SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN DEMOKRATİK UYGARLIĞA CİLT II (182.BÖLÜM)
Bu mücadelelerin ana merkezlerinden birisi de Kürtlerin yoğun olduğu alanlardır. Kürt egemenleri resmi Sünni İslam’a katılırken, halkın ana kitlesi tüm Batıni hareketlerde önemli bir rol oynamıştır. Alevilik ve Zerdeştilik, bu mücadelenin ayakta kalan biçimleridir. M.S 12. yüzyılın başlarından günümüze kadar içtihat (tartışma, münazara) kapısının kapanmasıyla, Ortadoğu tarihinde en karanlık bir dönem açılmış bulunmaktadır. Ortadoğu insanları ve halklarının zihniyet ve ruhsal dünyası üzerinde tarihin hiçbir döneminde eşine rastlanmayan en gerici, gerçekliğe kapatan, kör ve boş dogmacılığın en katı ve değiştirilemez dinsel kurallar adı altında bir tahakküm dönemi gerçeklik kazanmıştır. Ortadoğu uygarlığının gerileme ve çöküş sürecine girmesi, bu ideolojik kapatma ve karanlık süreciyle yakından bağlantılıdır. Günümüze kadar da bu egemenliğini esas olarak sürdürmektedir. Kürt toplumunun manevi dünyası üzerinde ortaçağ İslamiyet ideolojisinin Sünni yorumunun olumsuz bir rol oynadığı açıktır. Bu rolün toprak ağalığı ve aşiret reisliği gibi kurumlaşan üst tabakanın eliyle yürütülmesi, olumsuzluğu ezici bir baskıya ve karanlık bir dünyaya taşırmıştır.
Geleneksel halk bilgeliği, tasavvufun etkisi de giderek azalmış ve yozlaşmıştır. Alevilik ve Zerdüştlük inanç ve düşüncesinin de benzer kurumlaşması ve başa çoğunlukla işbirlikçi ailelerinin getirilmesiyle, bu kanallardan beslenen aydınlanmanın ve özgürlüğün yolu da tıkanmıştır. Halkın neolitik toplumdan beri kazandığı eşitlikçi ve özgürlükçü zihniyet ve ruhsal yapısı giderek karanlığa gömülmüş ve irade olarak da kadere teslim olma adı altında düzene boyun eğmek durumunda kalmıştır. Ortaçağın Kürt toplumu üzerindeki asıl tahribatı, kaderciliği temel bir felsefe haline getirmiş olmasıdır. Büyük dinsel propaganda esasta bu rolü oynamıştır. Resmi ideolojinin bu rolünün derinliğine çözümlenmesi ve sonuçlarının doğru ve alternatifli olarak halka yansıtılması, Ortadoğu Rönesansı’nın temelini oluşturan bir aydınlanma görevidir. Ortaçağın politik kurumlaşmasının Kürtler üzerindeki en önemli etkisi, beylikler dönemini açmasıdır. Kürt üst tabakası Sümer döneminden beri bir nevi yerel beyliğe alıştırılmış gibidir. Bu yöntemle bir yandan kendini egemen sınıf olarak alttaki aşiret topluluğuna kabul ettirirken, dışta da efendileriyle ekonomik ve siyasi ilişki içinde yerini iyi yapmakta ve çıkarlarını sürekli geliştirmektedir.
Bu yönüyle özgün ve başat bir rol kazanmaktadır. Bağımsız bir egemen sınıf yerine, kısmen bağımlı, içte otonomiye dayalı bir bağımlılığı bilinçlice tercih etmektedir. Yalnız başına egemenlik hem içte hem dışta başına olmadık belalar getirmekte, talana uğramasına yol açmaktadır. Hem halkın isyanı, hem yabancı istilacılar kendilerine rahat yaşam imkanı tanımamaktadır. Buldukları yanıt, içte otonomiye dayalı işbirlikçi modeldir. Aslında dışta ilerici bir öze sahip olan bir kurumlaşmaya da fırsat tanımamaktadırlar. Örneğin Sümer düzenini kendileri ya da bizzat Sümerler kurumlaştırsa, bu ileri bir adım olacaktı.
Diğer son bir örnek Türkiye Cumhuriyeti’dir. Cumhuriyeti ya kendileri ya da direkt Türk yönetimi kurumlaştırsa, daha olumlu bir rol oynayabilecektir. Ama iki yolu da engellemekle gelişmelerin önünü tıkamayı çıkarlarına daha uygun bulmaktadırlar. İçte halkın uyuşturulması sınıf çıkarlarına uygun gelmekte, dıştan da bunun karşılığını politik ve ekonomik çıkara dönüştürerek çifte bir avantaj elde etmiş olmaktadırlar.
Günümüzde uzun süreden beri Irak Kürtleri açısından demokratik bir çözüm yolu ardına kadar açık olduğu halde, ısrarla hanedanlara dayalı bir otonomi peşinde koşulması, bu tarihsel geleneğin çıkarları açısından en uygun rejim olmasından ötürüdür. Ortaçağda aşiret toplumunun önemli oranda serfleşmesi, beylik düzeninde büyük bir gelişmeye yol açmış, geniş otonomili çok sayıda yerel Kürt hükümeti kurulmuştur. Halife ve sultanlarla bağları bu hükümetler için altın bir dönem yaratmıştır.
M.S 9. yüzyıl ile 13. yüzyıl arasında, Abbasi ve Selçuklu sultanları döneminde, feodal Mervani Kürt devletinden Eyyubi Kürt hanedanlıklarına kadar güçlü siyasi oluşumlara yol açılmıştır. Bunlara benzer birçok Kürt beyliği kendini hükümet halinde sultanlara deklere etmiştir. Resmen onaylanan bir yönetim tarzı olarak meşruiyetleri tanınmıştır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER