BİR SAVAŞIN ANATOMİSİ(16.BÖLÜM)
1960’LI YILLARDA ORTADOĞU'DA HALK MÜCADELESİ VE TAKTİKLERİ
Ortadoğu’da Gerilla Olgusu;
Tüm dünyada yeni çığırlar açan uzun süreli halk savaşı tarzı Ortadoğu’ya sınırlı bir biçimde yansımıştır. Bu tarz çağdaş bir savaş tarzıdır. Ezilen halkların klasik ayaklanmaları yerine Kürdistan’da olduğu gibi başkaldırıp bir kalede sonuna kadar günlerce bekleyip ölme ya da teslim olma yerine daha esnek, hareketli, büyük orduları yıpratan, giderek kendisini de onlar karşısında örgütleyerek ve ordulaştırarak yenen bir direnme savaşı stratejisidir. Bu strateji çeşitli ülkelerde uygulanmış ve sonuç almıştır. Ancak dünyada açtığı yeni umutlara rağmen bu savaş stratejisi Ortadoğu’da fazla gelişmemiştir ve böyle bir savaş tarzı fazla uygulanmamıştır. Eğer uygulanmış olsaydı Kürtlerin 19. ve 20. yüzyıldaki direnişleri acıyla sonlanmayabilirdi.
Yine, eğer gerilla taktiği uygulanmış olsaydı Libya’da Ömer Muhtar’ın İtalyan ordusuna karşı yaşadığı hazin akibet olmayabilirdi. Tanklar karşısında kaçmamak için ayaklarını mevziye bağlama gibisavaş gerçeği açısından mantıklı olmayan yöntemlere başvurulmazdı. Savaş sadece direnmek için verilmez, direnmek kadar kazanmak için de yürütülür. Tanklardan kaçmamak için kendi ayağını mevziye bağlamak savaşı kazanmakla değil, sadece yiğitlikle anılabilir. Bu yöntemle tanklara karşı başarılı bir direniş geliştirilemez. Böyle yapılırsa tank ezer geçer. Nitekim böyle de olmuştur. Savaş bilimi açısından bu bir savaş tarzı değildir.
Ancak ben düşmandan kaçmıyorum diyen feodal duygusallıkla oluşan yiğitliğin savaş sahasına bir yansıması olarak görülebilir. Gerilla olarak bilinen savaş tarzı Ortadoğu’da çok tanınan ve bilinen bir tarz değildi. Belki bazıları teorik olarak okumuş ama pratikte uygulanmamıştır. Belki bazı zorunluluklar karşısında asi avare, dağları kendine mesken edinmiş bazı çete grupları ortaya çıkmıştır, ama halk özgürlüğüyle bir bağlantısı olmamıştır. Osmanlı’nın işgale uğraması ile birlikte Türkiye’de oluşan Müdafaai Hukuk Cemiyetleri gibi bazı çete grupları hem Kürdistan hem de Türkiye’de ortaya çıkmıştır. Ama bunlar düzenli, sistemli gerilla taktiklerini uygulayan hareketler değildir. Vurur, dağa gelir, dağda bir yere yerleşir, o kadar. Şimdi peşmergenin kullandığı tarzla benzerliği vardır. Bunun gibi yöntemler Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde kullanılmıştır. Oysa gerilla stratejisi, çok az bir güçle başlayıp giderek kendisini büyütmeyi esas alan, kendisine toplum ve savaş cephesinde yer açan, kendisini örgütledikçe düşmanı yıpratıp daraltan, böylece düşmanı yenebilecek duruma getiren vur-kaç taktiğine dayalı bir savaş stratejisidir.
Dünyada yaşanan ve ortaya çıkan bu zengin yöntemler Ortadoğu’ya fazla yansımamıştır. Türkiye, Kürdistan ya da Ortadoğu’nun diğer bölgelerinde uygulanan tarzlar bu stratejiyi izleme biçiminde olmamıştır. Belki zorunluluk karşısında dağa çıkmış, dağa dayanan, eşkıya, çete tarzında bir savaş gelişmiştir ama çok dar ve mahalli düzeyle sınırlı kalmaktan kurtulamamıştır. Çete tarzı Kürdistan’da da yoğun bir biçimde kullanılmıştır. Belki Kürdistan’ın coğrafik koşullarından dolayı biraz farklılık göstermiştir, fakat uygulanan yine bu tarzın biraz geliştirilmiş bir versiyonudur. Barzani öncülüğünde gelişen peşmergecilikte bu tarzın biraz ilerleme durumu söz konusudur. Peşmerge bu klasik tarzın biraz daha ilerletilmiş halidir. Bir nevi klasik Kürt savaş tarzının günümüzdeki temsili olmaktadır. Bu savaştarzı açık ki gerilla değildir. Gerilla stratejisini esas alan, ona göre yoğunlaşan bir tarzdan ziyade, klasik ayaklanma ile gerilla arasında bir yerde durmaktadır. Belki de tüm Ortadoğu’da bu taktiği en çok Kürtler uygulamıştır, peşmerge pratiği ile bunu biraz daha ilerletmiştir. Fakat peşmerge savaşı tam bir gerilla savaş tarzı değildir.
Peşmerge savaş tarzı da vur-kaç taktiğini esas alır ama pratikte uygulanan gerillanın stratejisini bütün boyutlarıyla geliştiren bir tarz değildir. Düzenli ve donanımlı güçlü ordulara karşı sırtını dayayacağı bir yer, üs alanı veya dayanacağı bir ülke olması durumunda taktik açılım yapabilmektedir. Böyle bir üs alanı yaratılmadığı, savaşı sevk, idare ve koordine edecek bir karargahlaşma olmadığı sürece başarı şansı kalmamaktadır. Peşmerge tarzı gerillaya yakın olmakla birlikte, gerillanın hiçbir yere dayanmaksızın kendini var etme taktiği daha farklıdır. Peşmerge tarzı bu yönlü bir yaklaşım geliştirememiş, bu nedenle her koşul altında düşmanla savaşabilen bir pozisyon yakalayamamıştır. Düşmanın içine sızan, kalbine giren, ölümcül darbeler vuran, her yere girip çıkabilen gerilladan ziyade kendine özgü bir tarz yaratmıştır, buna peşmerge tarzı denilebilir. Güney Kürdistan’da peşmerge tarzı 1961 yılında gelişmeye başlamıştır. Aynı dönemde Filistinlilerin daha bilinçli gerilla tarzını uygulama çabaları vardır. Teorik yoğunlaşma temelinde gerillayı geliştirme çabalarına girişmektedirler. Ancak Filistin’in arazi koşulları buna pek olanak vermez. Filistin’in çok dar bir araziye sahip küçük bir ülke olması, arazi koşullarının gerilla savaşına yeterince yatkın olmaması bu çabalarını engeller.
Aynı zamanda İsraillilerin Filistin halkını göçe zorlaması sonucu Filistin devrimci güçlerinin Filistin dışına çıkması da buna eklenince durum daha iyi anlaşılır olmaktadır. Bütün bunlardan dolayı Filistin’de geliştirilmek istenen gerilla oturmaz ve kendine özgü bir tarzın oluşmasına neden olur. Bundan kaynaklı Çin ve Vietnam’daki gerilla düzeyine ulaşamaz. Dolayısıyla Filistinlilerin kendine özgü tarzı olan fedailik öne çıkmaya başlar. Zaten Filistinlilerin savaşçıları fedai olarak isimlendirilmektedir. Çünkü artık fedai tarz uygulanmaktadır. Fedaisavaştarzı düşmanın içine dalma üzerine kuruludur. Düşmanın içerisine girecek, vurabildiği kadar vuracaktır. Ancak taktikte yaratıcılık çok fazla esas alınmamış, düşmanı beklemediği yerde vuracak sarsıcı yaratıcılık geliştirilememiştir. Bu tarz sonucunda eylemci güç ya imha olacak ya da önemli oranda darbe alacaktır. Başka bir sonucun ortaya çıkması mümkün değildir. Kıra dayalı, vur-kaç taktiğini uygulayan, giderek kendisini büyüten, böyle bir stratejiye dayanıp sonuç alan bir gerilladan ziyade o koşullarda kendine özgü fedai tarzı uygulayan birsavaş gerçekliği tarzında şekillenmiştir. Öncesinde Filistinliler ile İsrailli gruplar arasında yarı düzenli ordu, yarı gerillaya benzer birbirine karşı baskın hareketleri yaşanmıştır. Bu gruplar düzenli ordu değildir ama gerillaya da ulaşamamıştır. Birbirine karşı çete grupları biçiminde örgütlenmiş, Kudüs sokaklarında her biri bir mahallede birbirine karşıt hamleler ve baskınlar yapmışlardır. Yine kırsal alanda, köylerde bir grup bir köyü savunurken, öbürü o köyü basıyor, böyle karşılıklı süren bir tarz hakimdi. Daha çok köylü savaş tarzına benzeyen bir tarzdır.
Bu tarz açık ki gerilla tarzı değildir. Çünkü gerilla kıra dayanan, küçük bir güçle başlayıp giderek kendisini büyüten, stratejik savunma döneminden zamanla stratejik denge dönemine geçiş yapan, bu temelde sonuç almaya doğru gelişme kaydedendir. Ne Kürdistan’da, ne de Filistin’de böyle bir strateji izlenmemiştir. Bu yönüyle bunlar daha çok birer direniş gücüdür. Her ikisi de çok sonuç alıcı olamamışlardır. Kürdistan’da peşmerge tarzı, Filistin’de ise fedai tarzı önemli pratik deneyimler ortaya çıkarmış olmasına rağmen Çin ve Vietnam’da gelişip zafer kazanan gerilla esaslarına ulaşamamışlardır. Daha çok kendine özgü bir tarz biçiminde şekillenen direniş pratikleri ve mücadele güçleri biçiminde pratikleşmişlerdir. Bu tarzın sonuç alıcı olmadığı Filistin hareketinin birçok sefer katliamlara uğramasından bellidir. Filistin’de dünyanın tüm ilgisini çeken, tüm dünya tarafından gıpta ile izlenen bir fedai tarz olmasına rağmen ulusal özgürlüğü sağlama konusunda başarılı bir pratik sergilenememiştir. Çünkü geçmişte daha çok Filistin dışında, Ürdün’de, Suriye’de ve Lübnan’da üslenmiş bir harekettir.
1974 yılında Ürdün devleti Filistinlilere yönelip 100 binden fazlasını katletmiştir. Filistin gerillası bu kayıplardan sonra Suriye ve Lübnan’a çekilmiştir. Sonrasında 1976 yılında Suriye ve Lübnan onlara yönelmiş ve böylece ikinci bir katliama uğramışlardır. Üslenme anlamında coğrafya ve yersorunu yaşayan bir gerilladır. Bu fedai topluluğu büyük bedellerle gösterdiği kahramanlıklara rağmen içler acısı durumu yaşamaktan kurtulamamıştır. Kendi toprakları dışında mülteci bir yaşamla mücadele yürütmüşlerdir. Bu durum bile Filistin hareketinin trajedisini ortaya koymada yeterli bir işlev görmektedir.
Belirttiğimiz gerilla olgusu Çin ve Vietnam’da şekillenen ve uzun bir mücadele ile zaferi yakalayan bir niteliğe sahiptir. Dünyanın diğer ülkelerinde uygulanan gerilla tarzları kendisinden daha büyük orduları yenebilecek bir düzeye ulaşmıştır. Hem peşmergecilikte hem fedailikte böyle bir düzeyin gelişmesinden bahsetmek güçtür. Dolayısıyla bir zafer stratejisine dayanan güçlerden ziyade birer direniş güçleri durumunda kalmışlardır.
MURAT KARAYILAN(HEVAL CEMAL)
(16.BÖLÜM)
YORUM GÖNDER