SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (198.BÖLÜM)
Kürt olgusu ve sorununu bu gelişmelerden ayrı düşünmek mümkün olamaz. 19. yüzyıl milliyetçiliği, 20. yüzyıl ulusçuluğu ve hatta ortaçağdan kalma dinsel dogmalarla Kürt olgusunun izahı ve sağlıklı çözüm yollarının pek mümkün ve sağlıklı olmadığı pratikte fazlasıyla anlaşılmıştır. Kürt sorununun bu denli ağırlaşmasında tarafların bu tür ideolojik yaklaşımlarının payı belirleyici olmuştur. Yapılması gereken, bu gerçeğin tüm taraflarca görülmesi, karşılıklı affetme duyguları ve özeleştirilerinin geliştirilmesidir.
Tek taraflı mahkumiyet ve dayatmaların daha sert karşılık bulmaktan öteye bir sonuç doğurmayacağının çok iyi görülmesi gerekir.
Günümüzün Kürt ve Kürdistan değerlendirmelerini yeni yapmaya çalışırken, bu tarihsel çerçeveyi buna katkı sunsun diye geliştirmemizin nedeni de, yeni çözüm süreçlerine gerçekçi yaklaşım ihtiyacıdır.
1970’lerin teori, program ve pratiğinin anlamsız ayrılıkçılık ve şiddet doğurabileceği; daha da olumsuzu, karşı olunması gereken milliyetçiliğin tüm tarafları esir alabileceği açığa çıkmıştır. Temelinde karşı olunmasına rağmen, bunun bir kader gibi kabullenilmiş olması; büyük bir uyanışı ve özgürlük hamlesi bilincine yeniden dönüşü gerektirmiştir. Gericiliğin, faşizmin ve hepsinin toplu ifadesi olarak ekonomik ve siyasi rantçılıkla Kürt olgusunun emperyalizmin kullanacağı bir olgu haline getirilmesi, özellikle özgürlük hareketi açısından kabul edilemez. Bu yaklaşımlarımız, gecikmiş de olsa, bu yönlü tehlikelere karşı sorumluluklarımızın gereğini yerine getirmeyi amaçlamaktadır.
Özgür vatana ve demokratik cumhuriyete karşı kimlerin gaflet ve ihanet içinde olduğunu da bir gün mutlaka anlaşılır kılacağını umut etmektedir. Her şeyini insanlığın, halkların özgür birliği, onuru ve gelişmesi için ortaya koyanların emeğine ve anısına bağlılığın nasıl olması gerektiğini de ifade etmektedir. Eskiden yapıldığı gibi günümüzün sosyo-ekonomik ve siyasal değerlendirmelerini uzun uzun yapmayı anlamlı bulmuyorum. Sokaktaki vatandaş bile artık bu konuları iliklerine kadar hissetmektedir. Yine ilkel milliyetçilik ve dogmatik solcu bir yaklaşımla Kürt ve Kürdistan tespitlerini yapmayı da anlamlı bulmuyorum.
Bu konuda da iliklerine kadar gerçeği yaşayanlarla, iliklerine kadar ihanete gömülenler gayet açığa çıkmış bir durumda, seyirlik haldedir. Kaldı ki ülke, toplum, alt ve üst toplum kurumları, ideolojik biçimler ile, tüm bu kavramların bizi ilgilendirdiği kadarıyla tarihsel olarak nasıl şekillenip günümüze kadar geldikleri de, ilk defa oldukça gerçekçi ve düşünce üreten bir tarzda ortaya konulmuş bulunmaktadır. Değerlendirmemizin bundan sonraki bölümleri, kısmen değinilen Kürt siyasal ve ulusal hareketine biraz daha kapsamlı yaklaşma ve çağdaş bir çözüm yolunun ana parametrelerini ortaya koyma temelinde olacaktır.
Dikkat edilirse bu yönlü yaklaşımlar, yeni dönem Kürt hareketinin, yaşanan büyük deneyimlerin ışığında yeni program, örgütlenme ve eylem hattının çözüme yönelik olarak nasıl ele alıp planlanması ve uygulanması gerektiği hususlarını aydınlatmayı amaçlamaktadır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER