NASIL YAŞAMALI? CİLT–II (65.BÖLÜM)
Avrupa'da PKK'yi terörist ilan etmekte rol oynayan Cafer (Ali Çetiner) onlar var hep... Bir ölüm suratı da odur aslında. Ölümcül bir noktadır. Değerleri var, taktik yetmezliği ağır yaşayanlar var. Bütün bunlar belli ölçüde etkisizleştirilmiş ve büyük ihtimalle düşmanın beklediği 15 Ağustos Atılımı'na dayatılan baskı ve içten dayatılan provokasyonlar PKK'de etkili olamıyor. Buna Agit'in şahadetini de ekleyelim; Agit'in şahadetinde yanı başında onun hareket ettiği ilişkiler vardır. Hâlâ tam netliğe kavuşmamış da olsa dayandıkları köylerden bir grup genci bir kontra timi olarak çalıştırdıkları daha sonra açığa çıktı. Bunların içinden birisi daha sonra intihar etti. Önderliğin de etrafında epey dolanan bir tipti. Olabilir. Bu içteki bir darbeydi. İşte “Ortadoğu sahasında da çatışma çıktı” diye haber uçuruldu. O da bir girişim olabilir. Boşa çıkarılmasının nedenleri açık. Diğer provokatörlerin örgütü çalıştırmama durumu aşılıyor, 1986 ağır da olsa kazanılıyor. Kongre yapılıyor ve daha sonraki süreç amansız bir biçimde daha sonra çözümlemeleri ve pratik hazırlıklarla Kürdistan tekrar devrimci hareketin etkisine açılıyor.
1987'ler ve daha sonraki süreç gerçekten ilişkileri büyük bir derinleştirme, psikolojik savaş boyutlarında değerlendirme, devrimci piskolojiye kadar götürme ve böylece bir sosyalist parti içinde hiçbir örgütün şimdiye kadar tarihte giremeyeceği derinliği sağlama, öylece yılları hazırlama. Bütün provokatif gelişmeleri boşa çıkarma. Bu büyük provokasyon 1986'da sonuçlandı. Aslında verilmek istenilen cezalar çok ağırdı. Provokasyona bulaştırılmak istenen bağlı genç “Dört at getirelim her bir kol ve bacağını birisine bağlayıp bunu parçalayalım” diye bir öneri bile getirebiliyordu. Fakat biz böyle orta çağ yöntemlerine başvurmak istemedik. Hak etmiş bile olsa savaşını açık yürütsün diye bıraktık. Bu biraz da düşmanı daha iyi anlamak içindir. Niyetini, bağlantılarını daha yakından görmek içindir. Hâlâ da bunun uygun bir savaş yöntemi olduğunu düşünüyorum. Unutmayalım ki, SSCB'nin çözülüşünde, Stalin politikacılığının da küçümsenemez bir etkisi vardır. Bir ufak ajan belirtisini bile ağır bir tasfiyeyle karşılamıştı. Daha sonra oportünistler ve birçok ne idüğü belirsizler kendilerini gizlediler. Stalin'in ölümünde partiyi de ülkeyi de bugünkü duruma sokmanın içine ittiler. Bunun temelini attılar. Bizim yöntemler böyle olamazdı. Savaşmak isteyen örgüt içinde sonuna kadar savaşsın. Savaşma özgürlüğünü tanıyalım. Ama bununla beraber kendi savaşım yöntemlerimizi de müthiş geliştirelim. Ve bunu sadece baskıyla değil, daha çok insani yetkinleştirmeyle, onun ideolojik-politik açılımıyla, her yönüyle insanı güçlendirerek, hiçbir provokasyonla aşılamayacak insanı ortaya çıkarmakla, bunun için alabildiğine aleniyeti sergileyerek hiç kimsenin kendini gizlemeyeceği bir ortam yaratarak, net ilişkiler, sağlam ilişkiler düzenine ulaşarak bu gizlice karanlıkta yol almak isteyenleri boşa çıkarmak. Bu yönteme intiba edildi. Baskı yöntemine fazla intiba edilmedi. Hâlâ da intiba edilmiyor.
Açıklık, net ilişkiler, sağlam çözümlemeler, gönüllü, ama bu temelde müthiş disiplinli bir yaşam Kürdistan'ı da aydınlatıyor. Açığa çıkartıyor, savaşa çekiyor, ihaneti de açığa çıkarıyor ve geri teptiriyor. Bu yöntemin daha doğru olduğunu sanıyorum. Sonuçlar da bu provokasyonlar karşısında başarılıdır. Bazı provokasyonlar geliştirildi. Zindandaki büyük provokasyon deneyimi vardır. Anlatılmıştır. Özellikle en uzun süren provokasyon aşıldıktan sonra 1987'lerde artık çözümlemelerin derinliğiyle birlikte, dağ olsun yurt dışı olsun netleştikten sonra zindanın devreye sokulacağı açıktı. Zindandaki provokasyonun 1987'lerde hazırlandığı ve oradaki örgüte hâkim kılınarak bir yaşam tarzına kavuşturulup dışarıya salındığını biliyoruz. Şu silah kullanılmak istenilmiştir: Erkek-kadın silahını iyi kullanarak TC'yi kendi kullandığı silahla alt etmiştir, boşa çıkarmıştır. Karşı tarafta bu sefer kadın silahını PKK'ye karşı kullanarak -ki o da bir özel ilişki biçimine sokularak dayatılmak isteniliyor, bu bir özel ilişkidir- bütün cezaevi yaşamı biçimine dönüştürülüyor. Savaştan başka, örgütlenmeden başka bir şey düşünemeyen bir PKK kitlesi, zindan içinde son derece duygu yüklü. Yani özünde, biçiminde fazla karşı çıkılacak bir yanı da yok. Zindan tutsaklığıdır, yoksulluktur. İlişkilere susamışlık vardır. Aileye susamışlık, kişilerin birbirlerine susamışlıkları vardır. Tahribatı yemişlerdir. Böylesine derin bir özlem duyacakları açıktır. Bu derin özlemler, bolca sevgi kelimeleriyle, öpücük kelimeleriyle, kucaklama kelimeleriyle dile getirilir. Bunun da fazla yadırganacak bir yanı yok. Eğer bütün bunlar örgütün temel strateji ve taktiğinden, onun savaş gerçeğinden kopartılırsa, savaş gerçeği yerine seviş gerçeği, duygu gerçeği, yerine duygular gerçeği olursa, o örgüte belki de bilinmeyerek en büyük darbe vurulmuş olur. İşte büyük oportünizim tam da o büyük zindan direnişçiliğinin üzerine; Kemal, Mazlum, Hayri'nin büyük direnişi üzerine böyle egemen kılınmak istenmiştir.
Örgütü ret, savaşı ret bunun yerine 12 Eylül faşizminin körüklediği “kadını yeniden keşfet, ilişkiyi yeniden keşfet, aşkı yeniden keşfet, ama tümünü faşist ideolojiyi, politikayı sürdürmek için kullan!” biçimindeki sloganlarına zindanda yankı, ses, yandaş olma ve bunu partiye yansıtma. Bütün sol güçlerin, muhalif güçlerin bu temelde düşürülmesi ve bunu giderek PKK'ye de 1980'lerin ortalarından, yani 15 Ağustos'tan sonra dayatılması. Demek ki, yaşamın savaşla bağlantısı koparılıyor, onun direnişle bağlantısı koparılıyor. Onun yerine duygu yüklü, seviş yüklü, tutku yüklü, aşk yüklü bir biçim, bir öz belki de. Belki de çok doğrular temelinde, normal temelde yapılıyor. Yansıtılıyor, ekleniyor, giderek egemen kılınıyor. Bunun 1987'lerden itibaren önderliği de netleşiyor (Şener provokasyonu dediğimiz olay), kendini tamamen açığa vuruyor, egemen kılıyor. Dürüst ilişkiler bir yandan katlediliyor, tahrip ediliyor, uzaklaştırılıyor, parçalanıyor. Bunun yerine uydu ilişkiler, kullanılan ilişkiler merkez yapılıyor. Hem de liberalizm adı altında en despotik bir önderlik ortaya çıkarılıyor. Son derece bürokratik. Bütün bunlar bir de aşk kılıfı altında sunuluyor. En direnişçi diğer bir bayan bu yıllarda devrimci bir ilişki geliştiriyor, duygusaldır. Bir devrimciyle olan duygusal ilişkisi bile hiç de devrimci olmayan bir temelden kopartılarak, yoldaşlığa sığmayacak bir tarzda, anlam verilmesi güç bir tarzda, yeni provokatörle beklenmedik, biraz da gizlice bir ilişkiye dönüştürülerek aşka açık ortam, serbest aşk yapmaya açık bir ortam da sunularak beslenmek isteniliyor. Bildiğiniz gibi bu zindana dayalı bir çıkıştır. Adım adım zindanı ani etkisi altına aldığı gibi dışarıyı da etkisi altına almak istiyor. Politikada legalizm körükleniyor, savaş hor görülüyor.
Daha sonraki bütün belirtiler şunu da gösterdi ki, düşman PKK'nin direnişini kıramadığı için içten onu teslim almaya çalışıyor, buna önderlikler hazırlanıyor. Baştan beri grubun en önde gelen erkeğine dayatılan ile kadının bunu başaramaması; 1987'lerden itibaren bunun bütünüyle yerle bir edilmesi, onun yerine yeni önderliklerin dayatılmasına da neden oluyor. Bu da en uygun bir şekilde zindanda şekilleniyor. Bir öğe çıkıyor, gariptir, tam incelenmemiş bir öğedir. Büyük ihtimalle zindana dayalı provokasyon bu ismin (ki Dilaver dediğimiz bir isimdir ve hiçbir zaman Önderliği açıkça karşısına almadı, en ufacık bir geçimsizlik içine de girmedi), aniden pratiğinin sorgulanma süreci ortaya çıkar çıkmaz, aynı gece intihar etti. Akademi ortamında buna çok kişi tanıktır. Büyük bir ihtimalle bunun ismi etrafında Vejin denilen olay örgütlendirilecekti. Onun muhtemelen kişiliği sorgulamaya tabii tutulacağı dönemin intiharıydı bu. O 1987'de öyle oldu. Onun yerine bir diğeri çıktı. O, 1988'den itibaren bugünkü Avukat Hüseyin Yıldırım denilen kişi piyondur, onun arkasındaki güç o bayandır. Yine en üst düzeyde planlayan Şener zindanı arkasına alarak hücuma geçmek istedi. Bildiğiniz gibi kadını da büyük bir silah olarak kullanmak istedi, direnen kadını, aşkı kulandı, sözüm ona biz kadın kullanmışız, TC de bir kadınımızı kullanıyor.
PKK'yi tahrip edecek mantık biraz da böyle sahneleniyor, oluşuyor ve karşı bir intikam biçiminde geliştirilmek isteniyor. Erkek bu sefer karşı cepheden TC adına bütün hünerini böyle kullanıyor. Çok etkili bir önderlik, çok duyarlı, kadın konusunda da kendisine göre çok usta. PKK'ye karşı müthiş kullanma yeteneğinde. Burada tam bir intikam almadan bahsedebiliriz. Fakat erkek büyük tecrübesine dayanıyor. Kadının rolü nedir? Duygusal bağlılık nedir? Onu politik temelde değerlendirebildiği için tahrike kapılmıyor, sabırlı olgun davranıyor. Grup, partinin bütün elemanları böyle bir kalkışmayı askeri kanunla ezmek istiyorlar. Buna fırsat verilmiyor; politik yöntem tercih ediliyor ve açığa çıkartılma ilişkinin iç yüzünü bir kez daha aleniyet ilkesine ağırlık verilerek çözümlemeye götürme. Sonuçta açığa çıkma işi başarılı oluyor. Gerillayı tasfiye etme, savaşçı özelliği tasfiye etme. Anlaşılıyor; tercih edilir edilmez onun da bayan gibi kaçıştan başka yolu gözükmüyor ve kaçıyor. Gericiliğe sığınıyor. Ajanlık geliştirilmek isteniliyor. Emperyalizme sığınıyor.
Fakat tecrit olmaktan kurtulamadığı için fazla başarılı olma şansı yok. Zindan yapısı tekrar elden geçiriliyor; “Zindan Konferansı” geliştiriliyor. Yapı ezici bir şekilde tekrar parti çizgisine çekiliyor ve böylelikle zindana dayalı içinde bol aşk, bol kadın ilişkisi geçen bir provokasyon da etkisizleşmiş oluyor. En son yaşadığımız bir provokasyon var. Bu provokasyon büyük bir ihtimalle henüz tam açıklığa kavuşmamıştır. Mimarı baştan beri bir sızma da olabilir. Hemen her alanda bir aileye dayalı bir objektif sübjektif sızmalar var. Batman'da Şener ailesi, Dersim'de Kıymet ailesi, Antep'te bilmem ne ailesi. İhtimaller artan bir oranda böyle olacağını gösteriyor. Günahına girmeyelim, ama belirtiler bunun muhtemelen böyle olabileceğini gösteriyor. Bir yargılama sürecidir; iyi anlaşılacaktır, ama 17 kişilik bir grubun ağır işkenceden geçirilerek yoldaş katli var. Bu bile olayı değerlendirmek için yeterlidir. Ama nedensiz ve taktik dışı bir önderlik dayatılarak da yüzü aşkın yoldaşın şahadete gitmesi, yüzlercesinin saflara alınmayıp düzene terk edilmesi, binlerce örgütlenmeyen kitle ilişkileri ve bir bölgenin tasfiyeyi sonuna kadar yaşaması. Buna benzer bir provokasyon girişimidir. Baştan beri harekete musallat oluyor. Ama tedbirlerle fazla sonuç almıyor, sınıflandırılıyor. En ağır cezayla mahkûm ediliyor. Ama yaşama şansı veriliyor, buna rağmen bu şansı böyle kullanabiliyorlar. Her bölgede buna benzer provokasyonlar yaşanıyor, objektif veya sübjektif olması o kadar önemli olmuyor. Kürdistan, haini en bol olan ülke, ihanetin derinliği en kapsamlı olan bir ülke.
TC veya Türk egemen sınıfları, tarihte özel savaşı en çok geliştiren ve bir sultanlık geleneğinde görüldüğü gibi 18 kardeşi katletmekten çekinmeyen bir Osmanlı rejimi. Mustafa Kemal’in en yakın çalışma arkadaşlarını sırf kendi diktatörlüğünü güçlendirmek için çıt çıkmayan bir rejim oluşturmak için her türlü komplo ve tasfiyesi vardır. 12 Eylül gibi bir rejimin de faşizmi geliştirmekte sınır tanımayan tasarruf hakları vardır. Kullanmadığı hiçbir özel savaş yöntemi kalmamıştır. Bunu da en anlamsız bir biçimde PKK'nin gerçeğine uygulanması söz konusudur. Savaş, buna karşı verilmiştir.
HALKLAR ÖNDER ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER