TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (186.BÖLÜM)
15 Ağustos Atılımı bir başarısızlıkla karşı karşıya getirilmişti. Onu yenilemek mümkün değildi. Bu atılım, 1985 yılının sonlarında kendini yeniden üretemez duruma getirilmişti. Kongrede yapılması gereken şey bunu “normal” karşılamaktı. Kongrenin işlevi adeta yenilgiye resmiyet kazandırmaktı. Bunun için oldukça öfkeli tutumlar ve kendini dayatmalar sergileniyor; hesap vermesi gerekenlerin ısrarla bu işin yürümeyeceği ve gelişme sağlamanın mümkün olmadığı biçiminde bir yargıyla, kendileriyle birlikte bütün yapıyı mahkum etmek istedikleri gözleniyordu.
Aslında zindandaki durum da aşağı yukarı böyledir. Belli bir direniş gösterilmiş ve belli bir gelişme sağlanmış olmakla birlikte, tam da bu yıllarda tasfiyecilik duruma biraz daha egemen olmuştur. Herhalde düşmanın açık kapı bırakması sayesinde daha fazla fırsat ve inisiyatif kazanarak yapıyı kıskıvrak bağlayabilmiş, direnişin etkilerinin bütün partiye yayılması için yapıyı oldukça kuşatmıştır. Hatta düşman, tasfiyeciliğin dışarıyı etkilemesi için kapıları açmıştır. Bazı öğeler hazırlanmış; sadece direniş etkilerini kırarak değil, onu tasfiyecilik biçimine dönüştürerek, dışarıyı da tasfiye etmenin sinsi hesapları yaygınca geliştirilmiştir. Yine partiyi bölme ve parçalama çabaları bunun bir parçasıdır. Düşmanın en amansız baskı dönemlerinde bile, yargılamalarda en büyük direnişi gösteren direngen öğeler hedef seçilmiştir. En çok yargılanan özellikle Siverek, Hilvan pratiği olmuştur. Düşmanın mahkum edemediği bu pratiği ve önderlerini mahkum etme çabaları yoğunlaştırılmış, hatta bunların hain ilan edilmesine kadar varan tehlikeli bir girişime yönelinmiştir Bu merkezi düzeyde, sözümona karar haline getirilebilmiştir. Bunu yapan sözümona cezaevi merkezi olmuştur. Tabii bu çok tehlikeli bir parçalama girişimidir. Gerçekler burada tersyüz edilmiş, direngenlik ihanetin yerine konulmuştur.
Buna karşılık özünde direnmeyen, tasfiyeci ve provokatif nitelikte olan ise önderlik düzeyine yükseltilmiştir. Partinin direnen ezici yapısı bununla uzlaştırılmaya çalışılmıştır. Düşmanın dolaylı etkileriyle de olsa -ki düşman bu tutumlara kapıyı her zaman açık bırakır ve destekler- böyle bir gelişme yaşanmıştır. Kongre sürecinde böyle bir durum yaşanırken, Kongre gerçeğinde atılan adımın arkasını getirmek şurada kalsın, yapıyı pişman ettirme girişimlerinde bulunulmuş ve bu çok çeşitli biçimlerde yansıtılmaya çalışılmıştır. Bilinen o çözümlemeleri işte biz bunun için yaptık. Hareket, 3. Kongre sürecinde gerçekten neredeyse bitirilmenin eşiğine getirilmiştir. Agit yoldaş tam da bu dönemde şehit düştü. Şahadet tarihi 28 Mart 1986’ydı. Agit yoldaş aslında silahlı mücadelenin doğru tarzda sürdürülmesinin öncüsüydü.
Partiyi öncü düzeyde gerçekten temsil edecek konumdaydı. O’nun şimdiye kadar netleşmeyen ve büyük olasılıkla düşmanın geliştirdiği kontra pratiği sonucunda etkisizleştirilmesi, silahlı mücadelenin soysuzlaştırılmasında önemli bir aşama olacaktı. Gerçekten bu şahadetin ardından dağdaki mücadele önemli ölçüde yozlaşmaya başladı; öncünün esaslarından uzaklaştı ve ardına kadar tasfiyeciliğe açık hale geldi. Bazı sahte önderler dağ mücadelesinde etkili olmaya başladı veya bunun zemini doğdu. Bizim burada yaptığımız çözümlemeler, aslında direnişin mümkün olduğunu ve yeni bir atılımın yaratılabileceğini kanıtlıyordu. Yine burada da yapı önemli oranda yetmezlik ve gaflet içindeydi. Doğru devrimci çözümlemeyi ve kararı kesin olarak yakalayamıyor ve gereğini yapamıyordu. İkircikli ve ertelemeci davranıyordu. Tabii bu birçok şeyi alıp götürüyordu. İçeride de inanılmaz ölçüde gaflet örnekleri vardı.
Tasfiyecilik, zindanda, bölüp parçalama temelinde egemen olma yolunda ilerleme kaydetmiş, dağda silahlı mücadelenin yozlaştırılması için en önemli adımlar atılmış, ikirciklik ve kararsızlık kongrede de alabildiğine sergilenmişti. Kurtarılmak durumunda olan şey buydu. Biz buna yüklendik ve bilinen bazı adımları attık. 1987 yılına yöneldiğimizde bile nasıl büyük engellemelerle karşılaştığımız bilinmektedir. Avrupa’ya el attık. Ama provokasyon ve tasfiyecilik ilerlemeye engel oldu. Tasfiyecilik gerillayı delilerin bile düşünemeyeceği olumsuzlukların içine sokmaya, mevcut direniş potansiyelimizi tahrip etmeye ve zindandaki direniş üzerinde de önemli ölçüde etkinlik kurmaya çalıştı. Rehabilitasyon yöntemlerinin etkilerini de buna eklemek gerekir.
1987 yılının başlarında karşımıza çıkan durum biraz da böyleydi. Her ne kadar tasfiyecilik, karar düzeyinde kongrede yenilmiş ve sesini çıkaramaz duruma getirilmiş olsa da, fiiliyatta oldukça iddialı ve hırslı hareket ediyor, taktiklerini daha da incelterek partinin merkezileşemediği alanlarda ilerleme gösteriyordu. Her üç cephede de işler devrimci kararlılık temelinde değil, tasfiyeciliğin giderek azıtması biçiminde seyrediyordu. Biz bir devrimci adım atarken, tasfiyecilik üç adım atarak çabalarımızı boşa çıkarmaya çalışıyordu.
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER