BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(46.BÖLÜM)
BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(46.BÖLÜM)
0 Yorum
600
19-12-2021

DİRİLİŞ DEVRİMİ VE İNİSİYATİFİN GERİLLAYA GEÇMESİ


1992 Güney Savaşın’da Taktik Sorunlar; 
Fakat gerilla herhangi bir zayiatı yaşamadı. Tüm arkadaşlar sağlam bir şekilde farklı bir alana geçtiler. Böylece düşmanın kış hareketleri fiyasko ile sonuçlandı. Aynı biçimde bu operasyonla ilgili de Osman Pamukoğlu’nun çok nakışlı incileri vardır. Mart başında Gabar’da bazı yerlere operasyon yapmak istediler. Gerillanın etkili vuruşlarıyla fazla ilerleyemeden geri dönmek zorunda kaldılar. Gabar operasyonunda Türk ordusu iyi bir darbe yedi ve bazı teknik araç gereçleri gerillanın eline geçti. 1993–94 kışında esas kayıplarımızın yaşandığı yer Serhat eyaleti oldu. Serhat eyaletinde daha önce belirttiğimiz gibi kaldırabileceğinden fazla güç yığılması söz konusuydu. Ama üslenme ve hareket tarzında da ciddi yetersizlikler vardı. Ağrı, Tendürek gibi yerlerde çok aleni üslenmeler yapılmıştı. Öyle kiAğrı dağında üslenen gücün günlük ekmeği Doğubeyazıt fırınlarından getiriliyordu. Serhat gibi bir yerde bu tarz, çok açık bir üslenmeydi ve kaldırılamazdı. Elbette ki yanlıştı. Bu nedenle Tendürek gibi alanlar günlerce bombalanmış ve sürekli baskı altında tutularak, kayıpların yaşanmasına neden olmuştu. Ama esas kayıp, Sarıkamış-Göle hattında kış üslenmesini yapmış 70 kişilik gücümüzden 3–4 arkadaşımız dışında kalan gücün tasfiye edilmesidir. Seyfi arkadaşın komutasındaki bu gücümüz günlerce karın içinde büyük bir azim, kararlılık, cesaret ve kahramanlıkla destansı çatışmalarla şehit düşmüşlerdir. Kitaplaştırılmış bu destansal direnişte mücadele tarihimizin en önemli kayıplarından birisi yaşanmıştır. Dersim, Amed ve diğer eyaletlerimizde kısmi operasyonlar olsa da esas olarak bu süreç Türk ordusu ve devletinin kendisini kapsamlı bir imha hareketine hazırladığı bir süreçtir. Tansu Çiler-Doğan Güreş-Mehmet Ağar üçlüsünün sürdürdüğü 1994 süreci Kürdistan direniş mücadelesinin en kanlı bir süreci olarak tarihe geçmiştir. 

1994 baharında konferanslar ve yıl planlaması 1994 yılı baharında Parti Önderliği sahasında PKK 3. Ulusal Konferansı gerçekleştirilerek, yıl içerisinde esas alınması gereken taktik perspektif doğrultusunda gerekli kararlar alındı. Öncesinde Mart başında Botan-Behdinan konferansı yapılarak, eyalet planlaması ve direniş çizgisi somutlaştırılmıştı. Daha sonra yapılan parti konferansıyla aynı paralelde benzer kararlar çerçevesinde planlamalar yapılmıştı. Yine bu doğrultuda her eyalet benzer çerçevelerle konferans gerçekleştirdi. Çerçevenin özü, geçmiş üç yılda yapılamayanı yapmak üzere 1994 baharında yapılacak kapsamlı bir hamleyle gerillaya bir çıkış yaptırtmaktı. Çünkü 1993 yılındaki gerilla yoğunlaşması ve performansı oluşturulacak planlama için umut vermekteydi. Dolayısıyla denge dönemine geçmek ve kurtarılmış alanlar ortaya çıkarmak mümkün olabilirdi. Bu nedenle genel olarak denge dönemine ulaşma hedefi vardı. Hatta Botan eyaletinin bunu daha ileri bir düzeye çıkarabileceği düşünülmüştü. Çünkü Botan’da 1993 yılında bu yönlü bazı taktik denemeler yapılmıştı. Gerçekleşen konferanslarla geliştirilen bir diğer yeni ve önemli husus, eyaletlerin sahalar tarzında örgütlendirilmiş olmasıydı. Botan-Behdinan zaten birleşmişti, Mardin bölgesi de resmi olarak bu sahaya dahil edildi. Botan, Behdinan ve Mardin alanları Güney Sahası olarak isimlendirildi. Amed, Garzan ve GAP birleştirilerek Orta Saha olarak adlandırıldı. Serhat, Dersim ve Erzurum eyaletleri de Kuzey Sahası olarak örgütlendirildi. Güneybatı Sahası direkt Önderlik sahasına bağlı ama özgün bir saha olacaktı. Güneybatı için yeni düzenlemeler yapılmıştı. Şehit Şêxo Dirlik arkadaş saha komutanı olarak atanmıştı. 

Her sahaya bir komutan atanmıştı. Güney sahasından ben sorumluydum. Orta saha komutanlığına Ebubekir, Kuzey saha komutanlığına Zeki atanmıştı. Terzi Cemal’in tahribatlarından sonra Güneybatı oldukça büzülmüş ve zayıflamıştı. Şêxo Dirlik arkadaşla beraber, dinamik bir güç oraya düzenlenmişti. Baharla birlikte Zeki Suriye’den İran’a, İran üzerinden de Serhat’a geçmişti. Konferansın amacı, 1994 yılında denge dönemini yakalamaktı. Somut hedef bu biçimde netleştirilmişti. Çünkü devlet saldırılarının durması ve siyasal çözümün gündeme girmesi için öncelikle böyle bir çıkışa ihtiyaç olduğu yönünde kanaatler kesinleşmişti. Şimdi denilebilir ki Türkiye’de artık siyasal çözüm bir hedefse niye savaş tırmandırılıyor? Her şeyden önce devletin çok ciddi bir saldırı dalgası söz konusuydu. Devletin amacı kesinlikle tüm Kürt dinamiklerini tasfiye etmek ve yok etmekti. Bu faşizan ve katliamcı saldırı dalgasını durdurmak, var olabilmek, ayakta kalmayı başarmak ve siyasal çözümü dayatmanın tek yolu direniş savaşını geliştirmekten geçiyordu. Bunun için biz, devletin imha amaçlı planlarını anlamıştık. Bunun önüne geçmenin yolu herhangi bir biçimde gevşemeden değil, direnişi yükseltmede kesin kararlı davranmaktan geçiyordu. Topyekun savaş konsepti Gerillanın belli bir ilerleyişi ve hazırlığı olsa da, Türk devleti de kendi çapında önemli hazırlıklar yapmıştı. Türk devleti başta NATO olmak üzere uluslararası güçlerin yoğun karar ve desteği temelinde 1992 yılında somutlaştırdığı topyekun savaş konsepti üzerinde ciddi hazırlıklara başlamıştı. Pratik açıdan bunun startı 1992 yılında ABD’nin desteğinde Güney’e müdahale ve Güney savaşıyla başlamıştı. Bu yeni konsept çerçevesinde 1993 yılı bir deneme ve hazırlık yılısayılabilir. 

Özellikle Özal’ın öldürülmesi, ardından Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığına ve Çiller’in de başbakanlığa getirilmesiyle bu süreç tamamlanmıştır. Özel ve kirli bir savaşı yürütecek olan bir ekip hazırlanmış, buna karşıt olanları bir şekilde tasfiye etmişlerdi. Ordu, 1993–94 kışında yoğun bir hazırlık yaptı. Bu temelde 1994 başında yeni bir imha hareketinin startı verilmişti. Başta İngilizler olmak üzere belli başlı ülkelerden onay almışlardı. Özellikle ABD, AB ve NATO’dan onay almış oldukları kesindi. Avrupa Birliği devlet yetkililerinin o süreçte yaptıkları açıklamalar hala hatırlardadır. Bir nevi “Kürt sorununu nasıl çözüyorsanız çözün” biçiminde bir yaklaşım sergilemişlerdi. Yani katliam da yapsanız bir biçimde çözün, anlamına geliyordu. Şiddetle bastırmaya göz yumacaklarını Türk devletine yansıtmışlardı. Bu temelde boşaltılmayan bütün köyler insanlık dışı yöntemlerle yakılıp yıkıldı. Daha önceki yıllarda Türk ordusunun köy yakmaları kamuoyunda epey yer alırdı. Yine Avrupa ve uluslararası kamuoyunda bir hassasiyet gözüküyordu. Ama bu dönemde uygulamalara Avrupa da onay verdiği için en vahşi bastırma ve katletme yöntemlerine uluslararası kamuoyu da hiçbir tepki göstermiyordu. Bestler’de Mehrê diye bir Asuri köyü vardı. Köy üzerinde uygulanan baskılar 1991 yılında bayağı gündeme girdi. Türk devleti 1989’da zorla boşaltılan bu köye basın refakatinde köylülerin tekrar köylerine gelip, yerleşmelerini kabul etti. Basın ve demokratik kurumlar o dönemde Türk ordusunun uyguladığı baskılar karşısında hassastı. Fakat 1994 yılında bu durum tersine çevrildi. Uluslararası kamuoyu başta olmak üzere, demokratik kurum ve kuruluşların hepsi kör, sağır ve dilsizleri oynuyordu. 

Artık Kürdistan’da gerçekleştirilen katliamları kimse gündemine almıyor, Türk ordusunun uyguladığı vahşete karşı seyirci kalınıyordu. Buradan hareketle şunu belirtebiliriz, 1994 yılının başlangıcında Türk devleti Avrupa ve ABD’den her türlü onayı almıştı. Onayın yanında çok geniş ekonomik ve askeri destek de almıştı. 1994 yılında Türk devletinin havadan ve karadan kullandığı bomba, top vb cephanenin maliyeti milyarlarca dolarları aşmaktaydı. Yıl boyunca bütün karakollar sürekli atış halindeydi. Uçaklar sürekli bombardıman yapıyordu. Botan alanında uçaklar hergün aralıksız sekiz saat bombardıman yapıyordu. Diğer eyaletlerde de durum benzerdi. Örneklerden anlaşılacağı üzere, 1994 yılında topyekun bir savaş esas alınmıştı. Doğan Güreş o dönemde Türk basınını toplayıp brifing vermişti. “Türk ordusunu milli takım gibi görmek lazım, milli futbol takımını nasıl savunuyorsanız, ordumuzu da öyle savunmalısınız” diyerek, basına artık “taraf olmalısınız” diye direktif vermişti. Türk basını bu konsepti uygulamış, o günden bu yana üzerine düşeni eksiksiz yerine getirmiştir. Bu gelenek günümüze kadar devam etmiş ve ordunun basına verdiği direktif en ince detayına kadar uygulanmıştır. Türk ordusunun gerillaya karşı yürüttüğü savaş taktikleri konusunda uzun süre kendi içinde netleşememe durumu vardı. 

Örneğin, Eşref Bitlis farklı bir taktik yürütüyordu, başkaları farklı bir taktik yürütüyordu. Devlet içindeki iç tasfiyeler ardından 1993’ün ortalarından sonra hakim olan ekibin gerillaya karşı yürüttüğü savaş taktiği, araziye hakimiyet taktiğiydi. Yani önceki gibi operasyon yapılıp geri dönülmeyecek, operasyonun yapıldığı birçok stratejik alan, askeri güçler tarafından tutulacak ve bırakılmayacaktı. Tabii daha çok yaz boyu arazinin tutulması planlanmıştı. Bir taraftan her gidilen yere binlerce asker yerleştirerek hakim tepeler tutulurken, öbür taraftan devlete can-ı gönülden hizmet eden korucu dışında hiçbir canlının bırakılmaması bu taktiğin bir gereğiydi. Askeri açıdan yürütülen bu taktikle beraber sivil kitle tabanının tutuklamayla değil, öldürmeyle, yargısız infazlarla çökertilmesi ya da göçertilmesi bu planın diğer önemli bir taktik ayağıydı. Planın özü şudur: Arazideki tüm stratejik tepeler tutulacak, kırsal alanda korucu olmayan hiçbir köy bırakılmayacak. Şehirlerde yurtsever tabanda yargısız infazlarla panik yaratılarak, teslim alma ve ajanlaştırma geliştirilecek. Gerillanın kitleyle ilişkisi kesilecek ve sıkı bir ambargoyla Kürdistan dağları, gerilla için yaşanılamaz hale getirilecek. Kürdistan köyleri ve şehirleri ise yurtsever insanlar için yaşanılamaz hale dönüştürülecekti. Bu stratejik konsepte karar veren, devletin en üst tepesidir. NATO da onaylamıştır. Diğer bütün uygulamalar bu konsept çerçevesinde geliştirilen detay uygulama ve taktiklerdir. 

Devlet tarafından gerçekleştirilen ve adına faili meçhul denilen binlerce cinayetin gerçekleşmesi bu temelde pratikleştirilmiştir. Burada devlet, Kürtlerin özgürlük istemini bastırmak için hiçbir yasayı dikkate almayan bir savaş tarzıyla imha hareketini kesin başarmak istemekteydi. İmha hareketi hem gerillaya karşı, hem de yurtsever tabana karşı geliştirilen bir harekettir. Bu süreçten sonra kitle tabanımızı çökertmek için iki koldan imha harekatına girişildi. 1991 yılından itibaren devrede olan JİTEM ve Hizb-i Kontra örgütlenmesi yaygın ve sistemli saldırılarla Kürt yurtseverlerini katletmeye başladı. Karakollara da, “bizden olmayan köylülere atış serbesttir” talimatı verildi. Bir insanlık trajedisisonucunda kurulan Maxmur kampı bu dönemde uygulanan baskıların bir eseri olarak ortaya çıkmıştır. Maxmurluların hikayesi en iyi Maxmurlulardan dinlenebilir. Vicdanlı, tarafsız, demokrat ve insanlık değerlerine inanan kuruluşlar bu konuda ciddi bir araştırma yürütürse, dünya tarihinde bir benzeri daha olmayan Türk Özel Harp Dairesi’nin yürüttüğü kirli yöntemleri belgeleriyle ortaya çıkaracaktır. Ama ne yazık ki, bilinen bazı demokrat kurumlar dışında kurum bulmak zordur. Çünkü bu kurumların ağırlıklı kısmı Türk devletinin katliamlarına açıktan onay vermişlerdir. Gözleri önünde cereyan eden insanlık trajedisini görmezden gelmişlerdir. Biz yine de Maxmur kampının oluşumuna neden olan baskılara kısa bir göz atalım. 

Çünkü Türk devleti, hala utanmadan PKK’nin oradaki köylüleri zorla götürdüğünü belirtmektedir. İkiyüzlülüğün bu kadarına da pes doğrusu! İnsanlık tarihinde bu denli ikiyüzlülük ve pişkinlik çok az bulunur. İşin aslı başkadır. Bu köylere top atışı serbestti. Sürekli ağır bombardıman altında bulunmaktaydılar. Maxmur kampının önemli bölümünü oluşturan Hilal, Uludere’de bir nahiyeydi. Bu nahiyede karakol, hastane ve ortaokul vardı. Keza Mijini, Şiriş ve Uludere’deki diğer köyler de aynı konumdadır. Her gün karakoldan bu köylere havan ve top atışları yapılmaktaydı. Artık halk oralarda kalamazdı. Gabar köylüleri de aynı konumdaydı. Yine Çelê ve Gever köylerine de benzer yaklaşım söz konusuydu. Gabar’a yapılacak operasyon öncesinde bu alanda bulunan bütün köyler bombalandı. Çırav eteklerinde Eruh ve Şırnak arasında bulunan Giver köyü uçaklar tarafından vuruldu, bu bombardımanda 34 köylü katledildi. Yine uçakların doğrudan köyü hedeflemesi sonucu Besukê köyünde 8 köylü daha katledildi. Gabar’a yapılan bir harekatta köylerinden kaçamayan 8 köylü, köyleri olan Hirareş’te evlerinin içinde hayvanlarıyla birlikte Türk askerleri tarafından yakılarak katledildi. Bu saldırı, katliamın dozajını ortaya seren en çarpıcı uygulamalardan birisidir. Yine Cudi’nin Şax köyündeki ilkokul bombalandı ve bu saldırıda 1’i çocuk, 1’i kadın 4 köylü yaşamını yitirdi. Aynı vakitlerde ben Bestler’de bulunmaktaydım. İki helikopter çok yüksekten üzerimizden uçmuştu. Her iki helikopterdeki generallerin birbirleriyle telsizle görüşmelerini ben de telsizden dinliyordum. Yukarıda belirttiğimiz Asuri Köyü olan Mehri üzerine vardıklarında bir general diğerine, “hayrola paşam ben halen yerde canlı görüyorum” demişti. 

Diğeri de, “merak etmeyin paşam, en kısa sürede onları da halledeceğim” diye yanıt vermişti. Ben o zaman bunların her türlü katliamı yapabileceğini, her şeyi göze alacaklarını anladım. Bunun için de Gabar, Cudi ve Uludere’deki köylülerden bazıları “biz burada kalalım, hatta gelip Bestler’e yerleşelim” demelerine rağmen kabul etmedim. Çünkü Türk devletinin nasıl bir katliamcılıkla yaklaşacağını ve sürecin nasıl çetin geçeceğini tahmin ediyordum. Bu dönemde yapılan operasyonların büyük bir kısmı sivil insanlar ve hayvanlara yönelikti. Yaşamı gerilla için yaşanılmaz kılmak için tüm canlılara karşı bir savaş açılmıştı. Özellikle de zozanlardaki (yayla) atlara karşı özel operasyonlar çıkarılmaktaydı. “PKK kullanıyor” adı altında köylerde ve zozanlarda bulunan bütün binek ve yük hayvanları öldürülmekteydi. Bilindiği gibi Botan coğrafyasında özellikle Cudi’de dağ keçilerinin sayısı oldukça çoktur. Avlama yasağını koyduğumuz için, artık arazide sürüler halinde dolaşıyorlardı. Ama ne yazık ki bir doğa harikası olan bu dağ keçileri, Türk ordusunun gazabına uğramıştı. 22 Temmuz 1994’de yapılan operasyonla özel olarak tüm dağ keçi sürüleri telef edilmişlerdi. Adeta operasyon dağ keçilerine karşı düzenlenmişti. Kara operasyonuyla, uçak ve helikopterleri kullanarak binlerce dağ keçisi öldürülmüştü. Bestler, Cudi ve Gabar başta olmak üzere, Botan’daki bütün ormanlar ateşe verildiği gibi tüm Kürdistan’da ormanların yok edilmesi için aynı pratik sergilenmişti. Kısacası 1994 yılında geliştirilen operasyonlar Kürdistan’ı tarumar etme hareketidir. Sadece gerillaya karşı değil, insan olsun, hayvan olsun tüm canlılara ve doğaya karşı yapılmış bir imha hareketidir. Bu harekat sadece ordunun kararıyla geliştirilmemiştir. 

Uluslararası güçlerin desteklediği Türk devletinin stratejik bir kararıdır. Bunun için devletin en üst kademesinde bulunan tüm kurum ve yetkililerin ortak konsensüsüyle oluşturulmuş bir konsepttir. O zaman SHP ve DYP koalisyonu iktidardı. Bu açıdan Murat Karayalçın vb kendine sosyal demokrat diyen SHP’nin üst yönetimindeki kişilerin temiz oluşundan veya dürüstlüğünden bahsedilemez. Tansu Çiller, Karayalçın, Demirel vb devlet yetkililerinin hepsi özel savaşın bir piyonu haline getirilmişti. Amaç, PKK’nin yok edilmesiydi. Yöntemi nasıl olursa olsun kabulleriydi. Gerilla, sivil ayrımı yapılmamış, ‘Yurtsever olan, PKK’ye sempati besleyen her Kürt vurulmalıdır!’ gibi bir anlayış geliştirilmişti. Öyle ki korucu olmayan tüm köyler boşaltıldı. Hatta daha sonradan Hakkari yöresinde korucu olanlara da güvenmemişlerdi. PKK ile ilişkilerinden şüphelenerek korucu olan birçok köyü yerinden göçertmişlerdi. Keza Cizre merkez jandarma karakolu havan toplarıyla çoğu zaman kendi etrafındaki mahalleleri vurmaktaydı. Cizre’deki Cudi Mahallesi gibi mahallelerin boşaltılması bu nedenledir. Özcesi, Türk devleti baharla birlikte, halk üzerinde tam bir terör faaliyeti uygulamıştır. Bombardımana tabi tutmadığı köy kalmamış gibidir. Vurulan köylüler Bestler’de yanıma gelerek, yardım istediler. İlk önce gerillanın denetimindeki Bestler’e sığınmayı düşünmüşlerdi. Gerillayla birlikte yaşamak istiyorlardı. 

Bunun üzerine Bestler’de onları koruyamayacağımızı, isterlerse Haftanin’e gidebileceklerini belirttim. Haftanin’e gelmeleri durumunda, onları koruyabileceğimizi söyledim. Köylülerin göç etmekten başka seçeneği yoktu. Hatta bizzat karakol komutanları da, “çekin gidin, nereye gidiyorsanız gidin” diye tehdit ediyordu. Köylüler zorunlu olarak gerilla denetimindeki Haftanin alanına geçtiler. Köylülere, gelmek isteyen gelebilir denilince birçok yerden Haftanin’e gelip yerleştiler. Daha sonra yurtsever halkımız Haftanin’den Ertuş vb yerlere ve oradan da Maxmur’a geçti. O zaman mülteci kampının temeli bu biçimde ortaya çıktı ve bugünkü Maxmur kampı kurulmuş oldu. İlk kuruluşu ve BM tarafından da mülteci olarak kabul edilmeleri Haftanin alanındaki Şeraniş’te gerçekleşti. 8 Nisan 1994 tarihinde, Türk ordusu 50 000 kişilik bir güçle Gabar alanına saldırdı. Daire tarzında bütün alanlardan askeri güçler harekete geçerek, Gabar’ın kuşatılması ve içinde sağ hiç kimsenin bırakılmaması hedeflenmişti. Gabar’ın dışına hiç kimsenin çıkmaması için, bütün geçitlerin tutulması temel hedefleri olmuştu. Burada bir hafta boyunca sürekli çatışmalar yaşandı. Gabar-Çırav arası Zıvıngê boğazını ve genişleyen o hatla birlikte alanın hakim tepesi olan Çela Sor tepesini günlerce savunarak, Gabar’da oturan tüm halkın buradan Çırav’a aktarılmasınısağladık. Türk ordusu bu hattı tutup, kapatmak için çok çaba sarf etti. Saldırı üzerine saldırı gerçekleştirdi. Yoğun hava saldırıları sonucu Çela Sor’u savunan bölükten Felat arkadaş ve sorumluluğundaki 5 arkadaş şehit düştü. Bu çatışmada bir uçak da düşürüldü. Enkaz parçalarına halen Gabar arazisinde (Basret köyü arazisindedir) rastlamak mümkündür. 

Bu cephede 5 arkadaşın şehadete ulaşmasıyla bir kahramanlık destanı yaratılarak, Gabar’daki halkımız ve alandan çekilmesi gereken gerilla güçlerimiz çatışma içinde Çırav alanına çekilmişlerdi. Gabar’da bütün köyler önce uçak ve toplarla vurulmuş, sonra da askerler tarafından yakılmıştı. Çırav’a çektiğimiz halktan kadın ve çocukları Cizre, Nusaybin, Mersin gibi yerlere göndererek korumaya almak istedik. Zaten erkeklerin de önemli bir kısmı milisti ve birçoğu yanımızda kalacaklardı. Fakat çocuk ve kadınları şehre aktarmak ciddi bir sorundu. Halkın önemli bir kısmı Batuyan aşiretindendi. Batuyan aşiret reisi olan Osman Demir (Ağa) çete reisiydi. Osman Ağa kötü bir insan değildi. Ona haber göndererek, kadın ve çocukların şehirlere aktarılmasında bize yardımcı olmasını, kolaylık göstermesini ve sahip çıkmasını istedik. Bu konuda belli bir desteği oldu. Bunun üzerine peyder pey gruplar halinde kadınları, çocukları ve bir kısım erkekleri bu hat üzerinden Cizre’ye ve oradan da değişik şehirlere gitmek üzere aktardık. Yanımızda kalan 200 civarındaki milis ve taraftarları da Bestler’e çektik. Oradan da Haftanin’e aktarıldı. Bütün bu süreç boyunca yaşanan insanlık mezalimi ve yüzlerce sivil insanın katledilmesi ne Türk basınında ne de uluslararası kamuoyunda haber bile yapılmamış, uluslararası kurumlar tarafından sahip çıkılmamıştı. Bu yıl boyunca Türk ordusunun halkımıza ve Kürdistan coğrafyasına, hayvanlarına karşı yaptığı tek şey kin kusmaydı, önüne gelen her şeyi ezip geçmeydi. Binlerce insanı operasyonlar altında günlerce yürütmek ve güvenliklerini sağlamak dünyanın en zor işlerinden biri olsa gerek. Ama Kürdistan gerillası Türk devletinin terörüne maruz kalan yurtsever köylülerin hepsini sağlam bir şekilde operasyon bölgesinden çıkarmayı başarmıştı. 

O dönemde köylüler yaşayabilmek için tek yolun gerillanın denetiminde kalmak olduğunu iyi biliyorlardı. Bundan önce birkaç aile metropollere göçmüştü ama JİTEM elemanları gittikleri Mersin vb metropollerde onları bulup katletmişti. Köylüler bunun bilincindeydi, bu nedenle ısrarla birçoğu gerilla denetimindeki bölgelerde kalmak istiyordu. Ama bu onlar açısından riskli olduğu için uygun görmedik ve değişik yerlere aktarmayı esas aldık. Direnişin boyutlanma süreci ve bozgunculuk Türk devlet cephesinde topyekun savaş hazırlıkları yapılırken, bizim cephemizde ise stratejik denge dönemine geçmenin hazırlıkları yapılmaktaydı. Botan-Behdinan konferansı başarılı geçmiş, eleştiri özeleştirilerde bir düzey ortaya çıkmıştı. Fakat Nasır, “ben göreve hazır değilim” diye ısrarda bulunmuştu. Tıkatıcı bir tartışma düzeyi hiç yaşanmamış, sadece “görev yapmam” demişti. Fakat göreve itiraz edince onu Önderlik sahasına gönderme önerisini geliştirdik. Önderlik bu öneriyi kabul etti. Nasır’ın yerine birini görevlendirmek gerekiyordu. Bu nedenle Botan unsurunu görevlendirdik. Telsizden Nasır’ın yerine Botan’ı düzenlediğimizi aktarınca Önderlik reddetmedi ama soğuk karşıladı. Çünkü Önderlik, Botan denen kişiliği iyi çözümlemişti. 1989 yılında onunla çok uğraştı, hazırladı, müdahale olarak genel koordine görevini verdi ve Botan eyaletine gönderdi. Ama gidip çeteciliğin önünü alacağına Tahta Reş konferansında onları (çeteciliği) ödüllendirmişti. Pratik yürüttüğü her yerde içine girdiği aşırı liberal, disiplinsiz duruş biçimi sonucunda, Önderlik ona, “bu ordu düşmanıdır” demişti. Onun yerine düzenleyebileceğimiz başka kimse yoktu. Bu anlamda Botan’ın yeniden üst düzey görevlere getirilmesinde benim sorumluluğum vardır. 

Çünkü IV. Kongre’de görevsizlendirilmişti, hatta parti üyeliği bile dondurulmuştu. Bu süreçten sonra biraz yararlılık gösterince önünü açtık. Daha doğrusu alana geldiğimde kendisini oldukça pratiğe verdiğini gördüm. Belli destekleri oldu. Ben de yoldaşlık gereği o dönemde kendisine destek sundum. Bu biçimde yeniden üst düzey görevlere gelmesinde benim ona yaklaşımımın rolü belirleyici oldu. Orta sahayı Ebubekir (Halil Ataç) denilen kişi komuta ediyordu. Orta saha eyaletlerinden Amed’e Şehit Harun (Hüseyin Özbey) arkadaş, GAP’a Amedli Şehit Cemal (Mahmut Gün) arkadaş, Garzan’a da Dr. Süleyman (Sait Çürükkaya) unsuru bakıyordu. Ebubekir unsurunda savaş ve savaştırma adına bir taktik yeterlilik yoktu. Sanırım 1985 sürecinde kırılmıştı. Ama kendini gizledi. 1987 yılında Elif adında biriyle düşkünlük yaşamasına rağmen Önderlik, kendini toparlar diye rol verdi. 1991 yılında Önderlik onu pratik sahadan kendi sahasına çekti. Bir süre eğitim gördükten sonra 1992 yılında Garzan’a düzenlendi. Savaş tarzı oldukça ürkekti. Savaşa kararlılıkla yaklaşan bir düzeyi hiç yakalamadı. Aktif, ısrarlı bir tarzla sonuç almayı öngören bir yaklaşımı hiç gelişmedi. Bu tarzdan kaynaklı olarak 1994 yılında düşmanın geliştirdiği topyekun saldırı konseptine karşı komuta ettiği eyaletlerde güçlü bir direniş geliştirememişti. En ilginç durum Zeki’nin geliştirdiği pratiktir. Zeki, komuta ettiği Kuzey sahasını dönem taktiğine göre konumlandırmamıştı. Esas olarak dönem taktiği olan hareketli savaş taktiğine hiç inanmamasına rağmen Önderlik sahasında bunu dillendirmemiş, susmayı tercih etmişti. Kendini inanmış gibi göstermiş, ama gereklerini yerine getirmede hiçbir çaba harcamamıştı. Konferansın aldığı hareketlisavaştaktiğini geliştirme kararına katıldığını belirtmişti. 

Ama Önderlik sahasından ayrılır ayrılmaz geliştirilmesi gereken savaş tarzına karşıt bir faaliyet yürütmüştü. Bu açıdan çok ikiyüzlüce davranmıştı. İlk başta Serhat eyaletine geçti. Gelişen operasyonlar karşısında zorlandığı için yanına güç alarak Erzurum’a, ardından daha korunaklı olan Dersim’e geçti. Her üç eyalette de geliştirdiği pratik, 3. Ulusal Konferans kararlarına ters olmuştu. Zeki’nin geliştirdiği tarzın daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim: Botan’da dönem taktiği gereği düşmanı görüp vurmayan ve çatışmasız bir şekilde araziye bırakan bölgenin komutanınısorumlu tutuyor, hatta bazılarını görevden alıyorduk. O bölgedeki sorumlu hemen soruşturmaya, ardından yaptırıma alınıyordu. Örneğin, düşman çatışmasız Rusor alanına girmişti. Biz de hemen bu alanın komutanını görevden aldık. Görevden aldığımız Cihat arkadaş bölük komutanıydı, daha sonra Metina’da kahramanca şehit düştü. Botan’da esas aldığımız tutum buydu. Zeki de tam tersini yapıyordu, çatışmaya girmeyeni değil, gireni görevden alıyordu. Uyguladığı yöntem çok ters ve tehlikeliydi. Biz çatışmayanı görevden alıyorduk, o ise çatışanı alıyordu. Neden olarak da, gizliliğe uymamayı bahane gösteriyordu. Zeki Kuzey saha komutanı, ben Güney saha komutanıydım. 

MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)

YORUM GÖNDER

ZİYARETÇİ YORUMLARI

BENZER KONULAR

TARİHİ 15 AĞUSTOS ATILIMI ve YARATTIĞI SONUÇLAR

DURAN KALKAN: BÜTÜN DÜNYADA GERİLLA DEVRİ BAŞLAYACAKTIR

KÜRT İSYANLARI VE İÇ İHANET

TÜRK DEVLETİ YENİLGİSİNİ YALANLARLA GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (ÖNSÖZ)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (2.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (3.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (4.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (5.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(6.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(7.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(8.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(9.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(10.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (11.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(12.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (13.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (14.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (15.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(16.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (17.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (18.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (19.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (20.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (21.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (22.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (23.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (24.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (25.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(26.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(27.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(28.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(29.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(30.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(31.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(32.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(33.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(34.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(35.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(36.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(37.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(38.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(39.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(40.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(41.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(42.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(43.BÖLÜM)

BİR DOĞUŞ DESTANI (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(44.BÖLÜM)

BİR DOĞUŞ DESTANI (2.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(45.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(46.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(47.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (48.BÖLÜM)

KÜRTLER'İN TOPYEKÜN SALDIRILAR KARŞISINDA DİRENİŞİ

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (49.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(50.BÖLÜM)

2021’E GERİLLA CEPHESİNDEN BAKIŞ (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (51.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (52.BÖLÜM)

''TARİH MUTLAKA KENDİ KAHRAMANLARINI YARATIR’’

ROBOSKİ İÇİN MÜCADELE KESİNTİSİZ SÜRMELİDİR

KONGRA-GEL’DEN 2022 MESAJI

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (53.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (54.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (55.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (56.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (57.ÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (58.BÖLÜM)

PROFESYONELLEŞEN GERİLLA İŞGALCİLERİN HAYALLERİNİ YIKTI

ÇAĞA DAMGA VURAN DİRENİŞ

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (59.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (60.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (61.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (62.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (63.BÖLÜM)

DİRENİŞ KAZANDI, KRİZ DERİNLEŞTİ

‘SAKİNE CANSIZLAR GİBİ SÜREKLİ BİR DİRENİŞ İÇİNDE OLACAĞIZ’

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (64.BÖLÜM)

YURTSEVER HALKIMIZA VE DEMOKRATİK KAMUOYUNA

SARALARIN KARARLILIĞIYLA MÜCADELEYİ YÜRÜTÜYORUZ

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (65.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (66.BÖLÜM)

DÜŞMANA CEVABIMIZ SARALAŞMAK OLACAKTIR!

CENAZELER GELMEDEN ÇÖZÜM BULUNMALI

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (67.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (68.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (69.BÖLÜM)

EFRÎN YURTSEVER İNİSİYATİFİN'DEN HASHTAG KAMPANYASINA DESTEK ÇAĞRISI

PKK'NİN LİSTEDEN ÇIKMASI İÇİN EYLEMLERİ BÜYÜTECEĞİZ

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (70.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (71.BÖLÜM)

YPG GENEL KOMUTANLIĞI ŞEHİT XEBAT DÊRİK'İ ANDI

EFRÎN'İ ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ

EFRÎN'İN HAYKIRIŞI-1

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (72.BÖLÜM)

“EFRÎN’DE İŞGALE KARŞI KOBANÊ RUHUNU KUŞANALIM!”

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (73.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN TARİHİ VE MEŞRU SAVUNMA (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (74.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN TARİHİ VE MEŞRU SAVUNMA (2.BÖLÜM)

FEDAİ GERİLLA ÇİZGİSİNİ TOPLUMSALLAŞTIRALIM, ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAZANALIM

EFRÎN GÜNDEMİ

SOYKIRIM VE İŞGALE KARŞI ÇAĞIN DRENİŞİ DEVAM EDİYOR (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (75.BÖLÜM)

EFRÎN'DE İŞLENEN SUÇLARIN 3 YILLIK BİLANÇOSU

ULUSLARARASI HALK HAREKETLERİNDEN EFRÎN'E YÖNELİK İŞGAL HAREKATINA TEPKİ GELDİ...

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (76.BÖLÜM)

FEDAİ GERİLLA ÇİZGİSİNİ TOPLUMSALLAŞTIRALIM, ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAZANALIM (2.BÖLÜM)

TÜRK DEVLETİNİN VEKİL GÜÇLERİ EFRÎN'DE BOZGUNA UĞRADI

ŞENGAL ÖZER YÖNETİMİ'NDEN IRAK ORDUSUNUN HAREKETLİLİĞİNE TEPKİ

TÜRK İŞGALİ ÖNCESİ EFRÎN

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (77.BÖLÜM)

EFRÎN İŞGALİNE YÖNELİK AÇIKLAMALAR

1500 ŞEHİT, 72 UÇAK, 58 GÜNLÜK DİRENİŞ...

FEDAİ GERİLLA ÇİZGİSİNİ TOPLUMSALLAŞTIRALIM ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAZANALIM (3.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (78.BÖLÜM)

EFRÎN İŞGALİNE KARŞI YAPILAN EYLEMSELLİKLER

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (79.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN'DA ZORUN ROLÜ

FEDAİ GERİLLA ÇİZGİSİNİ TOPLUMSALLAŞTIRALIM, ÖNDERLİĞİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KAZANALIM (4.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (80.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (81.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (82.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN’DA KOMPLOCULUK KAYBETMİŞTİR

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (83.BÖLÜM)

MAXMÛR KAMPI YENİ SALDIRILARI DA BOŞA ÇIKARACAK!

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (84.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN DA SEVGİ VE AİLE

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (85.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (GİRİŞ)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (86.BÖLÜM)

ŞERMA DERSÊN BİJARTE!

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (1.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (87.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (2.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (88.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (3.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (89.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (4.BÖLÜM)

ÖNDER APO VE VİYAN ÇİZGİSİNDE DİRENİŞE ÇAĞIRDI

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (90.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (5.BÖLÜM)

YURTSEVER HALKIMIZA VE DEMOKRATİK KAMUOYUNA!

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (91.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (6.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (92.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (7.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (93.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (8.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (94.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (9.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (95.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (10.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (96.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (11.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (97.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (12.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (98.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (13.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (99.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (14.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (100.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (15.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (101.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (16.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (102.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (17.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (103.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (18.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (104.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (19.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (105.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (20.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (106.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (21.BÖLÜM)

BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (107.BÖLÜM-SON)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (22.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (23.BÖLÜM)

KÜRT DİLİ VE EDEBIYATINDA HEWRAMANİ(GORANİ) LEHÇESİNİN ÖNEMİ

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (24.BÖLÜM)

KJK EĞİTİM KOMİTESİ

EZ EHMED İM, Jİ XANA ÇELÊ

ZİMAN BEDEN E, EM XWEDÎ Lİ BEDENA XWE DERKEVİN

EM JİN Jİ HER DEMÊ BÊHTİR XURT İN

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (25.BÖLÜM)

Bİ HÊZA Jİ ABDULLAH OCALAN WERGİRTÎ 34 SAL İN TÊDİKOŞE

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (26.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (27.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (28.BÖLÜM)

TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (29.BÖLÜM-SON)

HPG ÖNDERLİĞİMİZİN VE HAREKETİMİZİN KARARLARIYLA HAREKET EDECEKTİR

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (1.BÖLÜM)

UYGARLIK BİREYDE, TARİH İNSANLIKTA GİZLİDİR

EŞİTLİĞE KADAR MÜCADELE MESAJI

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (2.BÖLÜM)

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (3.BÖLÜM)

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (4.BÖLÜM)

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (5.BÖLÜM)

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (6.BÖLÜM)

“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (7.BÖLÜM)

‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (1.BÖLÜM)

HALKIMI, TOPRAĞIMI BIRAKAMAZDIM

‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (2.BÖLÜM)

HALEPÇE DENİLİNCE…

HALEPÇE KATLİAMI’NDAN ÇIKARILACAK DERSLER (1.BÖLÜM)

HALEPÇE KATLİAMI’NDAN ÇIKARILACAK DERSLER (2.BÖLÜM)

HALEPÇE KATLİAMI’NDAN ÇIKARILACAK DERSLER (3.BÖLÜM)

TARİHİ ROLÜMÜZÜ OYNAMAYA DEVAM EDECEĞİZ

MEZOPOTAMYA’DA UYGARLIĞIN DOĞUŞUNDA SAVAŞ VE SAVAŞA YAKLAŞIM

MEŞRU SAVUNMA ÇİZGİSİNDE PARTİLEŞMEK (1.BÖLÜM)

MEŞRU SAVUNMA ÇİZGİSİNDE PARTİLEŞMEK (2.BÖLÜM)

‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (3.BÖLÜM)

MEŞRU SAVUNMA ÇİZGİSİNDE PARTİLEŞMEK (3.BÖLÜM)

1. ROJAVA ENTERNASYONALİST KONFERANSI YAPILDI

MEŞRU SAVUNMA ÇİZGİSİNDE PARTİLEŞMEK (4.BÖLÜM)

‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (4.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (1.BÖLÜM)

‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (5.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (1.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (2.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (3.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (2.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (4.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (3.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş.AXİN MAHİR DİCLE (5.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (4.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş.FARAŞİN SİDAR (6.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (5.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. SERDEM PİR (7.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. ŞERKER MAZDEK (8.BÖLÜM)

KAHRAMANLIK HAFTASI’NIN RUHUNU DOĞRU ANLAMAK VE UYGULAMAK ZAFERİ GETİRECEKTİR (6.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. SİDAR MASİRO (9.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. HARÛN BAGOK (10.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. KURTAY FARAŞİN-Ş. AGİT NUSAYBİN- Ş. FELAT SERHAD (11.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA CİZRE ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. NUDA ELEFTERYA-Ş. SOZDAR ŞERGER- (12.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ŞIRNAK-NUSAYBİN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ (13.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ŞIRNAK ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR- Ş. ŞERVAN SERHAT (14.BÖLÜM)

İNİSİYATİF VE ÜSTÜNLÜK GERİLLADA

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SİLOPİ ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR- Ş. ERÎŞ ÇİRAV (15.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA'DAN ÖZ YÖNETİM DİRENİŞLERİ-NUSAYBİN (16.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA NUSAYBİN DİRENİŞİNİ ANLATIYOR-Ş.GELHAT GEVER (17.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA NUSAYBİN ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR-Ş. DERSİM TOLHİLDAN (18.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA GEVER ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. ROJVAN ARVİN–Ş. ALİŞER HOŞİN (19.BÖLÜM)

DEVRİMCİ HALK SAVAŞINI DAHA DERİN UYGULAYACAĞIZ

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA GEVER ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. VİYAN AMED (20.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. ÇİYAGER HEVİ (21.BÖLÜM)

EBU CİWAN BİR EMEK ŞEHİDİDİR

‘DİRENİŞ VE ZAFER ÇİZGİSİ ESASTIR’

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. HARUN WELAT (22.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş.BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. ERîŞ MORDEM (23.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. HOGİR AMED (24.BÖLÜM)

BÜYÜK KOMUTAN Ş. BARAN MAWA SUR ŞEHİTLERİNİ ANLATIYOR; Ş. ANDOK ÖZGÜR (25.BÖLÜM- SON)

YPJ’NİN FEDAKARLIKLARI SAYESİNDE DÜNYA KADININ GÜCÜNÜ TANIDI

KETİNA ZAPÊ ZEHMET E, YAN JÎ DERKETİNA JÊ? (BEŞA YEKEMÎN)

KCK'Ê Jİ BO XWEDÎDERKETİNA Lİ ZİMANÊ KURDÎ BANG KİR

KOMÎTEYA PERWERDEYÊ YA KJK'Ê CEJNA ZİMANÊ KURDÎ PÎROZ KİR

HEWLÊR KATLİAMI (16 MAYIS 1997)

KÜRDİSTAN’DA KDP İHANETİNİN KANLI SAYFASI: HEWLÊR KATLİAMI

DİRENİŞ ALANINA DÖNÜŞEN KUROJAHRO

‘DİRENMEKTEN BAŞKA YOL YOK’

ZAP DİRENİŞİNDEN ÖZGÜR ÜLKEYE (1.BÖLÜM)

ZAP DİRENİŞİNDEN ÖZGÜR ÜLKEYE (2.BÖLÜM)

EGÎD’İN İZİNDEKİ SAVAŞÇI: METİN SPÎNDAROK

ZAP’A GİRMEK Mİ ZOR, ZAP'TAN ÇIKMAK MI ZOR? (1.BÖLÜM)

ZAP’TA ÇELİĞE SU VERDİLER (2.BÖLÜM

BAKURÊ KURDİSTAN GENÇLERİ SEFERBERLİK RUHUYLA EYLEME GEÇMELİDİR

GENÇLER İÇİN GERİLLA DIŞINDA KURTULUŞ YOLU YOKTUR

DÜŞMAN RAHAT NEFES ALAMAYACAK

NİSÊBÎN’İN DİRENİŞ RUHUNU YAŞATANLARDAN: ŞEHİT VİYAN SEMA AYDIN

AYAKLARININ ALINMASI DURDURAMADI HOZAN’I

ŞEHİTLER ÖZGÜRLÜK TUTKUMUZU BÜYÜTMEKTE

KÜRDİSTAN’DAKİ SAVAŞTA ‘TAKTİK NÜKLEER SİLAHLAR’ DEVREDE

WERXELÊ’DE TERMOBARİK KULLANILDI

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (1.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (2.BÖLÜM)

KÜRDİSTAN’IN KADERİ GERİLLANIN ZAFERİ VE HALKIN BİRLİĞİNE BAĞLIDIR

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (3.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (4.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (5.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (6.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (7.BÖLÜM)

19 TEMMUZ ÖZE DÖNÜŞ DEVRİMİDİR

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (8.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (9.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (10.BÖLÜM)

ZINDAN BERXWEDAN Û AZADÎ

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILI (11.BÖLÜM)

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10. YIL DÖNÜMÜ (12.BÖLÜM)

TÜM GÜCÜMÜZ TÜRK İŞGAL SALDIRILARINA ODAKLANMIŞTIR

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10'UNCU YILDÖNÜMÜ (13.BÖLÜM)

ŞOREŞA 19 TÎRMEHÊ

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YILDÖNÜMÜ (14.BÖLÜM)

19’Ê TÎRMEHÊ RONDIKÊN AZADIYÊ Û KÊFXWEŞIYÊ

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YIL DÖNÜMÜ (15.BÖLÜM)

19 TEMMUZ DEVRİMİNE İLİŞKİN MESAJLAR

ROJAVA DEVRİMİ’NİN 10’UNCU YIL DÖNÜMÜ (16.BÖLÜM)

KOMKUJİYA PEREXÊ RUYÊ RAST A DEVLETA TİRK A QİRKER EŞKERE DİKE!

RÊWITIYA JIYANA APO’YI

HALKIMIZI HER TÜRLÜ KİRLİ SALDIRILARDAN KORUYACAK GÜCE SAHİBİZ

PKK'Î HATİN, HEVAL HATİN!

YJŞ KÖK KÜLTÜRÜ İLE TOPRAĞINA KÖK SALMADIR

BİZ ‘O GÜZEL ZAMANLARI’ ÇOCUĞU ŞİMDİNİN İSE BÜYÜĞÜYÜZ

SİHA SALDIRILARININ 3 YILLIK BİLANÇASU, KATLİAM ARAÇLARI VE YEMİN OPERASYONU

KÜRTÇE ÜZERİNDEKİ ENGELLEMELERE SON

EGÎD KÎNE?

ŞEHİTLERİMİZE LAYIK OLMAK İÇİN MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ!

KAMERAMI ASLA BIRAKMAYACAĞIM!

AYDINLIK YÜZLERİYLE DÜNYAYA IŞIK SAÇAN 6 YOLDAŞ

TÜRK DEVLETİ DAİŞ'İN İNTİKAMINI ALMAYA VE CANLANDIRMAYA ÇALIŞIYOR

HEVAL BÊRÎVAN ÖNCÜ BİR GERİLLA, KAHRAMAN BİR KOMUTANDI

BUGÜN DE MARDİN… YAŞAMAK VE YAŞATMAK İÇİN FAŞİZİMDEN HESAP SORULMALIDIR

ROJÊN NÛ

JINEKÊ APOGER BÛ

BU SAVAŞ ASLA UNUTULMAYACAKTIR

DENGBÊJI DÎROKA ME YA ZÎNDIYE

ME BÊHNEKÎ BÊHNA XWE DA

BEŞIŞÎN

DENG Û RENG BIDIN BERXWEDANÊ

EW Ê XWEDIYÊ MEKABA SORIN

HEQÎQET PÊTEK JI AGIR E

ÇIRÛSKÊN ÇAVÊN XWE JI ÇAVÊN MIN KÊM NEKE

ÇANDA DAYIKTIYE

BERXWEDANA RÊHEVALAN

DI BIN NAVÊ MALBATÊ DE ÇANDA TECAVUZÊ TÊ SAZKIRIN

FÎDAN

WE GAVA DESPÊKÊ YA GERÎLLA AVÊT!

İRAN SALDIRILARINA KINAMA

YÜZLERCE KEZ BU HALKA CANIMIZI VERSEK AZDIR

Dİ ARTÊŞBÛNA JİNÊ DE 30 SAL

NASNAMEYA CIWANTIYÊ

BÛN EVÎNA TÊKOŞÎNA AZADÎYÊ

LI DERIYÊ QAÇÊ QÊRÎNA PEZ

EW KEÇA DAYIKA XWE BÛ

MÎLÎTANA APO’YÎ BÛ RAMANA RÊBERTÎ

JI BO RAYA GIŞTÎ Û GELÊ ME

BIHÛŞTEK DI XWEŞIKBÛNA PAYÎZÊ DE

MEZİTLİ’DE FEDAİ EYLEMİ YAPAN SARA TOLHILDAN ARKADAŞIN MEKTUBU

MEZİTLİ’DE FEDAİ EYLEMİ YAPAN ŞEHİT RUKEN ZELAL ARKADAŞIN MEKTUBU

DENGÊ KEVIRAN

DILÊ KU GOTIN Û CEWHER LÊ GIHAYÎ HEV

JI BO RAYA GÎŞTI Û GELÊ ME

ÇANDA BERXWEDÊRÎ Û SERHÊLDÊRÎ DI JIN DE NAMIRE

DI RASTIYA SEDSALA 21. DE ŞOREŞA JINÊ Û PIRSGIRÊKA PÊŞENGTIYÊ

FEDEKARÊN ŞOREŞA KURDISTANÊ HEVAL ŞUKRÎ SERHED-YASÎN BULUT

EM JININ

JI RAYA GIŞTÎ Û GELÊ ME RE

DI EZMÛNA ROJAVA’DA XWEPARASTIN

PEZ Û HIRÇ

NEFESA PAQİJ A AZADÎYÊ EM Bİ XWE NE

ŞERÊ GEL Ê ŞOREŞGERÎ Û ROLA BAJAR Û ÇIYAYAN

RÛBIKEN Û RÛBIGEŞ A ÇIYAYAN BÛ

SIZMAYA LOJÎSTÎKÊ

ÇALAKIYA BI RÛMET A JIYANÊ: PARASTINA CEWHERÎ

ROJ XISTINA DILÊ XWE (BEŞA 1.)

BÊHNA ZÎLANÊ JI DERSÎMÊ TÊ

ROJ XISTINA DILE XWE-2

JI DÎROKA KURDISTAN, TENÊ HINEK KÊLÎ

SERPÊHATİYA SAKÎNEYÊ DOKTRÎNA AZADİYÊ

SÊ KULÎLKÊN AZADIYÊ…

GER TU XWE-BÎ, TÊ HE-BÎ… WEKÎ DIN TÊ TINE-BÎ

JI SARAYAN HETA EVÎNAN, JIN JIYAN AZADÎ

LI DERDORA WÊ ÇEMBEREK YA HEZKIRINÊ HEBÛ

DI EZMÛNA ROJAVA DE XWEPARASTIN

DÎSA BÎRANÎNEK JI BOTANÊ

JI GELÊ ME YÊ WELATPARÊZ Û RAYAGIŞTÎ RE

BI QASÎ CÛDÎ SERBILIND Û RÛMET BÛ

JI BONA TAVA KU CIHANÊ RONÎ DÎKE

DILÊN DILDARÊ JI JIYANA AZAD RE

JI BO RAYA GÎŞTI YA DEMOKRATÎK JIN Û ÇAPEMENÎ RE

KÊLIYEK JI JIYANA GERÎLA

8’E ADARÊ LI TEVAHÎ JINAN PÎROZBE

HÎMÊN BERXWEDÊRÊN ŞOREŞÊ

DÎROKA TEVGERA AZADIYA JINÊ

FERMANDARA WÊREK A ZAGROSÊ BÛ

JİNA KU BÛ QÊRÎNA NEWROZÊ

NEWROZ JIYANÊ DIHÛNE

DÎROKA TEVGERA AZADIYA JINÊ-2