TARİH GÜNÜMÜZDE GİZLİ VE BİZ TARİHİN BAŞLANGICINDA GİZLİYİZ-15.BÖLÜM
Kürt Tipi
Bu arada Kürt tipi üzerine yoğunlaştık. Yoğunlaşmamızın oldukça siyasi nedenlerden kaynaklandığı, Kürt tipinin aslında bir kördüğüm olduğu; askeri görevlere doğru yol aldığımızda, siyasal ve örgütsel olmaya çalıştığımızda ortaya çıktı. Baktık ki, elimizdeki kişilikler bela... Bu insanlar neden böyle diye sorduk ve biraz çözümlemeyi geliştirelim dedik. Siyasi sınırları aşarak sosyoloji alanına, psikoloji alanına, edebiyat alanına girdik. Çünkü var olan problem bir kördüğüm.
Çünkü çaresiz, dilsiz, yüreksiz, duygusuz insanlar var. Bir sigara için, bir çorba için yanındakileri imhaya yatırıyor, buna "komutanlık yaptım" diyor. Bir ahbap çavuşluk için kendini imha ettiriyor, "kendimi kanıtladım" diyor. Bastırıyor, bütün parti değerlerini harcıyor, "kişiliğimi kanıtladım" veya "intikamımı aldım" diyor. Tam hedefi vurmuyor, sağı solu dağıtıyor, "en büyük eylemi yaptım" diyor. Bütün bunlar kişilik sapmalarıdır. Büyük bir kişilik bozulması ile karşı karşıyayız. Bu kişiliğin bir kördüğüm, bir suç yumağı olduğu ortaya çıkıyor. Nasıl böyle bir suç yumağı haline gelinmiş? Çözümlemelerde bunun üzerinde yoğunca durduk. Bu kadar suç teşkil ettiğini ben bile fark etmiyordum. Ama en son ortaya koyduk ki, gerçekten deli toplumudur. Parti içinde de önemli bir kesim suç yumağıdır. Zaten suçlar ortaya çıktı. En ağır suçlar, örgüt suçları, askeri suçlar, siyasi suçlar görüldü. Ve dehşetle karşıladım bunları. Bu durum neyle aşılabilir? Bu tipteki insanları aşsak, zaten düşman bin defa bölmüş, parçalamış ve bir de bizim elimizle bölmek ve parçalamak istiyor. Eski hikayenin tekrarı oluyor. Bu suçluluk durumunu kabul etsek, o zaman devrimi bitirir, tasfiye ederiz. Doğru yolu bulmaya çalışırsak, bu da güç, yetenek, sabır ve çözüm gücü istiyor. İşte, edebiyat burada kendi temel işlevini ortaya koyuyor.
Dikkat edilirse yaptığımız çözümlemeler, siyasi bir tahlilden ziyade, önemli oranda romana yaklaşıyor. Roman yanı ağır basan değerlendirmelerdir. Neredeyse ulusal tip çözümlendi. Çözümlemeler, temel tipleri az çok ortaya çıkardı. Romanın da en temel işlevi tipleri yaratma, ortaya çıkarmaktır. Toplumsal tipleri yaratmaya çalışır veya toplumdaki tipleri analiz eder, ayrıştırır, soyutlar. Bizim yaptığımız da önemli oranda bu. Ama biz bunu edebiyat yapmak için yapmadık, devrimci tıkanıklığı, kişilik bunalımını, hastalıklarını aştırmak için bir görev bildik. Mevcut çözümlemeler veya edebiyatın işlevi böyle ortaya çıktı. Eğer çok güçlü bir edebiyat faaliyeti gelişecekse, bu çözümlemelere bağlı olarak gelişir. Temelini orada attık. Gerçekten tarihle bağlantısı, temel toplumsal gerçeklikle bağlantısı, yine gerçek amaçla bağlantısı, yücelikle, kurtuluşla bağlantısı tam anlamıyla konulmuştur. Sağlam tip, çürük tip, çirkin tip, güzel tip, hain tip, kurtuluşçu tip, hasta ve bunalımlı tip, çözüm olabilen tip, bunların hepsi az çok konuldu. Yani bu tiplerin bazı temel özellikleri; yurtseverlik özellikleri, siyasileşme ve örgüt olma özellikleri, güç sahibi olma özelliği gösterildi.
Düşmanın hizmetindeki özellikleri gösterildi. Birçok temel gerçeklikle bağını kopardığı için nasıl lümpenleşmiş, serserileşmiş olduğunu gösterdik. Yani bir yerde serseri tipin, kaçan tipin, deli tipin izahını yaptık. Hatta delirmiş bir topluluk dedik; çılgınlar topluluğu, düşkünler topluluğu, hastalar topluluğu. Bunları ortaya koyduk. Ve maalesef ne kadar zor da gelse, bunlar birer gerçekti. Bütün bunlar edebiyatın yapıldığını gösteriyor. Kürt edebiyatı dediğiniz olay biraz da böyle gelişir anlamına geliyor. Yani daha önce yapılan edebiyat mıdır? Ağrı katliamını, Dersim katliamını konu alan bazı romanlar TC ideolojisine göre yazılmıştır. Özünde katliamın övgüsüdür. Her gün televizyonda, sinemada Kürt tipini en aşağılık bir biçimde ve hem de dalga geçerek yansıtıyorlar. Bu, sömürgeciliğin hortlamasıdır. Ve Kürt dedin mi, bozuk Türkçe konuşan, çaresiz, dalga geçilecek, alay edilecek, kullanılacak kişi akla gelir. Edebiyatta da, sinemada da bu böyle olmuştur.
Özellikle televizyonda böyle işlenmiştir. Edebiyatta muazzam bir kendinden utanma, toplumsal gerçeğinden vazgeçme işlevi yüklenmiştir. Devrimci edebiyatı yapan bütün bunları göğüsler. Doğrusunu ortaya koyma savaşımını verir. Biz bunların temellerini atıyoruz. Nedir temellendirme? Kürt insanına kimliğini gösterme, "sen busun, bunu da çok gerçekçi yapmazsan serserisin, lümpensin, hastasın, cücesin, düşkünsün, soytarısın, hainsin, işbirlikçisin, teslimiyetçisin, ruhsuzsun! Gerçekçi yaparsan da militansın, bilinçlisin, olumlusun, güzelsin!" diye bunları sıralıyoruz. Bir ulusal edebiyat böyle kavramlarla çalışır. Bu kavramlarla canlanır, kavramlarla ruhlanır ve işlevini toplum içinde çok güçlü bir biçimde yapar. Bir de işin bu yönünü ortaya koyuyoruz. Devrimci edebiyat sorunundan bahsedebiliriz. Bu yöntemi uygulamak gerekebilir. Hem tarihe, hem geleceğe bu temelde bakılabilir. Bu temelde tarihi romanlar yazılabilir. Geleceğe ilişkin umut romanları, hikaye, şiir de geliştirilebilir. Resim ve müzik yapılabilir. Yeni baştan eski kalıplar, ulusal kalıplar dile getirilebilir. Güncellik yoğun işlenebilir. Çünkü muazzam bir altüst oluş yaşanıyor. Aslında en can alıcı edebiyat, bu altüst oluşu dile getirmektir. Ölü ruhlarla canlanan ruhları veya ruhun bizzat dirilişini yaratmak ve işlemek gerekir.
Çünkü bizde ayakları üzerinde dolaşanların büyük bir kısmının ölü canlar olduğu açıkça söylenebilir. Bu konuda bizim en iyi bir gözlemimiz, kendi yaşamımızda mahkum etmek istediğimiz bir ölülüktür. Bu toplumun veya onun büyük bir kısmının ölü tarzını yenmek, onu ayakta gezen ölüler olmaktan çıkarmak istiyoruz. Birçok özellik ölümü temsil ediyor. İlgisiz, soğuk, itici, çürütücü yanlar ölü yanlardır ve yaygındır. Dirilen yanlar çok sınırlıdır. Zaten hayranlık, yaşam tutkusu, dirilen yanlarda var. Bu altüst oluşta yaşanılarak gösterilenler bunlar oluyor. Şahadetlerde canlanmayı görmek, ağır işkencelerde direnmeyi görmek, yaşadığını sanarken ne kadar ölü olduğunu görmek, kısaca yaşamda birçok farklılığın geliştiğini görmek çok yaygındır. Yine toplumu bu çözümlemelerden sonra izleyen birinin, eski toplumdan ve eski yaşamından utandığını söylemiştik. Doğrudur, şu anda "biz nasıl böyle yaşadık" diye toplumu büyük bir utanç kaplıyor. İyi bir ilerlemedir bu. İnsan, ölüsünün ne kadar çürüdüğünün farkına varmıştır. Onda, şu anda yaşam heyecanı gelişiyor. Bütün bunlar edebiyatla müthiş dile getirilebilir. En çarpıcı edebiyat, bu altüst oluş dönemlerinde neyin ölmesi gerektiğini, neyin dirilmesi ve yaşatılması gerektiğini göstermektir. Edebiyatın baş görevi budur.
Diğer bütün sanat dalları da bu ölmesi gerekene ölüm fermanını yazdırmak, dirilmesi gerekene de aynı şekilde yaşam övgüsü dizmekle işlevini yerine getirebilir. Tabii biz sadece bir başlangıç yaptırıyoruz. Bu konularda zemin sunuyoruz. Vakti olan, biraz dinlenmiş olan, fazla yoğun ve başka uğraşlar içinde olmayan, edebiyatla iş yapmak isteyen için mükemmel bir zemin sunulmuştur. Hem tarihi edebiyat örnekleri, hem geleceğe ilişkin ve hem de güncel dönüşümü içeren örnekler verilebilir. Ve bunlar bizzat dönüştürür de. Sömürgeci katliamdan geçirilen, asimile edilmiş aydın gerçekliğimiz, bırakalım böyle bir edebiyatçı olmayı, onun bol bol engeli olma işlevini sürdürüyor. Ama alan artık bu tip edebiyatçılara fırsat vermiyor.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER