TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (109.BÖLÜM)
Biz, PKK olayını inşa ettiğimizde de, yoldaşlarımız son nefeslerini verirken, bir değeri temsil ettiler. Biz, onların yoldaşları olmasını bileceğiz. Bu önemlidir. PKK tarihinde; Haki’lerin, Mazlum’ların, Kemal’lerin, Hayri’lerin, Agit’lerin yoldaşları olmasını bileceğiz. Bunun ne anlama geldiğini düşünmeli ve sonuç çıkarmalısınız. Biz bu değerleri bir yana bırakarak, bazı sahtekarlar, düşkünler ve ne idüğü belirsiz tiplerle uzlaşabilir miyiz? Bu mümkün müdür? Ortada büyük bir yaramazlık vardır. Gerçekten de başarı kazanan çizgimizin tarihin oldukça büyük iddiası ve Kürdistan halkının da öfkesi olan utanılası geçmişten kopmanın umudu haline gelen gelişimine karşı kendisini dayatanlar vardır. Bu çizgiyle oynayanlar vardır. Kendileri beş para etmedikleri ve hiçbir değerin sahibi olmadıkları halde, alabildiğine utanılmaz tavırlar sergileyenler az değildir.
Bunların bir değeri olsa bile, bu ne ifade edebilir? Hiçbir şey! Biz bile değerlerimize bu kadar hizmet etmekten başka ne yapabiliriz? “Bizim bu kadar payımız var mı” diyeceğiz? Bu alçaklık olmaz mı? Bazıları, “biz filan bölgede büyük gelişmelere yol açtık” diyorlarmış. Böyle bir söz hiçbir PKK’linin diline düşemez. Ama adamlar bunda yarışıyorlarmış. “Ben şöyle açılım yaptım, şu kadar gelişme sağladım” denilebilir mi? Hayır. Düşünüyoruz da, acaba biz bu konularda bir şeyler söyleyebilir miyiz? Hayır! Söylesek bile, sözümüz zaten Kürdistan halkının adına olacaktır. Bu söz, aynı zamanda insanlık ve halklar adınadır. Son derece mütevazi de olsa, bu anlamda bir şeyler söylemeye çalışıyoruz. Kendi adımıza ne münasebet! Birey olarak biz hiçbir şeyiz. Belki de birey olarak bizden çok daha güçlü yönleriniz vardır. Kendimizi, halkımızın sözcüsü kılmamız böyledir. Bazıları ortaya çıkıyor; dağları yaratan, ırmakları akıtan, astıran ve kestirenin kendisi olduğunu söylüyor. Burada, nedir bu başımıza gelen diyeceğiz. Dediğimiz gibi tarihte böyle krallar da vardır, tabii köle orduları da vardır. Ama bunların devri çoktan geçti.
Günümüzde insanlık yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor. Geçmişin bu kalıntılarını tekrarlamak son derece kof olan bir böbürlenmedir. Ama en kötüsü de, kölece kaderine rıza göstermektir. Bu da en az diğeri kadar tehlikelidir. Bizde sessiz, çözümsüz ve boyun eğmeci özelliklerden eser var mıdır? PKK militanlığında direnmenin büyüklüğü bilinmektedir. Evet, bu tutum sahipleri çoktur. Yaygınca görülen bir özelliğimiz olan PKK militanlığı çözümsüz değildir. Bunun için yönetime nasıl yanlış yaklaştık, örgütlenmeye ve eyleme nasıl yanlış yaklaştık? Bunlar da en az diğeri kadar kötüdür. Sürekli inisiyatif kuramadığını, etkin olamadığını, zamanında tavır koyamadığını söylemek ne demektir? Bu daha da kötüdür. Biz ilk iki sözcüğü biraraya getirip ortaya koyduğumuz zaman, kendimiz da dahil olmak üzere, ne kadar çözüm gücü olabileceğimizi düşünüyorduk. Ama iddiamız çok iyiydi. O gün için çözüm iki sözcüktü. 1970’lerde ilk iki sözcük bir çözümdü. Aynı tempoyu sürdürmek, aynı ruhu taşımak ve aynı çabayı harcamak bugün de bizde ne artan ne de eksilen bir yöndür.
O dönemin alacakaranlığında kimse Kürdistan’ın adını bile ağzına almıyordu. Bir kuruş paramız, tek bir mermimiz bile yoktu. Ama biz, sömürge Kürdistan’ın bağımsız olacağını söylüyorduk. İddiamız büyüktü ve o zaman için bir çözümdü. Bu iddiamız şimdi daha değişik bir aşamada varlığını sürdürüyor. O halde sorun az bilinçlenmiş olmanız değildir. Biz ilk iki sözcükle böyle bir çözüm gücü olduğumuz halde, bu kadar bilinçlenmeden sonra, sizin parti sorunlarında ve çeşitli mevzilerde çözüm gücü olamamanız, PKK’yi özden yakalayamadığınızı göstermektedir; başından beri bunun üslubuna ve temposuna ulaşamadığınızı ortaya koymaktadır. Bu, PKK’ye en tehlikeli bir katılım biçimidir. Bunun derhal açılması gerekir. PKK’nin özüne uygun bir katılımı sağlamak, temponuzu ve çabanızı buna göre ayarlamak zorundasınız. Bu anlamda dürüstseniz ve iddianız tam ise, çözüm gücü olmamanız için hiçbir neden olmayacaktır. Kişinin geçmişi ne olursa olsun, samimi olarak ve özlü bir biçimde bu tempoyu yakalamış ve bu çabayı sergilemişse, PKK içinde el atacağı bütün işlerde çözüm gücü olabilir ve olmaktadır. Eğitimin özü de zaten buydu.
Dikkat edilirse, değindiğimiz bütün bu sorunlar, bizim için başından beri çözümlenmiş olan sorunlardır. Sorun daha çok sizin ve mücadele alanlarındaki yoldaşlarımızın durumudur. Bazıları işleri ağırlaştırmak istiyor, bazıları da uzlaşarak bu ağırlaştırmaya katkı sunuyorlar. Burada ulaşmaya çalıştığımız sonuç, bunlar hakkında şu ya da bu karara varmaktan çok, durumlarını sergilemektir. Biz bugüne kadar, hem PKK bünyesinde ve hem de halkın huzurunda hiçbir zaman gerçeklerin ortaya serilmesine kendi başımıza karar vermedik. Bu da çok önemli bir özelliğimizdir. Sadece kendi kararımızla içinizden tek bir kişiye bile adım attıramayız. Dikkat edelim, bu oldukça önemlidir. Eğer bir gerçeği tamamen bilincinize sunmasak ve kendi öz gerçekleriniz konusunda sizi güçlü bir kanala götürebilecek gerçekleri sergilemesek, içinizden bir kişiyi bile yürütmek mümkün olabilir mi? Sizler mutlak anlamda takip edilmesi gereken gerçek bir yaşamın var olduğunu görmezseniz, bir adım bile atamazsınız.
Bunlar, kararlarımızı nasıl oluşturduğumuzu bilmeniz açısından söylüyorum. Biz hiçbir zaman kararsız biri durumuna düşmedik. Ama kararımızı partinin kararı haline getirmek için, gördüğünüz gibi görülmemiş açıklamalar yapıyor, gerçeklere bütün yönleriyle dokunuyor ve bir karar gücü haline geliyoruz. Biz gücümüzü buradan alıyoruz. Gerçekleri muazzam bir biçimde aydınlatmaz, doğruları ortaya çıkarmaz, yanlışları ortaya koymaz ve bütün bunları partinin kararına dönüştüremezsek, gücümüz yok demektir. Sizler biraz da gelişen parti kararlarını göremiyorsunuz. Kendi kararlılık durumunuzu, partinin kararlılığına dönüştüremiyorsunuz. İşte burada kaybediyorsunuz. Birçok parti görevi konusunda sizleri kararlı kılmaya çalışıyoruz.
Son tahlilde bu çabaların amacı karar sahibi insanları ortaya çıkarmaktır. Size başka türlü adım attıramıyoruz. Çaba sahibi olan arkadaşlarımız vardır, ama en yakınını bile yürütemiyor, hatta olumsuzluğun önüne bile geçemiyorlar.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER