NASIL YAŞAMALI (14.BÖLÜM)
Vatana Ve Sınıfa Bağlanmayan Sevgi Bir Hiçtir;
Biz, Temmuz Konuşmaları'nda bazı temeller koyduk. Geçen yıllarda da aynısını söyledik. O doğruydu ve şimdi sloganlaşmıştır. Vatana ve sınıfa bağlanmayan sevgi bir hiçtir. Bağlanması için de elbette özlü çabaya ihtiyaç vardır. Lafta istiyor, ama pratikte tersi işliyor. Böyle erkeği veya kızı ne yapacaksın? İlişkileri kaç para eder? Sevgiye götürmez, öldürür, yakar. Tabii bunlar bizim "nasıl yaşamalı?" sorusuna verdiğimiz cevaplardır, diyorum. Doğrudur, zordur; sevgi savaş kadar zordur. Sevgiyi yaratmak, sevgiyi oluşturmak, sevgiyi esas alan bir yaşamı gerçekleştirmek savaştan başarıyla çıkmak demektir. Bu da eşittir ordu kurmak, örgüt kurmak, kesin görevlere başarıyla karşılık vermektir. Ondan sonra sizin birbirinize değer verme ve sevgi sunma hakkınız olabilir. Dediğim gibi bu konuda ikiyüzlülüğe ve yüzeyselliğe fazla mahal yoktur. Yaşam sana gerçekleştirmeyi şart kılıyor. Gerçekleştirirsen yaşayabilirsin, savaşırsan yaşayabilirsin. Yaşam özgürleştikçe sevilmelidir ve bir insan da bunsuz olamaz. Hala bu sorunlar etrafında yoğunlaşıyor, diyeceksiniz. Oysa kimlerin yaşamaya hakkı var, kimler özgürlükten yana, kimler ona hakkını ve anlamını veriyor, kimler bunun sahtesidir? Çözümlemeler gece gündüz bununla uğraşıyor. Sizler, çeşitli alanlardan gelen özgürlük adayları olarak, çeşitli sorunlarla birlikte çıkmış ve katılmışsınız. Fazla çözüm gücü olamamışsınız. Görüyorsunuz ki, şimdi durumlar biraz daha farklıdır. Doğrusu da biraz böyle olmak zorundadır. Her şeyden önce eşit ve özgür koşullar gerekiyor. Benim yaptığım diğer bir iş, bir insana sunabileceğim en iyi değer, ona biraz daha özgür düşünme fırsatı vermektir. Bu ona özgür davranma fırsatını verir, onu bastırmadan ve ona hâkim olmadan önce, iradesini ortaya çıkaran koşulları yaratır.
Dikkat edin, bütün Kürt halkına da verdiğimiz budur. Kadınlara da verdiğimiz budur: İradesini ortaya çıkarma, irade savaşı. Bu mükemmel yürütüldü. Çünkü iradesi olmayan ilgisizdir, sevgiyi fazla ortaya çıkaramaz. Ölü canlar, dedik. Ölü bedenlerle insan sevmez, sevilmez. Belki bazılarına acayip gelebilir, ama açmakta yarar vardır. Kürt kadınlarının çoğunun bedenleri ölü, kokuşmuş, soğuk ve çok kabadır. Fizikleri biraz böyledir, ruhları donuktur. Fikir düzeyi hiç yoktur. Köylü kızını al, küçük-burjuva kızını veya erkeğini al, söyle söyle, hiçtir; bir papağan kadar bile sözcükleri tekrarlayamaz. Neyi yaşayacaksın? Sevgi duyguda, düşüncede ve yaşamı paylaşmada katılım ister. Ama bizimki buzdağı gibidir veya donuktur, bir-iki sözcükle her şeyi kestirip atar. Böyledir, yani her türlü saygısızlığı dayatır. İnsan bu yaşamdan ne anlar? Bir kız böyle bir erkeğe öykünür, bir erkek bir kıza özenti duyar ve çok kısa bir süre içinde birbirlerini mahvederler. Neden? Çünkü ilişkiler temel değerlerden yoksundur. Açık söyleyeyim; ben böyle bir ilişkiyi beğenmiyorum ve hiç kimseye de yakıştıramıyorum. Belki size aşırı müdahale ediyorum, ama müdahale etme gereğini duyuyorum.
Çünkü biçiminizden tutun üslup ve yaklaşımlarınıza kadar her şeyinizin düzeltilmesi gerekiyor. Şimdi özgür bir insanı, Kürdistan'da kendi yaşamımı birinci derecede ben kararlaştırıyorum. Bu, ulusun kararlarına kadar gidiyor. Yani daha da söylüyorum, neyle yaşamak isterim? Gerek kadın ve gerekse erkek ölçütünde en namuslusu, en dürüstü nasıl olmalı; diğer bir deyişle sadece ahlaki açıdan söylemeyelim, felsefi ve siyasal açıdan nasıl olmalı? Yeni bir dünya kurmak isteyenler hangi kişiliklerden oluşmalı? Bir kadın nasıl olmalı? Kendiliğinden ortaya çıktığını sanmayın. Bizim çok sıkı değerlendirmeyle ortaya çıkarma tarzımız olmasa, sizin çoğunuz şimdi birer ev kızıydınız, birer erkek kölesiydiniz. Mevcut müdahaleler sizi az çok düşündürmeye götürüyor. Aslında parti içinde yürütülen bir politikadır: Kadını serbest bırak, köleleşmek ister. Buna engel koy, uzun süre kendi ayakları üzerinde yürüsün, konuşsun, tartışsın, eline silah da alsın. Bakalım ne yapabilir? Yani çok açık, bizde kadın erkeğin gölgesinden bile çıkamaz. Sen bu kadar bağımlı bir kişiyle hangi özgürlüğü paylaşabilirsin? Erkek de bu kadar köle bir kadını gördükten sonra, kendisinde ne kadar özgürlük duyguları geliştirebilir? Mal gibi bir kölesi var, kendisine her türlü baskıyı, sömürüyü, işkenceyi ve dayağı uyguluyor. Bu anlamda bu erkek de bitmiştir, kabasaba birinin tekidir. Kadın da kendine böyle bir erkeği yakıştırmıştır. Yani bir yerde tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş! O bunu düşürüyor, bu onu düşürüyor. O buna en kaba biçimde yaklaşıyor, bu ona en kaba biçimde yaklaşıyor. İşte burada kişiliğin düşürülmesi, sevgi ve saygının bitişi ortaya çıkıyor.
Nitekim Kürt ailesindeki yaşamımız budur. Tabii bütün bunlar ağır durumlardır. İçinden geldiğiniz koşullar sizleri az çok bu durumlarda yaşatmıştır. Ama bizim ortamımızın daha farklı olduğunu görüyorsunuz. Yine kendi öz gücüme dayanarak bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Bireysel, grupsal, partisel ve ulusal düzeye ilişkin hitaplarım, çağrılarım, çözümlemeler ve ilişkiler var. Büyük özgürlük tutkunu olduğum için, bir anlamda kadın konusunda da binlercesini ortaya çıkarma var. Kanımca hiçbir erkek bu kadar kapsamlı olamaz. Bir erkeğin bir kadınla ilişkisi sınırlıdır. Hele Kürt erkeği söz konusu olduğunda, özellikle bu aşamada dardır, öyle fazla anlam yükleyemez. Bu da tehlikelidir. Ben biraz anlam yükledim, geniş tuttum ve bunun sonuç alabileceği ortaya çıktı. Bir kadın bağlasaydı veya ben çok düşkünce bağlansaydım, belki bir ulus biterdi. Eğer o ilişki olayında büyük bir hata yapsaydım (ki bu tehlike vardı), belki de ulus olmaktan çıkardık. Evet, yaklaşımların çerçevesini az çok yaşadınız. Sanırım eskisine göre epeyce düşünme ve bakış açısı kazandırma ortaya çıktı. Kişiliğinizde eskiden daha fazla güven var. Kendiniz kendinizin olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Erkek karşısında son derece boyun eğen bir tipten, seçim kabiliyetine ulaşan bir kişilik haline geliyorsunuz. Evet, tahmin ediyorum. Ne nasıl sevilir ne nasıl yaşanılır ne nasıl kabul görür ne nasıl reddedilir? Herhalde bu konularda az çok irade gücü kazanıldı. Ben her zaman söylüyorum: Beni sevmeye cesaret edecek bir kız vatanını şu kadar sevmek zorundadır, şu kadar zeki olmak zorundadır, şu kadar örgüt sorunlarına güç yetirmek zorundadır. Etmedi mi, ben fazla sevmem. Kendini bana zorla mı sevdirecek veya zorla mı beni kendisine mal edecek? Tabii tutturduğum yaşam düzeyim var. Ona saygılıysa, davaya bu kadar yatkın olacak. Cins ayrımını da zaten burada yapıyorum.
Çünkü ben biraz deneyim yaşadım. Karşımdaki kadın kendisini milimi milimine pazarlamaya çalışıyordu. Bir yerde bana mal ol, bir yerde TC'ye mal ol, bir yerde işbirlikçiliğe mal ol gibi. Tabii ben de onu vatana mal etmeye çalışıyordum, arkasındaki ilişkiyi de çekiyordum. Bu büyük bir savaşa dönüşüyordu. Ama sizinki böyle değil. Neye bakılarak karar veriliyor? Belki de herhangi bir Kürt erkeğiymiş gibi ele aldı. Yani biraz oyun oynadın mı, cinselliğini kullandın mı, "kıro"yu dört dörtlük bağlarsın biçiminde yaklaştı. Birçok ilişki biraz böyledir. Ama böyle bir erkek olmadığımı kanıtlayabildim. Sanıyorum ilk defa bu işe şaştı. Çünkü beni kontrol ettiğini sanıyordu. Tabii Kürtlerde birçok ilişki böyle kontrol edilir. Hem de bu yaygındır. Benim böyle biri olmadığımı görünce, karşımdaki ne yaptı? "O zaman bu nasıl bir erkektir, bu cinsten olarak kendini nasıl tatmin ediyor, acaba diğer kızlarla ilişkileri var mıdır" biçiminde provoke etmeyi denedi. İşte “evli erkek kadınlarla böyle ilişki kurar mı?” Birkaç bayanla siyasi ilişki oldu mu, derhal provoke ediyor. Hatta “öldür, kadını yaşatma, tek kadın benim, benim dışımda hiçbir kadın yok” diyor. Yani diğer kadınlarla en ufak bir ilişki düşünülmeyecek, hatta birisi öne çıkarılmayacak gibi müthiş bir feodal ilişki oldu. Bu konuda da bazı örnekler var ki, felç edicidir. Tabii bunun hikayesi daha derindir. İlişki biraz daha açılırsa, “nasıl olmuş da bizim haberimiz yok” diyeceksiniz. Ama bana göre işin içinde devlet de vardı. Devlet, kadın ve aristokrasi birleşince, bu ortaya çıktı. Ben de mal eden bir adamım, yani Kürdistan'da ortaya çıkan hayli büyük bir olayım. Korkunç yükleniyorum, korkunç kullanmak istiyorum. Zaten büyük oynuyordu. Bir kadın-erkek ilişkisi, devlet ilişkisi ve bu da savaş ilişkisi oldu.
Aslında biraz da ben böyle yaptım. Sizce yapmamalı mıydım? Yapmasaydım, PKK ortaya çıkmazdı. Bu herhalde düşmanın üzerine dahiyane bir yürüyüş tarzı olsa gerek. Bu çerçevenin MİT çerçevesi olduğunu herkes kuşkuyla izliyordu. Ama ben tam işin göbeğine iniyordum. Nasıl olur? Bu bir yerde kendimi intiharvari bir eyleme sokmaktı, ama bu konuda da çok iyi taktik ve rol oynama var. Aynı zamanda dürüstçedir. Eminim ki sizin sinirleriniz yirmi dört saat dayanamazdı. Ama benimki dayanabiliyor. Bu beni politikada büyük duyarlılığa ve ustalığa götürdü. Kendime olağanüstü hâkim olmaya götürdü. Kadını hemen cezalandırsaydım, herhalde benim farklı bir erkek olmadığım ortaya çıkardı. Ne öldürdüm ne de düşkünleştim. Ya da namus gereği mi böyle oldu? Hayır. Çok ince, çok usta bir savaş yürüttüm. Gördüğünüz gibi orada Türk devleti kaybetti. İleride bu daha iyi anlaşılır. Tabii o da çok yoldaşımızı vurdu, mahvetti. Bu kontrgerillayı belki hala o yönetiyor. Mantık bu, öldürücü ve boğdurucu bir mantık. Görünüşte bir kadın-erkek ilişkisiydi, ama özünde muazzam bir sosyal ve siyasal ilişki, çok acımasız ve işkenceli bir ilişkiydi. Aslında birçok ilişki böyledir. İlişkilerde neden ucuzca kaybediyorsunuz? Niye ilişkilerle büyüyemiyorsunuz? Çok kolay teslim olduğunuz için. İçinizden en değme olanı yirmi dört saat içinde bir ilişkiye teslim olursa, bundan yarar görür mü? İlişkiye doğru bir giriş yapmazsa iflah olur mu? Sağlam bir düşünce yapısı yok, sağlam bir sevgisi ve saygısı yok. Neymiş? İlişkilere güdüler, bencillik ve fırsatçılık egemen olmuş! Bu ilişki neyse, sen de o kadarsın. Bunun içeriği ne kadar küçükse, sen de o kadar küçüksün. Kendini aldatma! Birçok bayan ve erkek arkadaşımıza bakıyorum, aslında küçük ilişkilerin, cüce ilişkilerin insanıdır veya ilişkisi yoktur.
Ben yirmi-otuz yıldır bu ilişkilerin teorisini yapıyorum, eğitimini hazırlıyorum. Hanginiz benimle biraz hareket etse ilerletirim. Bu büyük bir tecrübeyle mümkün olabilir. Ama sizi ilişkilerle baş başa bıraksak, belki de incir çekirdeği kadarsınız. Bu insana bakınca üzülüyorum. Dedim ya, ben ilişkileri engelliyor değilim. Ama öyle bir ilişki kurun ki, insan bravo desin. Şartımı koydum: Nasıl âşık olunur? Birisi benim koyduğum ölçülerde aşkı gerçekleştirsin, alkışlayayım. Onu büyük değer olarak ifade edelim, yüceltelim. Ama en değme ilişkiye bakıyorum: Örgütten ve savaştan uzak düşsün, aile ve yaşam sorunu ortaya çıksın! Bu tür bir aşkı ben ne yapayım? Bunu başıma mı çalayım? Bana marazi duygular değil, kahramanca duygular lazım. Bana çok kahramanca bağlılıklar lazım. Ayıp değil, ben böyle bağlılıklarla vatanı kazanırım. Bana ne böyle erkekler ne de böyle kızlar lazım. Çok açık konuşuyorum, ben marazi duyguları ne yapacağım? Ben sadece güzelliğin yoldaşıyım, yüceliğin yoldaşıyım. “Biz kadınız, zavallıyız, bize fazla yüklenme, cinsimiz cibiliyetimiz böyle” denilebilir mi? Hayır, ben böyle kadınla yaşamam. Beni zorla mı kendinize ortak edeceksiniz? Ben kadında müthiş güzellik ararım, kadında yiğitlik ve yücelik ararım, yani öz ve biçim ararım. Böyle kadın yokmuş! Yoksa, ben de kendimi kire ve pasa bulaştırmam. Bazıları belki bundan ürker. “Bizim Başkan nasıl insanmış da haberimiz yokmuş” diyebilir. Tabii başkan varsa böyle başkandır. Önderse böyle önderdir. Yoksa, başka türlüsü önderliğin vasıflarıyla bağdaşamaz. Başkan güzellik vermesin, Başkan yücelik vermesin, Başkan o yüceliğe çağrı olmasın: Böyle biri başkan değil de her şeydir. Sizi bu temelde çekmesem, benim başkanlığım nerede kalır? Sizi vatana mal etmesem, sizi yiğitçe bir yürüyüşün ve savaşın elemanı yapmasam, başkanlığım nerede kalır? İlgilenmemiz bu çerçevededir.
Ben cesaret ettim, bu kadar kadınla ilgilendim. Kendilerini bu kadar birleştirdik, bu kadar güç sahibi kıldık. Bence küçümsenemez. Bu da bu yaklaşım sayesinde oldu. Eğer diğer kadın sorununa yaklaşımın etkisi altında olsaydım, tek bir kadın savaşçı ortaya çıkmazdı. Bunu da unutmayın. Hiçbiriniz saflarımıza gelmezdiniz. Eğer bende feodal kadın anlayışı egemen olsaydı, bu saflarda tek bir kadının barınması mümkün müydü? Tabii siz bunu da bilmezsiniz. “Ne ilgimiz var” diyebilirsiniz. Hayır, o ilişki çözümlendi ve böylece siz ortaya çıktınız. Onun için bu hikâyenin nasıl olduğunu araştıracaksınız. Biz neyin ürünüyüz? Ben sizde tam eşit ve özgür arkadaşlık geliştiriyorum. Bu ayıp değil. Bence ayıp olan katılımda yüceliği ve büyüklüğü sağlayamamaktır. Ayıp olan sevmemektir. Bütün yönleriyle sevilebilecek ilişkileri ortaya çıkarmak, onur duyulacak bir ilişkiyi ortaya çıkarmak, kişiyi bağlayacak ve özellikle onu görevlere bağlayacak ilişki ve kadınla yaşamak ayıp değil, tam tersine bence en tercih edilmesi gerekenidir. “Kendimi şöyle bağlamıştım, şöyle satmıştım, şöyle geleneklerin kölesiydim, şuranın malı mülküydüm” demek, bir kere insana hakarettir. Evet, bağlılıklar olur, ama bağlılıkların büyüğü de dediğim gibi gelişir. Tabii bu zordur, zaten benim geliştirmek istediğim bu aşktır; Kürt aşkıdır, büyük Botan aşkıdır, büyük örgüt ve eylem aşkıdır. Hesabınıza gelirse, bu aşka katılın. Hesabınıza gelmezse, kaderinize küsün ve evinizde kalın. Sonra “bizim yoldaşımız açık değildir, gerçekleri dobra dobra koymadı” demeyin. Sevginizde özgürsünüz, ama sevgi başıboş bir güdü tufanı değildir. Zaptu-rapta geleceksin, gerisi çılgınlıktır. İşte al kaç, aldat, sat! Geriye ne kaldı elimizde? Her türlü çirkinliği yaşa, ikinci gün “ben ilişki kuracağım da benim yaşamak istediğim kadın veya kadınlar kokuşmuş olacak, sahtekâr ve düşkün olacak, elinden hiçbir iş gelmeyecek, konuşamayacak, tartışamayacak, karar veremeyecek” de!..
Nasıl olur? Ben bu savaşı bütün yönleriyle birlikte yaşamak için veriyorum. “Bizim kadınlarımızın dili eksiktir, cesareti yoktur, o bu işlere fazla katılmasın, uzak dursun” demek, köleliğin ta kendisidir. Böyle olsaydı, bu anlayışı kabul etseydik, hiçbiriniz ortaya çıkmazdınız. Böylesi ilişkilerin büyüklüğüne ulaşmak zordur. Ben de onun için diyorum ki, özgür ilişkiyi kurmak savaş kadar zordur. Ben ne yapayım, bu işin tabiatında bu var. Kolay ilişki yoktur. Zorla güzellik olmaz, derler; ben de kolaylıkla ilişki olmaz, kolaylıkla güzellik olmaz, diyorum. Küsüp darılmanız beni ilgilendirmez. Bu işin özünde bu var. “O zaman biz de birbirimizi düşürürüz” der ve düşürürseniz, ben de sizi mahvederim. Nasıl düşürürsün bu savaşı? Tabii çoğunuz bunun farkında değil. Ama bunlar bir anlamda APO yasalarıdır. Ben kendi eylemimin ne tür eylem olduğunu biliyorum. Kadınlara dayattığım yasaların ne olduğunu da biliyorum. "Biz bunları düşünememiştik" demek olmaz. Düşünememişsen, sen maceracısın. Benim de bir namus anlayışım var, bir sevgi anlayışım var. Bunca yıldır bu kadar sabreden, kendini bu kadar disipline eden insan öyle kolay aldanmaz ve aldatmaz da. Ben bir yere gittiğimde, neden herkes heyecana kapılıyor? Neden ayağa kalkıyor? Neden iliklerinden boşanırcasına eskiden boşalıyor? Buna tanıksınız. Siz de biraz böyle olun. Bir yere girdiniz mi, her yanınız ışık saçsın ve ilham versin, yürekleri canlandırsın. Senin için “yine geldi başımızın belası, yine geldi dedikodu kaynağı” denilirse, sen bu kişilikten ne anladın? Her şeyin en iyisini ve en güzelini yaratmak zor bir şey midir? İşte ben de kendimi yaratmışım. Benim kendiliğinden mi böyle yaratıldığımı sanıyorsunuz? Ben aslın_da her gün kendimi örs ve çekiçle dövüyordum. Tabii kişinin kendisini topluma, halka ve partiye kabul ettirmesi büyük bir savaş ister. Şimdi dostun, düşmanın ve herkesin ilgisini çekiyorum. Bununla örgüt, bununla savaş oluyorum.
Kürt ruhunu ve yüreğini yaratıyorum, Kürt bilincini yaratıyorum, onun savaşını yaratıyorum. Eğer kendimi sistemli olarak yaratmasam, başarı kof bir erkeklik anlayışıyla olur mu? Bilirsiniz, toplumda en değme erkeklik kabadayıcadır. Biraz parasına, biraz sopasına güvenen en değme erkek sayılır. Bunun da bir hiç olduğunu biliyoruz. Çok değişik bir erkek tipi çizmeseydim, üç kişiyi bir araya getirmem mümkün değildi. Kolayca aldanan, geleneklere ve düzene kolayca kendini kaptıran birisi olsaydım, bu hareketi böyle bir hale getirmek mümkün müydü? Belli ki güçlenme biraz böyle oluyor. Belli ki zafer bu kişilik temelinde gerçekleşebiliyor. Siz kızlar da biraz bu temelde kendinize gelebiliyorsunuz. Çünkü diğer biçimler sizi fazla güçlü ve iddialı kılmıyor. Diğer ortamlar sizi fazla güçlü kılmıyor. Belki bazıları, sen parti önderisin, der. Oysa ben parti önderliğini sıfırdan yarattım. Amansız savaşımla yaratıyor ve hala öyle götürüyorum. Benim günlük mesleğim, yürütme tarzımdır. PKK olmasa, yine bir PKK yaratırım. Tarz ve yaşam biçimi haline getirmişim. Bizleri, önderlik olayını anladığınızı tahmin ediyorum. Herhalde doğru kavramaya ve mümkünse birlikte yol almaya güç yetirirsiniz. Ben Kürt kadını olayına karşı oldukça duyarlıyım. Bu konuda gerçekten çok tarihsel, çok teorik, çok çözümleyici bir yaklaşımın sahibi ve mücadelecisiyim. Siz de bunun sonucu olarak biraz gelişiyorsunuz. Benim gücüm bu kadar, insan daha fazlasını da ancak özgürlükte götürebilir. Güç kaynağı olma konumunuz ve katılım düzeyiniz beni güçlendirebilir. Bu da sizin güçlenmenize yol açabilir. Sizleri biraz daha inceltmek, hatta çekici kılmak gerekir. Öyle olmasa sizi tepeler ve dıştalarlar; ağırlığınız olmaz. Yeni insanı yaparken, kadını da çok özenle yapmak gerekir. Bunu birlikte yapalım, diyorum. Tek taraflı bir dayatmayla olmasın.
Çünkü kadın şimdiye kadar tek taraflı yapılmıştır. Erkek buyurmuş, kadın da hanımcık olmuştur. Benim tarzımda bu yoktur. Benden asla hanımcık yaklaşımını beklemeyin. Karşımdaki kadının nasıl olması gerektiğini engince düşünerek, biraz karşılık verin. Ben de hala bilemiyorum, dört dörtlük kadını nasıl yaratıyoruz, diyorum. Ama duygularım ve sezgilerim var, şurası şöyle olmalı, burası böyle olmalı, diyorum. Belki “bir devrimci o kadar ulaşamayabilir” dersiniz. Aslında ulaşır. Her devrimde ulaşmıştır. Değerlerin en güzelini yaratmak, hemen her şeye en değerlisini katmak zorundadır. Bu arada ilişkilerin en kabul edilebilinenini de pratiğe çıkarmak zorundadır. Ama bu hiçbir arkadaşımızın aklına gelmez. Eskiden kalma ne varsa onunla yaşar. Ama teorisi ve eylemi devrimciymiş! Dediğim gibi, bu her devrimde baş aşağı gidişin ve geriye çark edişin de asıl nedenidir
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER