“BUGÜNÜ BAŞLANGIÇTA YAŞIYORUZ” (3.BÖLÜM)
“Bugünü Biz Başlangıçta Yaşıyoruz”
PKK kurulduğu gün ile günümüzde vardığı düzey çok farklı. Elbetteki bu güne bakılarak başlangıçta şöyleydik, bugünde böyle olalım demek doğru olamaz. Bilimselde olamaz. Yanlış bir yaklaşım olur. Ama bugünkü düzeyin tabii ki geçmişle bağı var. Kuruluşla bağı var.
Bugünü biz başlangıçta yaşıyoruz. Eğer bu kadar değerler ortaya çıkarıldıysa, bu düzey yakalandıysa bunun başlangıçla, kuruluşla bağını kurmak gerekiyor. Bunu hiçbir zaman inkar etmemek gerekiyor. Fakat hareket tabii ki başladığı gün gibi değildir. Birçok yönüyle başladığı günden çok ilerdedir ve çok farklılaşmıştır. Zaten PKK gelişmişse bundan dolayı gelişmiştir. Ve eğer gelişecekse de böyle gelişecektir. Yani bir hareketi kurduğun gibi sürekli yürütmeye kalkarsan o hareket gelişemez. Bir yere kadar gelişir ve orada tıkanır, kurur biter. Bir hareket sürekli kendini yenilemezse, eskiyen yanlarından kendini arındırmazsa, kendisi için gerekli olan gelişmeyi, yeniliği yaratmazsa o hareketin başarı şansı olamaz. PKK bütün saldırılara rağmen, bütün yetersizliklere rağmen eğer gelişimini sürdürüp bu güne kadar güçlenip, kitleselleşerek gelebildiyse, ayakta kalabildiyse, hala tek çözüm gücü olarak ortada kalıyorsa bu tabii PKK’nin diyalektik gerçekliğiyle bağlantılı bir olaydır. PKK yeni kurulduğunda hem ideolojik olarak hem felsefe olarak şunu esas aldı; sürekli cevap olmayı. Yani halkın ve insanlığın sorunlarına cevap olmayı esas aldı. Halkı ve insanlığı geliştiren, ona hizmet eden onu büyüten, onu başarıya götüren onu zayıf ve çirkinliklerinden arındıran hususları kendisine temel aldı. Onun için PKK başladığı günden bu güne gelirken şüphesiz doğru olan yanını, iyi olan yanını sürekli geliştirdi. Ama yetmeyen çirkin yanını, zayıf yanını da sürekli görüp gidermeye çalıştı.
PKK’nin gücü de burada yatıyor. Büyüklüğü de burada yatıyor. Başarısı da burada yatıyor. PKK kurulurken o günkü dünya koşullarına göre kuruldu. O günkü dünya koşulları dünyanın iki kampa bölünmüşlüğüydü. İki sistem biçiminde ve bu sistemler arasında ciddi bir mücadele vardı. Özgürlük için yola çıkanların hepsi dünyanın bu gerçekliğini dikkate alarak strateji ve taktiklerini geliştiriyordu. Dostlarını, düşmanlarını, ittifak güçlerini, sınıf tahlillerini, ulus tahlillerini buna göre geliştiriyordu. Birde tabii o günkü dünya koşullarında özgürlük mücadelesi, demokrasi mücadelesi yürütmek isteyen güçler Sovyet deneyimini esas alıyordu. Çünkü orda ileri bir deney ortaya çıkmıştı. Bolşevik parti vardı, onun orak çekiçli bir bayrağı vardı. Sovyetlerde Bolşevik parti, onun örgüt anlayışı, o ideoloji yaklaşım, felsefi yaklaşım pratikte sonuç almıştı. Dolaysıyla da herkes onu kendine esas alıyordu. O temelde örgütlenip mücadeleye gidiyordu. PKK bunları kendine esas aldı. Bu temelde kuruldu. Bu yanlış değildi. O günkü dünya koşullarında yapılması gerekendi herkesin yaptığı. PKK’nin de yaptığı buydu. Fakat tabii PKK her ne kadar Bolşevik örgütlenme modelini kendine esas aldıysa da dünya koşullarını kendine esas aldıysa da onlara saplanıp kalmadı. Pratikte cevap vermeyen yanlarını gördükçe özgün yanlar geliştirmeye başladı. Onun için PKK gerçeğinde ortaya çıkan böyle klasik bir komünist parti, reel sosyalist işçi parti gerçeği bulunamaz. Bir yanıyla onlara benzer ama bir yanıyla da benzemiyor. Mesela orta doğu gerçeğine benzeyen yanları da var. Zaten PKK şekillenirken hem orta doğu gerçekliğini, hem reel sosyalist gerçekliği iki tarafı da kendine esas alarak öyle şekillendi. Öyle ortaya çıktı. PKK ne tam bir orta doğu gerçeğini yansıtıyor, ne tam bir Sovyet reel sosyalizm gerçeğini yansıtıyor. İki yanını görmekte mümkündür. Hatta ikisinin yanlarıyla bağdaşmayan yanlarını da görmek mümkündür. Onun için PKK biraz farklı gelişti. Özellikle önderlik PKK’yi geliştirirken reel sosyalizmin, yine orta doğu gerçeğinin eskiyen, cevap vermeyen yanlarını gördükçe PKK’de bu yanları gidermeye çalıştı. PKK de yeni düşünce, yeni örgüt, yeni eylem anlayışını geliştirdi. Bu giderek PKK de belirgin bir hal kazanmaya başladı. Hatırlıyorum bazı komünist ve sosyalist partiler diyorlardı PKK kendine sosyalist diyor ama sosyalist değil.
Bundan dolayı söylüyorlardı. Çünkü kendilerine bakıyorlardı, PKK’ye bakıyorlardı bu gerçeği göremiyorlardı. Onun için o eleştiriyi yöneltiyorlardı. Orta doğulular bakıyordu diyorlardı PKK batıyı esas alıyor, reel sosyalizm zaten batının bir versiyonuydu, öyle değerlendirmeleri tabii ki normaldi. Bir haklılık payı da vardı. Onlar öyle görüyordu. Halbuki PKK ne tam bir orta doğu gerçeğiydi, ne tam bir reel sosyalizm ve batı gerçeğiydi. İkisinin de yanlarını taşıyan ama ikisinden de farklı yanları olan bir oluşum biçiminde gelişti. Reel sosyalizmin yıkılışı ile birlikte dünyada o iki kutuplu yapı ortadan kalktı. Ona dayalı stratejiler, taktikler yine Sovyet modeline dayalı örgütlenmeler ortadan kalktı. Artık Sovyet modeli insanlık için bir çözüm olamazdı. Zaten sorunları çözmediği ortaya çıktı. Ama Kürt halkının çözülmesi gereken sorunları vardı. Yine insanlığın çözülmesi gereken sorunları vardı. PKK önderliği önder Apo daha PKK’nin kuruluş adamlarında bile PKK’yi geliştirirken hiçbir zaman sadece Kürdistan halkının sorunlarıyla kendisini sınırlı tutmadı. O sorunları gördüğü el attığı, çözmek istediği kadar onunla birlikte insanlığın da sorunlarını görme, o sorunları da çözmeyi kendisine hedef olarak seçti. Hem kendisini o tarzda gerçekleştirdi, eğitti hem de PKK’yi o tarzda şekillendirmeye çalıştı. Sovyet modelinin sorunları çözmediğini gördü o zaman yeni bir modelin gerektiği tespitini yaptı. Kürt halkı ile insanlık sorunlarını çözmek için bu yeni modelini geliştirmeye başladı. Sovyetlerin dağılması önderliğin yeni model arayışlarını hızlandırdı.
CEMİL BAYIK (HEVAL CUMA)
YORUM GÖNDER