BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (66.BÖLÜM)
ULUSLARARASI KOMPLO VE GERİ ÇEKİLME SÜRECİ
Geri Çekilme Ve Yaşanan Sorunlar;
Önderlik alınan karar çerçevesinde 2 Ağustos’ta, silahlı mücadeleye son verildiğini ve kesin bir ateşkes yaşanması için gerilla güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çıkarılma çağrısını yaptı. Açıklamadan sonra eyaletlerle de sınır dışına çıkma kararı üzerine tartışmalar yürütüldü. ARGK yönetimi, 1 Eylül’den itibaren geri çekilme sürecini başlatmanın planlamasını yaptı. Geri çekilme, eyaletlerin tümden boşaltılması biçiminde değerlendirilmedi. Her eyalette belli sayıda bir güç bırakılacaktı. Kalan güçler kendilerini savunma dışında, herhangi bir askeri eylem yapmayacaktı. Çünkü yıllardan beri bin bir emekle değerler ve mevziler oluşturulmuştu. Kalacak az sayıda güç bunları koruyacaktı. Ama Karadeniz, Koçgiri vb bazı alan ve bölgeler boşaltıldı. Esas olarak tüm eyaletlerde güç önemli oranda azaltılacaktı. Bu arada eyaletlere takviye için gönderilen bazı güçler yoldan geri çevrildiler. Bir kısmı gideceği yere ulaşmıştı, bazıları ise ulaşmamıştı. Güçler genelde Botan ve Amed’de birikmişti. Dersim grubu Erzurum’a ulaşmıştı. Bunların geri dönmesi kararı alındı. Bu temelde geri çekilme planlaması yapıldı. Askeri karargah yönetiminde değişiklik yapıldı. Toplantıda Avrupa’ya düzenlemem yapılmıştı.
Ancak 1 Eylül’de geri çekilme kararını tüm güçlere telsizden bizzat ben bir değerlendirme konuşmasıyla birlikte ilettim. Hemen sonrasında dağ alanından ayrıldım. Çok geçmeden, iki hafta sonra, geri çekilmede müthiş bir dağınıklık ve panik havasının egemen olduğunu biliyoruz. İlk planlama, gücün bir bölümünün gelmesi, bir bölümünün eyaletlerde kalması biçiminde geliştirilmişti. Eğer gerekli olursa geri kalan güçler bir yıl sonra çekilecekti. Tüm güçlerin aynı anda geri çekilmesi birçok zorluğa neden olabilirdi. Ama plansızlıktan kaynaklı Erzurum, Dersim ve Karadeniz’de bulunan güçlerin hepsi Amed eyaletinde birikmişti. Geri çekilmenin plansız yapıldığını gören düşman, Amed’de tuzak kurmuştu. Amed’e kadar güçlere hiçbir zorluk çıkarmamış, güçlerin Amed’de birikmesi için elinden geleni yapmıştı. Gerillaya tuzak kurmak ve yönelim gerçekleştirmek için Amed eyaletini kendine uygun görüyordu.
Güçler burada biriktikten sonra, düşman çok sert yönelimlerle darbeler indirmeye başladı. Güney’e geri çekilmekte olan Şehit Serdar (Seyfettin Rüzgar) arkadaşın komutasında 24 arkadaştan oluşan grup Kozluk ovasında darbe alarak bir kısmı şehit olmuş bir kısmı da esir düşmüştü. Mardin üzerinden Güney’e gitmek üzere yola çıkan 17 kişilik gruptaki arkadaşlar da kurulan pusuda şehit düştüler. Yine Şehit Remzi Avcı arkadaş sorumluluğundaki 30 arkadaştan oluşan grup, Tatvan’ın Karez alanında geri çekilmek isterken ciddi darbe yedi. Garzan ve Serhat üzerinden çekilen bazı gruplarda da şehadetler yaşandı. Kısaca geri çekilmenin düzenlemesi, planlamasının iyi yapılmaması ve Türk devletinin de, fırsat bu fırsattır, diyerek saldırıya geçmesi, tuzaklar kurması sonucu geri çekilme sürecinde ciddi darbeler alınmıştır. Bu kadar şehadetin yaşanmasında ana karargahın geri çekilme sürecini iyi örgütleyememesi, planlayamaması ve gerekli perspektifleri zamanında sunmaması etkili olmuştur. Türk devleti ve ordusu çok kalleşçe davranmıştı. “Ne kadar öldürürsem kardır” diyerek, geri çekilmenin yapılacağı bütün yollara tuzaklar kurmuştu. Geri çekilme sürecinde iki yüz civarında şehit verildi. 2 Ağustos’tan yıl sonuna kadar ortalama 200’ü aşkın arkadaş şehadete ulaşmıştı. Bu dönemde Dersim gruplarında geri çekilmede ve talimatlara uymada bazı sorunlar yaşandı. Tartışmalardan sonra, yaşanan sorunlar belli düzeyde giderildi. Geri çekilme gruplarının başında bulunan İsa arkadaş girilen bir çatışmada Bingöl’de şehit düştü. Grubun önemli bölümü imha oldu, kalan az sayıda arkadaş Kazım arkadaş da dahil Güney alanına daha sonra ulaştı.
Aynı dönemde Önderlik çağrısı üzerine barış gruplarının Türkiye’ye gönderilmesi gündeme geldi. İyi niyetin bir göstergesi olarak PKK’nin barış gruplarını Türkiye’ye göndermesine rağmen Türk devleti doğru bir yaklaşım sergileyememiş ve böylece demokratik çözümün önünü açmamıştı. PKK’nin demokratik çözüm yönünde samimiyetini gösteren barış grubu ve sınır dışına çekilme kararı Türk devleti tarafından adeta kendi zaferi olarak görülmüş ve ciddiye alınmamıştır. Türk devleti fırsatçılığını bir kez daha göstererek saldırmayı esas almıştı. İyi niyet karşılıksız bırakılmamış olsaydı, hem barış grupları artabilirdi, hem de çözüm süreci gelişebilirdi. Fakat uluslararası güçlerin Önderliğimizi Türk devletine teslim etmesi ve ardından gelişen geri çekilme süreci, Türk devleti tarafından çok yanlış bir biçimde değerlendirmeye tabi tutulmuş, bu süreci kendisi için kazanılmış bir zafer olarak görmüştü. Bundan dolayı da bizim çözüme dönük bütün çabalarımız ya basite alındı, ya da fırsat bu fırsat denilerek Kürt özgürlük dinamikleri tasfiye edilmek istenildi.
Ferhat bir ara TV konuşmalarında Avrupalılara güya çözüme katkı sunmak üzere “kapıları açma” çağrısında bulunmuştu. Silahlı mücadelenin bırakılacağına ve beş bin kişiyle Avrupa’ya gidileceğine dair yaptığı açıklama, Avrupa’nın kapılarını PKK’ye tümden kapatmasına neden oldu. Bu kez Avrupa’ya çalışmak için kadro gönderme sorunları baş göstermeye başladı. Bütün kapılar tutulmuştu. Ben Avrupa’da iken bazı devlet yetkilileri, yine görüştüğüm bazı gazeteciler sürekli, kaç gerilla ile Avrupa’ya yerleşileceği sorularını sormaya başladılar. Öte yandan bu kişinin bu türden konuşmaları yurtsever çevrelerimiz için de şok edici olup, inanç kırılmasına yol açıyordu. Hatta Fransa’da şehit bir arkadaşımızın babası, Ferhat’ın bu konuşmasını dinledikten sonra yaşadığı zorlanmadan dolayı vefat etmişti. Söylenen sözlere dayanamamış, beyin kanamasından yaşamını yitirmişti.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER