BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(35.BÖLÜM)
DİRİLİŞ DEVRİMİ VE İNİSİYATİFİN GERİLLAYA GEÇMESİ
Körfez Savaşı Sürecinde Yaşanan Taktik Yetersizlikler;
1991 yılının Mart ayında PKK hareketinin yükselmesine paralel olarak başta Cizre, Nusaybin ve giderek Kuzey’de yaygınlaşan halkın tanklara karşı göğüs gererek serhildanı geliştirmesinden etkilenen Güney Kürdistan’daki halk, Saddam rejiminin zayıfladığını görünce “müsteşar” denilen çete başlarının da katılımıyla 5 Mart’tan itibaren ayaklanma sürecini geliştirdiler.Ayaklanma öncesinde ABD Körfez savaşıyla Irak’a müdahalede bulunmuştu. Irak, ABD’ye karşı savaşmak üzere ordusunun önemli bölümünü Güney Irak’a kaydırınca, Kürdistan’da bir boşluk doğmuştu. Doğan boşluğun da etkisiyle ayaklanma yaygınlaşarak tüm Güney Kürdistan’ı sardı. Gelişen ayaklanmaya PKK güçleri de çeşitli biçimlerde katılım gösterdi. Güçlerimiz birçok yerde Irak askerlerini silahsızlandırdı. Zaxo, Batufa, Begova başta olmak üzere, civar alanlarda bulunan Irak askeri güçlerine yapılan saldırılar ve güçlerin teslim alınmasında gerilla gücünün öncülüğü ve aktif rolü bulunmaktaydı.
Savaş durunca Saddam güçlerinin yeniden Güney Kürdistan’ın iç hatlarına doğru yönelmesi üzerine Güney halkı yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kaldı. Göçlerle başlayıp devam eden süreç muazzam olanaklar doğurmuştu. Hem silahlanma, hem de var olan boşluğu doldurarak, bir sistem tesis etme bakımından önemli olanakların doğmasına neden olmuştu. Uluslararası güçlerin BM öncülüğünde kurdukları Çekiç Güç ile 36. paralelin kuzeyinde güvenli bölgenin oluşturulması sonucu Saddam güçleri çekilmek zorunda bırakıldı. Güney Kürdistan halkı BM denetiminde tekrar yerlerine getirilerek yerleştirildiler. Bu dönemde PKK gerilla güçleri hem Güney’de, hem Kuzey’de güçlü bir konuma ulaşmışlardı. Koşullar birçok açıdan müsaitti. Yeni bir çıkışın yapılmasının zemini fazlasıyla vardı.
Güney’de halk ayaklanması, Kuzey’de Cizre ve Nusaybin’le başlayan serhildanlar Kürdistan’ın her tarafına hızla yayılmaktaydı. Yine aynı dönemde Kuzey ve Güneybatı Kürdistan’dan yoğun katılımlar gerçekleşiyordu. Aslında tam da Botan-Behdinan savaş hükümetini ilan etme ve özellikle de Güney’de oluşan koşullara müdahale ederek etkinlik sağlama imkan dahilindeydi. Ancak bu dönemdeki yönetimimizin bunu değerlendiremediği, hatta Güney’in iç hatlarındaki güçlerimizi tehlike var diye zirvelere çekerek, kendisini etkisiz kıldığı açık bir gerçektir. Böylece önemli fırsatların kaçırılması ve doğru değerlendirilmemesi pratiği yaşanmıştır. Öte yandan Türk devleti gelişen ve hızla yayılma gösteren gerilla hareketi ve halk serhildanlarına karşı nasıl bir yaklaşım göstermesi gerektiğini henüz netleştirmemişti.
Özellikle Özal, Misak-ı Milli sınırlarının esas alınması gerektiği ve bu eksende Kürtlere “hamilik yapma” yoluyla Irak’a bir müdahaleyi düşünme ekseninde yoğunlaşıyordu. O süreçteki Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın muhalefetiyle bu düşünce pratikleştirilmedi. Siyaseten kendini müdahaleye hazırlayan Türk devleti, müdahale edemeyince bu sefer ofsaytta kalarak ne yapacağını bilmeyen bir pozisyonda debelenmeye başladı. Bu durum Türk devletinin Kürt sorununa nasıl bir yaklaşım göstermesi gerektiği konusunda ikircilikte kalmasına neden oldu. Kararsızlığın nedeni Türkiye’nin seçim döneminde bulunmasının yarattığı etki de olabilir.
Ancak serhildanın ve hareketin hızla gelişmesi Türk devletini hazırlıksız yakalamıştı. Bu durum her halükarda PKK için önemli bir fırsatın doğmasına yol açtı. Önderliğin taktik yaratıcılığıyla siyasi planda hiç kimsenin beklemediği SHP ile ittifak gerçekleştirilerek, seçime girildi. Bu seçim sürecini ve SHP ile seçim pazarlığını bizzat yürütmüştüm. O zamanki HEP Genel Başkanı üzerinden Hikmet Çetin ile pazarlık tartışmalarını yürütmüş, ittifak şartlarını belirlemiştik. Bu açıdan gerçekleşen ittifak PKK ile SHP ittifakıdır ve bu seçimde Kürdistan ulusal özgürlük hareketi ilk kez kitlesel gücünü ortaya koyarak başarı sağlamıştır.
MURAT KARAYILAN(HEVAL CEMAL) (35.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER