NASIL YAŞAMALI (25.BÖLÜM)
Apoculuk En Zor İşlere Girişmekten Çekinmemektir;
Oldum olası ben, bu durumu yaşayan insanımızı beğenmedim. İddiasız, hafif, çaresiz, verimsiz olan bu insana, bu kişiliğe tepki duydum ve devrimciliğe yöneldim. Çok sorunlu bir insan kendini nasıl zenginleştirir sorusuna cevap olmaya çalıştım. Ulusal düzey, sosyal düzey, hatta insani, yani enternasyonal düzeyle acaba beni biraz dinlerler ve biraz anlarlar mı konusunda yoğunlaştım. Ama siz daha çok bir aile çerçevesinde yaklaşıyorsunuz. Bu kadar dar ve geri yaklaşılmaz soruna. Bir kıymet ifade etmesi için düzeyin güçlü olması gerekiyor. Tabii bu da parti silahıyla, örgüt gücüyle sağlanır. Siyasi yeteneğinle, çözümleme kabiliyetinle, savaşma ustalığınla zenginleşirsin.
Sonuçta maddiyat da getirirsin, maneviyat da. O zaman güç-kuvvet senindir. Böyle insanlar birbirleriyle yürüyebilir. Uluslararası düzeyde beni niye kimse kabul etmiyor bir önder olarak. Çünkü Kürt halkı çok yoksul, onu stratejik bir kuvvet haline getirmedikçe, uluslararası dengede önemli bir rol oynayacak bir konuma getirmedikçe biliyorum ki, benim de değerim fazla olmaz. Bu beni stratejik önderliğe götürdü. Aslında bir benzetmeyle kadın yerine koyarsanız Kürt halkını daha iyi anlarsınız.
Örneğin siz kadınları niye kimse fazla ciddiye almaz? Erkekler niye çok ucuz yaklaşırlar. Çok haklı olarak beklentiniz olan doğru bir sevgi, geçim, sağlık, eğitim yaklaşımı niye önlerinize konulmaz? Çünkü fakirsiniz, yani güçsüzsünüz. Erkek ilk çırpıda “ben bu kadını kaça ve nasıl alırım” diyor. Neden? Çünkü fazla ağırlığınız yok. Örneğin bir Alman kızı bir Türk kızına göre bir kıymet ifade eder. On tane Türk erkeği karşısında ezicidir. Türk erkeği “karılık” yapar o kızlara. Ama aynı erkek, Anadolu kızına karşı izbandot gibidir. İşte bunu anlamak zorundayız. Neden Türk kızına gelince böyledir? Zaten ne gücü var! Yine düşüncesi zaten bitirilmiş durumda. Yüreği atıyor mu, belli değil. Ben bunun dehşetine kapıldığım için özgürlük sorununa el attım.
Bütün bunlar, belki size çağrıştırmaz ama benim için bir nevi hidrojen enerjisinin roketleri itmesi gibi bir itim nedenidir. Kabul edilmez statüler vardır. Bu PKK'ye yol açar; bu da sorunlara çözüm yolu demektir. Siz ise ancak ağlarsınız. “Vay başımıza gelen” deyip, kader olarak bakıyorsunuz. Benim iyiliğim, güzelliğim hiçbirinizin denemediği bir biçimde buna kader gözüyle bakmamamdır. Hemen giriş ve karıştır, sonu ne olursa olsun; Apoculuk biraz da budur ve doğrudur. Bunlar sadece sizin için değil, erkek için de gereklidir. Kendi hayat hikayemi iyi biliyorum.
Kadın-erkek ilişkisi söz konusu olduğunda, genç yaşta ne kimse beni mutlu görürdü ne de ben böyle bir şeyi kendime yakıştırırdım. Her şeyi kendi özgür irademle yaratmazsam namerdim, dedim ve düzene dayalı bazı ilişkileri almaya çalıştık; gençlik yıllarında, bu ayıp değil, bir bayanla ilişki kurmaya çalıştım. Bunu açıklamışız. Sonraları şunu çok iyi anladık ki, düzenin hazırladığı ve geliştirdiği hiçbir şey öyle keyfince alınıp kullanılmaya müsait değildir. Düzenin sunduğu her şey onun çıkarı içindir. Buna karşı bir tutum içinde olmak büyük bir yaklaşımdır aslında.
Dolayısıyla düzenden kaynaklanan birçok ilişkiye, kişiliğe haklı olarak kuşkuyla yaklaşmak gerekiyor. Bunu polislik anlamında söylemiyorum. Bir değerlendirmemde, abartmalı tarzda söylense de kadın için “objektif ajan olma niteliği en yaygın cins” demiştim. Neden “objektif ajan”dır? Hâkim iradeyle süper teslim olmuştur. Hâkim iradeye, erkek egemenliğine, sınıf egemenliğine bu kadar tabii olan bir kişilik, elbette ki bir “objektif ajan”dır. Bu gerçeklik köleliği, teslimiyeti ve uzlaşmayı körükler. Bu açıdan özgürlük yaklaşımına çok yüklendik. Şunu da söyledik: Kadını tam özgürleştirirsen, çok radikal bir devrime yol açmış olursun. Doğrudur bu değerlendirme.
Çünkü yoksul bir halkın stratejik kıymeti yoktur. Bir yönüyle de tam tutsaklık kendin için bir kuvvet ortaya çıkarma zeminini sunar. Eğer kendimize adımızı bile yakıştıramayacağımız kadar düşmüşsek, bilin ki, değerimizi çok yitirmişiz. Bu aile, kadın ve erkek için de söylenebilir. Yaşamsal kıymet yoksa, bu demektir ki, birileri seni çok düşürmüş. O zaman buna “kader” mi diyeceksin; “böyle gelmiş böyle gider” mi diyeceksin? Hayır. Bunun nedenleri toplumsaldır, çözümü de toplumsaldır ve dili de mücadeledir.
Çok açık ki sizi bir mücadele üslubuna, yöntemine çağırıyoruz. Her şeyden önce mücadelenin tanımı ve amacı vardır. Ardından kıymet kazanmış kişilikler ve ilişkiler. Görülüyor ki, anlattıklarım gerçeklerimize hayli uygun ve gereklidir.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER