TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (42.BÖLÜM)
Bu arkadaşın son yönetimden bir arkadaş için söylediği “kaçacak” sözü hangi anlama gelmektedir? Bu arkadaş gerçekten kaçacak durumda olan birisi midir? Bu konu önemlidir. Bu bir kişi için söylenmiş olsa bile, altında partiye inançsızlık vardır. Burada en yakın yardımcısını, hem de kendisiyle en iyi geçinen yardımcısını, sırf eleştirilerin yönünü saptırmak amacıyla bir çırpıda harcama tehlikesi söz konusudur. Kamp yönetimi bunu daha büyük bir özenle ortaya koymalı, bu konuda soruşturma niteliğinde geliştirilecek değerlendirmelerini sunabilmeli, iyi bir yöntemle ve en uygun biçimde bu arkadaşın gerçeğini açığa çıkarmalıdır. Bu gerçek nedir ve parti içinde neyi ifade etmektedir? Bunlar bütün çıplaklığı 165 ile belirtilmelidir. Ona göre bu pratiği parti içindeki konumuna denk düşecek tarzda mahkum etmeli ve bu mahkumiyetin ne olması gerektiğini bize iletmelidir. Soruşturma ile birlikte, kendi içinde ortaya çıkan bu duruma karşı ne tür önlemler alacağını kararlaştırmalı; onaylatmak üzere bu kararını Genel Sekreterliğe sunmalıdır. Karar yeni bir özeleştiri olabilir, daha sert bir mahkumiyeti de içerebilir. Biz bu konuda sözün arkadaşın kendisinde olduğunu, karar gücünün kamp yönetimi olması gerektiğini düşünüyoruz.
Daha önce ortaya çıkan bazı olaylarda bu konuyu nasıl asıl birimler kararlaştırdıysa, şimdi ortaya çıkan bu durum karşısında da yine sorumlu birimin karar vermesini istiyoruz. Genelde kampı etkilediği ölçüde kampın da kendine yönelmesi, özellikle pratikteki sakıncalarını bilince çıkarması, bu ortayolculukla olan ilişkisini iyi bir yazıyla izah etmesi gerekir. Parti tarihimizde ortayolculukla mücadele başarıyla yürütülürse, özellikle bu işin öncülüğünü yapan arkadaşlar proleter devrimciliğin ilkelerine sahip olurlarsa, onun her düzeyde olumlu, yapıcı ve geliştirici ağzıyla konuşulursa, bu önemli bir gelişmenin başlangıcı olabilir. Proletarya devrimciliği şimdiye kadar daha çok ideolojik, siyasal ve taktiksel zaferini sağlamıştır. Ama aynı şeyi örgüt içi yaşam için söylemek zordur. Böylesi bir örgüt yaşamına güçlü ideolojik ve siyasal etkiyi dayatarak, onu her yandan kuşatarak böylece her türlü yetmezliğini gidererek, partimiz bu gelişmeyi bu yönüyle resmen sağlamış olmaktadır.
Parti tarihimizde parti saflarındaki direnmeler içinde aşırı bozgunculuğa kadar varan çabalar olduğunu ve önemli merhalelerin yaşandığını iyi biliyoruz. Arkalarına TC’yi alarak bozgunculuğu ayakta tutmaya, tahribatlarını genişletmeye ve hem de bunu açıkça yapmaya çalışanların, partimizin kuruluşunun ilanından beri giderek kendilerini habire geliştirdiklerini, başlangıçtan itibaren partinin doğuşuna ve gelişimine kuşkulu baktıklarını, bunların kişisel hesaplarının olduğunu, kendilerini bir halk devrimi önderi gibi mücadeleye katmadıklarını, son olarak bunların parti içinde bir moda haline geldiğini, durumu kötü olanların bozgunculuğu ve yıkıcılığı tercih ettiklerini, diğerlerinin durumlara ve koşullara göre parti içinde kalarak kendilerine yaşama yolu açmaya, var olanla yetinmeye ve fırsat 166 düştükçe bu konumlarını yaymaya çalıştıklarını, beyinleri ve yürekleriyle kendilerini partiye katmadıklarını, bu konuda bol bol soru işaretli ve ikircikli bir yapı sergilediklerini, hep “Sorunlarım var, daha gelişmedim, edemedim” deyip durduklarını, bir üslup tutturduklarını ve sürekli onunla yaşama tavrını sergilediklerini biliyoruz.
Biz öncelikle I. Konferans’ta bu sorunun ağırlığını iyice duyduk. Ortayolculukta güçlü belirtilerin olduğunu açığa çıkardık. Partiden tam vazgeçilmiyor, ama bu özlüce ve dürüstçe bir vazgeçmeme değildir. Öbür yandan şu veya bu düzeyde düşmanın ve proletarya dışı sınıf etkilerinin temel oluşturduğu bazı özelliklerin muhafaza edildiğini ve böylece partiye sancılı bir yaşamın dayatıldığını bilmekteyiz. Bunların içinde, üzerine fazla gidilmemesi ve sabırlı bir yaklaşımla kazanılması gerekenler olabilir. Maskeleri daha tam düşmeyenler de olabilir. Bu nedenle biz o zaman konferansın çözümüyle yetindik. Çok iyi biliyorum ki, bunların büyük bir kesimi kendisini kongrede gizledi. Provokasyonun şefi başını uzatırken, şu ya da bu düzeyde onun etkisi dahilinde ne getireceğini kestirmeye koyuldu. Partinin kararı olan ve mutlaka desteklenmesi ve güçlendirilmesi gereken atılıma güçlü bir iradeyle katılma yerine, içten kuşkulu, kendine güvenmeyen, dolayısıyla fırsat buldukça çeşitli sorunlar çıkaran, “Şu yanım gelişmemiştir, şu özelliklerim vardır” diyerek işi sürekli sürüncemede bırakan bu tipler, gelişmelerin frenlenmesinde önemli rol oynadı.
1983’ün başından itibaren provokasyon kendini açıkça ortaya koyduğunda, bunların büyük kesimi hemen kulak kabarttı. Partinin korkunç koşullar altında gelişen direnişinin ne getireceğini ve provokasyon hattının içerde ve dışarda başarı kazanıp kazanamayacağını düşünmeye ve beklemeye başladı. Bunlar kendilerini alabildiğine gizlemiş ve kendilerine alabildiğine dizgin vurmuşlardı. Bu olgu şimdi çok daha iyi açığa çıkmaktadır. Bunlar kendilerine adeta düğüm üstüne düğüm atıyorlar. Bunu her hareketlerine egemen kılıyorlar. Kesin olarak bilinç düzeylerine uygun bir pratik sergilemiyorlar. Örgütlenme yapmıyor lar. İşleri hep lafı-güzafla geçiştiriyorlar. Bu tür öğelerin eline önemli parti olanakları verilmesine rağmen, onların bu olanakların üzerine yattıklarını, Parti Önderliği’nin bir insanın katlanabileceği her türlü zorluğa katlanarak yarattığı olanakları büyük bir yoldaşlık örneğiyle yakalayıp bir görev olarak buna katılmak yerine, biraz kendilerini yaşatarak ve önderliğe hoş görünerek vaziyeti kurtarmaya çalıştıklarını ve bütün uyarılarımıza rağmen bu tutumlarından kolay kolay vazgeçmediklerini biliyoruz.
Avrupa’ya gittiler, böyle oldu; kendilerini ülkeye yolladık, böyle oldu. Ortadoğu’da kaldılar, böyle davrandılar. Kendilerini en uygun ve güvenlikli yerlerde tuttuk. Halkımız yemedi, kendilerine yedirdi; adeta kuş sütüyle beslercesine bunları besledi. Ama onlar işi duyarsızlıkta had safhaya götürdüler. Şehitlerin anısı ve işkence altındaki tutukluların inim inim inleyen ahı bizi sağır edercesine yükselir, onların beklentilerini boşa çıkarmamak ve biraz olsun halkımızın acılarına karşılık vermek için her şeyimizi ortaya koyarken, bunlar böylesi bir yaşamı kendilerine layık gördüler. Ortayolculuğun en büyük düşkünlüklerinden biri de buradadır. Onlar bunu rahat karşıladılar.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER