TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (GİRİŞ)
KOBANÊ'DE YAŞAMINI YİTİRENLERE...
Kent savaşı devam ederken yapılan röportajlardan oluşan bu kitabın amacı, tarihi bir savaşın özneleri olan Kürt gençlerinin savaşta yaşadıkları deneyimi aktarmaktır. Ernest Geller, ulusların inşasında trajediler ve direnişlerin önemli olduğunu söyler. Kürt ulus inşasında Halepçe Katliamı trajedinin ağırlığını gösterirken Kobanê savaşı ise, dünyaya dağılmış diaspora Kürtlerinin de katılımıyla, nasıl Kobanê savaşı için seferberlik içine girildiğini kanıtlar. Kobanê savaşı dayanışması sonucunda dünyaca ünlü aydınların da girişimiyle 1 Kasım Dünya Kobanê Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Ortadoğu uzun yıllardır dinsel fanatizmin ideolojik olarak kök saldığı bir coğrafyadır. Bu dinsel hareketler ve iktidarlar her ne kadar kendilerini anti modernist ilan etseler de, özü itibariyle kapitalizmin ulus-devlet ideolojisiyle çelişmemekte ve kapitalizmle işbirliği temelinde kendi iktidarlarını yaşamsal kılmaktadırlar. Rojava devrimi ise kadın devrimi ve özgürlüğüne dayalı, radikal demokrasi perspektifine sahip ve ekolojik-feminist bir iddia ile ortaya çıkan bir harekettir. Yine bu temelde iktidarı ret eden, iktidar karşısında radikal demokrasiye dayalı öz-yönetimsel çoğulcu bir yapı oluşturmayı hedeflemektedir.
Rojava’da yaşayan halkların oluşturduğu bu demokratik ideanın ana hatlarını bu eksende kısaca belirtmek mümkündür. Genelde Rojava’da özelde ise Kobanê’de gelişen savaşı ise iki farklı ideoloji ve dünya görüşüne sahip çizginin bilek güreşi olarak değerlendirebiliriz. YPG-YPJ ile DAİŞ arasındaki Kobanê savaşı, seküler dünyayı savunan ile dinsel dogmatizm selefi-cihadist arasındaki bir nevi 3.Dünya savaşıdır. Kobanê ise Ortadoğu’da devam eden bu savaşın önemli doruk noktalarından biridir. Kobanê kent savaşından sonra DAİŞ’in yenilmezlik efsanesi yıkılmıştır. Bu kent savaşına kadar Musul dahil Suriye ve Irak’taki birçok kenti kısa sürede ele geçiren DAİŞ, Kobanê’de ilk defa ciddi bir direnişle karşılaştı ve ilk yenilgisini burada aldı. Kobanê kentinin DAİŞ tarafından kuşatmaya alınması ve bu küçük kentin Kürt güçleri (YPG-Halk savunma birlikleri, YPJ-Kadın savunma birlikleri) tarafından aylarca savunulması, dünya basınında ilk haber olarak uzun süre gündemde kaldı. Bu anlamda Kobanê, tarihsel olarak tıpkı Paris Komünü, Stalingrad, Madrid gibi iz bırakan direniş kentlerinden biri oldu. Diğer kent savaşlarından ayrılan en önemli özelliği ise kuşkusuz Kadın Savunma Birliklerinin (YPJ) gösterdiği tarihi direniştir. Tarihte ilk defa, savunma temelli yapılan bir savaşta kadınların birinci derecede özne olduğu bir savaştır Kobanê direnişi. Paris Komünü, Stalingrad ve Madrid kent savaşlarında elbette kadınların rolü vardı ancak Kobanê savaşında farklı olarak kadınlar sadece kendilerinden oluşan bir ordu ile ilk defa bir savaşta yerini aldılar. Kobanê savaşının enternasyonalist bir karakter kazanmasını, YPJ kadın direnişlerinin gösterdiği direniş sağladı demek abartı olmasa gerek.
Dolayısıyla dinsel fanatizm görünümlü ve erkek egemen savaşın en ileri uygulamalarını bu savaşta uygulayan bir örgüte karşı kadınların bu haklı ve meşru direnişi, dünya kamuoyu tarafından da direnişin kolaylıkla sahiplenilmesine yol açmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda gazeteler dünya kamuoyuna bilgi akışını sağlıyordu. İkinci Dünya Savaşı’nda radyo kitleleri bilgilendiriyordu. Birinci Körfez Savaşı’nda (1991) televizyonlar ilk defa bir savaşı naklen yayınladılar. İkinci Körfez Savaşı (2003) internetin yaygınlaşmaya yeni başladığı dönemde oldu. Kobanê kent savaşında (2014 Eylül) sosyal medya, savaşta birincil haber kaynağı olarak kullanıldı. Kitle iletişim araçlarının dönüşümü noktasında Kobanê savaşı bir ilkti. DAİŞ (Irak Şam İslam Devleti) 15 Eylül 2014 yılında Kobanê’yi Güney, Doğu ve Batı yönlerinden olmak üzere üç koldan kuşatmaya alıp üç yüz altmışa yakın Kobanê köyünü işgal etti. Askeri kapasitesi DAİŞ’e göre az olan YPG-YPJ güçleri kısa sürede kent merkezine çekilerek DAİŞ’e karşı savaşmaya başladı. 25 Eylül’de DAİŞ, kent merkezine Güney cephesinden giriş yaptı. YPG-YPJ ile DAİŞ arasında -özellikle Doğu ve Güney cephelerinde- aylar süren çatışmalardan sonra kent merkezi 26 Ocak 2015’te kurtarıldı. Kobanê kent savaşının bilançosu ağır oldu. DAİŞ ile YPG öncülüğündeki Kürt gruplar arasında yaklaşık 4 ay süren çatışmalarda 3 bin 710 DAİŞ militanı ile 426 YPG’linin öldüğü açıklandı. Grup adına açıklamayı okuyan YPG sözcüsü Şoreş Hesen; DAİŞ militanlarının 37 bomba yüklü saldırı, 19 tane de intihar saldırısı gerçekleştirdiğini ifade etti ve 3 bin 710 DAİŞ militanının öldürüldüğünü; çatışmalarda 1’i Peşmerge, 13’ü ÖSO mensubu, 426 kayıp verildiğini söyledi. Çatışma süresince YPG öncülüğündeki güçlerin DAİŞ militanlarına ait 87 otomobili, 16 tankı, 8 uçaksavarı tahrip ettiği bildirildi. Yerel kaynaklarda, yaşamını yitirenlerin sayısının çok daha fazla olduğu kaydediliyor. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlem Evi’ne göre 7 bin civarında DAİŞ’linin öldüğü, bin civarında YPG-YPJ’linin yaşamını yitirdiği aktarılıyor.
Bu kitap, Franz Fanon’un (Yeryüzünün Lanetlileri) bahsettiği sömürgecilerin ezilen halklara karşı başvurduğu şiddete ezilenlerin kendi devrimci şiddeti ile karşı koyarak itiraz etmesi ve kendini özgürleştirmesi perspektifinden hareket edilerek ele alınmış bir çalışmadır. Bu anlamda direnişin öznesi olan savaşçıların birinci ağızdan anlatımına dayalı tarihe düşülen bir not olarak değerlendirilmesi gerekir. Sömürgeleştirilen halkların sosyo-psikolojik zihnini anlamadan Kürt savaşçılarının direniş psikolojisini anlayamayız. Kobanê’de genç bir savaşçının DAİŞ için anlattığı ilginç bir hikâye vardı. Şöyle diyordu: “DAİŞ’in bu kadar pervasız saldırmasının amacı Kürtleri aşağı bir ırk olarak görmesi. Onlara göre Kürtlerin kendi devletleri olamaz, kendi kendilerini yönetemezler. Bu saldırganlığın altında yatan olgu budur”. Frantz Fanon’un deyimi ile sömürgeleştirilen halklar ancak sömürgecilere karşı girilen savaşta şiddet yoluyla zihinlerini özgürleştirebilirler. Kobanê kentinin DAİŞ tarafında ele geçirilmesi ve düşmesi an meselesiyken Türkiye hükümetinin her zaman makul insan olarak sunulan basın sözcüsü (2014 Eylül) Bülent Arınç, tipik bir sömürgeci psikolojiyle “Kürtler Kanton ilan ettiler. Devlet olmak istiyorlar. Biz onları uyardık. Bizi dinlemediler. Tek taraflı dayatma yaparsanız DAİŞ gibi bir örgüt gelir sizi ortadan kaldırır. DAİŞ çok güçlü ve ağır silahlı bir örgüttür.” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamadan birkaç gün sonra Türkiye Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Kilis’te Suriyeli mültecilere konuşurken sevinç naraları atarak “Aynel Arap yani Kobanê düştü düşecek” sözleriyle asıl niyetlerini açıklıyordu.
Bu açıklamadan sonra Kürdistan, Türkiye ve dünya başkentlerinde her tarafta protesto gösterileri düzenledi. Bu gösterilerde 50’den fazla gösterici hayatını kaybetti. 6-8 Ekim sokak gösterilerinden sonra Türkiye hükümeti politikalarının bir kısmından vazgeçti. Kobanê’deki yaralı savaşçılar Türkiye hastanelerinde tedavi altına alındı. Zimni bir anlaşma sağlanmıştı. 29 Ekim 2014 tarihinde Peşmerge güçleri, Murşitpınar Sınır Kapısı’ndan geçerek Kürt güçlerine askeri mühimmat desteği sağladı. Amerikalı eski bir diplomat (Bush’un danışmanı) Matthew Bryza 2014 Ekim ayında Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda şöyle demişti: “Polonya kökenli bir Amerikalı ve İkinci Dünya Savaşı’nı iyi okumuş birisi olarak şunu iyi biliyorum: Ağustos 1944’te Varşova’da Sovyet orduları Nazilerin Polonya’nın gelecek yönetici kuşağını öldürmelerine seyirci kaldı. Korkarım gelecekte Türk tankları sınırda beklerken Kobanê’de Kürtlerin katledilmesi belki bütün dünya için bir simge olacaktır. Kuşaklar sonra bile insanlar, Türkler yardıma gelmedi diye düşüneceklerdir. … Türkiye bile bile kaybediyor. Bir kere Kürt toplumlarını sonsuza kadar yabancılaştırıyor…”
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER