NASIL YAŞAMALI (41.BÖLÜM)
Kadın Sorununu Çözmek Zaferi Kazanmaktır;
Dediğim gibi sorun önemli ve ciddidir. Bizim için kadın sorununun çözümü demek, ulusal kurtuluşun zaferini kazanmak, ülke sahibi olmak demektir. Dünyanın bu sorunu çözememesi, çözümde hiç gelişmenin olmayacağı anlamına gelmez. Kadın sorunu hiçbir ulusta bizimki kadar ağırlaşmış değildir. Onlar devletleşmiş, oldukça toplumsal yönden gelişmiş uluslar, halklar oluyor.
Bizim için mühim ve gerekli olan kendi somut koşullarımıza göre bir çözümdür. Bunun dünya çapında da etkileri olacağı açıktır. Biz şunu da söyledik: Karılaşmış bir toplumuz, yani kadına uygulanan baskının da ötesinde bir sömürgeciliğin dayatıldığı bir toplumuz. Bu anlamda kurtuluş tam bir kadın kurtuluşudur, tam bir kadın devrimidir. Kürdistan devrimi, ilk defa uluslararası çapta bir kadın devrimi olabilir. Bu çözümlemelere dikkat edilirse, Kürdistan devrimi tam bir kadın özgürlüğü, kadının toplumsal devrimidir. Teorisi de var, pratiği de var. İşin bilincinde olanlar bunu böyle ele alır ve çözüme doğru götürürler. Götürüldü mü dünyadaki kadın kurtuluşuna da epey katkıda bulunacak bir gelişmedir. Yeter ki üzerinde ısrarla durulsun ve düşünülsün. Ortaya koyduğumuz yaklaşım tarzını partiye egemen kılarsak, halkımız için müthiş bir çözüm söz konusu olur.
Herkes oldukça bilinçli ve kaderini tayin etme durumunda. En ufacık bir erkek geriliği, kadın geriliği olmaz, dayatması olmaz, düşürücülüğü olmaz. Kadın mükemmel ortaya çıkabilir, erkek mükemmel ortaya çıkabilir, ideal bir eşitlik ve özgürlük imkânı ortaya çıkabilir. Ama bu sadece bir amaç olur. Günlük olarak ben çözüm için bunları yapıyorum. PKK'de biz bunları geliştirebiliyoruz, gücümüz yeterse daha fazlasını yapacağız. Kendimizi çözdüğümüz oranda insanlığı da çözmüş olacağız. Başarılı bir Kürdistan devrimi iyi bir insanlık devrimidir. Bunun sonuçlarını da küçümsememeliyiz. Tabii ki, “devrim oldu, sorun çözüldü” de demeyelim. Şimdi de çözüm var, zaferden sonra da devam edecek, ama daha değişik koşullarda ve biçimlerde sürecek. Aslında sorunu çözmüşüz. Ben kendim için çözümde çok güçlü bir konumda olduğumu belirtiyorum. Kendimde çözdüğüm, insanlık için de bir çözümdür.
Devrimleri biz her zaman böyle görürüz. Varsın insanlık bin yıl sonra tam kavuşsun. O mühim de değil. Kaldı ki, bizim her insanı kısa bir sürede komünizme götüreceğiz diye bir derdimiz de yok. Komünizmi de içeren mücadele on bin yıl önce de vardı, şimdi de var, on bin yıl sonra da olacak. On bin yıl önce de çok güçlü çözümler vardı, şimdi de var, ileride de olacak. Sorun o zaman da var, şimdi de var, sonra da olacak. Mühim olan anlık olarak doğru pozisyonda olmaktır. Sorunu ortaya koymak ve çözüm olanağını dayatmaktır. Tabii bunu PKK'de sağlıyoruz, dalga dalga halkımız içinde de sağlıyoruz. Önemli olan da budur. Devrimimiz insanidir. Kadın konusunda da en büyük devrimdir. Teorisi de pratiği de iyi gelişiyor. Çözümü biraz böyle görmeliyiz. Yoksa “Kürdistan'da devrim yaptık, acaba diğer ülkelere benzemez miyiz” demek, doğru bir yaklaşım değil. Kaldı ki diğer devrimler sorunu ne kadar çözdü? O da ayrı bir mesele.
Fransız devriminde, İslam devriminde, Rus devriminde bu sorun farklı ölçülerde olmuştur. Onun için orada sorun tam çözümlenemedi. Havale edildi de dememeliyiz. Onların çözüm gücü o kadar. Küçümsenemez de bu. Kısacası, bu konuda derinleşeceksiniz, anlayacaksınız. Kendi kişiliğinizi bütünüyle “nasıl yaşanılır” sorusuna cevap kişiliği haline getireceksiniz. Bunu yeni mi anlıyorsunuz? Yaramaz çocuklar mı veya 35 yaşındaki çocuklar mı diyeyim? Kendinizi haraç-mezat ortalığa atıyorsunuz. Buna önderlik tarzı denilir mi? Buna nasıl cesaret ettiniz, şaşıyorum. Her hareketinizi, her adımınızı, söz ve eyleminizi bir yaşam kaynağına çeviremezseniz asla kendinize önder değil, militan bile diyemezsiniz. Gerçek militan bütün düşünce ve eylemini bir yerin kazanılmasına, bir zorluğu kolaylığa, bir başarısızlığı başarıya, bir imkansızlığı imkana çeviren, bir bilinçsizliği bilince, bir örgütsüzlüğü örgütlülüğe, bir eylemsizliği eylemliliğe dönüştüren kişidir. Komutan budur. Bunu nasıl yeni yeni fark ediyorsunuz? Siz büyük oranda önderlik tarzını bastırma, balıklamasına dalma, hırsızlama, birbirlerinin boğazına girme, birbirlerinin emeği üzerine ucuz kurulma, değer vermeme ve kendi emeğini anlayamama şeklinde uyguluyorsunuz.
Bunun bütün yanılgılı sonuçlarının ruhta düşkünlüğe, davranışta karmakarışıklığa yol açtığını fazla görmüyorsunuz. Ne, nasıl yaşanılır, nasıl elde edilir, nasıl temsil edilir? Hiç bu sorulara cevap vermiyorsunuz. Böyle yaşadığınızı sanıyorsunuz. Bu bir gaflet yaşamıdır. Bizde bir suçlunun yaşam tarzıdır. Suç, ceza, gaflet ve hiyaneti gördünüz. Tüm yaptığım bir suçlu, bir gafil kişilik olmaktan kendimi çıkarmaktır. Bu neyle mümkündür? Savaşabilen, bunun düşünce ve pratiğine biraz imkân kazandırabilen bir kişilik olmakla mümkündür. Var mı başka türlü bizi suçtan, gafletten kurtaracak yaşam biçimi? Yok! Nasıl yakıştıracağız gafilce, haince bir yaşamı kendimize? Asla! O zaman bu hiyanet ve kölelik suçudur ve affedilmek için büyük yurtsever, büyük özgürlükçü ol, diyoruz. Onun için de biraz benim gibi çalışacaksın. Ben niye söz gücüne bu kadar değer veriyorum? İyi örgütlenmek için. Örgütlenmeyince savaş olmaz ve insanları birleştiremezsin. Birleştiremedin mi savaştıramazsın. Savaştıramadın mı adına bile sahip çıkamazsın. O zaman bırak yaşam kaynağı olmayı, başkalarının elinde ucuz kullanılan bir malzeme olursun. Bu, yaşama en büyük saygısızlık değil midir? Bütün bunları sadece öyle biliyor veya görüyor değilim.
Anı anına düşüncede, pratikte değerlendiriyorum, çarpıştırıyorum, ilerletiyorum. Bizde devrim bir kimyasal olaydır diyelim; onunla halkımızı çok paslanmış bir teneke olmaktan çıkarın altın gibi parıldayan bir madene dönüştürmek istiyoruz. Devrim bir anlamda da budur. Kişiler için de bu böyledir. Çok kir-pas tutmuş bir kişilikten parıldayan bir kişiliğe ulaşmak böyle sağlanır. İşte eylem, işleyen demirdir. Kendimizi adeta çekiçle örs altında dövdürüyoruz, çelikleştiriyoruz, parlatıyoruz, savaştırıyoruz, amaçlarımıza ulaştırıyoruz.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER