andok’tu o gruptan.
İran cezaevlerini duymuşsunuzdur. Çok kötü koşullara sahip, çok büyük işkenceler yapıldığı yerlerdir. Türkiye cezaevleri gibi değil. O gruptan tek direnen arkadaş heval Andok’tu. Zaten diğerleri hemen bırakıldılar yani çok erkenden bıraktılar. Fakat Andoş arkadaş iki buçuk yıl tutuldu İran cezaevinde. Ardından Türkiye’ye teslim edildi. Türkiye’de de kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra bırakılıyor. Bırakılır bırakılmaz hiç durmadan tekrar dağa geliyor.
Dağ sevdası o zamandan geliyor. Arkadaşların tüm ısrarlarına rağmen o dağa geliyor. Ve en son 2015 sonbaharında Kuzey eyalet çalışmalarına arkadaşlar düzenlenirken Andok arkadaş Amed sahaya gönderildi. Amed sahada bir süre çalışmasını yürüttükten sonra da kış koşulları gelince üstlenmeye girmemesi için yani orada ya üslenmeye girecekti ya çalışmasını devam etmek için Sur’a gidecekti. Arkadaş Sur’a gitti. Bir süre Sur’da kaldı. Sur’da ki komutanlığa da girdi. Oradaki çatışmaları savaşı da koordinesinde de yer aldı. Ama abluka da değildi. Sur’daki ablukanın dışında kalan mahallelerde yer alıyordu. Baharın başıyla birlikte tekrardan eyalet’e gitti. En son 4 Haziran’daki hava saldırısında arkadaş şehit düşüyor. Yani onu şahadet ilanı 7 Haziran olarak verilmiş ama 4
Haziran’dır. Andok arkadaşın en belirgin özelliği yoldaşlığıydı. Yoldaşlığa o kadar bağlıydı, o kadar kutsal sayıyordu ki herkese büyük bir sevgisi vardı. Yani bütün arkadaşlara kavga ettiği olsun, anlaştığı olsun anlaşmadığı olsun herkese apayrı bir sevgisi vardı. Onun sevgisi yoldaşlığa dayanıyordu. Yoldaşlık yaklaşımı çok farklıydı.
Mesela yanımdaki yoldaşın her şeyini bilirdi, ihtiyaçlarını bilirdi ve elinden geldiğince yoldaşının ihtiyacını karşılamaya çalışırdı. Hep arkadaşlarına bir şeyler vermek isterdi. Hep onların ihtiyaçlarını karşılamak için uğraşırdı. Mesela bir arkadaşın bir yerde bir kalemi yoksa bakıyorsun Andok arkadaş bir kalem getirmiş o arkadaşa vermiştir. Yani o derece o yoldaşlık bağlılığı onda öyle bir duyarlılık yaratmıştı ki hemen fark ediyordu yoldaşının bir ihtiyacını, bir eksikliğini hemen fark ediyordu. Ve hemen o ihtiyacı karşılamanın peşine düşüyordu. Mesela bir arkdaş hasta ise hemen onu fark ediyordu. Örneğin ne yemesi gerektiğini bilirdi hemen gider karşılar onu verirdi. Bir arkadaş mesela diyelim zorlanıyor, hemen fark ediyordu. Andok o konuda müthiş duyarlıydı. Yoldaşlık konusunda çok yüksek bir duyarlılığa sahipti. Andok arkadaşın yanında 50 kişi olsun hepsinin ne yaşadığını, ne hissettiğini, ne ihtiyacı olduğunu hepsini bilirdi. Çünkü o konuda duyarlıydı, o konuda kafa yoruyordu o konuda yoğunlaşıyordu, dikkat ediyordu.
Karargah yönetimi olduğu süreçte arkadaşların hiçbir şeyini eksik bırakmıyordu. Ne karargahta, ne arkadaşların bireysel ihtiyaçlarını, hiçbir şeyini eksik bırakmıyordu. Hepsini Andok tek tek kendi eliyle karşılıyordu. Andok arkadaş bir yerdeyse onun yönetim olduğunu bilmezdiniz. Eğer arkadaşların içindeyse hiçbir zaman onun yönetim olduğunu bilmezdiniz. Çünkü hep arkadaşlara hizmet ederdi. Onlara çay getirdi, su getirdi, yemek getirdi. İşi olduğunda kendisi kalkıp yapardı. Eğer iki kişi bir yerde oturuyorsa Andok arkadaşla bir arkadaş bir yerde oturuyorsa diğerinin yönetim olduğunu zannederdiniz. Gerçekten Andok arkadaş yönetimciliğini hizmet olarak anlamıştı, hizmet olarak algılıyordu. Bazılarının olduğu gibi yönetimin bir iktidar olarak değil, bir üst olarak değil, bir ayrıcalık olarak değil, daha çok hizmet eden olarak ele alıyordu. Ne kadar çok hizmet ederse o kadar iyi yönetici olabilirdi. Andok arkadaşın anlayışında böyleydi. O yüzden arkadaşına hizmet etmek onu hep sevindiriyordu, mutlu ediyordu. Yani Andok arkadaş bir yerde bir şey aldığında, başka bir yerde bile bir şey yerse, görse mutlaka bir şeyi de alıp o arkadaşa getirirdi. Hizmet anlayışı bu şekildeydi. Yani hiç kimse hiçbir zaman yönetim olduğunu hissettirmezdi. Tersine daha çok ona hizmet ederdi.
Andok arkadaş çok pratikçi ve emekçi bir arkadaştı. Teorik şeyi çok fazla yoktu. Zaten sivil yaşamında da hep çalışmıştı. İnşaatlarda, tarlalarda hep çalışmıştı. Andok arkadaşın yaşamı emekle, pratikle geçmiştir. Zaten üniversiteye gitmemiş, sürekli emek içerisinde geçmiştir, pratik içerisinde geçmiştir. Bu yüzden pratikçiliği ve emekçiliği çok ön planda olan bir arkadaştı. Kendisini pratikle, emekle ifade ederdi. Mesela bir toplantıda kendisini rahat hissetmezdi Andok arkadaş ama bir manga kazarken kendisini çok rahat hissederdi. Pratik bir iş yaparken kazma kürek alırken eline çok mutlulukla gidiyordu.
Arkadaşlar takılıyorlardı zaten diyorlardı Andok arkadaşın en çok ilgilendiği şey kazma kürektir. Kendisini öyle ifade ediyordu. Kendisini çok fazla ifade edemiyordu. Bazen tıkanıyordu, takılıyordu tam istediği şeyi söyleyemiyordu, karşısındaki yanlış anlıyordu böyle daralıyordu ama pratiğe girince o kadar yetkindiki pratikte. Pratikte adeta diyorlar ya kendisini yeniden buluyordu. O kadar pratikçi ve emekçi bir arkadaştı. Teorik, lafazan ama pratikten uzak olanları hiç istemezdim zaten çok konuşmazdı onlarla, konuşamazdı. Çok kendini bulmazdı onların yanında. Pratikten kopuk olanları, sadece teorik ve lafazan demiyorum ama pratik yapmayanlara çok yaklaşmazdı. Birisi geldiğinde bakıyordu mesela biraz küçük burjuva biraz teorik falandır diyordu heval ben bununla tartışmayayım siz gibi tartışın. Andok arkadaş lafı çok dolandırmaz, uzatmazdı. Mesela bazen takılıyorduk. Ben diyordum Andok arkadaşın bir arkadaşla konuşurken en uzun konuşması 12 dakikadır ama karşıdakini gidip ikna ediyordu. 12 dakika da olsa ikna ediyordu çünkü net konuşuyordu. Bir iş yaparken de öyleydi. Her şeyi ile yapıyordu o işi. O yüzden o coşkulu katılımını, o muazzam şeyini gören Andok’a itiraz etmiyordu. Andok’a hayır diyemiyordu kimse. O yüzden çok kısa konuşuyordu insanlarla dedim ya en uzun konuşması 12 dakikayı geçmemiştir.
Bir ara kamelyadaydık ben dedim Andok arkadaş git falan arkadaşla konuş onun durumunu netleştir, düzenlemesini yap. Bende dışarı çıktım geldim baktım Andok oradadır. Dedim heval Andok sen ne yaptın, dedi ben konuştum? Dedim nasıl konuştun? Dedi ben ona reddedemeyeceği bir teklifte bulundum, o da tamam dedi. Çok az konuşuyordu ama ikna ediyordu. Andok arkadaş mesela şey yapardı bazen kızardı, öfkelenirdi, daralırdı ama en fazla 5 dakika alırdı. 5 dakika sonra eski bağlılığını, sevgisini yine belli ederdi o arkadaşa. Andok arkadaşım kızdığını hemen anlardınız kızdığın da bir şey anlaşılmıyordu ondan yani Andok arkadaşlar bir şey anlaşılmadığında anlıyordun ki kızmıştır. Ama çok kin tutan bunu uzun süre sürdüren bir arkadaş değildi. Çok anlık ve kısa süreliydi. O yüzden herkesin sevdiği bir arkadaştı ona en çok kızanlar bile, en çok eleştirenler bile, en çok kavga ettikleri kişiler bile Andok’u severdi. Çünkü Andok gerçekten temiz duygularla yaklaşıyordu arkadaşına. En temiz ve en saf duygularla yaklaşırdı ve bunu ifade etmesine gerek yok. Onun hal hareketinden, davranışından bakışından, gülüşünden bile anlardın. Gülünce de aynı şekilde öyleydi, sevinince de öyleydi. Her şey ile sevindirdi. Böyle diyorlar yada gülüşleri bile ağız dolusudur. Her şeyi dolu dolu yaşadı aslında Andok arkadaş biliyor musunuz?
Yani boş yaşamadı. Gerçekten bence Andok arkadaşın bu dünyada pişmanlık duyacağı bir şey yoktur. Yani ben yaşamadım, bu benim içinde kaldı diyebileceği bir şey yoktur. Sadece o yoldaşlık sevgisi bile bence o değeri, o hakkı veriyor. Gerçekten insanı etkileyen, hayran bırakan bir özellikti. İnsanları en çok etkileyen özelliği de oydu. Hemen kaynaşırdı insanlarla. Bir ortama girsin yeni olsun, tanısın, tanımasın. Bir yerde 30 kişi varsa bakıyorum Andok ortalarına oturmuş 30 kişi onun etrafında sohbet ediyorlar, tartışıyorlar. Herkese 40 yıllık arkadaşıymış gibi yaklaşıyordu. Hep böyle ilişkilerde ya da yeni bir yere gönderdiğimiz de Andok arkadaşı gönderiyorduk. Gittiğinde sonuç alıyor ve hemen ilişkilerini kuruyordu, hemen kaynaşıyordu, hemen kendini sevdiriyordu ve işini yapıp geliyordu. Birçok arkadaşın gidip sonuç alamadığı yerlerde Andok arkadaş gidip yapıp geliyordu. Bizim açımızdan gerçekten büyük bir kayıp olduğu, ağır bir durum oldu. Ama Andok arkadaş yaşatılması gereken biridir. Komalên Ciwan açısından bir semboldür, gençliğin sembolüdür, gençliğin simgesidir. Bunun böyle anlaşılması, bilinmesi gerekiyor.
KAYNAK: NÛÇE CİWAN
YORUM GÖNDER