BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (83.BÖLÜM)
YALAN VE ÇARPITMAYA KARŞI TARİHİ HAKİKATLER
Gerçekler Mutlaka Günyüzüne Çıkacaktır;
Türk devlet yetkililerinin 29. isyan dedikleri 15 Ağustos 1984 Atılımı’nın üzerinden 23 yıl geçmiştir. Bu 23 yıl içerisinde Kürdistan’daki direniş mücadelesi paralelinde çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle 1984’ten 1999’a kadarki on beş yıllık süreçte yaşanan savaş gerçekliğine ilişkin çok ciddi çarpıtmalar, gerçek dışı beyanatlar kamuoyuna sunulmuştur. Bir özel savaş uygulaması olarak özgürlük isyanını bastırma amacıyla, gerçekleri değil de, bastırmayı kolaylaştıran ve reva gören, karşıdakinin iradesini kıran, göz korkutan bir üslupla her şey yalana dayalı olarak yansıtılmıştır. Temel yaklaşım halkası bu olduğu için yansıtılan, gerçek değil, gerçek dışılık olmuştur. Emekli olup, tarihe mal etmek üzere kitap yazan askerlerde tarih karşısında sorumluluk hissi olsaydı ve vicdanlı bir yaklaşım sahibi olsalardı doğruları yazabilirlerdi. Ne yazık ki, bu konuda bizim baktığımız yazdıkları tüm kitaplarda vicdan namına bir eser görmek mümkün değildir. Emekli olmuş, sivil bir şahsiyet haline gelmiş olmasına rağmen bir özel savaş elemanı gibi davranmayı sürdürmek kişiyi yaşamı boyunca yalancı kılmak zorunda bırakıyor. Oysa bu insanlar emekli olmuş ve sivil yaşama girmişlerdir.
Dolayısıyla geçmişteki olayları daha gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirebilirlerdi. Fakat böyle davranmamışlardır. Bazıları kısmen “Kürtleri inkar etmek yanlış olmuştur” demişlerdir. Ama bu çok sınırlı bir itiraftır. Özellikle olaylar dizisini ve süreçleri doğru açıklamadan gerçekçi bir bakış açısına ulaşmak mümkün değildir. Örneğin, Türk devletinin ve ordusunun yıllar yılı “dış mihrak, dıştan kaynaklı” gibi söylemleri tümüyle yalana dayalı söylemlerdir.
15 Ağustos hamlesi ile başlayan yeni Kürt isyanı tamamen kendi öz gücüne dayanan Kürt halkının bir direnişidir. Dikkat edelim, şimdi dış mihraktan söz eden yoktur. Çünkü geçmişte dış mihrak dedikleri tüm güçlerle hareketimize karşı ittifak yapmış durumdadırlar. Bunun için artık “dış mihrak” söylemini bırakmışlardır. Artık “bölücülük ve terörizm” kavramlarına sarılmış durumdadırlar. Ama özgürlük hareketi ve çağdaş isyan eskisi gibi varlığına devam etmektedir. Aynı çarpıtma daha ileri düzeyde savaş süreçlerine ilişkin yaşanmıştır. Bu konuda emekli askerlerin yazdıkları kitaplarda, savaş süreçlerine ilişkin ileri sürdükleri iddiaların hepsini tek tek çürütmek ve hakikatleri koymak mümkündür.
Ancak kitabımızın konusu bu değildir. Fakat Kürdistan’da yürütülen savaşta ne denli çarpıtmaların yaşandığına ve emekli askerlerin yazdıkları kitapların ne kadar safsataya dayandığına bir örnek olması için, kamuoyunun yakından tanıdığı ve Türk basını tarafından “efsane komutan” olarak yansıtılan Osman Pamukoğlu’nun kitabında ileri sürdüğü bazı olayların doğrusunu vermekle yetineceğiz. Sadece bu kişinin kitabındaki hususlara cevap vermemizin en önemli nedeni ise yazılan bütün kitaplar içerisinde kısmen doğruları içeren hususları yazmış olmasıdır. Bir genelleme yaparsak, yazılan kitapların yüzde yirmisinin doğru, yüzde sekseninin ise çarpıtma olduğunu söylemek mümkündür. Ama Hasan Kundakçı’nın kitabında çarpıtma daha fazladır. Bütün bunlara karşın Osman Pamukoğlu’nun doğruları ifade etme oranı biraz daha fazladır. Fakat çoğu yerde hiç olmayanı oluyormuş gibi göstermede birinci sıralarda yer alabilecek düzeyde çarpıtmaları da vardır. Diğerlerinde daha yoğun düzeyde çarpıtma, doğruları tahrip etme söz konusudur. Öyle ki, Hasan Kundakçı’nın kitabında çok ilginç bir biçimde olayların tarihi bile doğru söylenmemektedir.
Demek ki doğru söylememe temel bir tarz olarak esas alındığı için fazla bir nedeni ve propaganda değeri olmamasına rağmen olayların tarihinde de doğruyu değil, yanlışı söyleme tarzı esas alınmıştır. Tabii ki Osman Pamukoğlu’nun kitabında izah ettiği olayların sonuçları aynı zamanda Türk devleti tarafından olay zamanında kamuoyuna yansıtılmış sonuçlardır. Dolayısıyla Osman Pamukoğlu’nun kişi olarak değil, devletin hakikati ve yalanı ne kadar söylediği anlaşılmış olacaktır. Ya da bu savaşın başındaki kişilerin devleti de, kamuoyunu da ne oranda dolandırdıkları anlaşılmış olacaktır. Bilindiği gibi tuğgeneral Osman Pamukoğlu 1993-96 yılları arasında Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanlığı’nı yapmıştır. Sözkonusu kitabı da bu zaman kesitinde yaşanan olaylarla ilgilidir. “Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok” adlı kitabında dile getirdiği operasyonlar ve sonuçları hakkında rakamsal bilgiler vermektedir. Bunun karşısında, örnek kabilinde bazı olaylardaki hakikatleri yazacağız. Bizim yazacaklarımızla Osman Pamukoğlu’nun yazdıkları karşılaştırıldığında uçurumlar ve büyük fark olduğu görülecektir. Konu, araştırmak isteyen tüm kesimlere açıktır. Araştırılıp gerçeği açığa çıkarmak için biz, gereken tüm olanakları sunabiliriz. Şunu kesinlikle vurgulayabiliriz ki bizim burada izah edeceklerimizde tek milimlik abartı ve yanlışlık yoktur. Yaşanmış olayların kesin sonuçlarıdır:
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER