NASIL YAŞAMALI? II CİLT -89.BÖLÜM
Militanlaştığınız Oranda Sevilebilirsiniz
Yüksek bir kavrayışın olmaması ve bizim de büyük bir iddiayla kavrayışsızlığı kavrayışa dönüştürme çabamız gerginliği geliştiriyor. Çoğunun kavrayışının yüksek olması şurada kalsın kışkırtıcılıktan bile henüz kendilerini kurtarmış değiller. Tahrikçi, kışkırtıcı kişilikler durumunda sık sık kalınıyor. Kasıtlı değil, ama böylesine en üst düzeydeki bir tartışma, gelişmiş seviyeleri şart kılıyor. Zorlanmalarımız bu yüzdendir. Kavramak için kendinizi oldukça zorluyorsunuz. Kendi geriliklerinizi zamanında giderecektiniz. Bazı gerçeklerimizi anlamak için kendinizi çok önceden hazırlayacaktınız. Kendinizi hâlâ sıradan bir militan düzeye bile yaklaştıramıyorsunuz. Asgari saygı yok. Tabii bu, kavrayış, sonuç çıkarma ve onu temsil etme bir saygıdır. Yoksa köylü saygılılığı, ikiyüzlü saygılılık durumları fazla bir şey kurtarmaz.
Bizdeki saygı tarzının derin siyasi düzeyle ilgisi vardır. Düzeyini geliştirmedin mi, saygısız bir durumda kalmış olursun. Şimdi yaygın olarak bu durum yaşanıyor. Bütün bunlar karşılıklı olarak gerginliğe yol açıyor ve bundan bir yığın yanlış siyasi sonuç da çıkabiliyor. Önlemek istiyorsak gelişmek mecburiyetindeyiz. Geri durumlar, yetersizlikler başka türlü aşılamaz. Ve hiç kimsenin işleri yokuşa sürmeye, başarısız kılmaya hakkı yoktur. Aksine büyük bir çabayla seviyeyi tutturma ihtiyacı vardır. Bunu her zaman böyle düşündük, böyle yapmaya çalıştık, maalesef kendini kandıran kişilik yapıları, yaşama büyük yanılgılarla yaklaşanlar, yaşayanlar parti içinde çok zorluklara yol açıyorlar. Biz partiyi gerçek bir devrim kurmayı yapmak zorundayız. Bazıları, kurmay olmak şurada kalsın, en büyük baş belası oluyorlar. Bunu da öyle geliştiriyorlar ki, “dur” demesen, nerede duracağı belli değil. Yani eski-yeni hemen birçok öğemizde bunlar yaşanıyor. Güçleri, cesaretleri mi var? Yok. Terbiyesizliklerinden yapıyorlar.
Bir insan terbiyesiz oldu mu, durdurak bilmez. Siyasi seviyesi olmadı mı, seviye diye bir şey tutturmaz. İşte köylü özellikler, hafif, yarı-aydın, ukala özellikler; bir kişide çok etkili oldu mu, niyeti ne olursa olsun, değil ciddi bir siyasi militan, bir dinleyici bile olamaz. Siyasi önder olmak kolay değildir. Şimdi bize de siyasi önderler lazım. Buna inanacağız ve gereklerini yerine getireceğiz. Biz bu savaşı başka türlü geliştiremeyiz, düzenleyemeyiz. Bunu başkasına da bırakamayız; “görev bizimdir” deyip sarılacağız. Hiç olmazsa biraz iddiası olanlar bunu yapmalı, yüzde yüz yapılmazsa, yüzde on yapılsın. Biz defalarca şunu söyledik: Ucuz laf, ucuz davranış istemiyoruz. Kalite, seviye, içerik çok önemlidir, yeterli olup olmaması, durumu kurtarıp kurtarmaması çok önemlidir. Kafanızı bu temellerde çalıştıracaksınız. Ama en ileri düzeyde diye tabir edebileceklerimiz bile soruna çok yetersiz, alan, konum, dönem itibariyle çok farklı yaklaşıyorlar. Ama sorunların canalıcı konumları, nitelikleri ortaya koyduklarımızdan daha farklıdır. Sizin sandığınız devrimcilikle bizim ortaya koyduğumuz devrimciliğin çok farklı olduğunu görüyorsunuz.
Sizin sandığınız PKK'lilikle bizim ortaya koyduğumuz PKK, yürüttüğünüz mücadeleyle, savaşla bizim vermeye çalıştığımız mücadele, savaş çok farklıdır. Bütün bunlar kişiden düzeltme ister. Bu geri yapılar neredeyse rüyalarımıza girip uykuda bile bizi rahat bırakmıyorlar. Bakıyorum grup grup insanlar var. Bunların ağzına, yürüyüşüne, endamına, boyuna, posuna bak diyorum, insan sabaha kadar öfke krizine tutuluyor. Yapmacılığa da ölmeye de gerek yok. Önemli olan sorunları başarılı bir şekilde çözümleyip doğru götürmeyi bilmektir. Bizim bütün pratiğimizin özü, yenilmeme, başarıyı zorlama özüdür. Zaten teoride buna ışık tutan bilinçtir. Koşullar ne kadar zor olursa olsun insan yine de kendini asgari koşullarda eğitmeyi bilmelidir. Bu işler eğitimsiz olmaz; aksi durum zarar verir, çok da veriyor. Tabii ortada onlarca insanın hayatı söz konusu. Sıradan davranılamaz ki. Hareketin üyesini, bütün bu kanlar, işkenceler ilgilendirir. Onların sahibidir, onların sorumlusudur. Ben de unutayım, bir tarafa bırakayım desem, oldu mu? Bu dökülen kanlar kimden hesap ister? Kimler kanı yerde bırakmayacak? Nasıl kanı yerde bırakmayacak? Göster çalışmanı. Gözardı edilemez, çünkü örgüt sorumluluğu var. Ucuz laflarla geçiştirilemez. Kan yerde bırakıldı mı, bu kişiden her alçaklık beklenir, namussuzun en büyüğü olur. Gerekçesi de yoktur. Yani namussuz namussuzdur, alçak alçaktır. Nedenleri sıralamak, herhalde kişiyi kurtaracak değil, aksine suçunu daha da ağırlaştırır. Bu da kaybetmeye, düşmeye övgü düzmektir ve iyi övgüler değildir. İşte tüm bu hususlar tabii ki hepimizi zorlayacaktır.
Bugün 25 Ocak 1994, Hasan Bindal (Hamza) arkadaşın 4. ölüm yıldönümü oluyor. Biz o zaman da bu değerlendirmeleri yapmıştık. Parti içinde en değme düşmanın bile yol açamayacağı düşmanlıkların oluştuğu biçiminde bir değerlendirme yapmıştık. İster sınıf mücadelesi denilsin ister ajanlık denilsin ortaya çıkıyor ki, bunun en vahim bir örneği de Hasan Bindal arkadaşımızın şahadetinde ortaya çıkmış olmasıdır. Hâlâ çok ciddi bir komplo girişimi miydi, yoksa düşmanlaşmış sınıf dışı veya geri özelliğin saldırısı mıydı, diye değerlendirmeye devam ediyoruz. Açık ki, düşmanın en planlı yaklaşımını bile geride bırakabilecek ve komplocu niteliği çok açık olan durumlar var. Şimdi, bir parti içinde bu tip kişilikler varsa, savaşı düşmana karşı durdurup önce bu durumu ele almak gerekir. Bu kadar münafıklık olmaz. Eğer bu tip kişiliklerin önüne geçilmezse, bunların yarattığı tehlike kendi başına sadece partiyi bitirmeye değil, iyi bir kontra örgütü haline getirmeye yol açabilir. Başa bela olan, hiçbir şeyine sahip olmayan kişiliklere bir bakıyorsunuz gözü kara güdüleri, tutkuları, çıkarları, kinleri, öfkeleri var ve bunları da patlatıyorlar. Düşmana oldu mu düşman, düşmana olmadı mı sana patlatıyorlar. Kapsamlı bir savaş yürüttük.
Parti içini aydınlatma savaşı, öncülük konumunu sağlamlaştırma savaşı yürüttük ve geçen yıllarda da büyük bir mesafe alındı. İçimizi biraz netleştirmeden, sağlamlaştırmadan zaten savaşı ilerletmek şurada kalsın, kendimizi bile kurtaramayacağımızı çok iyi biliyoruz. Ve bu hâlâ devam ediyor. Dikkat edilirse, hareketimizin özüyle bağdaşmayan, ona tezat teşkil eden yığınla davranış var. Ve hâlâ bazı tipler var ki fırsat buldular mı, bela olmaya adaydırlar.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER