BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ (92.BÖLÜM)
MEŞRU SAVUNMA STRATEJİSİ
Paradigmasal Değişim Ve Meşru Savunma Stratejisi;
Diğer yandan Türkiye “Türkleştirme” politikasını sürekli gündemde tutuyor. Kapitalizm ise tüm halkımızı, yaşadığı her yerde kendi sistemi içerisinde eritmeye çalışıyor. Tüm bunlara karşı kendimizi savunmaktan bahsediyoruz. Çünkü halk olarak varlık yokluk sorunumuz halen gündemdedir. O halde savunmayı tek başına askeri temelde ele almak yanlış olur. Sanki ülkemiz her yönüyle koruma altındadır da, bazen askerlerin saldırısına uğruyormuş gibi bir durum söz konusu değildir. Ülkemiz üzerindeki saldırılar geniş ve kapsamlıdır. Askeri, ideolojik, siyasal, kültürel, ekonomik kısacası tüm yaşamı ve toplumu felç edecek her türlü saldırı durumu söz konusudur. Tüm bu saldırılara karşı savunma gerekiyor. Bu durumda kendimizisavunmak hem evrensel hukuktan doğan bir haktır, meşrudur hem de ahlaki ve insani bir görevdir. Ülkemize karşı bir saldırı vardır, ülkemiz işgal edilmiştir. Halkımız sürekli şiddet, asimilasyon uygulaması ve tehdidi altındadır. Kültürel soykırım, askeri işgal ve ekonomik sömürü vardır. Toplumumuza dayatılan bu büyük saldırı ve haksızlık karşısında kendimizi savunurken, çerçevesi uluslararası yasalarda da belirtilen meşru müdafaa çizgisinden sapmadan, mücadelemizi meşru savunma stratejisi temelinde örgütleyip geliştirmemiz gerekiyor. Dolayısıyla yeni paradigmayla birlikte mücadele anlayışımızda köklü bir düzeltme ve yenilenmeyi yaşıyoruz. Bu yeni mücadele stratejisiyle eski mücadele stratejisi arasında çok ciddi ve köklü farklar vardır.
Öncelikle esas aldığımız eski paradigma temelinde uzun süreli halk savaşının şiddete büyük rol biçmesi ve oldukça ön plana almasındaki yanlışı böylece gideriyoruz. Bunu köklü bir biçimde aşıyoruz. Gerilla 2000 yılına kadar uzun süreli halk savaşı stratejisine göre mücadele yürütmüştür. Uzun süreli halk savaşı her ne kadar genel anlamda stratejik açıdan savunma içerikli olsa da taktik olarak saldırı düzeyini esas alır. Yani önce düşman güçlerine saldırıyorsun, sonra propagandasını yapıyor ve böylece siyasal etki yaratmak ve önünü açmak istiyorsun. Bu taktikte bir saldırı pozisyonu vardır. Meşru savunma stratejisi bundan farklıdır. Esasen silahlı güçlerle birlikte tüm toplumsal dinamiklerin savunma konumunu ifade etmektedir. Kürdistan’da daha önce de tüm mücadeleyi sadece gerilla yürütmemiştir. Gerilla, parti, ordu ve cephe şeklinde örgütlenmişti. ARGK ordu (askeri mücadele), ERNK cephe (siyasi mücadele) ve PKK parti (ideolojik mücadele) çalışmalarını yürütmüştür. Parti, ordu ve cephenin iç içe örgütlenmesi çerçevesinde 1987 yılından itibaren çeşitli kurumlaşmalar geliştirildi. ERNK’nin en önemli örgütlenmeleri olarak işçi örgütlenmesi, köy komiteleriyle birlikteYekitiya Jinên Welatparezên Kurdistan (YJWK) ve ardından YCK (Yekitiya Ciwanên Kurdistan) kuruluşu ilan edildi. Bu temelde çeşitli düzeylerde ERNK’nin şehir komiteleri kuruldu. Bu dönemde parti, ordu ve cephe çalışmalarını iç içe örgütlemeye en çarpıcı örneği 1988 yılında Berivan ve Yasin (Adil Aslan) arkadaşlar öncülüğünde Cizre’de başlatılan kitle faaliyetleriyle oluşan sistemde görebiliriz. Bu arkadaşlarımız, hem ERNK komitesi gibi, hem bir ARGK birliği gibi, hem de Parti temsilcileri gibi çalışıyorlardı. Parti adına kendi yazdıkları bildirileri dağıtıyorlardı. Ordu adına eylemler geliştiriyorlardı. ERNK olarak da propaganda ve örgütlenme çalışmalarını yürütüyorlardı.
Daha sonra parti bu arkadaşların iyi çalıştığını ve iyi bir model geliştirdiğini görünce sorumluluklarını Cizre Silopi’den, Siirt-Kurtalan ve Batman’a kadar genişletmişti. Nitekim daha sonra Yasin arkadaş Cudi ve Gabar’a geçti ama Berivan arkadaş çalışmalarını bu çerçevede devam ettirdi. Bu arkadaşların yürüttüğü çalışma esas itibarıyla tarihsel bir sürece yol açan, kitle serhildanlarının zeminini yaratmıştır. Büyük bir örnek olan Berivan arkadaş, 1989’da Cizre şehir merkezinde şehit düştü. Yasin arkadaş ise IV. Kongre’de PKK Merkez Komite üyesi olarak seçildi. Ancak kısa bir süre sonra Gabar’da şehit düştü. Yürüttükleri çalışmayla parti, ordu, cephe temsilcileri olarak halk içerisinde gerillanın temsil edilmesinin en iyi halkası oldular. Bu temelde diriliş devriminin topluma taşırılmasında en seçkin öncü olmayı pratikleriyle gerçekleştirdiler. Benzer pratikler temelinde serhildan hareketinin geliştiği, yine gençliğin ve kadının gerillaya yığınsal katılımının önü açılarak toplumsal bir devrim dalgasının yaşatıldığı bilinmektedir. Açık ki eskistratejimizde de sadece gerilla değil gerillanın yanısıra örgütsel ve toplumsal çalışmalarımızın yeri vardır. Yeni meşru savunma stratejisinde ise bahsedilen siyasal ve toplumsal çalışmaların yeri daha fazla ön plandadır. Yeni stratejide söz konusu çalışmalar eski stratejide olduğu gibi yedek çalışmalar değildir. Yani sadece gerillanın güçlendirilmesi ve gerilla savaşının başarıya ulaşması için yürütülen çalışmalar değil, stratejik önemde olan temel çalışmalardır. Gerilla nasıl ki askeri savunma gücü olarak stratejik bir konuma sahipse ideolojik, sosyal, siyasal, diplomatik, ekonomik ve kültürel çalışmalar da stratejik önemdedir. Bütün bu çalışmalarla gelişen serhildan hareketi toplumun demokratik refleksi ve temel devrim gücü olarak en stratejik rolü oynayan bir kuvvettir. Bu anlamda meşru savunma stratejisi tüm toplumsal örgütlenmeleri esas alan komple bir stratejidir. Dayandığı toplumsallık, amaç, araç ve felsefi örgüsüyle başarısızlığa yer vermeyen, bir özgürlük ve zafer stratejisidir.
Meşru savunma stratejisinin dayandığı iki temel mücadele ayağı vardır. Bunlardan birisi temel savunma gücü olarak gerilla; ikincisi ise halkın eylem gücü olarak kitlesel hareketin ifadesi olan serhildan hareketidir. Çağımızda kitleleri yetkin bir biçimde bilinçlendirme ve örgütlenme olanaklarının gelişmesi paralelinde devrim gücünü sadece örgütlü dar bir yapıya dayandırmak, diğer kuvvetleri de onun yardımcısı haline getirmek çok yetersiz bir stratejik mevzilenme olacaktır. Günümüzde bu tür dar stratejik yaklaşımların başarı olanakları da ortadan kalkmıştır. Meşru savunma stratejisinin en önemli özelliği devrimin temel gücü olan kitlenin aktif bir eylemsel devrim gücü olarak örgütlenmesidir. “Devrim, kitlelerin eseridir” sözü eski üstatların çok yerinde ve doğru bir tespitidir. Halk devrimi ancak halk tarafından yapılabilecek bir toplumsal olaydır. Üstten dayatılan, darbeci müdahalelerle yapılanlar halk devrimi olamaz. Devrimi yapacak olan ya da başka bir deyişle özgürlük mücadelesini yürütecek olan kitleler olduğuna göre o zaman kitlelerin en ileri düzeyde örgütlenmeye kavuşturulması, aktif bir eylem gücüne dönüştürülmesi temel bir hedef olmak zorundadır. İşte serhildan hareketinin görevi budur. Meşru savunma stratejisinin en önemli ayağı olan serhildan hareketini geliştirip güçlendirmek, onu başarıya taşımak hedefe ulaşmakla eş anlamlıdır. Bu yüzden tüm devrimsel faaliyetlerin ana görevi bu olduğu gibi gerillanın da temel amacı budur. Toplumsal alanın öncü güçleri olan gençlik ve kadının toplumsal mücadelede en çok üzerinde yoğunlaşacağı saha serhildan sahasıdır. Özellikle en geniş bir biçimde örgütlemek ve öz savunmasını yeterli hale getirmek önemlidir. Bu nedenle meşru savunma stratejisinin temel mücadele alanı olan serhildan hareketini örgütlemek, geliştirmek ve kitleleri harekete geçirmek stratejinin esasıdır. Sömürgeci, faşist baskılara karşı kitlenin başkaldırısı olan serhildanın temel örgütlenme gücü gençlik, kadın ve emekçi kesimlerdir.
Bu kesimlerin aynı zamanda mücadelede öncü bir konumu söz konusudur. Haksızlıklara karşı özgürlük arayışında olan toplumun demokratik ve meşru eylem tarzı olarak gelişen serhildan hareketini, tüm toplumsal kesimi örgütleyerek, bir halk devrimi gücü haline gelmesini sağlamak ana hedeftir. Filistinlilerde intifada, Kürdistan’da serhildan ifadesine kavuşan kitlesel hareket, toplumun yediden yetmişe tüm kesimlerini sömürgeci zorbalığa karşı harekete geçirerek, egemen sistemi en çok zorlayan bir mücadele biçimi olmuştur. Haklı özgürlük mücadelesini “terörizm” olarak damgalayan egemen güçlere karşı milyonlara dayanan serhildan hareketinin mücadele tarzı bütün özelsavaş yalanlarını açığa vuran, boşa çıkaran ve toplumu gerçek bir iradeye kavuşturan, çağımızın en etkili bir mücadele biçimidir. Onun örgütlenme düzeyinin kapsamı ve taktik zenginliğinin gelişmesi egemen güçleri ciddi anlamda zorlayan, kitleleri eğiten, çelikleştiren, onu yenilmez kılan ve kesin sonuç almaya götüren bir mücadele tarzı durumundadır. İnkar ve imha siyaseti altında olan Kürdistan gibi bir ülkede serhildan hareketinin tek başına bu rolü oynayamayacağı açık ortadadır. Ancak, gerillanın yarattığı denge ortamını iyi değerlendiren, gerilla paralelinde örgütlenip güçlenen bir serhildan hareketi devrimsel karakter kazanma olanaklarına kavuşabilir.Ayrı kulvarlarda örgütleniyor olsa da serhildan hareketi ile gerilla hareketi birbirini zayıflatan değil, birbirini güçlendiren, birbirini besleyen, destekleyen pozisyonda olduğu müddetçe doğru çizgide bir mücadele gücü haline gelebilirler.Aksi takdirde stratejinin iyi bir gücü haline gelemez ve sonuç alamazlar. Meşru savunma stratejisinin başarısı için serhildan hareketi ile gerilla hareketinin kesinlikle pratik sonuçları itibariyle bütünlüklü duruşu sağlaması ve stratejik çizgiye hizmet etmeleri gerekmektedir. Bu stratejinin başarıya ulaşması için serhildan ve gerillanın birer zafer gücü haline gelmesi şarttır.
MURAT KARAYILAN (HEVAL CEMAL)
YORUM GÖNDER