SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II -330.BÖLÜM
h- PKK Merkezi’nin ve ileri kadro düzeyinin yetersizlikleri alabildiğine ortaya çıkmıştı. Buna yanıt olarak binlerce genci eğitmek yeterli olabilir miydi? Onlardan dar bir grubu alıp yoğunlaştırmaya tabi kılmam daha doğru olamaz mıydı? Bunlar önemli sorulardır ve daha önceki sorularla bağlantılıdır. Vereceğim cevap, bir yandan direkt pratik sahaya inmek, askeri ve siyasi sorumluluğu pratikte de üstlenmek veya dar bir kesimle çok daha fazla yoğunlaşmaktı. Aslında bu iki anlamda da gerekli olana çok yakın çalışmalar yapıldı. Mevcut tekniğe, yazılara, sözlü kasetlere, telsiz ve telefonlara dayanarak, büyük yoğunlaşmalar ve pratik saha komutanlığına yakın bir rol üstlenildi.
Fakat yapı çok duyarsız ve yetersizdi. Beş bin yıllık dogmatizmin narkozunu yiyenler çığlıklarıma yanıt olamıyorlardı. Kendilerini cayır cayır yakıyorlar, ama yeterli olamıyorlardı. Yeterli olabilmeleri için askeri ve siyasi-pratik sahayı onlara bırakmıştım. Bu bir hata olabilir miydi? ‘Tarihte eşi görülmemiş bir yoğunlukta ve nitelikte bu kadar eğitim aldıktan sonra, mutlaka yeterliliği yakalayanlar çıkar’ inancı bende güçlüydü. Fakat gelişmeler benim değil, çeteci anlayışın güçlü olduğunu ortaya koydu. Yetersizlikleri zamanında siyasi ve askeri komuta görevlerini yetkince yerine getirmeyen Merkez ve kadroya karşı, çeteci anlayış en acımasız cevabı verip dağlar gibi emeklerimizi neredeyse bize karşı zafer kazanacak bir ihanete kadar götürdü. Aslında bu konuda en çok eleştiri-özeleştiri, yenilenme ve dönüşüm PKK Merkezi’ne ve kadrolarına düşer. Ben sadece emeklerime layık olunmamanın büyük acılarını çekebilirim. Ayrıca çıkardığım derslerin sonuçlarını da gösteriyor, yansıtıyorum.
i- Yaşam tarzı, sevgi ve saygı gibi moral ve estetik ilkeye yer verdiğimi belirtmeliyim. “Yaşam ya özgür olacak, ya hiç olmayacak” ilkesine bağlılığım doğuştan ölüme veya sonsuzluğa kadardır. Sevgi ve saygı, estetik ve özgür ahlakla mümkündür. Bunun merkezine kadını oturtmam doğrudur. Özgürlük eylemiyle doğan özgür kadının ve etrafında gelişen yaşamın en güzelce ve dostça olacağından kuşku duymadım. Komplekse düşmedim. Erkek egemenlikli din ve toplum yerine, kadının en azından eşitliğini gözeten tanrıça ağırlıklı din ve toplum anlayışına büyük anlam verdim. Bunun oluşması için büyük bir kadın özgürlüğü ve aşkının işçiliğini yürüttüm. Hiçbir kadına, dolayısıyla insana mülk gözüyle bakmadım, baktırmadım. Bu yolumda da doğruluğundan, ahlaki ve estetik değerinden hiç taviz vermeden sonsuza kadar yürümem, karakter oluşumumun doğal bir sonucudur. Eleştiri-özeleştiri olayını fazla çözümlemek yerine, ilgili konularda pratik çözümlere yansıtmak daha önemlidir. Buna her zaman özen gösterdiğim bilinmelidir.
Özellikle İmralı süreciyle birlikte derinliğine kendimi yokladım; öz bilince ve özgür duygulara ulaşmaya ve bunları paylaştırmak için yansıtmaya ilişkin çabalarımı sürdürdüm. Mevcut gelişmeler, sözümüzün pratik olduğuna ilişkin belirlemeye bağlı kalındığını kanıtlamaktadır.
HAKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER