BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(37.BÖLÜM)
DİRİLİŞ DEVRİMİ VE İNİSİYATİFİN GERİLLAYA GEÇMESİ
Savaşta Muhabere Sisteminin Gelişmesi;
Mücadelenin gelişmeye başladığı, ilgili ilgisiz bütün toplumsal kesimleri etkilediği 1990’lı yıllara kadar teknik iletişim araçları fazla kullanılmamaktaydı. Kaldı ki bu yıllarda tüm dünyada toplumsal dinamikleri değişime uğratan ve yeni gelişmelere yön veren teknik devrim yaşanmaktadır. Ancak henüz yaygınlık kazanmamıştı. Biz de fazla ilgi göstermiyorduk. Bu nedenle 1990 yılına kadar teknik iletişimden hiç yararlanmadığımızı söylersek yanlış olmaz. Gerçi zaman zaman telsiz cihazları elimize geçiyordu ama sistemli kullanmayı bir türlü beceremiyorduk. Daha 1980’de elimize el telsizi geçtiği olmuştu fakat kullanılmayıp, yere gömülmüştü. Daha sonra 1988 yıllarında bir dost Avrupa’dan bir cihaz getirmişti. Bir dinleme cihazı olmakla beraber, tam olarak ne olduğunu çözememiştik. Radyoya biraz benzeyen bir aletti, yapılan denemede düşman muhaberesinin dinlenebildiğini görmüştük. Fazla anlamadığımız ve niçin gönderildiğini çözemediğimiz için kullanma ve yararlanma durumunda olamadık.
Yine Türk ordusundan zaman zaman telsiz ele geçiriliyordu. Ama sistemli bir düzeyde kullanma durumu gelişmemişti, çünkü telsizle yapılacak konuşmalardan hemen yer tespiti yapılacağı düşünülüyordu. Bu nedenle konuşma değil sadece düşman muhaberesini dinleme temelinde kullanılmıştı. 1990 yılında Avrupa’da teknik iletişim araçlarından yararlanmak üzere bazı araştırmalar yürüttük. Telsiz sisteminin nasıl kurulabileceğinden tutalım, nereden ve nasıl satın alınabileceğine kadar bir dizi araştırmadan sonra tanesi 5000 Mark’tan iki adet kısa dalga üzerinden iletişim kurabilen büyük telsiz dediğimiz cihaz satın alındı. Çekim mesafesi yüzlerce kilometre olarak belirtilmişti, ama buna pek inanmadık, yine de satın alınıp Önderlik sahasına gönderildi. Bilgilerle beraber cihazlar Önderliğe ulaştığında, Önderlik de uzun mesafelerden görüşme yapabileceğine pek inanmamıştı, ama yine de deneme kabilinden bir cihazın Haftanin’de bulunan Cuma arkadaşa götürülmesi talimatını verdi. Böylece cihazlardan biri Haftanin’e gönderilirken, diğeri de Lübnan’daki Mahsum Korkmaz Akademisi’nde bırakılmıştı.
Her iki yerde bulunan büyük telsizlerin kullanımı konusunda bilgilenme olmadığı için, ilk başta antenler yere serilerek, ses denemeleri yapılmaya çalışılmıştı. Cılız da olsa karşılıklı olarak seslerin duyulduğu görüldükten sonra, antenler daha sağlıklı kurularak konuşmaya başlanmıştır. Büyük telsizlerle iletişimin olduğu netleştikten sonra, Önderlik “o cihazdan ne kadar bulursanız gönderin” diye Avrupa’ya talimat verdi. Böylece bu telsizler Avrupa’dan alınıp gönderilmeye başlandı. Bu yıldan sonra eyaletlerle doğrudan iletişim sağlanmaya başlandı. Küçük el telsizlerinin gerillada kullanılmaya başlanması da diğerine benzer yanlar içermektedir. Sağdan soldan birkaç tane bulunmuştu ama kullanımı ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı. 1992 yılı başlarında Avrupa’dan 50 adet el telsizi satın aldık. Haftanin’e gidilirken bu cihazlar oraya götürülüp çeşitli eyaletlere dağıtıldı. Fakat çekim mesafeleri üzerine hala bir bilgimiz yoktu. Burada arazide yapılan denemeler sonucu önünün açık olması halinde uzun mesafeden iletişim kurabildiği anlaşıldı.
Daha sonra yavaş yavaş kullanmayı öğrendikçe, vadi dışında kalan her yerde çekim gücüne sahip olduğunu öğrenmiş olduk. Fakat küçük el telsizleri arasında bir nevi santral görevini gören ‘role’ sistemini bilmediğimizden kaynaklı zaman zaman iletişim sorunları devam etmekteydi. Çünkü küçük el telsizleri FM bandı üzerinden bağlantıyı sağlamaktadır. Bu nedenle vadi ya da iki bağlantı noktası arasında yüksek bir tepe varsa, çekim yeteneğini yitirmeye başlıyordu. Bunun üzerine yüksek bir tepeye çıkarılan bir arkadaş role görevini yerine getiriyordu. Haftanin’de Xantur’un üstüne Bagok koduyla bir arkadaş yerleştirildi. İlk role biçimindeki muhaberemizin ismi Bagok oldu. Çok değerli genç bir arkadaş olan Bagok arkadaş daha sonra ’92 Güney savaşında yaralandı ve sonrasında şehit düştü. Avrupa’dan getirilen 50 cihaz eyaletlere dağıtıldı. Küçük el telsizleri 1992 yılında bu biçimde yaygınlık kazanmaya başladı. Teknik iletişimden yararlanmamız bu yıllarda böyle gerçekleşti.
Daha sonra bu cihazların Ortadoğu’da da bulunduğu anlaşıldı ve artık sadece Avrupa’dan değil Ortadoğu’dan da temin edilmekteydi. 1992 yılı öncesinde Türk devleti, gerillayı ihbar etmeleri amacıyla köy muhtarlarının evlerine telefon bağlamıştı. Özellikle Amed, Dersim ve Erzurum eyalet güçleri zaman zaman örgütle bağlantılarını bu telefonlar üzerinden sağlamaktaydılar. Ayda bir sefer veya gerekli olduğunda bir grup bu köylere çıkarılyor, Önderliğe aktarılacaklar varsa Avrupa üzerinden Önderliğe aktarılıyordu. Önderlik de aynı hat üzerinden eyaletlere aktaracağını aktarıyordu. Büyük telsizler gelişmeye başladıktan sonra, artık tüm eyaletlerle günlük diyalog sağlama imkanı doğdu. Önderlik her eyaletle günlük ilişkiye geçerek, perspektifler vermeye başlayınca, mücadelemizde iletişim sisteminde yeni bir süreç gelişmeye başlamış oldu. Öncesinde talimatlar elden eyaletlere gidiyordu. Bu da ayları, hatta bazen bir yılı buluyordu.
Örneğin Dersim’e yılda sadece bir iki kere gidiş oluyordu. Görüldüğü üzere muhabere sisteminin gelişmesi mücadelede önemli etkiler yaratmıştır. Bu sistemin ’91–92 yılının hızlı büyüme temposunda rolü fazladır. Muhabere sisteminin gelişmesi ve teknik araçların kullanılmasıyla Önderliğin anında her yere ulaşma imkanına sahip olması savaş sahasında büyük çaplı sapmaları da önlemiştir. Önderliğin telsiz konuşmalarını düşman dahil olmak üzere, tüm savaşçı ve komuta yapısı dinleyebiliyordu. Düşmanın da dinlemesinden kaynaklı iletişim sisteminin zararları olmakla birlikte, yararları daha fazla olmuştur. Kimin nerede olduğu, ne tür sorunları yaşadığı gibi hususların düşman tarafından da bilinmesine yol açıyordu. Yine, PKK’de büyük ve küçük telsiz kullanımı geliştikten sonra, düşmanın ajan sızdırma faaliyetlerinde azalma yaşandı. Çünkü buna çok fazla ihtiyacı kalmamıştı. Özellikle son yıllarda buna telefon ve internet kullanımı da eklenince, düşman örgütsel gelişmeleri anı anına takip etmede büyük bir şansa sahip olmuştur. Örgüt bu iletişim araçlarını bir tedbir almadan kullanmaya devam ederse tamamen denetim altına girmiş olacaktı.
Zaten dikkat edilmeyen yerlerde bu biçimde denetime giren, böylece darbe yiyen güçlerimizin sayısı az değildir. Görüldüğü gibi uzun yıllar iletişim araçları kullanılmamasına rağmen Kürdistan özgürlük hareketi, örgütsel sistemi işletmekten ve büyük gelişmeler yaratmaktan geri durmamıştır. Teknik olmazsa, mücadele olmaz yaklaşımı tümden yanlış bir yaklaşımdır. Bunun pratik ifadesi, PKK’nin 90’lı yıllara kadar başarıyla yürüttüğü mücadeledir. Tümden kurye kullanmaya dayalı sistem bilgi sızdırılmasını en az düzeye indirgemiştir. Bu yıllara kadar düşmanın PKK faaliyetleri hakkında pek bir bilgisi bulunmamaktadır. Sahip olduğu bilgiler saflardan kaçanların verdikleri derme-çatma bilgilerle sınırlı kalmaktadır. PKK hakkında düşmanın bilgi sahibi olmamasıyla beraber, PKK’ye karşı başarı elde etmesi de mümkün değildir. Teknik iletişim araçlarının düşman denetiminde bulunduğu noktasından hareketle, teknikten yararlanmayalım denilmemektedir. Elbette bir muhabere sistemimiz olacaktır ama bu daha çok örgütlü, bilinçli, şifreye dayanan ve değişik tekniki yöntemlerden istifade ederek, gizliliği muhafaza eden bir örgütlenmeyle olmalıdır. Bununla birlikte en geçerli ve doğru yöntemin günümüzde de elden iletişimi sağlayan kurye sistemi olduğu kesindir. Aksi halde büyük zararlar verileceği ve hareketin tüm pratiğinin denetim altına girmesi kaçınılmaz olacaktır.
MURAT KARAYILAN(HEVAL CEMAL) (37.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER