TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (13.BÖLÜM)
6. DEVRİMCİ İRADE
“L. Troçki; Kızıl Ordu’ya karşı kurulan Beyaz Ordu (millliyetçi karşı devrimci) Petrograd’a karşı karşıya gelirler. Beyaz Ordu neredeyse bütün kenti ele geçirecekti. Bütün komünist Önderleri çoğu, Lenin bile Petrograd düşüşü böylece izledi. Lenin Petrograd şehrini tahliye edilmesi gerektiğini belirtmiş. L. Troçki şehrin terk edilmesini kesinlikle retetti. Başka bir cepheden getirdiği Kızıl Ordu birlikleriyle ev ev direnişe hazırladı. Şehrin sokaklarında barikatlar kuruldu. Politov fabrikalarında zırhlı araçlar üretildi. Kendini adamış binlerce komünistle takviye edilen Kızıl Ordu askerlerinin arasında yorgunluk bilmeyen ‘Kronştad Denizcileri’ de vardı. Son olarak, Kızıl Birlikleri panik içinde Yudeniç’in göz korkutucu tanklarından kaçarken, at sırtında onların arasına dalan L. Troçki, coşku verici ordusu Beyaz Ordu karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.” Devrimci Halk Hareketleri-Cilt 3 / Murry Bookchin
BAWERMED CIWANÊN ŞOREŞGERİ ANLATIYOR: GÖRÜŞME TARİHİ OCAK 2015:
Kobanê’li, 20 yaşında, Civane Şoreşger üyesi. Kobanê savaşından nasıl sağ çıktığına hala kendisi de inanamıyor. Birçok arkadaşı yaşamını bu savaşta yitirdi. Kobanê ispatlanan iradenin yenilmezliğine vurgu yapıyor. Yaşadıklarını olağanüstü sakin bir üslupla anlatıyor: Ben yaralanmıştım. Kobanê’ye yeni dönmüştüm. Kobanê’deki 3. Günümdü, sabah erkendi. Yanımızda yemek yoktu. Tim komutanımız Metin hevaldi. ‘’Git bana yemek getir’’ dedi. Her yerde patlama vardı, yaşamımız daha yerli yerine oturmamıştı. Yemek bulamıyorduk, dükkânlarda bulduğumuz şeyleri yiyorduk. Bize yetecek kadar dükkânlardan bir şeyler alıyorduk. Halk zarar görmesin diye fazla yiyecek almıyorduk. Yani az bir şeyler alıyorduk. Ertesi gün gitmemiz gerekiyordu. Şehit Demhat’ı çağırdım. Til Et Caddesine yetiştik. Yemeklerimizi dükkânlardan aldık, geldik. Demhat heval orada suikast ile şehit düştü. Benim için çok kötü bir gündü. Sadece ikimiz vardık. Demhat vurulduğu yerde şehit düştü, ben tektim. Onu hastaneye tek başıma kaldıramadım. Kimse mevzisini bırakıp bize yardım edemedi, DAİŞ sürekli arkadaşlarımızı bu şekilde şehit ediyordu. Bir pencerenin yanında bile duramıyorduk. Sürekli arkadaşlarımız suikast ile şehit düşüyordu. DAİŞ’in gücü çok fazlaydı, sayıca kalabalıktı. Büyük çatışmaların yaşandığı bir gündü. Erzak almaya gittiğimiz zaman arkadaşlarımızla vedalaşıyorduk, çünkü her tarafta suikastçılar vardı. Sürekli bizi ateş altında tutuyorlardı. Demhat hevali kaldırdım bir yere, daha önceki bulunduğum noktaya, mevziye gittim. Mevzide dört kişiydik, Demhat şehit düşmüştü. Ben, Metin ve Yaşlı Doğan Dayı (Amed-Silvanlı-İstanbul’da oturuyordu).
Artık yerimizden bile kıpırdayamıyorduk. Uzun süre kendi noktamızda kaldık. Oradan ayrılmadık. Brusk ve diğer arkadaşlar gidip Demhat hevali bıraktığım yere baktılar. Bana dönüp baktılar, onun şehit olduğunu söylediler… O gün çok kötü bir gündü, bölük komutanımız ve diğer arkadaşlar geldiler: ‘’gidip cephane getirin, bu akşam operasyona katılacağız’’, dediler. Bütün arkadaşlar operasyona hazır halde bekliyorlardı. Dilovan, Zîlan, Zêrîn Rêber, Pêşeng, Berxwedan vardı. Arkadaşlar şehit düştüğü zaman, bazen psikolojimiz bozuluyordu. Hangi arkadaşla kısa veya uzun bir arada kalırsan, onu seversin; çünkü yaşamı birlikte paylaşmışsındır. Biraz zorlanmıştık… Cephe komutanımız Cudî Amed bize: ‘’gidip bölük için cephane getirin’’ dedi. Arkadaşlar bize üç yoldaş gönderdiler. Biz de üç kişiydik, diğer arkadaşlar mevzide kaldılar. Saat öğleden sonra 2 veya 3 civarındaydı. Cephanemizi getirdik. ‘Biksinin namlusunu da aldık. El bombası aldık, şehir savaşlarında el bombası çok önemlidir. El bombasının büyük avantajları var. El bombası, senin yerinin deşifre olmasını engelliyor. El bombası ateş çıkarmadığı için insana avantaj sağlı_yor.
Bütün arkadaşlarımız, operasyon için hazırlıklıydık. Operasyona katılacak arkadaşlar; silahlarını, şarjörlerini temizlediler. Herkes hazırdı. Saat akşam 6 idi. Eyleme başladığımız zaman; ben, Metin, Doğan Dayı, Dîwara idik. Biz savunma grubundaydık. Saldırı grubu eyleme başladı. Eyleme başlayacağımız saat; akşam 6 idi. Bizim için erkendi. Biz savunma grubu noktamızda kaldık. Yolu kesmemiz için, önümüzdeki binayı almamız lazımdı. Aramızda uzun mesafe yoktu. Biz yerimizden ayrılıp onların olduğu yere gittik. Sonra büyük bir çatışma çıktı. Çatıştığımız yer ve olmak istediğimiz yer çok kötü bir yer, düşman için iyi bir yerdi. Daha önce de söylemiştim. Erzak almak için bile gittiğimiz zaman vedalaşıyorduk. Bölüğümüzün büyük bir kısmını tanımıyorduk. Eylemde arkadaşlar yaralanmıştı, onları kurtaramıyorduk. Yani istesen de istemesen de bazı yanlış şeyler oluyordu; bazı şeylerin hesabını yapamadık. Düşmanın sayısı çok kalabalıktı. Arkadaşlar üzerinde, her türlü silahı kullanıyorlardı. İnsanın aklının alamayacağı şeyler oluyordu. O kadar düşman gelip nasıl yerleşmiş, anlamadım. Sayıları çok kalabalıktı, her mevziden ‘’Biksi, bomba’’ çalışıyordu. Yani; onların mevzisi hiçbir zaman sabit değil, mevzileri her zaman hareketliydi.
Arkadaşlarımız, ilk evi aldılar; ikincisini alabilmek için harekete geçtiler. Tam aldıkları ilk ev ile almak istedikleri ikinci evin ortasında şiddetli çatışmalar yaşandı. DAİŞ, bilerek ilk evi boşaltmıştı. İlk zamanlar arkadaşlarımız o evlerde, onlardan çok kişi öldürmüşlerdi. DAİŞ’in çok ölüsü vardı. Onların üstüne biksi, bomba ve suikast silahlarıyla saldırmıştık. Biz de her türlü silahı onların üstünde kullanmıştık. DAİŞ’in çok fazla cenazesi vardı. Gün ağarınca bakıyorduk; cenazelerinin çoğu yerde oluyordu. Gece bütün cenazelerini götürüyorlardı. Bazen onların 5-10 yaralıları oluyordu. Gece olunca onlar da kayboluyordu. Genelde yaralılarını gece götürüyorlardı. Şehit Cudî, hem cephane komutanı hem de iyi bir suikastçı idi. Cudî heval; ‘’ iyi bir suikastçı ya her iki ayaktan vurmalı ya da göğüs kısmından düşmanı vurmalı ki ölsün’’derdi. Şehit Cudî, çoğu zaman düşmanı göğsünden vuruyordu. Şehit Cudî, savaşta çok başarılı bir insandı. Ne kadar anlatsam da azdır. Bizim için çok karanlık bir geceydi. Pêşeng, şehit düştü, Zîlan şehit düştü, Doğan şehit düştü… Biz, onların cenazesini de alamadık. 15 gün sonra operasyon yaptık. Orada ne kadar DAİŞ çetesi varsa öldürdük, onların arka tarafını da almıştık. Ön taraftan saldırdık, ne varsa hepsini öldürdük. Arka taraftan ben, Metin, Birusk, Redur, Dilbirin ile düşmanı arkadan sardık. Okulu aldık. Ön taraftan da arkadaşlar vardı. Ön taraftaki arkadaşlar onlara saldırdı. Düşman bilmiyordu bizim arkadan dolandığımızı. Düşman kaçarken bize yakalandı. Biz orda bulunan bütün çeteleri öldürdük, yoldaşlarımızın intikamı aldık. Ben bu eylemleri anlatıyorum.
Ancak çektiğimiz zorlukları insan içinde olmadan anlayamıyor. O gün üç şehidimiz vardı. Dört arkadaşımız yaralandı. Xebat, Berxwedan ve adını unuttuğum bir kadın arkadaş yararlanmıştı. Ben ve Doğan Dayı yaralı arkadaşlarımızı kurtarmaya gittik. Gittiğimizde Zîlan yaşıyordu. Karanlık bir geceydi. Tam tarihini hatırlamıyorum. Kapıdaki patlamamadan önceki aydı. Nasıl olmuştu da bu kadar arkadaşımızı şehit vermiştik. Biraz önce yanımızdaydılar oysa. Heval Zîlan’a çatışmaya gitmemesini söylüyorduk. Heval Zîlan zorla çatışma alanına gitti. İnatçı olduğu için şehit düşmüştü. Arkadaşlar ona söylemişti, sen operasyon grubuna girmeyeceksin diye. Ancak kendisi zorla çatışma grubuna girmişti. Şehit olduğu gün sabahtan akşama kadar yemek yememişti. Sonra Doğan Dayı ona yemek verdi. Yemeğimizi ısrarlar sonucu yedi. Ben, Metin, Doğan Dayı, yemekten sonra Zîlan’dan, bize türkü söylemesini istedik. Türkçe bir türkü söyledi. Ben Türkçe bilmediğim için anlamadım. Zîlan, Kuzey Kürdistanlı idi. Ama hangi ilinden olduğunu bilmiyordum. Yoldaşlık ruhu yüksek olan bir arkadaştı. Savaşta iyi çatışıyordu. Savunma nedir bilmiyordu. Her zaman saldırmak istiyordu. Mevzide insan önce kendini savunmalı.
Heval Zîlan, mevziiyi bırakıp saldırıyordu. Düşman saldırdığı zaman o da mevzide durmuyordu. Sürekli saldırmak istiyordu. Düşman üstümüze gelmemeli. Biz hep saldırmalıyız. Yani bilmiyordu savunma nedir. Kendini savunmuyordu. Hep arkadaşlarını savunmak istiyordu. Şehit Doğan da bizim takım komutanımızdı. Peşeng, Doğan, Zîlan aynı eylemde şehit düştü. Uçaklara vurmalarını istemiştik. Vurmadı. Bundan dolayı şehidimiz çoğaldı. Çoğu zaman uçaklar vurmuyordu. Uçak vurmayınca biz de kendi gücümüzle orayı alıyorduk. Uçak bizim güçlerimizi deniyordu. Acaba vurmasam YPG-YPJ başarılı olabilir mi? Bazen halkımızdan bazen de buradaki arkadaşlarımızdan birileri uçak olmasa biz ilerleyemezdik, Kobanê’de düşerdi diyorlar. Öyle bir şey yok. Çatışmalar, Türkiye sınır kapısına dayandığı zaman sınır kapısı da DAİŞ’in eline birkaç saatte geçti. Arkadaşlar uçağa vurun dediler, vurmadılar. Arkadaşlar kapıyı DAİŞ’den geri aldı. Üç sokak ilerledi. Ondan sonra uçaklar vurmaya başladı. Sınır kapısı gitseydi Ortadoğu için çok kötü olurdu, ona rağmen uçaklar vurmadı. Arkadaşlar DAİŞ’i kapıdan çıkardı. Üç sokak ilerledi. Uçaklar vurmaya başladı. Uçaklar vurmaya başladığında DAİŞ çetelerinin kullandığı arabayla intihar saldırısı patladı.
Arkadaşlar ne yapacağını şaşırmıştı. Biz de bilmiyorduk ne olduğunu. Sonra biraz ortalık sakinleşti. O gece ay da çıkmıştı. Caddeye baktığımızda her tarafta cenaze vardı. Yani şunu söylemek istiyorum. Bizim gücümüz olmasaydı onları kapıdan ve iki sokaktan çıkaramazdı. Her şey toz duman içindeydi. Bazı arkadaşlar o büyük patlamanın neden olduğu saldırıların uçaktan kaynaklandığını, bazıları onun Daiş’in yaptığı saldırılarının bir sonucu olduğunu söyledi. Yani anlayacağın o saldırılarının nasıl olduğunu anlayamadık. O gece biraz ayaz olduğu için caddeye baktığımız zaman her tarafta cenaze vardı. Biz o zaman caddelerde savaşıyorduk daha evlerin içinde savaşmaya başlamamıştık. Cephe komutanı yanımıza geldi. Dedi uçak onları vurmuş. Berxwedan arkadaşım yanıma geldi. Ayaklarından yaralıydı. Reber de sırtından yaralanmıştı. Kadın bir arkadaş vardı. Onun yarası ağırdı. Arkadaşlar onu hastaneye kaldırdı. Xebat arkadaşa sordum, Zîlan nerede? Bana, yanımdaydı dedi.. Nerede ise bu karalıkta gidip onu kurtaralım. Zîlan üç gündür benim mevziden tanıdığım arkadaşımdı. Onun şahadeti beni derinden etkiledi. Şehit Zîlan ve diğer arkadaşların şehit düştüğü yere gidip baktık. Cenaze göremedik. Anlamadım. Arkadaşlar mı şaşırmışlar biz mi şaşırmışız. Maalesef cenazeleri göremedik.
Ertesi gün operasyonun bilançosu açıklandı. 3 şehidimiz 4 yararlımız vardı. Bu cephede sayımız oldukça azalmıştı. Yani bazı noktalarda 20 arkadaş kalmamız gerekirken 6 arkadaş kalmıştık. 10 kişi kalmamız gereken yerde 3-4 kişi kalmıştık. Arkadaş sayımız az olduğu için arkamızdaki arkadaş sayısını boşalttık. Düşman her an sızma yapabilirdi. Sonuçta şehirde evlerin içinden, her taraftan çıkabilirler. Arkamızdaki noktayı boşaltmıştık. Dedik bir şey olmaz. Bir geceliktir idare edelim. Sabaha kadar dayanalım. Sabah bize takviye gelir. Sabahın dördüne kadar operasyon devam etti. Sabah oldu. Her tarafa baktık. Arkadaşlarımızın cenazesi hiçbir yerde yoktu. Bazen 10 metre bile ilerleyemiyorduk. Çünkü her taraftan ateş altındaydık. Şimdi anlatıyoruz insanlara, yaşadıklarımıza kimse inanmıyor. DAİŞ’in ilk suikastçıları Çeçen’di. Çok iyi savaşıyorlardı. Biz bu savaşa başladığımız zaman suikasta önem vermiyorduk. Sonra baktık yaralı ve şehitlerimiz suikastla oluyor. Biz de suikasta önem vermeye başladık. Biz de onların suikastçılarına saldırı düzenlemeye başladık. 15-20 gün içinde onların suikastçılarının büyük bir kısmını öldürdük. DAİŞ suikastçılarını vurması için uçaklara istihbarat veriyorduk. Vurmuyordu. Sadece bir suikastçı için bir yeri vurmak istemiyordu.
Toplu bir arada kaldıkları zaman uçak vuruyordu. Uçaklar kamu binalarını, okulları, camileri vurmuyordu. Bunları Esad rejimi yapmış diyorlardı. Biz bunları vuramayız. Herhalde uluslararası hukukta kamu binalarını vurmak yok. En azında ben öyle biliyorum. Kamu kuruluşlarında sivil vatandaşların olduğu için uçak vurmak istemiyordu. Düşmanın olduğu her yeri uçaklar bombalasın. Kobanî şehitleri için ne kadar şey söylense azdır. Onların hakkını ödeyemeyiz. Onların gittiği yoldan ve çizgisinden gitmeliyiz. Ancak o zaman haklarını ödeyebiliriz. Burada kalan arkadaşlar için fedai demek azdır. Burada kalan arkadaşlar fedailikten de öte bir irade gösterdiler. Burada kalan arkadaşlar “hepimiz burada imha olalım. Ancak Kobanî düşmesin. Biz hepimiz imha olduktan sonra Kobanî düşmüş düşmemiş çok önemli değil” diyorlardı. Son olarak kapı DAİŞ’in eline geçtiği zaman arkadaşlar üç biksici ayarlamışlardı. Ben üç biksici arkadaşı tanıyorum. Bahoz, Çîya, Berxwedan’a “gidip caddenin ortasında yer yapın, biksilerinizi ayarlayın” dendi. Arkadaşlar bu direniş ruhu ile kapıyı DAİŞ’ten geri aldı. Doğan dayı gündüz eğitime gidiyor, gece bizim mevzilere geliyordu. Yaş olarak büyüktü. Doğan dayı Amed-Silvanlı biriydi.
Ancak İstanbul’da oturuyordu. Kobanî savaşı için burada kalan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Fedai bir ruhla burada savaştılar. Apocular kimdir? Ne yapar? Burada Kobanî’de tanındı. Kobanî sadece Kobanî halkı için değil, bütün Kürt halkı için önemlidir. Kobanî şehitlerin yeridir. Burada şehit düşen arkadaşlarımız için saygıyla eğiliyoruz. Şehit düşen arkadaşlarımızın mezarı başlarına gidiyoruz. Kuzey Kürdistanlı arkadaşların mezarı burada yok. Onların bizimle yaptıkları sohbetleri hatırlıyoruz. Şehit Heval Zerin güzel yürekli bir insandı. Fedai bir arkadaştı. Hep diyordu: “Benim ön mevzide olmam lazım. Bana bir şey olsun ancak arkadaşıma bir şey olamasın”. Arkadaşlarını savunuyordu. Kendisini savunmu yordu. Burada savaşta kalan arkadaşların hemen hemen hepsi bu ruhla savaşıyordu. Burada şehit düşen arkadaşlarımızın hepsi birer kahramandır. Heval Zerin ile şakalaşıyorduk. Mevzide beni kovaladı, ben de farkına varmadan DAİŞ suikastçılarının mevzisine girmiştim. Suikastçı birkaç el ateş etti. Son anda kurtulduk. Sonra duvar dibinde oturup birbirimize baktık ve güldük. Sonra suikastçıları engellemek için kullandığımız perdenin olduğu tarafa, mevzimize döndük. O kadar zor günlerden geçtik. Arkadaşlarla paylaştığımız şeylerin anlamı büyüktür. Yoldaşlık zor günlerde belli olur. O günleri kutsiyetini şimdi daha iyi anlıyorum.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER