FAŞİZME KARŞI TOPYEKUN DİRENİŞTE ŞEHİR SAVAŞLARI VE GÖREVLERİMİZ-56.BÖLÜM
Kemalizm, bunun bir türevidir. Dolayısıyla TC devleti bu faşist zihniyet ve siyasetten kopuk değildir. Onun karşıtı kesinlikle değildir, bir türevi olarak ortaya çıkmıştır. Aralarındaki çelişki felsefik, teorik, ideolojik değildir; aralarındaki çelişki tarza ilişkindir, buna biraz da stratejiktir diyebiliriz. Kemalizm, İttihat ve Terakki yönetimini biraz maceracı, hayalci bulmaktadır. Özellikle Enver Paşa çizgisini böyle görmektedir. Faşist zihniyet ve siyaseti bütün dünyaya yayarak ya da tüm dünya Türklüğünü birleştirerek uygulama stratejisini gerçekleşmez ve hayalci görmektedir. Onun yerine sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde bu zihniyet ve siyaseti uygulanabilir görmektedir. TC sınırlarını bunun için çizmiştir. Fırsat buldukça, koşullar olgunlaştıkça, imkanlar oluştukça yayılmayı gerçekleştirmeyi öngörmüştür. Örneğin Hatay’ı aldı ve “fırsat bulursak Musul’u da alacağız” diyordu. Fırsat bulamayınca da alamadı. Maceracı bir yayılma tarzında değil de belli bir sınır içerisinde uygulama ve fırsat buldukça o sınırları genişletme, yayılmayı gerçekleştirme biçiminde yürütmeyi öngörüyordu. Dikkat edilirse fark, stratejik ve taktikseldir, yoksa zihniyet ya da ideolojik boyutta değildir. Çünkü zihniyet ve ideolojik olarak Kemalizm, İttihat ve Terakki’nin bir türevidir. Onu olduğu gibi kabul ediyor, onun daha somut uygulanmasını içeriyor. TC’yi böyle görmek lazım. Bu anlamda yüzyıllık faşist, şoven, milliyetçi, ırkçı bir sistemin oluşumu var. Faşizm, dünyaya buradan yayıldı. Hitler, Musollini, Saddam, Afrika, Amerika diktatörlükleri oldu. Sonunda AKP-MHP faşist diktatörlüğü yüzyıllık tecrübenin doruklaşması haline geldi. AKP-MHP ittifakını, yine bu ittifakın CHP ve Ergenekoncularla uzlaşmasını kesinlikle böyle değerlendirmek gereklidir. Mevcut durumda AKP iktidardadır, ama MHP açıktan destekliyor, hükümete ortak gibidir. CHP ise gizliden destekliyor, o da hükümete ortaktır. Ergenekon operasyonu adı altında yürütülen mücadele sonucunda tüm Ergenekoncularla birleşme sağlanmıştır. Böylece MHP ve CHP’nin koltuk değnekliğinde 20 Temmuz 2016 OHAL darbesiyle yeniden inşa edilmek istenen bir faşist diktatörlük hedefi ortaya çıkmıştır.
Bu bakımdan mevcut iktidar sistemini ve faşizmi sadece bir parti ve hükümet olarak görmemek lazım. Devlet, devleti oluşturan partiler böyledir. Bu partilerin “Yenikapı Ruhu” adı altında faşist birlikleri, ittifakları var. Dolayısıyla MHP ve CHP desteğiyle, AKP, İttihat ve Terakki zihniyet ve siyasetini güncelleyerek TC’yi yeniden yapılandırmaya, tümden buna dönüştürmeye çalışmaktadır. Bunu görmemiz lazım. Bu noktada birlikleri olsa da zaman zaman ayrılıkları oluyor, iç çatışmaları da ortaya çıkıyor. Böyle bir faşist yeniden yapılandırma, Kürt düşmanlığı temelinde toplum üzerinde ağır baskı ve terör oluyor. Bunu gerçekleştirirken, İttihat ve Terakki zihniyet ve siyasetini yeniden canlandırıyor. Buna “Yeni Osmanlıcılık” diyorlar. AKP’de dile gelen Osmanlıcılık böyledir. Bu yönüyle bölgenin halklarıyla, Fars ve Arap milliyetçilikleriyle, küresel sistemle karşı karşıya geliyor. Çünkü AKP-MHP ittifakı faşist temellerde yeni bir Ortadoğu egemenliğini şekillendirmek istiyor. Bunun için iç yapıyı, devlet yapısını değiştirmekle uğraşıyor. Eski sistem parçalandığı için yeniyi kuramıyor. Bölgede İslam’ın öncüsü olmak istedi, ama İran, Arap cephesiyle de çelişkili oldu, oradan çıkamadı. Küresel düzeyde, NATO’ya dayanarak kendisini var etmişti. Şimdi küresel kapitalist sistemle belli bir çıkar mücadelesi yürütseler de ABD ve Avrupa sistemleriyle ciddi çelişki ve çıkar çatışmaları var. İçte ise başta Kürtler olmak üzere halklarla, kadınlar ve gençlerle, emekçi, işçi kesimleriyle ciddi bir çelişki ve çatışması var. Onları ezerek, kırarak, iradelerini yok ederek hakim olmak istiyor. “Dört başı mamur” bir faşist diktatörlük kurmak istiyor. Bu da farklı kesimlerin tümüyle karşı karşıya gelmesini sağlıyor. Bu anlamda hem çelişki ve çatışmalar en ileri düzeyde açığa çıkmış durumda hem de çok yönlü iç ve dış karşıtlıkla yüz yüzedir. Kendini yeniden yapılandırmak isteyen AKP-MHP faşist diktatörlüğü, bu anlamda zayıf konumdadır, henüz kendisini oluşturabilmiş değildir. Daha çok Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin saldırganlığıyla, gücüyle yürütülmek isteniyor. Bu anlamda Devlet Bahçeli önemli güç kaybetmiş hale getirildi, parti bölünerek, İyi Parti diye bir parti ortaya çıkartılarak etkisiz kılındı. Tayyip Erdoğan’ın etkinliği, devlet gücünü elinde tutmasından kaynaklanıyor. Sürekli bir saldırı politikası izliyor. “En iyi savunma saldırıdır” taktiğini sürekli uyguluyor. Bununla kendisini ne kadar ayakta tutar belli değildir. AKPli’lerin büyük çoğunluğu karşı çıkmış, kopmuş durumdadır. AKP içerisinde bir parti çıkmadı, ama birçok grup var, karşıt olan topluluk var. Her an iç bölünmeye açık bir yapısı da vardır. Karşıt olanları etkisizleştirerek, eleyerek, tasfiye ederek kendisini güçlendirmek istiyor; ama birçok karşıt birey, grup ortaya çıkmış durumdadır. Bunlar henüz örgütlenip karşıt bir parti haline gelmemişse bile objektif olarak öyle bir konum gözüküyor.
Bu durumu şöyle sonuçlandırabiliriz: AKP-MHP faşizmi, yüzyıllık faşist zihniyet ve siyaseti yeni koşullarda, yeni bir diktatörlük olarak yeniden yapılandırmak istiyor. Fakat bunu başarabilmiş değildir. İçeride ve dışarıda buna karşı çıkan muhalif eden güçler var, çelişki ve çatışması çoktur. Dolayısıyla zayıf bir konumdadır. Böyle bir faşist yapılanmaya karşı mücadele etmek, onu yıkmak için koşullar ve imkanlar her zamankinden daha fazla uygundur. Mevcut haliyle zayıf bir durumu yaşamaktadır. Hep saldırı politikasını izleyerek bu zayıflığını gidermeye çalışmaktadır. Stratejik olarak yaşadığı zayıflığı taktik saldırılarla, ‘en iyi savunma saldırıdır’ yaklaşımıyla gidermek istemektedir. Bu anlamda hiçbir hukuk ve ahlak kuralı dinlemeden topyekûn faşist saldırı uyguluyor, katliamlara kadar varan baskı ve terör uygulamasını sürdürüyor. Bu temelde faşist diktatörlüğü yapılandırmak istiyor. Bunu başarabilmesi, yürüttüğü saldırılarla karşıtlarını ezmesine ve etkisiz hale getirmesine bağlıdır. Bu anlamda sürekli bir savaş ve mücadele halindedir. Sonucun ne olacağını yaşanan mücadelenin ortaya çıkardığı sonuçlar belirleyecektir. Kendi kaderini böyle bir mücadeleye bağlamış durumdadır.
DURAN KALKAN ( HEVAL ABBAS )
YORUM GÖNDER