BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (85.BÖLÜM)
YALAN VE ÇARPITMAYA KARŞI TARİHİ HAKİKATLER
“Askerlerime leş taşıttırmam” Sözü Başarısızlığa Uydurulmuş Bir Kılıftır;
5- Ocak sonu Şubat başında 1994’de Oramar bölgesine yapılan ve 9 gün süren operasyonda da “74 gerillanın vurulduğu” haberini Pamukoğlu basına vermiş ve basın defalarca işlemişti. Aslında bu operasyon tek başına bir kitap konusudur. Çünkü bu operasyon Osman Pamukoğlu’nun hem kişiliğini ele vermekte, hem de Sarıkamış seferini hatırlatmaktadır. Pamukoğlu denilen zat, her şeyi aceleye getiren, delidolu, düşünmeden hareket eden, gözükara gibi öne atılan, ama gerçek çatışmayla karşılaşınca korkaklaşan ve hiç de öne atılmayan bir tiptir. Bu mevsimde Oramar operasyonu yapmak akıl karı değildir. Nasıl ki Enver Paşa mevsim koşullarını düşünmeden 90.000 askeri Rus ordusunun üzerine sürerek askerlerin tümünün imha olmasına yol açmışsa, aslında Osman Pamukoğlu da benzer bir akılsızlıkla hareket edip, birliğini güç durumlarla karşı karşıya getirmiş ve kıl payı donarak, tasfiye olmaktan kurtulmuşlardır. Alanda 85 kişilik bir gerilla taburumuz bulunuyordu. Bu alanda grubumuzun ilk kış üslenmesiydi. Düşman önce sınırı tutmuş, geniş bir çember atarak Oramar’ın stratejik yerlerine indirme yapmıştı. Çatışma saat on sularında başlamış, akşam dörde kadar da devam etmiştir. Aynı günün akşamında kar yağmaya başlamış ve güçlerimiz kampı boşaltmıştır. Kardan dolayı bir arkadaşın ayağı yanmış bir arkadaş ise yaralanmıştır.
Ancak yaralı olan bu arkadaş daha sonra şehit düştü. Ne Türk ordusu ne de güçlerimiz kardan dolayı hareket edemiyorlardı. Cihazlarından Türk ordusunun perişan bir vaziyette olduğu anlaşılıyordu. Güçleri çığ altında kalmış ve köylülerden yardım istemişlerdi. Burada 70-80 civarında askerin donarak öldüğü yönünde bizzat köylülerin gözlemleyip verdiği bilgiler vardır. Osman Pamukoğlu daha sonra hava desteği istemiştir. Ancak bir helikopter hava koşullarından dolayı infilak etmiştir. Durum böyle olunca operasyon durdurulur ve komutanlar askerlerine donmamaları için “ferdi silahların dışında bugün yaşamak için ne gerekiyorsa yakın” talimatını vermek zorunda kalmışlardır. Ardından ancak güneş çıkınca sağ kalan güçlerini geri çekebilmişlerdir. Sonuç olarak bu operasyonda, biri kardan ayağı yandığı için, diğeri de çatışmada yaralandığı için toplam iki arkadaş şehit düşmüştür. Türk ordusu için hezimetle sonuçlanan bir operasyondur. Bir tür küçük Enver Paşa bozgunu gibi bir olay yaşanmıştır. Kar altında kalan birçok askerin cenazesi ancak baharda köylüler tarafından bulunup devlete verilmiştir.
6- Osman Pamukoğlu aynı kitapta, 12 Eylül 1994’de İran’dan gelip Çarçela eteklerinde kalan 42 kişilik bir gerilla grubunun tespit edildiğini ve bu gruptan 39 gerillanın imha edildiğini ifade ediyor. Belirtilen tarihten üç gün önce Çarçella eteklerindeki Geliyê Bayê alanında, Çarçella ve Kırikor’dan dönen operasyon güçlerine karşı bir eylem yapılıyor. Bu eylemden haberi olmayan bir başka gücümüz üç gün sonra aynı noktada bir konvoya pusu atarak, eylem yapıyor. Konvoy vuruluyor. Birçok araç imha ediliyor. Pusu atan birliğimiz daha sonra Kırikor’a çekiliyor. Sabaha doğru hem Yüksekova hem de Şemdinli’deki düşman güçleri tarafından Kırikor çembere alınıyor. Çatışma sabah saat 6’da başlayıp akşama kadar sürüyor. Bu çatışmada birliğin komutanı Rezan arkadaş dahil 17 arkadaş şehit düşüyor. 17 kaybımızın olduğu bu olayda da Pamukoğlu hem peş peşe vurulan güçlerini gizlemiş hem de bizim kaybımızı 39 olarak vermekten geri durmamıştır.
7- Yine 26 Eylül 1994 yılında Avaşin alanı ve batısındaki Berçelan bölgesine yönelik gerçekleştirilen operasyonda 55 gerillanın yaşamını yitirdiğine dair belirttiği olay tamamen gerçek dışıdır. Belirttiği tarihte gerillaya karşı kapsamlı bir operasyonun düzenlenmiş olduğu doğrudur. Ama operasyon sırasında tek bir gerilla kaybı yaşanmamıştır. Aksine gerilla bu operasyon sırasında Türk ordusuna ağır darbeler vurmuştur. Gerillanın etkili darbe vurması nedeniyle operasyon planlanandan önce geri çekilmek zorunda kalmıştır. Hatta gerilla, Türk ordusunun geri çekilme hatlarını da tuttuğu için geri çekilirken bile ağır kayıplar vermekten kurtulamamıştır. Gerillanın Avaşin zozanlarına düzenlediği baskında 7 asker vurulmuş ve silahları da alınmıştır. Bu şekilde operasyon geri çekilmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Şıkefta Birindara’da yapılan eylemde yoğun çatışmalar yaşanmış ve 7 arkadaşımız şehit düşmüştür. Bu eylemde sayısı tam netleştirilmese de Türk ordusu ağır kayıplar vermiştir.
8- Gerilla kayıplarının en fazla abartılarak verildiği operasyonlardan birisi de Xakurke alanına dönük yapılan operasyondur. Çelik operasyonu paralelinde 21 Mart 1995’de Ejder-Kış ismiyle Xakurke’ye yapılan harekatta 134 gerillanın yaşamını yitirdiğine ilişkin tamamen yalana dayalı uydurma haberler verilmiştir. Türk ordusunun yaptığı bu operasyonu önceden haber alan gerilla güçleri sıcak temasa girmeyip, askerler operasyon alanına ulaşmadan, alanı boşaltmışlardı. Bu nedenle hemen hemen askerlerle gerillalar arasında sıcak temas yaşanmamıştır. Ama sağlam yapılmamalarından kaynaklı depolarda önemli miktarda erzak ve bir kısım cephane Türk ordusu tarafından kullanılamaz duruma getirilmiştir. Burada güçlerimiz açısından eleştirilecek nokta; çatışmadan alanı Türk ordusuna bırakmış olmalarıdır. Güçlerimiz pasif ve ürkek yaklaşmışlardır. Düşmanla çatışmadıkları için alana giren askerler alanın belli bir kesiminde rahat bir biçimde arama-tarama yaptığı için bir kısım erzak ve cephanenin ele geçmesine neden olmuşlardır. Bu operasyonda maddi zaiyat yaşadığımız doğrudur. Ama güçlerimiz herhangi bir mukavemet göstermemiş ve çatışmaya girmemişlerdir. Bu nedenle 134 gerillanın yaşamını yitirdiğine ilişkin iddia hiçbir şekilde doğru değildir. Bu operasyon sırasında iki arkadaşımız çatışmada değil, karda donarak şehit düşmüşlerdir. Aynı tarihte sadece Xakurkê’de değil, Avaşin ve Mamreşo alanında da operasyon yapılmıştı. Yine Begalte ve Movata köy hatlarında ilerlemek istiyor. Bütün bu hatlardaki düşman güçlerine karşı etkili direnişler gösterilerek eylemler yapılıyor. Buralarda ilerleyemeyen ve bir sonuç alamayan Türk ordusu geri çekilip, bir hafta sonra tekrar daha kapsamlı bir güçle Mamreşo alanına dönük operasyon yapıyor. Tekrar direnişle karşılaşılıp, yapılan eylemlerle Türk ordusu geri püskürtülmüştür. Bütün bu çatışmalarda sadece iki arkadaş şehit düşmüştür. Bu cephedeki gelişmeler hesabına gelmediği için Osman Pamukoğlu tarafından söz konusu edilmemektedir.
9- Benim bildiğim Osman Pamukoğlu’nun başarılı olduğu tek bir olay vardır. Bu da güçlerimizin yaşadığı bazı yetersizlikler, tesadüfler ve ihanetin birleşmesiyle yaşanan talihsiz bir olayın sonucudur. Ağustos 1994’te Hakkari’nin arkasındaki Karnase dağına dönük geliştirilen bir operasyonda iki bölüklük gerilla gücü operasyon güçlerine karşı bir hat oluşturarak ilerlemesini durdurur. Gece olunca, Çiyareşk alanına geri çekilmeyi planlarlar. Bunun için Beytüşşebap güçlerinin gelip Çiyareşk’i tutmasını isterler. Fakat Beytüşşebap gücü gecikmeli olarak tutamayacağını belirtir. Bunun üzerine gerilla gücü kendi içinden bir takım gücü önden gönderip, Çiyareşk’i güvenliğe almak ister. Fakat yolu en iyi bilen takım komutanı yolda ihanet ederek kaçar. Bunun üzerine takım, yolunu şaşırarak görevini gerçekleştiremez. Bu nedenle tabur güvenliksiz bir biçimde Çiyareşk’e doğru yol alır. Önden giden takımın gidemediğini, görevini yapmadığını anlar, fakat yine de yoluna devam eder. Bu arada Çiyareşk etekleri Türk ordusu tarafından tutulmuş ve yol pusulanmıştır. Gerilla gücü gelir bu pusuya girer. Gün boyu sert bir çatışma yaşanır. Bu çatışmada 49 gerilla yaşamını yitirmiştir. Aynı çatışmada 80 askerin de öldüğü belirtiliyordu. Onların kaybı ne olursa olsun, verilen kayıp bizim açımızdan önemli bir kayıp olmuştur. Bu nedenle Türk ordusu açısından burada bir başarıdan bahsetmek mümkündür. Ama yiğitçe bir başarı değildir. Çok alçakça ve tarihte eşi benzeri görülmeyen vahşi uygulamalarla gölgelenmiş bir çatışmadır. Bu çatışmaya aynı gün Hakkari’yi ziyaret eden başbakan Tansu Çiller’i korumakla görevli 4 süper kobra da katılır. Zozanlık, hiçbir korunmanın olmadığı bir sahada çok sayıda kobra desteğiyle sürdürülen bir çatışmadır. Ancak çatışma sonrası iki-üç gün boyunca orada kalan Osman Pamukoğlu ve askerlerinin, gerilla cenazeleri üzerinde yaptıkları uygulamalar çok vahşi ve iğrençtir.
Burada şehit düşen birçok gerillanın kafaları kesilmiş, iç organları taşların üzerine sırayla dizilmişti. Bağırsakları metrelerce uzatılarak, askı yapar gibi taştan taşa bağlanmışlardı. İnsan kalpleri, ciğerleri her biri bir tarafa dizilerek, sadistçe geometrik şekiller oluşturmuşlardı. İşte bütün bu insanlık dışı uygulamalar Çiyareşk’teki çatışmadan sonraki günde Osman Pamukoğlu’nun denetimindeki askerlerce sergilenmişti. Kendisi de o zaman bizzat orada hazır mıdır, hazır değil midir, bilemiyoruz. Ama insan aklının alamayacağı çok sadistçe sergilenen bu tablonun sorumlusu olduğu kesindir. Öldürülmüş insan cesetleri üzerinde saatlerce uğraşarak bütün organlarını arazide dağıtmak suretiyle motifler oluşturmaya çalışmak ancak çağdışı, sadist bir ruh halinin yansıması olabilecek bir şeydir. Normal bir insanın ne kadar kin ve düşmanlık da beslese böyle bir şeyi yapması mümkün değildir. Çığrından çıkarılmış, tamamen sadist, insan öldürmekten ve ölü insanın organlarıyla uğraşarak zevk almaktan hoşlanan böyle bir pratiğin sahibi olan kişilerin övülecek bir tarafı var mıdır? Biraz insanlık haysiyetine sahip kişilerin böyle bir pratiğe fırsat vermesi mümkün olabilir mi? Türkiye Cumhuriyeti, bağrında yetiştirdiği bu tür zihniyetlere sahip kişiliklerin dayandığı karanlıkları aydınlatmadan asla insan haklarına saygılı ve demokratik bir ülke olamaz! Türk ordusunun bunun gibi insan vicdanını zorlayan ahlaksız uygulamaları başkaca da görülmüştür. Pamukoğlu gibi katillerin yalanları bu kirliliği ve onların yaptığı insanlık dışı uygulamaları örtbas edemeyecektir. Yalana dayalı kitabında kendi başarısızlıklarını da hep gizlemeyi esas almıştır. Bu dönemde gerillanın yaptığı bazı kapsamlı imha eylemlerini de ya küçük gösterme ya da taciz eylemleri gibi gösterme çabasındadır.
Fakat nafile bir çabadır. Çünkü bu eylemlerde alınan onlarca silah var ve her birinde 50-60’tan fazla kayıpları bulunmaktadır. Yine ele geçirilen karakol binaları yakılmıştır. Bu tür kapsamlı gerilla eylemlerini hala gizlemeye çalışmaları Türk generallerinin ciddi bir handikapıdır. Örneğin, 15 Haziran 1995 tarihinde Şemdinli’ye bağlı Besosin (Odaklar) karakol eylemindeki kesin başarıyı gölgelemek için kayıplar az gösterilmiş ve çeşitli yalanlarla üstü örtmeye çalışılmıştır. Oysa burada hedef tümden alınmıştır; 5 asker esir alınıp çok sayıda askeri malzeme kamulaştırılmıştır. Kürdistan’da yaşanan savaşla ilgili gerçeklerin nasıl çarpıtıldığını bunlara benzer birçok örnekle uzun uzadıya izah etmek mümkündür. Burada konumuz, Türk devletinin Kürt halkını yok sayma siyasetiyle bu halkın direniş mücadelesini tümüyle çarpıtmasını ve yalana dayalı senaryolarını geniş bir biçimde izah etmek değildir. Türk devletinin ve Türk ordusunun Kürdistan özgürlük hareketi hakkında çarpıtma eksenli yazıp çizdiklerine örnek olması için Osman Pamukoğlu’nun kitabından bazı örneklerin verilmesi yeterlidir diye düşünüyoruz. Aslında Osman Pamukoğlu ve diğerlerinin yazdığı kitapları satır satır çürütmek ve gerçek dışılığını ortaya koymak mümkündür. Örneğin Hasan Kundakçı’nın yazdığı kitabın tümünü çürütmek ve gerçekleri tarihleriyle birlikte ortaya koymak mümkündür. Ama o kitap o kadar gerçek dışı ki, muhatap almaya bile gerek yoktur. Doğru adına tek bir izahat veya olay bulsaydık takdir eder, burada da belirtirdik. Ama maalesef doğruyu ifade edebilen tek bir paragraf bulamadığımız için yanıt verme gereği bile duymuyoruz. Konunun anlaşılması için verdiğimiz örnekler yeterlidir. Bu nedenle burada daha fazla detaylara girmeyi gerekli görmüyoruz. İfade ettiğimiz bu olaylar gerçeği ortaya koymaktadır. Sadece Osman Pamukoğlu’nun gerçeğini değil, diğerlerinin gerçeğini de kapsamaktadır. Tersini iddia eden olursa, her şey inceleme ve araştırmaya açıktır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER