HALEPÇE KATLİAMI’NDAN ÇIKARILACAK DERSLER (1.BÖLÜM)
Yine bir katliamın yıl dönümünü yaşıyoruz. Bu kez Kürdistan tarihinin en acımasız olanlarından bir tanesini…
Yıl 1988 aylardan Mart, Mart’ın 16 ile 18’inci günleri arası. Çağımızın en acımasız olan kimyevi silahlarla yapılan bir saldırı ile binlerce Kürdistanlı ana, yavru, yaşlı, genç ve güzelim Kürdistan doğası yerle bir edilir. Vahşetin sınırlarını zorlayan bir saldırı. Kimsesiz olan bir halkın günlük olarak yaşadığı trajedilerinden sadece bir tanesi. Kan, barut ve ölüm adeta yaşamlarının bir parçası olmuş bir halkın ağlanacak öyküsü.
Öykü ağlanacak türdendir çünkü kapitalist çıkarlara peşkeş çekilerek yaşanan bir katliamdır.
Öykü ağlanacak türdendir çünkü Kürtler adına hareket eden hareketler başka devletlerle birleşerek başka sömürge bir devlete yönelerek katliama çağrı yapmışlardır.
Ve öykü ağlanacak türdendir çünkü binlerce Kürt katledilirken sözde ileri insanlık kılını kıpırdatmayacak ve sessiz kalacaktır. Bu vurdumduymazlığa kendim tam 22 yıl önce Avrupa’dayken yaşayarak öğrenecektim.
Ve gerçekten öykü ağlanacak türdendir çünkü Kürtlerin başına yağan kimyasal silahlar Avrupa menşeilidir. Bunun içinde Almanya’sı vardır, İngiltere’si vardır, Hollanda’sı vardır ve cümle cemaat batı dünyası vardır.
Ve acınacak olan, ağlanacak olan ise Kürtlerin halen batıdan medet ummalarıdır, Kürtlerin batıya yamanmalarıdır ve batının insanı donduran kar’a dayalı çıkarlarını halen bilince çıkarmamalarıdır.
Evet, 20. yy en vahşiyane bir şekilde yürütülen Halepçe katliamına birde bundan böyle bu tür katliamların önü nasıl alınır perspektifiyle bakmak, gelecekte olabilecekleri şimdiden görerek önünü alarak katliamların gerçekleştirilme ihtimalini zayıflatmak Halepçe katliamından çıkarılacak en önemli ders olmalıdır.
Halepçe katliamı öncesi yani 1980’lı yıllarda batı özellikle de ABD Saddam’a arka çıkarak İran devletine saldırtmıştır. Bunun üzerine 8 yıl boyunca oldukça sert bir savaş İran ile Irak arasında yaşanmıştır. Yüz binlerce insanın katledileceği, ekonomilerin tarumar olduğu, emperyalistlerin bölgede daha fazla cirit atacakları bir savaşta kazananların sadece ve sadece emperyalistler olacakları açıktır. Başkalarının savaşlarını bu topraklarda başkaları adına yürütmek olsa olsa politik olarak ahmaklık ile işbirlikçilik olacaktır. Çağımızda buna biz ihanet diyorlar hatta kimisi hainlik diyor.
İran ile Irak savaşa kalkışmışken Kürtler güneyde o zaman Saddam’a karşı direnişe geçeceklerdir. Ancak YNK örneğinde görüldüğü gibi kendi gücüne dayanarak bir direniş yerine çoğu zaman Kürt tarihinde görülmüş olduğu gibi başka düşmanların yanına geçerek onların silahlarını alarak paralı bir lejyoner gibi savaşmaya kalkışmak sadece ve sadece felaket getirdiğini tarih hep şahitlik etmiştir.
Tarih; savaşacaksan kendi adına savaşacaksın der. Savaşacaksan kendi gücünü ve halkının gücüne dayanarak savaşacaksın der. Bunu yapmadığın an ve birilerine dayanarak birilerinin çıkarları için savaştığın an her türlü katliamlarla yüz yüze geleceğini de tarih bize göstermiştir.
Halepçe katliamı böyle oldukça dar, sığ, politik öngörüden uzak siyasetlerin uygulandığı ortamlarda vuku bulmuş bir katliamdır. Halepçe Katliamı İran-Irak Savaşı esnasında, Saddam Hüseyin'in, 1986-1988'de Irak'ın kuzeyinde Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekâtı adlı isyanı bastırma operasyonunun bir parçasıdır. Saddam Hüseyin'in 23 Şubat-16 Eylül 1988 tarihleri arasında El-Enfal Harekâtını şiddetlendirdiği dönemde Mart ayının ortasında İran ordusu Zafer-7 Harekâtı adlı genel taarruzu başlatmıştır. Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne bağlı Peşmergeler de İran Ordusu ile işbirliği yaparak Halepçe kasabasına girerek isyana kalkarlar. Ve Saddam Hüseyin İran ordusunun ilerleyişini durdurmak için Irak Ordusunun Kuzey Cephesi Komutanı olan Korgeneral Ali Hasan al-Majîd al-Tikritî'ye-Kimyasal Ali lakaplı-zehirli gaz bombaları kullanmayı emreder. 16 Mart 1988'de zehirli gaz bombalarını taşıyan sekiz MİG–23 uçağı tarafından Halepçe kasabasına bombardıman düzenlenir. Halepçe’de 5.000'den fazla insanın öldüğü, 10.000'den fazla insanın da yaralandığı tahmin edilmişti. Ancak bu rakamının daha yüksek olduğu sonraları açığa çıkacaktı. İnsanlar üzerinde yarattığı tahribatlar halen bugün etkilerini sürdürüyor. Ne kadar süreceği de henüz kestirilemiyor. Kestirilemiyor çünkü halen bugün dahi yarattığı tahribatlar giderilmiş değildir.
K.NURHAK (ARŞİV)
Devam edecek…
YORUM GÖNDER