TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (11.BÖLÜM)
5. EYLEM
“Eylem! Eylem! Eylem! Cüretkar, kararlı bir şekilde, durmaksızın eylem-devrimci işyeri temsilcileri ve dürüst sosyalist parti üyelerinin zorunlu görevi işte budur. Karşı devrimi silahlarından arındırın, kitleleri silahlandırın, bütün stratejik makamları işgal edin. Hızla harekete geçin! Devrimin buna ihtiyacı var. Dünya tarihinde devrim saatleri aylar, devrim günleri ise yıllar değerindedir.” Rosa Luxemburg
AMED RENAS’I ANLATIYOR: GÖRÜŞME TARİHİ OCAK 2015
Muhammed Şık (Renas Amed), Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü öğrencisi. 2013 yılında Cıwanen Şoreşger’e katıldı. 29 Ekim 2014 yılında Doğu Cephesi’nde sukul halk savaşında suikast silahıyla yaşamını yitirdi. Annesi ile her gün çok kısa telefon görüşmesi yapıyordu. Şehit düştüğü gün annesi, Suruç’un Mehser Köyü’nden telefonla aradı. YPJ’li bir kadın savaşçı telefonu açtı. Renas beş dakika önce yaşamını yitirmişti. Annesi maalesef telefonda oğlunun şehit düştüğünü öğrendi.
Amed Kobanê, Cıwane Şoreşger’in çalışanı. Kendisi ile beraber iki kardeşi savaşta yer alıyor. Renas için “inanılmaz derece kararlı bir savaşçı” diyor. 21 yaşında iki kez Doğu Cephesi’nde yaralanmış. Tekrardan cepheye savaşmaya gelmiş. Ben Renas’ı Kaniya Kurda bölgesinde tanıdım. Ali Şor Köyü’nde savaş vardı. Biz Kaniya Kurda bölgesinde hendek kazıyorduk. Şehit Renas’a bakıyordum. Kobanêli insanlara benziyordu. İçimden Kobanêli hatta Kaniya Kurda Mahallesi’nden biri olduğunu düşündüm. Merhabalaştık. Konuşmasından Kobanêli olmadığını, Kuzey Kürdistan’dan geldiğini öğrendim. Heval Sipan bizi tanıştırdı. Renas Ciwane Şoreşger için çalamaya geldiğini söyledi. Sanırım Eylül ayının başında onunla tanışmıştık. Gerilla alanlarından geldiğini sanmıştım.
Heval Sipan ile Renas bütün gençlik yapısına bakıyorlardı. Arkadaşlar savaşta idi. Sınıra yakın bölgeye düşman sızma yapabilir diye biz de sınır tarafını tutuyorduk. Heval Renas, sınır boyunca pusu atıyordu. Düşmanda gelebilecek bir saldırıda arkadaşların çembere alınmasını istemiyordu. Sınır tarafında çok büyük boşluk vardı. Heval Renas, bu kısmı tutmamız gerek diyordu. Her gece sınır bölgesine pusu atıyorduk; arkadaşların çembere düşmesini engellemek için. Daha önce pusu atmıyorduk şimdi niye pusu atıyoruz diye sorduğumda “şehir savaşına hazırlanıyoruz hem hendek hem de pusu atmamız gerekiyor.” demişti. Birkaç gün bu hep öyle devam etti. Mızangni Köyü’nde, biz bir evde o başka bir evde idi. Mevzilerimizi yaptık. O gece nöbet tutuyorduk. Ben Xebat ve Renas ile birlikteydim. Dedim Heval Renas bir grup köyün içine sızdı. Detaylı bilgi istedi. Bize bir haber geldi. Düşman bize yaklaşmış. Bir grup sanki sızma yapıyor sandık. Sonra baktık ki koyun sürüsü imiş. Şehit Renas bana bak bir silah sıksam bütün koyun sürüsü kaçar. Grup dediğin bu mudur? Tabi yanlış görmem ve uykulu olmam da bunda etkili olmuştu.
Daha sonra Kaniya Kurda mıntıkasına geldik. Hastaneye gidelim bir iğne vuralım sonra dinlenmeye gideriz diye kararlaştırdık. Hastaneye gittik. Şehitlerimiz vardı. Silahları, eşyaları alalım dedik. Şehit Lezgin ile Hemid şehit düşmüşler. Biz onların silahlarını kaldırmaya çalıştığımızda tank saldırısıyla karşılaştık. Biz de yaralandık. Etrafıma bakıyorum bizi ayağa kaldıran yok. Kulağım patladı. Bizi de hastaneye kaldırdılar. Heval Renas geldi bize baktı. Bir şeyimizin olmadığını söyledi. Kendimden geçmişim o sıra. Gözlerimi açtığım zaman kendimi Kuzey Kürdistan’da gördüm. Dört beş gün Kuzey Kürdistan’da kaldım. Sonra döndüm. Tekrar Kaniya Kurda tarafına geldiğimde Renas arkadaşı gördüm. Heval Renas’ın grubu sınıra yakın olan köprünün orasını tutuyordu. Maalesef savaş o kadar çok yoğundu ki bazı arkadaşlarımız kaçıp gitti. Çok az kişi kaldık. Renas bana, “Artık sana söyleyecek bir şeyim yok. Senin çocukların var. İstersen sen de Kuzey Kürdistan’a geçebilirsin.” Ben yok dedim. Burada kalıp savaşmak istiyorum. Şehit Renas’a diyorduk bazen dinlenelim. Bize, mevzilerinizi yapın, mevzide dinlenin. Öyle bir savaştı ki, anlatılmaz. Bütün ağır silahlar bize karşı kullanılıyordu. Savaşta bizi hiç boş bırakmıyordu. Boş durduğumuzda, mermileriniz çıkarın onların temizliğini yapın diyordu. Biz de ona, tamam Heval Renas silahlarımızı, mermilerimizi temiz tutuyoruz.
Ancak sırtını döndüğü zaman onu dinlemiyorduk gerek yok diyorduk. Şehit Renas geldi. Sınırın oraya pusu atmaya gidelim dedi. Bana gelmemi söyledi. Heval Ferze yeni gelmiş rahatsızdır dedi. Benim gelmemi istediğinde rahatsız olduğumu söyledim. Bana darıldı gitti. Yanına gittiğimde “bana darıldın mı?” diye sordum. Yok şaka yaptım dedi. Heval Renas şaka mı yapıyor, gerçek mi yapıyor anlayamıyorduk. Sonra beni yaralıların evine gönderdi. Ben tedavi olmak için kuzeye gittim geldim. Arkadaşlar şehit düştüğünü söylediler. İnanamadım. Heval Renas Sukul Hal Savaşı’nda şehit düşmüştü. Metin onunla birlikte idi. Şehit Renas her zaman saldırmamızı istiyordu. Hiç geri adım atmak istemiyordu. Onun için ya direniş ya ölüm üçüncü bir seçenek yoktu. Heval Renas, her zaman pusu atalım derdi. Hiç boş durmuyordu. Sürekli mevzileri ve arkadaşları kontrol ediyordu. Bizim komutanımızdı, bizi hiç boş bırakmıyordu. Bize diyordu “yok mu işiniz o zaman mermilerinizi temizleyin.” Bir dakika bile boş durmuyordu.
Renas Ciwane Şoreşger’in komutanı idi. Ciwanen Şoreşger 18 kişiden oluşuyordu. Heval Renas onları kontrol ediyordu. Ben şehit Renas’ı Kaniya Kurda Mahallesinde tanıdım. Önceden savaş tecrübesi var mıydı bilmiyorum. Heval şehit Reans’ın en önemli özelliği sürekli arayış için_de olmasıdır. Sürekli bir şeyler yapmak istiyordu.
ARİF RENAS’I ANLATIYOR: Arif 35 yaşında Kobanê’de bir gece yaşanan savaş o kadar olağanüstü olduğunu söylüyor. İki çocuğu olduğunu söylüyor. Çocuklarını ve eşini tel örgütlerini arkasında Suruç’un Atmanke Köyü’ne bırakırken, Türkiye bir askerin kendisine “git kentini savun savaştan kaçma” dediğini aktarıyor.
Heval Renas savaşla dalga geçiyordu. Hiç durmadan sürekli savaşmak istiyordu. Savaşla adeta dalga geçiyordu. Sürekli mevzi yapmak istiyordu. Toplantı ve disipline çok önem verirdi. Savaştığı zaman çatışmalara gülerek devam ediyordu. Savaş onun için adeta bir oyuncak gibiydi. Son zamanlarda ayağını bağlamıştı. Yine de durmak istemiyordu.
DAİŞ Kaniya Kurda bölgesine girdiği zaman cephe komutanımız Heval Ferhat idi. Onunla tartışıyordu nasıl Doğu Cephesi’nde savaşılması gerektiği noktasında Heval Renas “kim savaşmak istiyorsa kalsın. Kaçanlar şimdiden kaçsın. Biri bizi mevziden bırakıp kaçarsa onları kendi ellerimle öldürürüm” diyordu. Bazı arkadaşlarımız savaşamadı, kaçtı. Kuzey Kürdistan’a gitti. Kalanlarla birlikte savaşmaya devam ettik. Heval Renas savaşta hep moralliydi. Bize moral veriyordu. Silahı bazen kaldırıyordu. Ben bunların suyunu çıkaracağım. Bunlar kim ki, Kobanê’yi bizden alacaklar. Heval Renas kabına sığmayan bir çocuk gibiydi. Gece gündüz hiç durmadan savaşıyordu. Yine de kendini yetersiz görüyordu. Doğu Cephesi DAİŞ çeteleri için stratejik önemde bir yerdi. Çünkü Doğu Cephesi’nde çeteler sınır kapısını alıp bizim Kuzey Kürdistan’la bağımızı kesmek istiyorlardı. Doğu Cephesi’nde bu kadar direniş göstermemizde heval Renas, Cudi, Xebat, heval Dılgeş’in büyük emekleri vardı. Biz de bu şehitlerimiz sayesinde bugün Kobanê’de nefes alabiliyoruz.
Heval Renas’ın en çok etkilendiğim özelliği moralli olmasıydı. Ekim ayı çok şiddetli çatışmaların yaşandığı bir aydı. Özellikle Doğu Cephesi’nde Sukul Hal çevresinde aralıksız şiddetli çatışmalar günlerce sürdü. Bu cephede çok bedel ödedik. Heval Renas’ın ailesine ve annesine de birkaç şey söylemek istiyorum. Annesi öyle yiğit bir evlat doğurduğu için kendileri ile gurur duysunlar. Heval Renas, yiğit ve güzel yüreği ile ruhumuzda yaşayacaktır. DAİŞ uluslararası bir örgüt. Dünyanın bütün istihbarat örgütleri bu örgüte destek veriyor. Onun için de bize karşı savaşırken ve saldırı düzenlerken her ülkenin farklı tekniği, taktiği ile bize saldırıyordu. Biz sadece kendi öz gücümüzle onlara karşı savaşabiliyorduk.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER