‘NUSAYBİN’E YAKIŞAN BİR TARİH YAZMALIYIZ’ (4.BÖLÜM)
Nusaybin’de savaş, günler ilerledikçe şiddetleniyordu. İşgalcilerin saldırısı yoğunlaşıyordu. Buna karşı yaşanılan kahramanlığı ne bir günlük ne bir kitap ne de bir film anlatabilirdi. Yaralı arkadaşların savaşa devam etmesi tüm ağır koşullara rağmen direniş içerisindeki moralin kaybedilmemesi neyle izah edilebilir? Yaşanan her şahadet, mücadelenin daha da büyütülmesine neden oluyordu. Kürdistan ve Özgürlük Hareketi tarihinin en büyük direnişlerinden biri yaşanıyordu. Bu direniş kolay olmadı, halkın en fedakar çocuklarıyla örüldü, geliştirildi.
Kawa hızlı geçen günlerin zorluğunu sırtlamıştı. Aklı hep Kanika mahallesindeydi. Kaç gündür telsizden haber alamamıştı, bundan dolayı merak etmişti. Fuat bu defa telsizden çağırmıştı bu sayede Kawa derin bir nefes almıştı. Söylediklerini takip etmişti. Hebun’un konuşmadığını fark edince şehit olduğunu sandı. Fakat Ferhat durumunun iyi olduğunu söylemişti. Tecrübe konusunda eksikliklerin çıkması sonucu zorlanmışlardı. Kawa arkadaş ise heyecanlı bir şekilde ne yapmaları gerektiğini bir çırpıda anlatmıştı. Kanika mahallesinde saldırılar yoğunlaşmıştı. Üst üste gelen şahadet haberleri tüm arkadaşları zorlamıştı. Kawa’nın aklına hemen Kanika mahallesinde şehit düşen Ferhat ve Amara arkadaşlar gelmişti. Kaygılanmıştı. Kawa arkadaş tüm kadın arkadaşları sever ve saygı duyardı. Onun için Amara’nın direnişe katılan ilk genç kadın arkadaş olması farklıydı. Nusaybin’de doğup büyüdüğü sokaklardan direnişe sonuna kadar katılmasının anlamı çok büyüktü. Herhangi bir savaş tecrübesinin olmaması onun direnişe katılmasında engel olmamıştı. Bu arkadaşların intikamının alınması gerekiyordu. Kawa’nın o an düşündüğü tek şey oydu.
Berivan ve Diren kaldıkları yerden devam ediyorlardı. Mayında yarışıyor gibiydiler. İşgalcilere karşı durmadan sabotaj eylemleri gerçekleştiriyorlardı. İlerlemeye çalışan işgalcilere yönelik yine eylem gerçekleştirmişlerdi. Çok sayıda ölüleri olan işgalciler kepçeyle ölülerini kaldırmaya çalışıyordu. Diren oldukça sıcakkanlı bir şekilde bu işi yapıyordu. Berivan bunu görüp endişeleniyordu doğalında. Sıcakkanlılığı yüzünden bir şey olmasından kaygılandığı için kendi koruması altına almıştı. Fakat Diren de bu durumu görünce öne atılıyordu. İkisi de bir diğer arkadaşı için kaygılanıyor ve korumaya çalışıyordu. Birbirlerinden önce öne atılmaya çalışıyorlardı.
Bahçede sayıları yirmiye yaklaşan işgalciyi gören Berivan, B7 silahı ile yakın mesafeden bu işgalcileri başarılı bir şekilde vurmuştu. Olayı yerini gözlemlemek amaçlı pencereye çıkmıştı. Ne yazık ki burada bomba atarların yoğunca atılmasının sonucunda yaralanmıştı. Diren hızlı bir şekilde yaralıların bulunduğu eve getirdi. Arkadaşların çoğu da bu haberi olunca yararılar evine gelmişti. Yüzünün yarısından boğazına kadar ağır yaralanmıştı. Dikiş atılması imkansızdı. Nefes almakta zorlanıyordu. Arkadaşların tedavi amaçlı yapabilecekleri bir şey de yoktu. Şehit Gelhat mahallesinden doktor çağrılmıştı. O doktor da dokunun tahrip olduğunu ve yapabileceği bir şeyin olmadığını söyledi. Aynı zamanda kolu da ağrıyordu.
Berivan’ın yaralanması ile yerine Serxwebun (Yusuf Altıdal) arkadaş geçmişti. Fakat o da ayağından yaralıydı. Bir günlük tedavisinden sonra hemen Berivan arkadaşın yerine mevziye koşmuştu. Savaşçılar için yaralı evine gitmenin bir koşulu mermilerin ve parçaların kemiğe isabet etmesiydi. Direnişçiler vücutlarında kemiğe isabet etmeyen bir durum yoksa savaşa devam ediyorlardı. Hatta hiç yaralandıklarından söz bile etmezlerdi. Serxwebun’u savaştıran da inancı ve cesaretiydi. Kararlılığı yaşamının tüm anına yansırdı. Berivan’ın yaralanması Diren’in kadın arkadaş olarak tek kalması anlamına gelmişti. Buna karşılık Zozan da bu mevziye geçmişti. Zozan ve Diren’in verdikleri çabanın, emeğin tarifi yoktur. Diren’in yüreği Şehid Gelhat mahallesi için atıyordu. Orada yürütülen direnişi merak ediyordu sürekli. Fakat bu onun katılımını olumsuz değil olumlu etkiliyordu. Şehit Gelhat mahallesi onun direncini ve azmini arttırıyordu. Karşılarında bulunan mevzilerinde Zero arkadaş vardı. Elleri emek kokan Zero’da kararlılık ve inanç yoğun yaşanıyordu. Mevziye verdiği emek bir başkaydı. Saygının adıydı. Mevzilerinin ayakta kalmasının da en büyük etkeniydi ve hep öyle kalacaktı.
Berçem tarafından ise hareketlilik sürüyordu. Bu alanda basmalı mayın olmadığından dolayı roket ekmek ve sudan daha değerliydi. Zırhlı araçların yoğunluğu ise haddini aşmıştı. Cigerxwin Bedran’ın şahadetiyle B7 roketini almıştı. Bedran’a layık olabilmek için sımsıkı tutmuştu. Verdiği çaba gözler önündeydi. Omuzladığı B7 ile bir tankı imha etmişti. Fakat bunu yeterli görmezdi. Silahı omzunda, sürekli işgalcileri arıyordu. Bu bölgede işgalcilerin yoğunluğunun olmasından dolayı buradaki mevzileri Binevş Gabar koruyordu. İşgalcilere göz açtırmıyordu. Gece eylem yapmaya gitmiş iki işgalciyi öldürmüştü. Zozan ve Diren’in ekmeklerinin bittiğini biliyordu. Eylemden dönünce kolları sıvayıp hamur yapmaya başlamıştı. Binevş suikast eylemleri gerçekleştiriyor, nöbet tutuyor, keşif yapıyor ardından da ekmek yapıyordu. Diren ve Zozan’a da ekmek yapmasını öğretmişti. Ekmek yaparken de eğlenmiş moral saçmıştı. Tüm bunları yaparken de hiçbir zaman işgalcilerin havan, obüs ve ağır silah saldırıları hiçbir zaman durmazdı. Yaşamın neredeyse her anında patlama sesleri yükselirdi.
Dorşin arkadaş yoğunluğun artması ile Berçem tarafına geçmişti. Yanında Ekin arkadaş da vardı. Ekin arkadaş Nusaybin direnişine en son katılan arkadaştı. Fakat katılımıyla yeni ya da eski olmanın bir öneminin olmadığını göstermişti. Tüm arkadaşlar tarafından da çok sevilen bir arkadaştı. İşgalciler, şirin sokağa girmek için ilk defa akşam harekete geçmişti. Cigerxwin’in B7 ile kepçeyi imha etmesinin sonucunda bir daha bu durumu ikiletmediler. Bakur ise Koçera mahallesindeki tünel çalışmalarına başlamıştı. Az sayıda bir ekip bu çalışmalara katılmıştı. Günler geçtikçe evler arası geçişler sıkıntılı oluyordu. Havan ve obüslerin etkisi ise her geçen daha da yıkıcı oluyordu. Kendi aramızda ‘ne bulsalar onu atıyorlar’ diyorduk. Alişer arkadaş yaralandıktan sonra yürümekte bile zorlanıyordu. Buna rağmen mevziye geçmişti.
Xeyri Melek arkadaş ise Şehit Gelhat mahallesine geri gitmişti. Bu mahallede yeni bir mevzilenmeye gidildiği için ihtiyaçtan kaynaklı oraya geçmişti. Zindî oluşan boşluktan dolayı mevziye geçmek istediğini belirtti. İlk başta yönetim yaralı olduğu için kabul etmemişti, ama sayı yetersizliğinden kaynaklı sonunda kabul etmek zorunda kalmışlardı. Diğer mevzide bulunan Şaho arkadaş, Xeyri’den aldığı tecrübeleri pratikleştirecekti. Xeyri arkadaş sağlam ve iyi bir mevzi yapıp sonra ayrılmıştı. Mevzilerinden işgalcileri görebilecek kadar açılmış olan delikler, karşıdan da kolay görülmeyecek biçimdeydiler. Bu onlara avantaj sağlıyordu. Şaho arkadaş baktığı yerden merdivenden iki özel harekatçıyı görünce kimseye söylemeden atışa başladı. İkisini de öldürmüştü. Kısa bir süre sonra onları almaya gelen bir başka işgalciyi daha vurmuştu. Dürbünle bakıldığında ölen işgalcilerin üzerindeki cephanenin oldukça fazla olduğunu gören arkadaşlar o cenazeleri almaya karar verdiler. Kayıp vermeyi göze almışlardı. Çünkü cephane giderek tükeniyordu. Bunun üzerine Kawa arkadaşın çağrılması gerektiği belirtildi. Bu girişimden önce Kawa arkadaşa danışmanın önemli olacağı biliniyordu. İşgalciler böyle bir girişimi fark ettikten sonra o bölgeye ağır silahlar ile yoğun saldırı gerçekleştirdi. Kendi askerinin bulunduğu yeri bombalayan işgalciler sırf cephanenin alınmaması için teknik ile saldırıya başlamıştı. Kendi cenazelerine de bombalar yağdırmaktan çekinmiyorlardı. Ağır tekniğin kullanılması sonucu bu girişim başarısız olmuştu. Şaho arkadaş durmuyor bir işgalciyi daha fark edince onu da hedeflemişti. O da Şaho arkadaşın vurması sonucu öldürülmüş, bir başkası da yaralanmıştı. Arkadaşların cephane alma girişimleri sonuç vermemişti ama kayıp verilmeden işgalciler burada tarumar edilmişti. Bu da arkadaşlarda büyük bir moral yaratmıştı.
Direnişçiler yaralı bir şekilde de olsa direnişe katılmada tereddüt göstermiyorlar aksine en ön mevzilere geçmek için dayatmalarda bulunuyorlardı. Yaralı sayısı oldukça fazlaydı. Ama direnişe katılmada oldukça ısrarlıydılar. Tüm arkadaşlarda küçük ya da büyük yaralanmalar mevcuttu. Ciddi yaraları olan arkadaşlar da bu direnişin en önünde yer almak için ısrar ediyorlardı. Hatta kimi arkadaşlar yaralanmalarını hiçe sayarak en ön mevzilere gidiyorlardı. Şartlar oldukça zorlayıcı olmaya başlamıştı. Cephane, erzak, savaşçı sayısı oldukça azalmıştı. Yaralı sayımız çok fazlaydı. Xebatkar arkadaş da yaralanmıştı. Zaten daha sonrasında bu zorlanmalardan dolayı Xebatkar arkadaş telsiz üzerinden şunları söyleyecekti:
‘Yürüyebilen yaralı arkadaş yaralı değildir. O yaralı arkadaş rolünü oynamalıdır. Her yaralı yanında bomba veya silah bulundurmalıdır. Fedai bir şekilde hazır olmalıdır. Cephanenizi idareli kullanın.’
YAZAR: R.G.
KAYNAK: RAPERİNA GEL
YORUM GÖNDER