NASIL YAŞAMALI? II CİLT -138.BÖLÜM
Dağlarda Kutsal Ruhu Bulmalısınız
Küçük bir duygu başınızı döndürüyor. İçinde hiç de öyle ahım-şahım bir şey olmadığı halde bu nasıl oluyor? Büyük güzellik, büyük iyilik, büyük doğrularımız olmazsa, nasıl tatmin olacaksınız? Bu konularda zaten herhangi bir soruyu da kendinize sormamışsınız. Büyük güzellik nerede, doğruya göre ne kadar yaşıyoruz, doğru nerede? Size göre doğru, güzellik, mertektir.
Hayır. Ben bile yaşıyorum demiyorum, ama hep soru soruyorum kendime, arayış halindeyim. Siz de biraz böyle olun. İşte her gün yan yanasınız. Tartışın, o dağların doruklarına sizi taşıdık. Ne kadar güzel doyabilirsiniz. Tek biriniz o dağların şanına yaraşır biçimde bir iş, iyi bir sözcük bile söyleyemedi. İyi bir sözcüğünüz olsaydı zaten iyi bir asker olurdunuz, iyi bir gerillacı olurdunuz. Ben bilirim, dağı biraz anlayan gerillacılık mı yapamaz? Güzelliği biraz yakalasaydınız, kesin partili olurdunuz. Sahte kaldınız, aldattınız kendinizi. O harabeleri gördünüz. Ne kadar etkileyici, bu sütunları ben gördüğümde yani köle dönemidir, korkunç köle emeği üzerine kurulmuş, ama o güzellik anlayışı yine de büyük saygı yaratıyor. Diyarbakır surları da etkileyicidir, Nemrut heykelleri de çok etkileyicidir, bizde harabeler çoktur. Ama bazıları öküzün trene baktığı gibi bakıyorlar. Çok acımıza gidiyor bütün bunlar.
Darasut harabeleri de var Nusaybin yakınlarında. Ermeni harabeleri var, Urartululardan kalma. Bizde yalnız Roma değil, Mezopotamya dönemi de var. Çok önceden, Roma'dan da çok önce büyük güçler var. Aslında bütün bunlar için ülkeye biraz yaklaşıldı mı, etkilenme büyük olur. Ama bakmasını bile bilmiyorlar bizimkiler. Ben “giderler, kavuşurlar, toprakla, haşır-neşir olurlar, büyürler” diyordum. Sonra bir baktık tam tersine daha da küçülüyorlar ve şimdi insanlık dersi veriyoruz. Ne kadar anlayacaklar? 1982'de ülkeye giderlerken, kutsal ruhla bütünleşirler veya dağlarda kutsal ruhu bulurlar diye düşündüm. Gittiler, fakir-fukara döndüler, aç-sefil, o dağlarda göçmen kuşlar gibi dolandılar.
Yaşamasını bilmeyenlere, nasıl yaşanılmasını öğretiyoruz. Soruyu bile sormuyorlar ki kendilerine cevabını versinler. Mezopotamya çok insanidir, insanlık türküsüdür. Bütün birliklerimiz bu insanlık cennetinin kenarından geçiyorlar, ama hiç etkilenmiyorlar. Botan Çayı, Van kıyıları gidin bakın hepsinde Asur krallarının izleri vardır hâlâ. Bizimkiler ancak naylon çadır kuruyor. Baksalar etraflarına, dört bin yıllık kayalarda oyulmuş yerler en büyük sığınaktır. Bizimkiler bula bula naylon çadırı bulmuşlar. Bir dizi sığınak yapıp da kışın, on bin yıl önceki insan gibi kendini korumayı bile beceremiyorlar. “Nasıl Yaşamalı?” sorusunu nereden kendine soracak.
İlişkilerde yine çok harap, içeriksiz. “Nasıl Yaşamalı?” sorusuna cevabı bırakın; çoraklığı, harabiyeti nasıl anlatacaksın bunlara. Benim bütün yapmak istediğim hiç olmazsa soruyu canlı tutmak. Ucuz yaşama düşkünlüğü oldukça yaygındır.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER