TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (7.BÖLÜM)
3. DOĞU CEPHESİ
ŞİYAR (DILGEŞ) ANLATIYOR: GÖRÜŞME TARİHİ OCAK 2015
Şiyar Amed, Dilgeş Cudi için “Dılgeş demek Doğu Cephesi demektir” diyor. Şiyar, savaşın yoğunluğuna rağmen yüzündeki gülümsemenin eksik olmadığı biri. Yarım saat önce Doğu Cephesi’nden geldi. Havanın çok soğuk olduğunu söylüyor. Amerikalı bir savaşçının gönüllü olarak gelip Kobanê‘de savaştığını bize anlatıyor. Şiyar; “ben altı yıllık savaşçıyım. Otuz altı yıl daha dağda savaşsam burada yaşadığım bir ay hepsine bedel, o kadar yoğun geçen bir savaş ki ne kadar anlatsam azdır” diyor. Ve röportajımız başlıyor.
Dilgeş hevali anlatmadan önce birkaç söz söylemek istiyorum. Kobanê savaşının da diğer savaşlar gibi dönüm noktaları vardı. DAİŞ bayram sabahı Kobanê düşürüp, sabah namazını Kobanê’de kılmak istiyordu. DAİŞ ilk gün Kobanê kent merkezine girdiği zaman yaklaşık on saat kadar bekledi. Bizim çok büyük hazırlık yaptığımızı sanmıştı. Halbuki bizim kent merkezinde hiçbir hazırlığımız yoktu. O zaman zarfında biz bunu değerlendirip yeni cephe hatlarını oluşturduk. Yani hazırlıklarımızı yaptık. DAİŞ ilk kent merkezine girdiğin_de beklemeseydi, Kobanê ilk günde düşebilirdi. Şimdi dönüp geçmiş zamana baktığım zaman mucize gibi bana geliyor. Heval Dılgeş’i en iyi tanıyan Heval Êgit’tir. Ben onu ilk gördüğümde 2012’de Metina’da kuzey karargâhında gördüm. O zaman Amanos grubu ve biz Zagros grubundaydık. İlk onu o zaman görmüştüm. Ondan önce ilk suikast devresin_de görmüştüm. Toplantılarda onu hep görüyordum. Bazen doktora giderken karşılaşıyorduk. Güler yüzlü, sıcakkanlı bir arkadaştı. Hiç hatırlamıyorum bir arkadaşla olumsuz bir tartışma yapsın. Moral ve motivasyonu hep yüksekti. İnsanlarla çok çabuk ilişki kuruyordu. Biraz okumuştu. Bilgi birikimi noktasında da çok iyiydi. Burada da hamle başladığı zaman onu ilk Helince Köyü’nde gördüm. Helince, Kobanê’nin doğusunda kalıyor. Yani Doğu Cephesi’nde onu gördüm. Hareketli bir taburumuz vardı. Kobanê komutanlığına bağlı idi. Heval Dılgeş, hareketli taburda idi. O zaman hareketli taburun niteliği çok iyiydi. Yani hepsi komuta düzeyinde toplanmıştı. Üç takımdan oluşuyordu.
Havel Dılgeş, Bahoz ve Ararat arkadaş vardı. Heval Dılgeş tabur komutanı idi. İsmi, dağda Cudi idi. Buradaki ismi Dılgeş idi. Dağdaki Dılgeş ile Kobanê’deki Dılgeş’i karşılaştırıyorum da bir savaş tecrübesi vardı duruşunda, yürüyüşünde, konuşmasında. Dılgeş çok değişmişti. Yani askerleşmişti. Çok ciddi bir asker olmuştu. Heval Dılgeş geldiği zaman bir asker bir komutan olduğunu anlayabiliyordun. Bir askerde olması gereken disiplin, fedakârlık hepsini kişiliğinde barındırıyordu. İnsana duruşuyla bir asker, bir komutan imajı veriyordu. Savaş ve eylemsellik süreçlerinde karşılaştık. Heval Dılgeş diyordu “benim ölümüm tanktan olmasın. Havandan olmasın. Roketten olmasın. Bombadan olmasın. Ama kurşun_dan hangi çeşidi olursa olsun. Biksi, kanas yani ben mermi ile ölmek istiyorum.” diyordu. Sonunda merminin el bombasına isabet etmesiyle şehit düştü. DAİŞ çeteleri özellikle köylerde tank, havan ağır silahlar kullanıyordu. Heval Dılgeş diyordu “benim ölümüm bunlardan olmasın” diyordu. Kobanê savaşında hep operasyon gücünde yer aldı. Saldırı gücünde yer aldı. Taburu hep en ön cephede idi. Bizim harekette, partide hiç kimse o kadar övülmez, yapılır ancak çok aşırı bir övgü yapılmaz. Komutan düzeydeki arkadaşlar Heval Dılgeş’ten bahsederken fedai diye bahsederdi. Genelde bu tür şeyler bizim harekette dile getirilmez. Heval Dılgeş Helince Doğu Cephesi’nde Miştenur Cephesi’nin altında Heval Dılgeş’in taburu vardı. Biz de Miştenur Tepesi’nde idik.
Düşman ilk Heval Dılgeş’in olduğu tarafta saldırdı. Termal ile çok müthiş bir savaş stratejisi uyguluyordu. Müthiş bir taktik savaş yürüttü cephede. Yirmi yıllık savaşçıların bile onun taktiklerini yerine getirebileceğini sanmıyorum. Düşman Heval Dılgeş’in tarafından direnişi kıramadı. Düşman Miştenur’da dört defa üst üste bize saldırdı. Miştenur, şehrin her tarafına hâkim bir yerdir. Düşman Miştenur Tepesi’ni düşürdüğü için doğal olarak Heval Dılgeş’in cephesi de düşmüş oluyor. Onun için de bir kademe arkaya geldi. Heval Dılgeş’i on gün sonra tekrardan Doğu Cephesi’nde gördüm. Termal grubunda idi. DAİŞ saldırılarını termal kamera ile tespit ediyordu. Heval Dılgeş, elimizde var olan tekniği taktiğe çevirmemiz gerektiğini düşünüyordu. Mesela bu savaş teknikleri var ya dürbünler, silahlar kullanmak istiyordu. Rastgele olacak bir savaşı istemiyordu. Çoğu savaşçılar, uygun bir savaş stratejisi uygulamamız gerektiğini söylüyordu. Silahlarımıza göre bir teknik mesela. Termal çok önemliydi. Gece dürbünü çok önemliydi. Hayali bir termalci grubu çıkaralım. Çünkü kendisi termalle çok sonuç almıştı. Şehrin girişinde termalle otuz kişiyi vurmuştu. Termalle görürdü. Öyle bir taktik koordine ediyordu ki, arkadaşlarda müthiş bir etki yaratıyordu. Düşünüyorum da Heval Dılgeş, eski ve yeninin ruhunu yakalayan bir savaşçıydı. Daha sonra iyi bir komutan olmuştu. Heval Dılgeş eski ve yeninin ruhunu yakalayan savaşçı özelliklerini kendinde barındırıyordu.
Eski neydi; ARGK fedai ruhu ile yeni modern tarzdan bir savaş stratejisini yürütmek. Eskinin ruhu ile yeniyi birleştirdiğin zaman büyük başarı elde edersin. ARGK’nin yeni modern gerillacılığını içinde barındırarak savaşıyordu. Klasik anlamdaki savaşın yeterli olmadığını biliyordu. Tekniğe, taktiğe çok önem veriyordu. Termal, suikast, sabotaj geliştirmek, elimizdeki malzemeye uygun strateji geliştirmek gerekir. Düşmanın ancak böyle direncini kırabiliriz diye düşünürdü. Eskinin militan ruhu ile yeninin tekniğini birleştirmek Heval Dılgeş‘in temel özelliğiydi. Eski Roma savaşlarında bir filmde ben eski ile yeninin ruhunu yakalayan bir savaşçıyım. Tam da Romalı savaşçının dediği gibi Heval Dılgeş eski ile yeniyi birleştirmişti. Kobanê‘de heval Dılgeş’i tanımayan yoktu. Heval Dılgeş ‘in yanına gitmek istemeyen yoktu. Mesela ben birçok arkadaş tanıyorum. Düzenlemenin yapıldığı sırada herkes Heval Dılgeş‘in yanına gitmek istiyor. Birçok arkadaş tanıyorum, bizi Heval Dılgeş‘in yanından çıkartırsanız biz savaşmayız diyorlardı. Biz Batı Cephesi’ndeydik. Heval Dılgeş Doğu Cephesi’nde idi. Telsiz konuşmalarında duyuyorduk, birçok arkadaş Heval Dılgeş‘in yanına gitmek istiyordu. Miştenur düştüğü zaman Heval Dılgeş‘in çok zoruna gitmişti. Çünkü cephede şehrin girişinde doğu tarafında bırakmadı düşman girsin. Ancak Miştenur Tepesi düştüğü için onlar geri çekilmek zorunda kaldı. Yapılacak bir şey kalmamıştı.
Çünkü Miştenur Tepesi şehrin her tarafını iyi görüyordu. Heval Dılgeş’i asayişin orda gördüm. Miştenur Tepesi’nin düşmesinin onun çok zoruna gittiğini söyledi. Aslında daralmıştı. Ben Heval Dılgeş‘in 300-400 metre yukarısında Miştenur’da kalıyordum. Düşman asayişten gelemeyecekti, çünkü o cephede Heval Dılgeş, Heval Cudi, o cephede vardı. Ben diyordum düşman oradan giremez. Kimse kalmasa bile bu arkadaşlar bırakmaz, öyle bir güven aşılıyordu insana. Mesela ben onun telsiz konuşmalarını çok dinliyordum. Telsiz konuşmalarında insanların psikolojisini anlayabiliyorsun. Bu düşman için de öyledir. Düşmanı dinlersin onun psikolojisini de anlarsın. Ben telsizde Heval Dılgeş’i dinlerken hep moral alıyordum. Biz Doğu Cephesi’nde sınıra yakındık. Heval Dılgeş hemen sağ tarafımızdaki cephede idi. Yönetim olmasa bile gittiği her yerde doğal bir yönetim oluyordu. Cephelerimiz birbirine yakındı. Araba ile intihar saldırısı yapılmıştı. Arkadaşlar panik yapmıştı. Arkadaşlara niye panik yapıyorsunuz dedi. Düşman gelsin, gülerek söyledi. Ben buradayım bakalım ne yapacak. Arkadaşlardan birine sen kimsin dedi, benim ben Dılgeş. Arkadaş nefes aldı. Heval Dılgeş öyle bir tarz öyle bir üslup ile söylüyor ki insan rahatlıyor. Savaşta acayip soğukkanlı idi. Bazen araba patlar panik olur. İnsan telsiz muharebesinde anlar işlerin yolunda gitmediğini, Heval Dılgeş’te panik yoktu. Heval Dılgeş‘in çok telsiz muharebesini dinledim.
Ancak hiç paniklediğine şahit olmadım. Heval Dılgeş’in bu rahat hali insanda moral yaratıyordu. Savaşta insan etrafındakilerle birlikte cesaret alır. Etrafındaki insanlar cesaretli olmazsa senin de cesaretin kırılır. Savaşta belki mutlak bir kural değildir ancak önemli bir veridir. Yanındaki insanlar tam belirleyici olmayabilir. Ancak etkileyicidir. Hevale Dılgeş’in olduğu yerde insan rahattır. Doğu Cephesi’nde birkaç köyde Heval Dılgeş yanımızda idi. Ben çok rahattım. Havale Masiro dedi siz farklı bir köye saldıracaksınız. Kendimi acayip rahat hissediyordum. Havale Dılgeş ve Havale Bahoz vardı. Tam doğru dürüst bir takım bile değildik. Bazı arkadaşların savaş tecrübesi bile yoktu. Ancak insanlarda bir rahatlık vardı. İşte Heval Dılgeş ve Bahoz yanımızdadır. Bu bizi rahatlatıyordu. Diğer taraftan çok olgundu, örgütü tanıyan biriydi. Okul okumuş biriydi. Çukurova Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okumuştu. Olgun ve çabuk kavrayan biriydi. Zekiydi. Silahları çabuk kavrıyordu. Termali çabuk keşfetti. Ciddi anlamda insanı etkiliyordu. Bir arkadaşı onun cephesine gÖnderecektik. Arkadaş onun için fedaidir dedi. Çok şaşırmıştım. Yaşıyor, savaşıyor daha şahadete ulaşmamış, arkadaşlar ondan bahsediyor. Ben çok şaşırmıştım. Bizim partimizde yaşayan hiçbir insan için o kadar övgü yapılmaz. Fedailik bizde Önderlik çizgisini dört dörtlük yaşamanın adıdır. Fedai insanlar; yaşamlarında fedaice yaşamış insanlardır. Fedailik sadece eylem yapmak değildir. Heval Dılgeş, fedaice yaşayan biriydi.
Hevale Dılgeş şehit düştüğünde ben onun yan cephesinde idim. Telsiz üzerinde öğrendim şehit düştüğünü. Bizim bir arkadaşımız şehit düştüğü zaman “Eğitimimiz var” diyoruz. Telsizde bir arkadaş, bir termalci arkadaş şehit düşmüş dedi. Aslında tahmin ettim. Ancak inanmak istemedim. Egîd arkadaşa dedim, “Heval Dılgeş mi şehit düşmüş.” “Evet” dedi, netleştirmek istedim. Heval Raman’da yanımıza geldi. Hani bazen dersin “o da gitti.” Kim kaldı başka. Büyük kahramanlarımız var Kobanê savaşında. Ancak bazı arkadaşlar farklıdır. Heval Bahoz şehit düştüğü zaman da çok etkilenmiştim. Heval Cudi, heval Şervan şehit düştü. Heval Dılgeş demek, Doğu Cephesi demektir. Keşke diyorum onu biraz dinlendirseydik çünkü savaş başladığından beri savaşın içindeydi. Hep ön cephede idi. Ona dinlenme fırsatı verseydik. Yoğunlaşsaydı. Ancak savaş bu fırsatı vermiyordu. Üzüldüm demek eksik kalır. Onun ötesinde bir şey. Bazen diyorum gerçekten Heval Dılgeş şehit düştü mü? Savaşın hepsi aslında bir anıdır. Telsiz konuşmalarını unutamıyorum. Miştenur Tepesi’ni şehir ile birleşen yerinde düşman çok yoğun saldırıyordu. Çeteler şey diyor. Biz bayram namazını Kobanê’de kılacağız. Arife gecesiydi. Hevale Çekdar bizi topladı. Ne olursa olsun biz sabaha kadar düşmanı şehre koymayacağız. Normalde bir defa saldırırsan almazsan geri çekilirsin bir daha saldırırsın. Tank, doçka her türlü havan saldırısı ile saldırıyordu. Yani kıyamet gibiydi. Belki savaşın en yoğun olduğu geceydi. Uyuduğumu hatırlamıyorum. Bir dakika bile savaş durmadı. Sadece ben değil hiçbir arkadaşımız o gece uyumadı. O zaman düşman çok yoğun saldırdı.
Üç gün üç gece çok yoğun bir savaş yaşandı. Bir defa saldırdı. Gece 11.00 kırdık. Çok cenazeleri vardı geri çekildiler. Yarım saat sonra tekrar saldırdılar. Bir iki saat sürdü. 03:30 civarında tekrar geri çekilmek zorunda kaldılar. Ezan sesi, aynı zamanda çetelerin Allah-u Ekber sesleriyle saldırının yeniden başlamasının işaretiydi. Tereddütte idim. Düşman benim ile Dılgeş’in arasında sıyrılıp oradan şehre girmiş diye düşündüm. Heval Çekdar ile bağlantıya geçtim. Öyle bir şey yok dedi. Kadın bir arkadaş emin misin yan tarafından girmediklerine. Heval Dılgeş bir şey yok. Olsa da bırakın ben çemberde kalayım. Artık telsizde açık ve rahat konuşmaya başladı. Arkadaşları yerleştirmişiz. Bisvig, doçkalarımızı yerleştirmişiz. Önümüze mayın döşemişiz. Vallah billâh bir şey yok dedi. Telsizde onunla bağlantıya geçtim. Bana dedi sen de inanmıyorsun. Yok dedim inanıyorum. Biz düşmana bayram namazını kıldırmadık. Aslında bizim için başarı idi. Bana, senin de bayramın kutlu olsun. DAİŞ’i kastederek onlar öğrenmesin dedi. Daha sonra heval Dılgeş ile konuştum. Dedim hatırlıyor musun bayramını kutlamıştım. Bayramda kente giremediler. Ancak daha sonra kente girdiler. Ben hissediyordum. Miştenur’un düşmesi onu zorluyordu. Herkesin düşmez dediği Miştenur düştü. Ancak Heval Dılgeş‘in tarafı düşmedi. Heval Dılgeş’i en çok Miştenur‘un düşmesi üzüyordu. Acaba bir daha nasip olur mu o tepeye çıkıp sigara yakmak? Miştenur Tepesi’nde baz istasyonu var. Acaba o direklerin orda tekrardan sigara içebilecek miyim? Bunu hep hayal ediyordu. Ben espri yapıyordum. Ben sana nargile içireceğim. En güzel anım bayram sabahında ki anımdır. Onunla daha cihaz ile konuşuyordum.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER