TARİHİN SIFIR NOKTASI KOBANÊ (19.BÖLÜM)
12. ZİFİRİ KARANLIK
“Tarihsel uğursuzluk denilebilir buna… Ölüm bizim için insan hücrelerinin yok olması, maddenin amaçsız dönüşmesi ya da öbür dünyaya geçiş değildir, bireysel bir yaratılıştır ölüm.” Paris Düşerken-İlya Edenburg
HEVAL REWÎ GÖRÜŞME (TARİHİ MART 2015)
Kobanê’de, yararlı olarak geldiği hastanede görüşüyorum. Kobanê’de insanlık değerlerini nasıl savunduklarını bize anlatıyor. Hiçbir savaşın Kobanê Savaşı’na benzemediğini söylüyor. Dar alanda yapılan bu savaşta düşmanın ev ev temizlendiğini söylüyor. Önümüzde çok büyük bir bina vardı. Hep aynı katta kalmıştık. Bir adım ileriye gidemiyorduk sonra arkadaşlar karar verdi ileriye gitmeye. “Uçak vuracak, önümüzü temizleyecek, biz de gideceğiz” dediler. Daha sonra Peşmergeler ağır silahlarla vuracak, sonra da biz saldıracaktık. Hazırlıklarımızı yaptık. Talimatın gelmesini bekliyorduk. Gece saat 03.00 gibi uçak bir kovan bombasıyla vurdu. Uçak sokağın komplesini temizleyecekti ama bir tane vurdu. O da isabet etmedi. Peşmerge de vurmadı. Bizim iki sokak ilerimizde uçak vurduğu zaman o kadar basınç yaptı ki benim ayağımdaki ayakkabı fırladı. Göz gözü görmüyordu. Zifiri bir karanlık ve her yer toz dumandı.
Haber geldi, gidiyor muyuz? Kalıyor muyuz? Konuşulan ile yapılan farklı idi. Şehit Seyithan vardı. Bizim bölük komutanımız. “Ne yapalım? Yapılacak bir şey yok. İlerleyeceğiz. Gazamız mübarek olsun” dedi. Kapıdan çıkan vuruluyordu. İstihbarat mı almışlardı? Şehit Boram, Şehit Seyithan, Şehit Züheyla yoldaş orada şehit düştüler. DAİŞ, hep üstümüze çalıştığı için bir türlü hareket edemez hale gelmiştik. O altı arkadaş şehit düştü. Evet, ileriye gittik. Ama bir türlü hareket edemiyorduk. Sürekli ateş altındaydık. Orayı alamadık. DAİŞ üstümüze çok yoğun çalışıyordu. Geri dönmek zorunda kaldık. Hatırladığım kadarıyla Kasım ayıydı. Şehit Seyithan kafasından vurulmuştu. Reber heval onu sırtında taşıyordu. Ancak onu kurtaramadık. Onu ve yaralı arkadaşlarımızı taşırken DAİŞ durmadan bize ateş ediyordu. Kafama takılan, planlanan ile yapılanın niye farklı olduğuydu. Normal şartlarda en ufak bir değişiklik olsa o plan iptal oluyordu. Niye devam edildi, anlamadım. Cephe komu_tanımız ve herkesin kafasına takılan şey planda bir değişiklik olduysa niye haber vermedikleriydi. Savaştan önce ben Kobanê’yi bilmiyordum, duymamıştım bile. Kobanê savaşı başladıktan sonra buraya geldim. Ben geldiğim zaman DAİŞ yaklaşık bir aydır kent merkezinde idi. Kobanê’yi artık bütün halkların özgürlüğü olarak algılı_yorum.
Herkes bu halkın varlığını kabul etmeli artık. Haklı bir mücadele var. Biz Kürtler artık kendimizi savunabiliyoruz. Biz bir ev, bir iğne için bile bize haksızlık yapılsa kendimizi savunacağız. Bir ara kent merkezi yüzde seksen DAİŞ’in eline geçmişti. Ancak ben arkadaşlarda bu inancı gördükten sonra düşmeyeceğini biliyordum. Bazen uçaklar vurmadan ilerledik. İki üç sokak gittik. Uçak vurmaya başladı. Tabi uçakların bize katkısı oldu. Ancak onlar olmasa da biz DAİŞ’i yenebilirdik. Uçaklara güvenerek kendimizi ayarlamıyoruz. Beni bu savaşta en çok zorlayan şey arkadaşlarımın şehit düşmesidir. Aylarca yatmadığımız zamanları bilirim. Beni en çok zorlayan bir de uykusuz kalmaktı. Mevzide yattığımız yatak çoğu zaman aynı idi. Nöbetleşe ikişer arkadaş şeklinde yatıyorduk.
Ancak çoğu zaman mevzide bile olsa yatmıyorduk. Çünkü sürekli sıcak bir temas ve çatışma vardı. Tam gözlerimizi kapatıyorduk çatışma çıkıyordu. Belediye caddesine varana kadar hiç doğru dürüst yatamamıştık. Belediye caddesine vardıktan sonra yatmaya başladık. Belediye caddesine gelene kadar bir el bombası mesafesindeydik. Hiç yatma fırsatımız olmadı. Bir gün tam hatırlamıyorum. Galiba marangozdu, saldırıya geçtik. Yerimizi aldık. Heval Serxwebun da vardı. Dört tarafı açık bir yerdi. Arkadaşlar arayı açmıştı. Biz takviye olarak oraya gitmiştik. Marangozun üst katında bir ev vardı orası bize aitti, üç tarafımız düşmanla çevrilmişti. Sokak tek şerit, karşıda da düşman var. Camdan cama bombalar kullanıyorduk. Silah kullanmıyorduk. Mevzi yapamıyorduk, mevzi yapacak yer yoktu. Kirişin arkasında kendime mevzi yapmaya çalışıyordum. Sokağın başında idi. Kafamı çıkardım. Kafamı çıkarmamla onların Biswbinglerin biri sağdan diğeri soldan geldi. Kafamı çektim. Başımın üstünden gitti, orası çok tuhaf bir yerdi. Hala inanmıyorum. Ne dışarı çıkabiliyoruz ne de içeri gidebiliyoruz. Aramızda bir cadde vardı. Çatışacak alan da yoktu. Sadece bomba kullanabiliyorduk. Arada bir kafamızı çıkarmadan rastgele çatışıyorduk. Birçok kez yıkıntılar içinde savaşıyorduk. Ateş mesafesi bile kalmıyordu. DAİŞ çeteleri gelip bomba atıp atıp gidiyorlardı. Biz onları görmüyorduk. Onlar da bizi görmüyordu. En sonunda mayın döşedik. Geldikleri zaman patlattık onlardan dört kişiyi öldürdük, o mayından sonra geri çekildiler biz ilerlemeye başladık.
DAİŞ tarihte eşi benzeri görülmemiş bir canidir. İnsanlığın vicdanı varsa onları affetmez. Arkadaşlarımızın kafasını kestiğini öğrenince insanın onları çiğneyesi geliyor. Ancak bizim tarzımız bu olmadığı için yapamıyorduk. Ben DAİŞ‘in ne olduğunu bilmiyordum. Bize karşı savaşacaklarını bilmiyordum. Bizimle bir sorunları oldu mu? Onları da bilmiyorum. Ne olduysa bize saldırdılar.
RÊNAS MÛSA
YORUM GÖNDER