“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (6.BÖLÜM)
“Bir şeyden haberim yoktu”
PKK birinci ve kuruluş kongresine ev sahipliğini yapan Raziye Zuğurlu ana’da kongrenin yapılacağından haberinin olmadığını, bir gün önceden oğlu Seyfettin’in Zuğurlu’nun eve gelerek, misafirlerim gelecek hazırlık yapmalıyız diyerek başladığını belirtti.
Kongreden birkaç ay önce oğlu tarafından hazırlıkların yapılamaya başladığı ancak kendisinin hiç haberinin olmadığını dile getiren ana o günleri şöyle anlattı,
“Kongreden birkaç ay önce Seyfettin eve geldi. Biraz hamur yoğurmamı istedi. Yanında da birçok şey vardı. Fakat ne olduğunu bilmiyordum. Ben gidip bir bidon su, bir leğen un, getirdim. Seyfettin kollarını sıvayarak kendisi hamur yoğurmaya başladı.
Hamuru iyice yoğurduktan sonra bir resim çıkardı arkasını hamurladı ve götürüp yatak odasında astı. Resmini astığı arkadaşının adını bilmiyordum
Kim olduğunu sorduğumda, Anne bu bizim arkadaşımızdır. Yani benim okul arkadaşım ve şehit düşmüş dedi. O süreçte kimse neyin, ne olduğunu henüz bilmiyordu. Olay nedir? PKK nedir? Dava nedir? Hiçbir şey bilinmiyordu. Daha sonra Seyfettin destelerle rulo haline getirilmiş o resimlerden yanına alarak Lice yakınlarına kadar olan elektrik ve telefon direklerine yapıştırdı.
Akşam olmak üzereyken Lice’den gelen bir odun arabasının üstünde çıkageldi. Lice’den gelir gelmez kendisini sırt üstü yere attı. Yorulduğunu söyledi. Tam iki gün boyunca evden dışarı çıkmadı. İyileştikten sonra tekrar okula döndü. Tam olarak gün müydü? Ay mıydı? Yıl mıydı? Bilmiyorum ama bir süre geçtikten sonra tekrar eve döndü.
Gelir gelmez, Anne “benim misafirlerim var okul arkadaşlarımdır. Bize gelecekler” dedi.
Olur, eğer senin misafirlerinse benim de misafirlerimdir yavrum başım gözüm üstüne gelmiş olurlar dedim. Biraz durdu ve sanırım çekinmiş olacak ki; o kadar misafiri kaldırıp kaldıramayacağımızı hiç sormadı bir süre. Biraz sonra “anne bak misafirlerim yalnız biraz çoktur” dedi. Bende hiç önemli değil oğlum, zaten baban bu süreçte maaş almış. Bir torba pirinç, bir torba şeker almış, bir torba çay almış istersen içeri bakabilirsin dedim. Dayanamayıp gidip bakıp geldikten sonra sevinçten uçacak gibi oldu.
Tekrar geri dönüp “acaba et var mı? Yoksa ne yapabiliriz diye sordu.
Oğlum sen bilirsin istersen bir kuzu istersen bir teke getirip keselim dedim. Ama eğer bana kalırsa size iki tane hindi getirip keselim dedim.
Bunu söyledim söylemesine ama yine de tercihi ona bıraktım. Sonunda o da hindide karar kıldı.
İki tane hindi getirip hindileri güzelce temizledikten sonra pişirdik, bir kısmını fasulyenin içine kattık. Bir kısmını da kızarttık. Yanına da bir pirinç yaptık. Hazırlıklarımızı yapıp, misafirlerini beklemeye başladık. Seyfettin misafirlerim akşama doğru gün batımında gelecekler dedi. Her şeyi hazırladık ve uzun bir süre bekledik.”
Hazırlıklarını tamamlayıp, Seyfettin’in gelecek dedikleri arkadaşlarını beklemeye başladık ancak bir hayli geciktiler, bu gecikmeden Seyfettin’in tedirgin olmaya başladı diye konuşan Ana anlatımlarını şöyle sürdürdü,
“Misafirlerin ne için geleceğini bilmiyorum tabii. Oğlumun okul arkadaşlarıdır, gelip bizde bir iki gün kaldıktan sonra gidecekler diye biliyorum. Saatler ilerliyordu ama hala ortalıkta görünmüyorlardı. Meraklanmaya başladım ve oğlum hani misafirlerin neredeler? Nerede kaldılar, neden gelmediler diye sordum.
O daha çok kaygılanmaya başlamıştı. Diğer taraftan da belki gelmezler gibi düşünmeye başlamıştı. Ama her halinden çok kaygılandığı anlaşılıyordu. Tabii ben bunların hiç birine anlam veremiyordum. Ben daha çok yaptığım hazırlığın boşa geçmesine üzülüyordum. Nereden bilecektim ki, Başkan Apo ve diğer arkadaşlarının gelip kongre yaparak, PKK’yi kuracaklarını. Oğlum bak eğer misafirlerin yani arkadaşların gelmezlerse ben yemeklerin hepsini götürüp dökeceğim. Kimsenin yemesine izin vermeyeceğim dedim. Sessiz sessiz beni dinledi. Hiçbir ses çıkarmadan saatlerce yolun üzerinde arkadaşlarının yolunu gözleyerek bekledi. Yolun üstünde kaygılı bir şekilde derin düşüncelere dalarak volta atıyordu.
Daha fazla dayanamayarak duyduğu kaygıyı benimle, Anne arkadaşlarım gelmediler, diye paylaştı. Artık gece olmuş karanlık çökmüştü. Bir kez daha, Seyfettin oğlum hani arkadaşların nerede kaldılar, diye sordum.
Bilmiyorum anne hiçbir zaman böyle olmazdı ama dünya hali işte, belki de başlarına bir şeyler gelmiş ve bir şeyler olmuş dedi. Biz onunla bu tartışmayı yaparken, bir taksi yolun kenarından dönüş aldı ve evin arkasına geçerek arabayı park ettiler. Seyfettin o kadar sevindi ki, kanatlanıp uçacak gibi oldu. Kısa bir süre sonra bir taksi ve bir tane de dolmuş gelip durdu. O zamanlar sayıları bu kadar çok değildi. Ama çok hassas, disiplinli davranıyorlardı. Daha sonra çok tedbirli davrandıklarını anladım. Terbiyeli insanlardı. Çok gizli hareket ediyorlardı tek tek, süzüle süzüle içeri girdiler. İçeri girerlerken yanlarında iki tane de bayan olduğunu gördüm. İçeri girmelerinden bir süre sonra yemeklerini hazırladık.”
CEMİL BAYIK (HEVAL CUMA)
YORUM GÖNDER