TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (20.BÖLÜM)
13. AN’DA YAŞAMAK
“Komutan bilmelidir ki savaşı yönetmek sadece ateşi yönetmek, askeri davranışa geçirmek değil, ruhları da yönetmektir. Kolay zafer, susayan kalpleri serinletmez. Zafer savaştan önce çelikleşir. Cephede gülmek, en ciddi şeydir. Savaş alanlarının ön cephelerinde gülme başlayınca korku kaçar.” Moskova Önlerinde-Aleksander Bek
SERXWEBUN AMED (GÖRÜŞME TARİHİ MART 2015)
25 yaşında Amedli bir genç. Görüşme yaptığım Mart ayından yaklaşık bir buçuk ay sonra Serxwubun 11 Mayıs 2015’te Kobanê’de yaşamını yitirdi. Güler yüzlü ve sürekli arkadaşlarına moral veren bir insan olmanın savaşta ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. Ben ve Bedrandık Kültür Merkezi’ne geldik. Tülin bizi çağırmıştı. Takviye olarak gelmiştik. Ben, Bedran, Özgür, Zerin, Zehra birlikte bir eve gittik. Arkadaşların cenazesi yerdeydi. Şok olduk. Büyük bir kargaşa ve kaos vardı. Ben arkadaşlara: “Siz çemberde kalmamışsınız. Düşman çemberde kalmış’’dedim. Arkadaşlar, “biz çemberde kalmışız” diye anlattılar. Biz Bisiwinglerle saldırdık. Düşman ev ev kaçmaya başladı. Ev ev gezip evleri temizledik. Üç dört kişi kalmıştı. Dedik eğer gece olursa bu bizim için büyük bir tehlike olur. Öldürdüğümüz DAİŞ çetelerinin büyük çoğunluğu on beş, on altı yaşlarındaydı. Tabi insan savaşta mecbur kalıp öldürüyor. Yoksa bu kadar küçük çocukları insan öldürmek istemez. Ben ile Şahin gidip bir eve baktık. DAİŞ çetesi evin ikinci katındaydı. Ben ile Şahin alt katı kontrol ediyorduk.
Arkadaşlara, “siz de gidin ikinci katı kontrol edin” dedik. Arkadaşlar yanlış yere gitmişlerdi. Ben ile Şahin ikinci kata bomba attık. DAİŞ üyesi çete ikinci kattan bize bakıyormuş. Belki bir ihtimal demiş, bunlar ikinci kata çıkmazlar. Benim de yerim deşifre olmaz. Ben ile Şahin alt katı kontrol ettik. İkinci kata çıktık. Gider gitmez Şahin’e dedim, “sen bu odayı kontrol et, ben diğer odayı kontrol edeceğim”. Ben öyle söyler söylemez DAİŞ çetesi birden “Allah-u Ekber” diye bağırdı. Bizim çaprazımızdaymışlar. İki kişi varmış. Onlar bizi tarayacağına biz onları taradık. Onlardan iki kişi yaralandı. Meğerse diğer odada iki kişi daha varmış. Onlar da bizi taradı. Şahin, boynundan, ayaklarından ve karnından mermi yemişti. Ben de şans eseri hiç yaralanmadım. Can havliyle şehit Şahin’i tutuğum gibi dışarı attım. Bir ihtimal yaşar diye umut ediyordum. Merdivenin orada sıkışmıştı. Ne geri gidebiliyorum. Ne de önüne gidebiliyorum. Şahin’in burnundan kan akıyordu. Öne gitsem beni pencereden tarama yaparak vuracak. Bir bomba ayaklarımın önüne düştü. Kendimi DAİŞ’in olduğu tarafa attım. Başladım onları taramaya.
Artık yüzde yüz benim yaşamım sona erecek diye düşünüyordum. Kimse yoktu beni oradan alsın, neyse bir şekilde arkadaşlarla bağlantıya geçtim. Arkadaşlara, “çemberde kalmışım, bana takviye gönderin” dedim. Ben bir sağdan, bir soldan ve geriden yerimi değiştirerek onlara ateş ediyordum. Beni üç kişi zannettiler. Üstüme gelmesinler. Neyse Bedran ve Özgür geldiler. Bomba attılar. Serkan heval gelmişti. Arkadaşlar onların olduğu tarafa Bisiving atmaya başladılar. Öyle kurtulabildim. Şahin’i kurtaramadık. Şehit Şahin, Efrînli bir gerillaydı. Arkadaş gerçekten çok iyi savaşıyordu. Şehit düştüğü zaman televizyona verdiler. Herêmî yerel gerilla daha önce Halep’te savaşmıştı. Şehir savaşını çok iyi biliyordu. Halep’ten gelen bir gruptandı. Kobanê deyince benim için, burada bütün durumlar bu anlama geliyor. Bir yandan acı diğer yandan sevinç, diğer yandan başarı. Hepsi iç içe geçmiş. Her şey karma karışık, şehitlerimiz, yaralılarımız. Arkadaşlarımız burada şehit düştüler. Ne ilkelerinden ne de mücadelelerinden vazgeçtiler. Arkadaşlarımızın içlerinde Önderlik aşkı vardı. Biz bir yola baş koymuşuz. Artık vazgeçemeyiz. En büyük ihanet şehitlerimizi unutmaktı. Belki şu anda bunları anlatıyorum. Hala şehit ve yaralı veriyoruz. Biz burada bir aile gibi olmuşuz. Ben hareketli taburdaydım. Hareketli taburda bölük yok, takım var.
Burada en büyük rolü oynayan takım komutanlarıdır. Ne cephe komutanı, ne tabur, ne bölük ya da tim komutanı burada Kobanê savaşında rolünü en çok oynayan takım komutanlarıdır. Şehit düşen arkadaşların yüzde sekseni takım komutanlarıdır. Öncü güç her zaman takım komutanıdır. Mayın da patlasa onlara bir şey oluyor. İlk kurşun gelse de onlara geliyor. Mesela cephe komutanları var. Cephede çok başarılı oluyorlar. Ancak takım komutanlığına geldi mi başarısızlar. Burada takım komutanı olmak çok zor. Durmadan her arkadaşın psikolojisi kaldırmıyor. Kobanê’de anlık yaşıyoruz. Mesela dün ziyaretime gelen arkadaşlardan biri şehit düştü. Diğeri yaralı, karşımda duru_yor. Artık telsiz veya telefonda kimseyi sormak istemiyoruz. Çünkü sorduklarımız bir bakıyorsun şehit düşmüş. Bir arkadaş bana mesaj göndermiş. Akşam öğreniyorum şehit düşmüş. Bir arkadaşımızı aramaktan korkuyoruz. Ararsak, cevap vermezse diyoruz. Hepimiz burada birbirimize çok bağlıyız. Şehitleri unutmak demek en büyük ihanettir. Artık Kobanê’de kimseyle samimi bile olmak istemiyorum çünkü onu kaybedince insan çok üzülüyor. İnsan hatıralarına ve birlikte yaşamı paylaştığı insanlara çok bağlanıyor.
Ciwan şehit düştüğü zaman aklımı oynattım. Deli oldum. Şehit Pelin yanımda çok ağladı. Ben kızdım. Dedim, “kanımızın son damlasına kadar burada savaşmalıyız”. Şehit Pelin de Amed-Liceli bir arkadaştı. Birçok arkadaşımızın cenazesi burada kaldı. Kuzey Kürdistan’a götürülmedi. Sınırda çok zorluk çıkarıyorlardı. Ağır yaralı arkadaşlar vardı, onları bile çoğu zaman bırakmıyorlardı. Yok, resmini çekeyim, bilmem parmak izi, bundan dolayı birçok arkadaşımız kapıda şehit düştü. Kobanê savaşında biz evlerde açtığımız delikleri cadde olarak kullanıyorduk. Yaralılarımızı bile evlerde açtığımız deliklerden götürüyorduk. Duvarları delerken çok balyoz kulandık. Kas yapmış sayılırız. Belki on tane delik açarak gidiyorsun. Artık bizim için güvenilir bir hat oluyordu delikler. Deliklerden geçerken her evde bir mevzi yapıyorduk. Kobanê’de sağlam ev yok. Hep bu kötü, adi briketleri kulanmışlar. Mermi değil taş atsan kırılacak. Bir ev alıyorsun. Evi mevzi yapar gibi torbalarla dolduruyorduk. Operasyon yapıyorsun. Bir ev alıyorsun, evin altı dükkân, üstü ev. Düşman sızma yapabilir alttan. Ne yapman lazım? Dükkânı tutman lazım, balkonları tutman lazım. Yani bazen bir eve yirmi arkadaş ancak yetiyor. Bazı yerler de var, iki kişi yetiyor. Onun için Kobanê’de sayımız yetmiyordu.
Düşünsene binlerce ev var, caddeler var. Her evde on arkadaş olsa, binlerce savaşçı olması lazım. Kobanê’de biz sadece bir şehri kurtarmadık. Kürt halkının mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu bütün dost ve düşmana gösterdik. Kobanê’de karış karış şehitlerimizin kanı var. Hiçbir güç kimse Kobanê’nin düşmesini beklemesin. Çünkü burada biz büyük bedel ödedik. Şehitlerimize hep bağlı kalacağız.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER