BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (96.BÖLÜM)
MEŞRU SAVUNMA STRATEJİSİ
Devletsiz Bir Toplumsal Savunma Ve Özgürlük Sistemi;
Dünyada birbiri ile en çok savaşanlar Avrupalılardır. Dünyada en fazla birbirini öldüren uluslar, Almanlar ile Fransızlar ve Fransızlar ile İngilizlerdirler. Her biri bir diğerinden milyonlarca insan öldürmüştür. 1700’lerden başlayıp 1945’e kadar sürekli birbirleri ile savaşmışlardır. Aralarındaki savaşı 1945’ten sonra durdurmuşlardır. Ama savaşı durdurmakla yetinmeyip sınırları da kaldırdılar. Avrupa Birliği projesini geliştirdiler. Bu sistem Ortadoğu’da da inşa edilebilir, çok hayali ve olmayacak bir şey de değildir. Sadece Ortadoğu’nun dar milliyetçi, ulus devletçi, dini dogmatik zihniyeti aşılırsa bu mümkün olur. Bu yüzden bizim paradigmamızın doğrultusu Ortadoğu’da temel bir çizgi olabilir ve Demokratik Konfederalizmi inşa edebilir. İmkanlar olsa bile biz, ulus devlet ilan edip yenisınırlar çizeceğiz, demiyoruz. Böyle bir imkan olsa bile bunu bu şekilde değerlendirmeyeceğiz. Biz demokratik konfederalsistemi geliştireceğiz, diyoruz. Ortadoğu’da konfederalsistemi ilan edip tüm sınırları kaldırmak bir hedeftir. Bütün ulusların ve toplumların rızasıyla sınırları ortadan kaldırmayı stratejik bir hedef olarak önümüze koymuş bulunuyoruz. O zaman Kürtler de parçalılıktan kurtulup bir bütün olacaktır. Arapların hepsi bir bütün olacaktır. Arapların 22 devleti var, bu bir cinayettir. Neden 22 devlet gerekli olsun ki? Hepsi bir olmalıdır. Ulusların hepsi birbiriyle bir olsunlar, özgür olsunlar, iradeli ve serbest olsunlar. O zaman sınırlar ne işe yarar ki? Bir köyü bile sınırlarla parçalamışlar. Birinci Dünya Savaşı’nda galip gelen Fransa ve İngiltere gibi devletlerin çıkarlarına göre Ortadoğu haritası çizilmiştir. Haritayı toplumların kültürüne ve toplumsal özelliklerine göre oluşturmamışlardır. Cetvelle sınırları çizmiş, sonra bunu kendi aralarında paylaşmışlardır. Kendi çıkarları için halkların özgünlüklerini dikkate almadan bunu yapmışlardır. Bu ülkeler oluşturulurken işbirlikçilerine de topraklar dağıtarak, sınırları belirlemişlerdir.
Bugünkü Suudi Arabistan, Suud ailesine bırakılmıştır. Daha sonra Araplar içerisinde önemli bir aile olan Haşimilere herhangi bir yer verilmediği içinAraplar arasında rahatsızlık olur diye tartışmış, ne yapacaklarını düşünmüşlerdir. Bunu işin uzmanlarına da sormuşlardır. Uzman da haritaya bakarak “Amman ve çevresi bir ülke olabilir, burası Haşimi ailesine verilebilir” demiştir. Ürdün ülkesi böyle kurulmuştur. 15 dakika içerisinde cetvelle çizilerek Ürdün sınırları belirlenmiş ve ismi konulmuştur. Halkların kaderiyle bu kadar basit oynadıkları ve bu temelde çıkarlarına göre çizdikleri bu sınırlar bölge halkları için meşru değildir. Bu sınırları tanımamak gerekiyor. Biz sadece Kürdistan üzerinde çizilen sınırları değil, Ortadoğu’daki hiçbir sınırı tanımıyoruz. Bu sınırların tümü emperyal çıkarlar için oluşturulmuş sınırlardır. Halkların iradelerine göre oluşturulmamıştır. Bölgedeki hangi sınırı bölge halkı oluşturmuştur ki? Böyle bir sınır yoktur. Hepsi Ortadoğu dışında yabancıların çizdiğisınırlardır. Ortadoğu halklarının iradesine rağmen çizilen bu sınırları bugün değiştirmek kimlikli, onurlu her Ortadoğulunun şerefli bir görevi durumunda olmalıdır. KCK, ulusların demokratik konfederal sistemle özgürleşmeleri için temel bir toplumsal modeldir. KCK devlete ihtiyaç duymadan ve ona muhtaç olmadan toplumun kendi kendini yönetebileceği özgür, demokratik, komünal bir toplumsalsistem olduğu için yaşamın bütün alanlarında kendini örgütlemek durumundadır. Örgütlenme sistemi köylerde komün, kasaba ve kentlerde ise meclis tarzındadır. Tüm komün ve meclisler özerk birimler olup söz ve karar yetkisine sahiptir. Bununla birlikte tüm toplumsal örgütlenmeler ulusal düzeyde halk kongresinde temsiliyetini bulur.
Felsefesini Önderliğimizin yeni paradigmasından alan sistemimiz, beştemel alanda toplumsal örgütlenmeyi gerçekleştirerek kendini var eder. Bu alanlar; ideolojik, siyasal, sosyal, ekonomik ve savunma alanlarıdır. Toplumsal örgütlenmeyi geliştirme temelinde meşru savunma mücadelesini yürütmek KCK sistemiyle olur. Sistem içerisinde fiili savunma, öz savunma anlayışını esas alır. Öz savunma, her alanda kendini örgütlemek ve devlete muhtaç olmayacak bir sisteme kavuşmakla gerçekleşir. Çünkü alternatifini oluşturamadan sadece söylemle savunma yapılamaz. Dolayısıyla bu alanların tümünde yürütülen çalışmalara meşru savunma çalışmaları diyebiliriz.Ancak bu tek başına yeterli değildir. Çünkü müdahaleler vardır, zorbalık vardır; toplumu baskı altına almaya ve çürütmeye dönük politikalar vardır. Dolayısıyla, topluma yönelen her türlü baskı ve şiddet uygulamasına karşı fiili savunma geliştirilmesi zorunludur. Öz savunma, toplumların iç-dıştüm saldırılara karşı kendinisavunabilecek, güvenliğini sağlayabilecek örgütlülüğe sahip olmasıdır. Egemenlikçi sistem ve işbirlikçilerinin saldırıları olduğu müddetçe toplumun demokrasisi ve hatta varlığı tehdit altında olacaktır. Öz savunma, kapitalist sistem var oldukça süreklilik arz eder. Dolayısıyla günümüzde öz savunma, gerilladan farklı olarak, toplum içinde örgütlenmesi gereken bir savunma ihtiyacı olmaktadır.
Örneğin bir mahallede birkaç kişi çete biçiminde örgütlenmiş, uyuşturucu madde dağıtıyor ya da işgalci sistemin yönlendirmesiyle ahlaksızlığı geliştirebiliyor. Bunlar özünde topluma saldırıdır. Bu saldırılara karşı öz savunmayı geliştirip sonuç alabilmek için özel bir örgütlenmeye gitmek gerekmektedir. KCK sistemi içerisinde komün ve meclis örgütlenmelerinin yanında onlara bağlı olarak her yerin sivil savunma örgütlenmeleri de olmalıdır. Bu şekilde öz savunma geliştirilmelidir. Öz savunma birimlerinin saldırı olasılığının olduğu her yerde geliştirilmesi zorunludur. Örneğin devletçi sistemin kendisi kadına karşı birsaldırı içerisindedir. Yoğun olarak psikolojik ve fiilisaldırıları söz konusudur. Bunlara karşı öz savunma da, kadının öz örgütlenmesi temelindedir. Yani her alanın kendi savunmasını geliştirmesi gerekiyor. Çünkü KCK sistemi kendi kendine yetmeyi ve öz yeterliliği esas almaktadır. Meşru savunma çerçevesinde her alanda kendine yetecek bir örgütlenme gerekiyor. Bu örgütlenme barutlu, öldürücü silahlarla değil, doğal ve caydırıcı yöntemlerle görevlerin yerine getirilmesini ön görür. Esas olarak toplumsal yaşamın bir parçası olarak sivil savunma örgütlenmeleridir. Örneğin toplumsal bir baskıyı temsil eden gruplar vardır; güçlerini fiili saldırıları da hesaba katarak konumlandırırlar. Bulundukları mahalleyi, çevreyi korumakla görevli olurlar, bunun gerekli güvenlik tedbirlerini alırlar. Bu biçimiyle öz savunma çalışmaları bahsettiğimiz tüm bu konulara yetmeyebilir. Zaman zaman olağanüstü koşullar da oluşabilir.
Mesela topluma karşısilahlısaldırılar olabilir veya JİTEM, Hizbi-Kontra türü örgütlenmelerle, hırsızlık, uyuşturucu, fuhuş çeteleri silahlı olabilir. Bu şekilde sömürgeci güçler tarafından oluşturulan birlikler vardır. Bunlar silahlıdır. Halkı korkutmaktadırlar. Yarattıkları korku yoluyla toplumu teslim almayı hedeflemektedirler. Her şeyleri kanun dışıdır. Zaten kendileri kanunları çiğnemektedirler. Bunlar güçlerini devletten almaktadır. Devlet bunlara bu şekilde görev vermiştir. Devletin verdiği göreve göre gerekirse insanları infaz da edebilirler. Bu tür durumlara,sadece toplumun siyasal örgütlenmeleri ile karşı durulamaz. Ancak bizim felsefemizde çaresizlik ve çözümsüzlük yoktur. Her şeyin bir çaresi ve çözümü vardır. Bir yerde böyle paramiliter güçler silahlarıyla toplumun içerisinde korkuyu geliştirmek istiyorlarsa, yine toplum içerisinde ahlak dışı kötü şeyleri geliştirip toplumu düşürmek istiyorlarsa bu durumda toplumun içerisinde cevap verecek bazı oluşumların olması gerekmektedir. Ateşli silahları taşımayan öz savunma birliklerinin cevap olamadığı yerde farklı bir güzergah üzerinden toplum içerisinde gizli örgütlenmiş bulunan HPG yerel birlikleri devreye girebilir. Çünkü bu birliklerin görevi daha çok toplumsal örgütlenmeye karşısilah şiddetinin dayatıldığı yerde ortaya çıkmak ve gereken cevabı vererek saldırıyı etkisiz kılmaktır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER