TASFİYECİLİĞİN TASFİYESİ (72.BÖLÜM)
Kurtarabildiğimiz çok az değerimiz vardı. 1980’li yılların başına gelindiğinde, düşmanın deyişiyle, bizler “kılıç artıkları”ydık. Daha sonra bu durumları tekrar değerlendirmeye çalıştık. I. Konferans’ta davamızın geçerliliğini, farklılığını ve neden ilerletmemiz gerektiğini iyi ortaya koyduk. Bir kez daha, doğru önderlik edelim ve özellikle örgütsel önderliği doğru tutturalım, dedik. Bu değerlendirmelerin yeni özelliği buradadır. Yaratılan bir örgütsel kriz, hatta kriz ve bunalım da değil, sahip çıkılmayan görevler vardı. Bundan kimler ne yarar gördü? O zaman sorumlu tutulması gereken kişilere karşı sınırlı bir eleştiri geliştirdik. Tabii o zaman bir kez daha bir yönetim oluşturalım dedik. Bazı isimler belirledik. Daha fazla açımlamalar yaptık ve görevlere sahip çıkılması zorunluluğunu anımsattık.
Aynı tutumlar kendisini bir kez daha gösterdi. İflah olmayan ve gerçekte bize pek dürüst yaklaşmayanların provokatör oldukları açıklığa kavuştu. Bunların kişilik olarak provokasyona yol açmaktan öteye gidemeyeceklerini ortaya koyduk. Bu gerçekleşti. Özlü olanlar vardı. Bunların bir adım daha ilerleyebilecekleri ortaya çıktı. Yine orta yerde seyredenler, dönemin emrettiği görevleri yapmaktan ziyade, kendini ve durumu kurtarma bir şeyler yapanlar da görülüyordu. Bunları, omuzlarımızda taşıya taşıya buraya kadar getirebildik.
1986’da toplanan 3. Kongre’nin içimizde olup bitenleri biraz çözmeye çalıştığı bilinmektedir. Kongre, gelişmemenin en önemli nedenlerini içte bulmuştur. Burada özellikle 15 Ağustos Atılımı’nın 1985 yılı sonlarında yaşadığı ağır bir krizi, hareketin başsız bırakılmasını, onun eğitsel ve yönetsel sorunlarına yönelmemeyi -güç getirememe demiyoruz- rahatlıkla yapılabilecek işlerin yapılmamasını ve tutturulabilecek çalışmalara yönelinmesini, hatta engelleme çabalarını açığa çıkardık. Bir kez daha, bu kişiliğin temel aldığı tarihsel ve somut dayanakların yol açtığı sonuçları, proletaryaya yabancı etkiler ve düşman etkileri biçiminde ayrıştırmaya tabi tuttuk.
Parti değerlendirmeleri ve kongre platformunda, tarihimizin kötüye gidişinin ve ilk eylem sorunlarının kaynağının burada aranması gerektiğini açığa çıkardık. İç ortamımızın aydınlatılmasını ve netleştirilmesini sağlayamazsak, hareketimiz bu kez, daha sonraki süreçte büzülecek ve boğulup gidecektir, dedik. Gerçekten de biz burada yeniden partimizin inşasına yönelmeseydik, PKK bitmişti. PKK’nin kuruluş toplantısına gittiği zaman ideolojik propaganda yapmış, ama kendilerini ondan öteye hazırlamamış ve yorgunluk aşamasına gelmiş kişilerle bu toplantıyı gerçekleştirdik.
O dönemin yoğunluğunu ve aciliyetini hala anımsıyoruz. O zaman zorbela kendimizi bir eve atmıştık. Nefes nefese gerçekleştirdiğimiz toplantıda ileri bir adım daha atalım derken, çoğu yorgun savaşçı sanki tarihsel işler yapmış gibi, adeta artık bizden bu kadar diyen bir durumda bulunuyordu. İşler bunların keyfine bırakılmış olsaydı, daha sonraki baskı dönemlerinde görüldüğü gibi, PKK henüz kendine ad vermeden tasfiye olup gidecekti. O koşullarda diğer birçok grup hiç de bizim kadar iş yapmadığı ve zorda olmadığı halde yerle bir oldu. Gerekeni yapmamış olsaydık, bu tutum sahip leri yüzünden, bizim kaderimiz de bunlardan farklı olmayacaktı. Kaldı ki, biz çok daha tehlikeli işler yapmıştık.
Düzen bütün hışmıyla üzerimize geliyordu. Kuruluş toplantısını gerçekleştirerek bunu önledik. Bütün yetmezliklere, ilgisizliğe ve kendini eğitip örgütlendirmemeye rağmen, buna parti ilanıyla karşılık vereceğiz ve bu tarihsel bir adım olacaktır, dedik. Henüz grup aşamasındayken, kendi kendini iddiasız kılmak düşünülemezdi. Bazıları daha o zaman düzenle ilintili olarak yeni yaşam ilişkilerine yönelmişlerdi. Biz kendilerini biraz tuttuk ve geriye çektik. Bir adım daha attıracaktık. O zaman birçoğunun beklediği kendi kendini tasfiye etmeyi böylece önlemiş olduk.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER