KÜRDİSTAN DA SEVGİ VE AİLE
Sevginin kendisi akla hiçbir kötülüğü getiremeyecek ölçüde olumsuzluktan azade bir kavramdır. Öyle ki insan da katıksız olarak var olabilen birkaç duygudan olmayı büyük ölçüde başarabiliyor. Bizim ülke gerçekliğimizde ise tersyüz edilmemiş hiçbir hakikat öğesi bırakılmak istenmediği için, bu alanda da büyük çarpıtma ve yabancılaştırma yaşanmaktadır.
Ülkemiz Kürdistan’daki işgalciliğin boyutları ve düşman gerçekliği, bize özgürce yaşanılacak hiçbir alan bırakmamaktadır. Bu nedenle Kürdistan’da sevgi ve aile kavramlarının mevcut hali ile yaşanılması da manevi tükenişe eşdeğer olmaktadır. Öyle ki ülkemizin parçalara ayrılması, hiç alışmayacağımız sınırlarla birbirinden ayrılması, yer altı ve üstü bütün zenginliklerinin talan edilmesi, coğrafyamızın pervasızca yağmalanıp özel savaş hizmetinde sömürülmesi, dil ve kültürümüzün yok sayılıp kültürel soykırım ve asimilasyon çerçevesinde düşman kültürel havzasına akıtılması, hiçbir öz yönetim ve savunma kurumlaşmasına fırsat verilmemesi, soykırımcı-asimilasyoncu eğitim kurumları ve yöntemleri ile zihinlere kadar varan bir işgal ve parçalarına ayırma barbarlığı bütün yakıcılığı ile devam ettirilmektedir.
Böylesi bir asimilasyon ve soykırım altında, özgürlük ve kimlik adına bir yaşam kırıntısına dahi fırsat tanınmayan işgal altındaki bir ülke gerçekliği içinde sevgi ve aile kavramları işgalden payına düşeni almamış olabilir mi? Böylesi bir düşmanla, böyle vahşet düzeyinde yürütülen bir soykırım içinde hiçbir kavram ve kurum, özünü koruyarak, özgürlüğe hizmet temelinde ayakta kalabilir mi? Düşman buna neden ve nereye kadar şans tanır? Şüphesiz ki buna ancak özel savaş ve soykırım amacına hizmet ediyorsa, bir yanılsama olarak objektif durumu kendi halk gerçekliğinden el çektirme ve liberal oyalamalar ile tükenişe götürme olarak işlev görüyorsa yaşam hakkı tanır. Kaldı ki buna da yaşam denilemez.
Görüldüğü gibi sevgi ancak yurtsever, demokratik, devrimci ve ulusal kurtuluş görevlerinden yani özgür kimlikten kaçış karşılığı sunulmaktadır ki buna sevgi yerine başka bir tanımlama bulunması daha doğru olacaktır. Özgür olmayan, savunulamayan, iradeden yoksun bir sevgi düşünülebilir mi? Akla hiçbir kötülüğü getirmeyecek kadar olumsuzluktan azade bir kavram bu kadar olumsuzluk ve kendine yabancılaşma içinde yaşanılabilir mi? Her gün kendi olmaktan çıkarak ve kaçarak sevgiye ulaşılabilir mi? Saygısı olmayanın, saygınlığı olmayanın, kendi yüzüne dahi bakamayan bir kimliksizlik içinde sevgiye bir kimlik, bir yaşam alanı sunulabilir mi? Açık ki bütün bunların cevabı hayırdır.
Aşk olayı büyük irade ve saygı olayıdır. Yanılsamalarla, kimliksiz ve kişiliksizleşerek aşka ulaşılamayacağını bilmek gerekiyor. Aşk bir yücelik eylemidir, yücelme ve yüceltme eylemidir. Birbirini 40 düğümle bağlayarak, gözü kara yaklaşarak aşktan söz dahi edilemez. Bütün bu hakikatler yanında yazık ki toplumumuzda, erkek için son ve elde kalan tek egemenlik kalesi, kadın için bütün çekilmezliğine rağmen dışarı adım atamama korkusuyla, bir sığınak rolü olarak ev ve aile dışında bir kurumda bırakılmamıştır. Ancak bu, düşman karşısında bir direniş kurumu olarak değil tam tersine, ülke ve özgürlük iddiasından el çekip içine sinilen bir kabuk olarak işlev gördüğü için, düşman tarafından da teşvik edilmektedir. Yazık ki yurtsever demokratik işleve kavuşturulup dar çerçevesini aşan bir aile duruşu ülkemizde henüz hakîm konuma gelememiştir.
Partimiz PKK öncülüğünde ve devrimci halk savaşımızla birlikte Kürdistan toplumunda pek çok devrim iç içe yaşanmaktadır bu anlamda toplumumuzun yurtseverlik düzeyinde de büyük gelişmeler açığa çıkmıştır. Çok fedakâr ve ulaşmamız gereken toplumsal yurtseverlik düzeyini temsil eden ailelerimiz bu 43 yıllık PKK savaşımıyla birlikte şekillenmiştir. Bunun genelleşmesi ve temel toplumsal duruş, karakter olması başarılması gereken bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Kürdistan da bütün sevgilerin ülke sevgisiyle bağı kadar değerinin olduğu, aşkın ancak özgür bir ülkede özgür bir iradeyle yaşanılabileceğini, aile yapısının da yurtseverliğe hizmet temelinde saygınlığına kavuşabileceğini bilmemiz gerekmektedir.
HUNER DORŞÎN
YORUM GÖNDER