HPG ÖNDERLİĞİMİZİN VE HAREKETİMİZİN KARARLARIYLA HAREKET EDECEKTİR
Önderliğimizin başlattığı süreç kırk yıllık bir mücadele tecrübesinin ürünü olduğu kadar özelde de 1993’ten beri yürütülen ve AKP hükümetinin oyalama ve kandırma siyaseti nedeniyle askıya alınan demokratik barışçıl çözüm stratejisinin bir devamıdır.’’ Diyen Sofi, ‘’Türk devleti ve AKP hükümeti gerekli adımları atmaz, süreci daha önceki süreçlere benzer bir biçimde oyalama ve kandırma siyasetinin aracı yapmaya çalışırsa 2013’e girişte önümüze koyduğumuz devrimci halk savaşı pratiğini uygulamaya koymaktan başka hiçbir seçenek kalmaz. Böylesi bir savaş gündeme gelirse 2012 yılını kat be kat aşan, düşmanı Kürdistan’da felç edecek ve bu topraklardan söküp atana kadar durmayacağımız bir süreç başlamış olacaktır.’’ Dedi.
2012 gerilla hamlesi üzerine çok şey söylendi. Özellikle Türk medyasında bu konuda istenilen hedeflere ulaşılmadı denildi. Sizin bu konudaki hedefleriniz ve ulaşılan sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hareketimizde bir gelenektir. Apocular olarak adlandırılan grup döneminden günümüze dek özgürlük mücadelesi her zaman açıklık üzerinden ilerlemiş, hedefler programını hiçbir suretle gizlememiştir. Her mücadele yılına girişte bir perspektif oluşturmuş, planlamasını yapmış ve bunu açık bir şekilde halkla, kadrolarla paylaşmıştır. Yine yılsonunda planlamamıza alıp gerçekleştiremediğimiz hususları da sürekli paylaşmayı halkımıza karşı bir borç bilmişizdir.
2012 yılına girişte de hareketimiz organları tarafından yapılan tartışmalar sonucunda ulaşılan perspektif ve planlamalarımızı halkımız ve kamuoyuyla açık bir şekilde paylaşmıştık. 2012 yılı öngörüsü ve planlamasında Kürt halkının güney, kuzey, doğu ve batıda artık özgürlüğüne doğru adım adım ilerleyeceği, Kuzey Kürdistan’da resmiyete kavuşmuş olmayan fakat fiiliyatta yürüyen demokratik özerklik sisteminin adım adım diğer parçalarda da kurulacağını belirtmiştik. Kürt halkının artık işgalcilere, hegemon devletlere kölelik yapmayacağını, dört parçada örgütlülüğünü güçlendirerek Önder Apo’ya Özgürlük Kürdistan’a Statü sloganı çerçevesinde mücadeleyi doruğa çıkaracağını belirtmiştik. Bu Özgürlük Hareketimizin adım adım Zafer Perspektifi olarak HPG’nin başarılı yürüyüş perspektifi olmuştur.
HPG olarak kamuoyuna yaptığımız açıklamalarda 2012 yılının bir gerilla yılı, Kürt yılı olacağını belirtmiştik. Yeni yılda güney, kuzey, diğer parçalarda Kürtlerin statü sahibi olacağını, Ortadoğu’nun yeni siyasi haritasında demokrasinin bayraktarlığını yapacağını ilan etmiştik. Amed Tarihi Newrozu tüm dünyaya zaten bunu ıspatlamıştır.
Önümüze koyduğumuz hedef ve planlamamızı büyük ölçüde başardık. 2012’de Devrimci Halk Savaşı’nı en üst düzeyde uygulamaya koyduk. 19 Haziran’da Şitazin ve Oramar’da başlattığımız Devrimci Harekâtlar Şemzinan ve Beytüşşebap’ta yıl sonuna kadar aralıksız bir biçimde devam etti. Türk ordusu bırakın operasyon yapmayı kışlalardan, karakollardan çıkamaz duruma getirildi. Botan-Zağros hattında gerillanın yaratıcı taktikleriyle düşman hareket edemez bir halde çekilmek zorunda bırakıldı. Beytüşşebap’ta, Şırnak’ta, Amed’te, Erzurum’da, Dersim’de, Serhat’ta gerillamız devrimci harekatlarıyla düşmanı felç etti. Kürdistan’da düşmanla işbirliği halinde çalışan kesimlere, savaş rantçılarına göz açtırılmadı. Soykırım siyasetini Kürdistan’da amansız bir biçimde uygulayan işgalci TC devletinin oyunlarını boşa çıkardığımız gibi kirli siyasetinin temsilciliğini yapan işbirlikçilerini ve onların ihanet zeminlerini de önemli oranda ortadan kaldırdık.
2011-2012 kışında PKK’nin bitirileceği propagandasını yapan, Tamil örneğini ağızlarından düşürmeyen özel ve psikolojik savaş medyasını susturduk. Tüm dünya medyası dönem dönem gerillanın başarısını en geniş halde yansıttı ve bu başarıyı kabullendi. Bu başarı bizzat ordunun en yetkili ağızlarınca, devlet görevlileri ve uluslar arası destekçileri tarafından da kabul edilmek durumunda kalındı.
Kuzeyde durum böyleyken batıda 19 Temmuz devrimiyle Kürt halkı ne denli başarılı bir çizgide olduğunu ispatlamış oldu. Yeryüzü üzerindeki en demokratik, en özgür toprak parçası şu anda Batı Kürdistan’dır. Kürt halkı Önder Apo’nun paradigmasını Batı Kürdistan’da uygulamaya koydu. Ve başta Suriye olmak üzere Ortadoğu halklarına gerçek muhalefetin, devrim dalgasının nasıl geliştirilmesi gerektiğini çok net bir biçimde göstermiş oldu.
Tüm bunlar büyük bir direnişin ve mücadelenin sonucu elde edilmiş başarılardır. En başta Guantanamo’yu kat be kat aşan baskı ve işkencelerin uygulandığı İmralı’da Önderliğimiz büyük bir direniş ve kararlılık sergilemiştir. Halkımız da bu direnişten aldığı güç ile Newroz’da, 14 Temmuz’da ve yıla yayılan tüm serhildanlarında Amed’te, Beytüşşebap’ta, Hakkari’de ve tüm Kürdistan’da sergilemiş olduğu tutumuyla terör devletine karşı duruşunu daha üst düzeye ulaştırmasını bilmiştir. Bunun yanında bahar aylarından itibaren gerilla direnişi Amanos, Dersim, Amed ve Serhat eyaletlerinde başlamış, Haziran ayıyla birlikte bu direniş Zağroslarda devrimci harekatlarla hamlesel bir boyut kazanmış, Şemzinan’dan Erzuruma Dersim’e, Serhat’tan Botan’a kadar etkili devrimci operasyonlarla düşmanı sarsarak önemli sonuçlar yaratmıştır. Bu gerilla direnişi ardında da zindanlarda geliştirilen açlık grevi ve direniş büyük bir etki yaratmış, halkımızı ayağa kaldırmış ve sömürgeci devleti zora sokmuştur.
Şüphesiz bu kazanımların yanında önemli bedeller de ödedik. Büyük komutanlarımız Şehit Sadık, Şehit Arjin, Şehit Mahir, Şehit Hamza öncülüğündeki yoldaşlarımız PKK direnişçiliğini en olumsuz koşullarda uygulamaya koyarak 2012 hamlemizin öncülüğünü yapmışlardır. Bu yoldaşlarımızın direniş bayrağını alan Mehmet Goyi, Rojin Gevda, Merxwas, Revan ve en son da Amed’te Numan yoldaş komutasında yüzlerce yoldaşımız şahadete ulaştı. 2012 hamlemizin başarıya ulaşmasında emekleri, fedakârlıkları, fedai ruhlarıyla büyük katkılar sunan bu yoldaşlar şahsında bir kez daha tüm 2012 şehitlerimizi saygıyla anıyor, bir kez daha şehitler çizgisindeki yürüyüşümüzün zafere dek sürdürüleceğinin sözünü veriyoruz.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan tarihi önemdeki Newroz konuşmasıyla yeni bir mücadele sürecinin başladığını ilan etti. Siz, Türk devletinin Öcalan ile görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce AKP’nin gerçekten bir çözüm iradesi var mı?
Önderliğimizin başlattığı süreç kırk yıllık bir mücadele tecrübesinin ürünü olduğu kadar özelde de 1993’ten beri yürütülen ve AKP hükümetinin oyalama ve kandırma siyaseti nedeniyle askıya alınan demokratik barışçıl çözüm stratejisinin bir devamıdır. Yıllarca Önderliğimiz en ufak demokratik-barışçıl çözüm imkanını değerlendirmeye çalışmış fakat devlet bu girişimleri zayıflığa yorarak kandırma ve oyalama siyasetiyle zamana yayılmış bir tasfiye politikasını uluslar arası ve bölgesel güçlerin desteğiyle uygulamaya çalışmıştır. Başta Önderliğimiz olmak üzere halkımızın ve gerillanın 2012 direnişi Türk devletinin bu kirli politikalarını yenilgiye uğratmış ve bu yenilgi nedeniyle ciddi bir kriz içine girmiştir.
Şu an için AKP hükümetinin bu süreç karşısında nasıl bir yaklaşım sahibi olduğunu söylemek için erken olmakla birlikte bu görüşmelere başlamasının nedenini bu yenilgiden çıkış çabası olarak görmek yerinde olacaktır.
Yine 23 Mart itibarıyla hareketimiz tarafından başlatılan ateşkes sürecine yaklaşım ve geri çekilmenin zemininin hazırlanması noktasında hükümet yetkililerinin en basit gerekleri bile yerine getirmemekte diretmesi, süreci oldu bittilerle yürütmeye çalışması çözümü ne kadar istediğini açık bir şekilde gösteriyor. Bunun yanında Roboski’de 34 Kürt gencinin katledilmesiyle ilgili mecliste kurulan araştırma komisyonundaki AKP milletvekillerinin oylarıyla kabul edilen rapor AKP hükümetinin çözüm niyeti konusundaki şüpheleri arttırmaktadır.
Hükümet çevreleri ve medya bilinçli bir şekilde silah bırakılacağına dönük bir algı yaratmaya çalışıyor. Sizin bu konudaki tavrınız nedir? Gerillanın silah bırakması söz konusu olacak mıdır?
Kürdistan gerillası sadece Kürt halkının ve değerlerinin değil Ortadoğu halklarının ve dünyadaki demokrasi mirasının da garantisi ve koruyucu gücüdür. Böylesi kapsayıcı bir misyon, görev ve sorumluluk sahibi olan gerillanın tabii ki silah bırakması söz konusu dahi edilemez. Özel savaş medyası ve bu medyanın söylemlerini belirleyen AKP hükümetinin bu tür girişimleri kafa karışıklığı yaratmak, 2013 yılında önüne nitel ve nicel anlamda büyüme hedefi koyan HPG’ye katılımları önleme amacı taşımaktadır.
Evet, kuzey Kürdistan’da barışçıl-demokratik bir mücadele süreci başlatılmış, ateşkes ilan edilmiş ve ilke düzeyinde geri çekilme kabul edilmiştir. Fakat halen halkımız üzerindeki imha tehdidi kalkmış değildir. Halkımızın hakları yasal güvenceye kavuşturulmamıştır. Halen, her gün siyasi soykırım operasyonları düzenlenmekte, gerilla alanlarımıza yönelik operasyonel faaliyetler yapılmaktadır. Sizlerin de takip ettiğiniz üzere devlet ve ordu yetkilileri saldırıların devam edeceğini, bunun keşif faaliyetlerinin sürdürüldüğünü kamuoyuna duyurdular. Bu yetmiyormuş gibi Erdoğan içindeki tasfiye ve imha niyeti açıkça sezinlenen bir şekilde gerillalarımızın silahlarını bırakarak çekilmesi gerektiği gibi akla ziyan açıklamalar yapmaktadır.
Böylesi bir ortamda bırakın silah bırakmak gibi bir tartışmayı gerillanın daha duyarlı, tedbirli ve her türlü olasılığı gözeten bir duruşla tedbir alması gerekmektedir. Ve tüm gerilla birliklerimiz geçmişte yaşanan hata ve eksikliklerin ortaya çıkardığı tecrübeyi de gözeterek her zamankinden daha fazla tetikte olacak, işgalci TC devletinin her türlü yönelimine karşı gerekli cevabı da verecektir. Gerilla gerekli görülen yerde her türlü düşman saldırısına karşı misilleme hakkını kullanmaktan da asla çekinmeyecektir.
Hükümet tarafından somut adımlar atılmazsa mücadele stratejinizde nasıl bir yansıma yapar?
Önderliğimiz Kürt sorununu “tek bir can daha kaybedilmeden” çözmek istediğini açıkça milyonların katıldığı Amed Newroz’unda deklere etmiştir. Bu söz tüm hareketimizi ve en başta da HPG’yi bağlayıcı bir hüküm, bir talimattır. Fakat burada esas sorumluluk devlete ve AKP hükümetine aittir.
Önderliğimiz sürecin nasıl bir felsefi, siyasi eksende ilerlemesi gerektiğini pratik adımlarına kadar belirleyerek bizim ve devletin önüne koymuştur. Biz, üzerimize düşen her türlü sorumluluğa hazır olduğumuzu ve bu sorumluluğumuzu layıkıyla yerine getireceğimizi açıkça beyan ettik. Fakat halen AKP hükümeti ve devlet bu konudaki duruşunu açık etmemiştir. Biz iyi niyet göstergesi ve sürece katkı anlamında elimizde bulunan esirleri bıraktık ve ateşkes ilan ettik. Geri çekilme için gerekli adımların atılması durumunda bunu da yerine getireceğimizi deklere ettik.
Bundan sonra Önderliğimizin somut olarak belirlediği yol haritası çerçevesinde devletin atacağı adımları ve sürece nasıl katılacağını gözleyeceğiz. Olumlu adımlar atılması durumunda sürecin ikinci ve üçüncü aşamalarına da geçilebilir.
Olmazsa ne olur peki? Yukarıda da belirttiğim gibi gerilla bir garanti, koruyucu güçtür. Kürt halkının kazanılmış değerlerine yönelecek her türlü saldırıya karşı gerekli cevabı vermek gibi bir sorumluluğa sahiptir. Türk devleti ve AKP hükümeti gerekli adımları atmaz, süreci daha önceki süreçlere benzer bir biçimde oyalama ve kandırma siyasetinin aracı yapmaya çalışırsa 2013’e girişte önümüze koyduğumuz devrimci halk savaşı pratiğini uygulamaya koymaktan başka hiçbir seçenek kalmaz. Böylesi bir savaş gündeme gelirse 2012 yılını kat be kat aşan, düşmanı Kürdistan’da felç edecek ve bu topraklardan söküp atana kadar durmayacağımız bir süreç başlamış olacaktır.
ROJACİWAN Sitesine Anakarargah Komutanlığımızın Değerlendirmesidir….(ARŞİV)
YORUM GÖNDER