BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SİLOPİ ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR- Ş. ERÎŞ ÇİRAV (15.BÖLÜM)
Ardından farklı yerlerde de farklı çatışmalar oldu. Örneğin o süreçte ön plana çıkan yerlerden bir tanesi de Silopi idi. İlk başlayanlardan bir tanesi de şehit Erişti. Şehit Eriş aslında 2014 yazında Ali Çiçek Akademisi’nde idi. Yani öyle gideceğim ben alanı tanıyacağım, hayatımda Silopi’yi görmemiş. Silopi’nin çok nasıl olduğunu bile bilmiyordu. Alanı tanıyayım ondan sonra hakimiyet kurayım öyle birşey olmadı. 2, 3 gün içerisinde heval Eriş, Silopi’de o serhildanlar sürecinde en çok dikkate alınan arkadaş haline geldi, çok kısa bir süre içerisinde. Eylem içerisindeki duruşu, eylem içerisindeki etkinliği, eylem içerisindeki ön plana çıkışı zaten kitlede doğal olarak bir bağlılık geliştirmişti. Daha oradayken bile duruşundan herkes etkileniyordu. Silopi’de çok kısa bir sürede gerçekten çok ciddi bir hakimiyet kurdu. Gençlik tarihinde Silopi hiç bu kadar güçlü bir duruma gelmemiş, hiç bu kadar örgütleme yaratılmamıştı. Çok kısa bir süre içerisinde birimler, timler örgütledi, özsavunma birimleri oluşturdu, gençleri topladı. Alan tutma sürecinde de daha kısa bir süredir alana gitmesine rağmen Cizre’den hemen sonra başlayan o Kobanê sürecinden sonra 12 Kasım’da alan tuttular ve en son 5 mahalleye çıkarmışlardı. Cizre 2-3 mahalle olmasına rağmen Silopî 5 mahalle tutmuştu daha o zaman. Yani serhildanlardan sonra Kobanê sürecinden sonra, çok kısa bir sürede bütün gençliği kendisine bağlamıştı. Silopi’nin tüm hırsızlarını, tüm sokak serserilerini hepsini birer birim, tim haline getirdi ve hepsini savaşır duruma getirdi. Hepsini birer militana dönüştürdü. Heval Erîş çok kısa bir sürede uyuşturucu ve fuhuşu, hırsızlığı Silopi’de bitirdi. Silopi’de bu şeyler fazlaydı. Çok ciddi bir yönelime girdi ve kısa bir süre içerisinde bu işi bitirdi. Bu hırsızlık, fuhuş ve uyuşturucu işini bitirince Silopi halkı müthiş bağlandı. Şunu diyorlardı; “Uzun süredir aradığımız kadro böyledir işte, öncülük budur işte.” Neredeyse Eriş’i tanımayan, şehit Erîş’e bağlanmayan, şehit Erîş’i sevmeyen tek bir kişi kalmadı Silopi’de. Fuhuşa, uyuşturucuya karşı amansız bir mücadele verdi, mahalle tuttu, birim örgütledi, gençleri örgütledi, dahil etti. Bütün bunların hepsini bir aylık kısa bir süre içerisinde yaptı.
6 Ekim’de geçti Silopi’ye 12 Kasım’da alan tutuldu. Bir ay 6 günlük gibi kısa bir süre içerisinde bu kadar şeyi başarabildi Silopi’de ve Silopi’yi hiç bilmemesine, hiç kimseyi tanımamasına ve onun araması olmasına rağmen. Bütün bunları başarabildi. Şehit Erîş girdiği yerde kesinlikle herkesi etrafına toplayan, örgütleyen, etkileyen, iz bırakan bir arkadaştı. Yerinde duramayan, bir pratik olduğunda, bir eylem olduğunda, bir çatışma olduğunda kesinlikle onu durduramazdınız yerinde. Ondan sonra şehit Çîya Cizre’den çıktıktan sonra Cizre’de bir boşluk oluştu.
Bunu doldurabilecek, Çünkü Cizre önemliydi, Cizre hakimiyet kurmak gerekiyordu. Bunu yapabilecek kişi şehit Erîş’ti. Şehit Erîş Cizre’ye düzenlendi. Şehit Erîş çok kısa bir süre içerisinde aynen şehit Çiya gibi bir hakimiyet kurdu Cizre’ye. Orada da aynı şeyleri yaptı. Yani şehit Çiya ve şehit Erîş’in örgütledikleri birimlerin hepsi 14 Aralık’tan sonraki abluka sürecinde birer kahraman gibi savaştılar. Zaten 300 kişi şehit düştü, Cizre’de. Bunların büyük bir çoğunluğu Cizre gençliğiydi ve bunların hepsi şehit Çiya ve şehit Erîş’in örgütledikleri birimlerdi.
Bu kendisiyle beraber Cizre’de de büyük bir sempati ile karşılanmasına yol açtı. Şehit Çiya’dan sonra Cizre’yi kaldırabilen, Cizre’de hakimiyet kurabilen arkadaş şehit Erîş olmuştur. Yani şöyle yapmıyor şehit Erîş, mesela hırsızlığa karşı mücadele edince gidip hırsızları dövüp bırakmıyordu. Onları alıp örgütleyip birimlere dahil ediyordu. Yani hem hırsızlıktan vazgeçiriyordu hem de örgüt çalışmasına dahil ediyordu.
İşte yaşamıyla kişiliği bir olan kim derseniz bunun somut örneği şehit Erîş’ti. Pratiği ile düşüncesi bir olanı derseniz bunun en somut örneği şehit Eriş’ti. Boş geçirmedi, bir dakikasını boş geçirmeden dolu dolu yaşadı. Erkendi gidişi, erken şehit düştü ama gerçekten dolu doluydu. Şehit Erîş’te başarıyı görürdün. Zafer ve başarı çizgisiydi. Düşmandan korkmamanın, düşmanın üzerine yürümenin atılganlığın çizgisiydi şehit Erîş. Bu sürecin önemli kahramanlarından birisiydi, mimarıydı.
Başlangıcından içinde yer aldı ve son nefesine kadar direnişle mücadele ile fedakarlıkla ve fedailik ile geçirdi. Ardından zaten bir eyleme gidiyor, o eyleme gidince fark ediliyor, düşman tarafından taranıyor yaralı olarak bir eve sığınıyor, mermileri bitene kadar savaşıyor. Ardından iki arkadaşla birlikte bombasını kendisinde patlatıyor, ele geçmemek için. Onu gönderdiğimizde, vedalaştığımız da sarılmıştık ben ona şey demiştim; Heval Eriş yakalanmayasın. Verdiği cevap şuydu; Heval Baran ben yakalanmayı kafamdan silmişim demişti. Çünkü daha önce de cezaevine girmiş çıkmıştı. Diyordu ben tutuklanmayı, yakalanmayı kafamdan silmişim. Hakikaten de öyle yaptı. Yakalanmamak için iki yeni arkadaşla birlikte bombasını kendinde patlatıp kendisini şehit etti.
Şehit Eriş neden çalışmasında bu kadar sonuç alıyordu. Neden bu kadar kendisine bağlıyordu? Neden gittiği yerde bu kadar etkili olabiliyordu? Şehit Erîş akışkan biriydi. Şehit Erîş yerinde duramayan, hareketli, nerede bir gelişme varsa, nerede bir iş varsa, bir pratik varsa şehit Erîş oradaydı. Bir iş olacak şehit Eriş oturup bir yerde tartışma yürütecek, öyle birşey yapamazdı, öyle biriydi. O kadar pratikçiydi ki bir yerde bir iş olduğunda yerinde oturamazdı. Zaten şehit Erîş’i çok böyle genelde oturan birisi olarak göremezdiniz. Sürekli koşuşturan biriydi. Çok fazla konuşan bir arkadaş değildi. Ama sürekli gülen ve sürekli moralli olan bir arkadaştı. Sürekli coşkulu, hareketli, dinamizm katan, etrafını harekete geçiren, etrafında coşku yaratan birisiydi. Şehit Erîş’in olduğu yerde böyle birileri oturmuş sakin bulamazdınız. Etarafını harekete geçiren bir özelliğe sahipti.
Çevresini harekete geçiren bir özelliğe sahipti şehit Erîş. Müthiş pratikçiydi. Asla işten pratikten, gözü korkmayan bir arkadaştı. Şehit Erîş’in en önemli özelliğini söyleyeyim size çok cesurdu. O cesaret gerçekten insanı hayran bırakan bir cesaretti. Bu her şeyde böyledir. Sadece düşmana karşı ya da bir çatışmada, bir savaşta değil. Mesela birisi bu suya atlaması gerekirse ilk başta şehit Erîş atlardı. Tehlikeli bir yere gidilmesi gerekirse, ilk başta şehit Erîş giderdi.
Cesaret ve fedakarlık onda buluşmuştu. Kendisini adayan bir arkadaştı, herşeyi ile adayan, kendini adamıştı. Fedailiğini önemli bir simgesiydi adeta, sembolüydü. Fedailiği kendisinde bir yaşam tarzı haline getirmişti. Fedakarlığıyla, cesaretiyle, kararlarıyla, katılımıyla fedailik bir özellik değildi, bir yaşam tarzı idi onun için. Kişiliğinin kendisiydi aslında fedailik şehit Erîş için. Gözüne baktığında sen bir şey görüyordun. Bir hareketliliği görüyordun yani onun gözünden etkilenmemesi mümkün değil. Bir kahramanlık şeyini göre biliyordun. Kahramanlığı gözünden okunuyordu. Örgüte karşı asla asla böyle hiçbir pratikte hiçbir işte ben yoruldum bu nedir yapmazdı, hep eksik bulurdu, hep daha fazlasını yapmak isterdi, hep daha çok yapmak isterdi. Bir işten geldiğinde diyordun heval Erîş yorulmuşsun diyordu yok heval bu nedir ben daha fazla yapmak istiyorum, daha çok yapmak istiyorum. Kendisini halka, örgüte, devrime o kadar adamıştı ki, ne kadar yapsa az buluyordu. Hep daha fazlasını yapmak istiyordu. Hep en iyisini yapmak istiyordu. Kararlılığı müthişti. Şehit Erîş’i şehit Erîş yapan oydu. Yani o dinamizmi, o akışkanlığı o fedakarlığı, o cesareti, o emekçiliği ve pratikçiliğiydi şehit Erîş’i şehit Erîş yapan. Gerçekten ismini seçmesini ben tesadüf olduğunu düşünmüyorum. Gerçekten karakteri öyleydi.
Sürekli atılgan, en önde saldıran düşmana. Bir yerde birileri eyleme gidecek şehit Erîş ikinci kişi değildi, hiçbir zaman. Bir işe gidilecek hiçbir zaman şehit Erîş ikincisi değildi. Hep birincisiydi. Hep en önde olanıydı. Gerçekten savunmaya çekilmedi. Ne kendisini savundu ne örgüte karşı kendisini savundu, ne eleştiriler karşısında kendisini savundu. Hiçbir zaman kendisini savunmadı, savunmaya geçmedi. Hep ismi gibi yaşadı ve dolu doluydu onun yaşamı. Yaşamı, kişiliğini tamamlıyordu.
KAYNAK: NÛÇE CİWAN
YORUM GÖNDER