NASIL YAŞAMALI (53.BÖLÜM)
Cinselliğin Ve Cinsel İlişkinin Doğru Kanunu Vardır;
Siz benden daha fazla sevdalı ve tutkulu olduğunuzu söyleyemezsiniz. Biz zaten yaşama karşı en büyük tutkuyu ispatlamışız. Savaşta yaşamı ortaya çıkarmışız, yaşamak için savaş! Kadın ilişkisinde de böyle. Sizin ölçüleriniz ya tam teslim olmak ya da iyice kırıp dökerek bitirmektir. Burada hem içerik hem de ona ulaşma amacı değişiktir. Benimki ile sizinki arasın_da dağlar kadar fark var. İşte kadın ilişkisini, yine erkek-kadın ilişkilerini genelde politika olarak hala biz yürütüyoruz hem oluşturuyor hem de yürütüyor ve geliştiriyoruz. Ama dikkat edilsin, hala yoğun bir çaba içindeyiz. Neden? Size kalsa, bir erkeği veya bir kızı buldunuz mu her şey biter. Dar bir yön içinde kolay aşk, kolay duygu, bilmem kolay ne! Ama ben ne kolay tutku duyuyor ne de kolay sevebiliyorum. Ne şöyle kolay yaşayabiliyorum ne böyle kolay yaşayabiliyorum. Neden? Sanırım bir de burayı anlamanız daha somut olabilir.
Çünkü bir birey olarak, bireyci bir tip olarak kalsam, kendimi rahatlıkla halledebilirim. Ama bir militan olarak, hele hele bir önder militan olarak kendimi kolay halledemem. Zaten büyük kavga neydi? Anasının ilk çocuğu kendini ana- sının dizi dibine atar, kız çocuğu anasının bir dediğini iki etmez. Erkek dedin mi böyle, kadın dedin mi böyle olur. Bunları böyle kabul etseydik, gerçekte biz o zaman bitmiştik. Kendimizi o ilişki boyutunda çözemeseydik, gerçekten kaybetmiştik. Bizden PKK gibi bir örgüt, hele bugünkü savaşım düzeyi beklenemezdi. Duygularla savaş arasındaki ilişkiyi, kadın-erkek ilişkileriyle savaş arasındaki ilişkiyi size açıklıyoruz. Ben genelde kadına vurmam, yani sert değilim. İster düşman olsun ister olmasın, bu duygu bende fazla yok. Ama çok önemli bir mücadele verilmiştir ve hala veriliyor. Sanıyorum bu arkadaşların hepsi parti içinde kendilerine gittikçe, “bu ne biçim yaşamdır, nereye gidiyor, başımıza neler gelecek” diye soruyorlardı. Belki hem ürküyor ve çekiniyorlar hem umutlanıyorlar hem de ilginç buluyorlar.
Fakat bunun bir savaş olduğu kesindir ve olmak zorundadır da. Yani ilgiliyim. Diyorum ya, düşmanım bile olsa, aslında bir kadına fazla ezelim havasında yaklaşmıyorum. Ama öyle bir mücadele dayatıyoruz ki, bu, her kadının kolay kaldırabileceği bir mücadele değil. Belki tarihte ilk defa kadın cinsi böyle bir mücadeleyle tanışıyor ve bana göre tanışmak zorundadır. Kadını veya kadın-erkek ilişkisini yaratıyoruz. İnsan sizin ilişkilerinize bakınca, ancak bu akla gelebilir. Yanınızda bir kadın veya bir koca varsa, “bu bence kârdır” demeyin. İkisini karşıya alıp bakın: Saygı ve ölçü bulamazsınız, ilişkilerine çok az anlam verirsiniz. Genelde birliktelikleri reddetmiyorum, mümkün değildir bu.
Fakat toplumsallığı yaşıyoruz. Yani şu kanunu kabul etmeyeceğiz: Açlık güdüsü hayvanca saldırıya götürür, dolayısıyla gözümüz neyi görürse hayvanca saldırırız; cinsellik güdüsü yine hayvanca bir güdüdür, birbirimizi gördüğümüzde hemen saldırıya geçeriz! Hayır, biz bu hayvan kanununa yer vermeyeceğiz. Bizim devrimimizin diğer büyük bir kanunu da budur. Ekmeğin doğru kazanılması kanunu olduğu gibi, cinselliğin veya iki cins arasındaki ilişkinin de doğru kazanılmasının yolu vardır. Bir kanunu bulacağız, kanunun gereklerine göre yaşayacağız. Sen hayvan kanununu işlettin mi, hayvana uygulanan muameleye maruz kalırsın. İnsan ilişkisi boyutuna getirmek istiyorsan, gereklerini yerine getireceksin.
Açık söyleyeyim: PKK saflarında hayvan kanunlarına işlerlik tanımıyoruz. Bana göre bireycilik de bir tür hayvanlıktır. Ulusal düzeye, sosyal özgürlük düzeyine ulaşamamış, onu amaçlamamış, onu araçla (yani örgüt ve savaşla) bütünleştirememiş biri bana göre terstir. Kendisine göre ne kadar dayanılmaz olursa olsun, cinsellik de dahil, onun ilişkisine işlerlik şansı vermeyeceğiz. “Biz de alır birbirimizi kaçarız, birbirimizi kötüye kullanırız” diyenler çıkabilir. Denesinler, olabilir, bu da bir savaştır. Sen hayvanlığın savaşını verirsen, ben de insanlığın savaşını veririm. Ya bizim sevgi-saygı ölçülerimize göre yaşamın yoluna gireceksin, ya da başka türlü bir savaşım vereceksin. Bizim sevgi-saygı ölçülerimize göre yaşamın yoluna girmek aynı zamanda kocaman bir ülke kazanımı olacaktır, koca bir savaş olacaktır. Dedim ya askerlik bir kanundur. O halde, herkes birazcık değil bayağı asker olacak, siyasal olacak, örgütsel olacak. Bundan sonra sosyal ilişki iste, o zaman sevgi ilişkisine de biraz yer verilebilecektir. Savaşın ve örgütün hizmetinde bir ilişki. “Gönlüm istiyor da başaramam” diyemezsin. Hayır, güdülerin ve gönlün ne kadar istiyorsa, beynin de savaşa ve örgüte yetecek. “Gaflete düştüm, kendime hâkim olamadım” da diyemezsin. Bunların hepsi boş laflar.
Bu konuda da bir formül söylemiştim: Savaşırsan güzelleşirsin, güzelleşirsen sevilirsin! Bunun anlaşılmayacak hiçbir yanı yok. Bu bir formüldür. Savaşmak için de iyi eğitici ve örgütleyici olacaksın, iyi militan olacaksın, kolektif olacaksın, iyi takipçi olacaksın, düşmana iyi karşı koyacaksın, vatanı iyi kazanacaksın, halkın saygısını iyi kazanacaksın. O zaman sevgiye de hak kazanmış olursun. O zaman senin sevgine onay verilebilir. Bu olmazsa senin yaşaman hiç mümkün değil. Karın veya erkeğin varsa, o da elinden alınır. Bakın, açık söylüyorum, gözünün yaşına bakılmaksızın elinden alınır. Bu bir kanundur, bunu ben icat ediyor değilim. Nitekim ben böyle yaptım. Tabii düşünecek olursanız, bizim eylemimizin altında binlerce genç kızın sözüm ona nişanlısının, kocasının veya babasının elinden alınması vardır. Binlerce erkeği de kadınlar ve kızların elinden kurtardık. Eylemimizin bir yanının da bu olduğunu sanırım yeni yeni görüyorsunuz. Sizleri doğru bir ilişkiye çekmek, doğru sosyal ilişkiye çekmek, doğru militanlığa çekmek için çaba harcıyoruz. Zorlanıyorsunuz, ama sizin yaşadığınız zorlanma benim yaşadığım zorlanmaya göre yüzde birdir? Yani ben sadece bir birey olarak yaşamadım, ulusal düzeyi de bu temelde çözmeye tabi tuttum. Sizin zorlanmanız öyle pek fazla değil, hatta siz çözümlenmiş doğru çizgide yol alıyorsunuz. Biz kendimizi nasıl hallettik? Daha gençsiniz, hele biraz fedakârlık yapın. Eskiden de meşhurdur sanırım, çocuklar rüştünü ispat edinceye kadar kendilerine ad koymazlarmış, kendilerini evlendirmezlermiş.
Tarihte böyle birçok örnek var, ille bir kahramanlık eylemiyle kendini kanıtlayacak. Eski bir gelenektir, saygı duymak gerekir. Şimdi bu bizde yaşamsal bir sorun. Zaten ilişkiler bu kadar bataksa, başa bela getiriyorsa, en değmeniz bile savaşa ve örgüte zarar vermeden ne kadar duygu ve aşk ilişkisi geliştirebilir? Kendine güvenen varsa parmağını kaldırsın, alkış çalalım. Ayıp değil, böyle birisi varsa ortaya çıksın, kendisine bravo diyelim. Adam bu kadar büyük savaşçı ve bu kadar mücadeleci; zaten kendisine saygı duyulur, herkes ona yüksek değer biçer. Zaten kendisi bütün ilişkilerinde büyüktür. Yok, bunun yerine kaçırtıcı olacak, her türlü örgüt kuralına ve her türlü yüceliğe ters düşecek! Neymiş de bireyciliği yaşayacakmış! Asker gibi yaşamak yok. Aldanmayın.
HALKLAR ÖNDERİ ABDULLAH ÖCALAN
YORUM GÖNDER